evrim palavrası vs mutasyon
Bu bölümde olayın bilimsel boyutuna girmeden sadece mantık üreterek evrim teorisinin neden mantık, bilim ve akıldan uzak olduğunu sizlere izah etmeye çalışacağız. Evrim teorisinin temelini mutasyonlar oluşturduğu için, mutasyonlar üzerinden örnekler vereceğiz. Biz burada sadece bir kaç başlık sıraladık, bu tabiiki bunlar ile kısıtlı değil, dahasını size bırakıyoruz. Sizlere hayırlı ve aydınlatıcı okumalar dileriz.
Sihirli kelime; tesadüf. Okuduğu ilimlerin gereğini yerine getirmeyen, okuduğu ilimler doğrultusunda ameller işlemeyen kişileri Allah merkebe benzetiyor; "Tevrat’la yükümlü tutulup da onun hakkını vermeyenlerin durumu, koca koca kitaplar taşıyan merkebin durumuna benzer. Allah’ın âyetlerini yalan sayan kavmin misali ne kötü! Allah zalimler topluluğunu doğru yola çıkarmaz" (Cuma Süresi, 5). Evrimcilerin taşıdığı ünvanlara bakmayın, inanın bunların her biri bir mal. Mal alemine dalmanın sihirli kelimeside, tesadüf kelimesi. Bunlar okudukları ilimleri kenara atmış, kendilerini küresel çetenin DC ve Marvel çizgi roman kahramanlar alemine, mutasyon sonucu süper kahramanların oluştuğu hayal ve fantezi alemine kaptırmış. O aleme dalmanın sihirli kelimeside; tesadüf. Hipnoz altında olanları nasıl bir kelimeyle hipnoz alemine daldırıyorsanız, bunlarıda tesadüf kelimesiyle hipnoz edebiliyorsunuz. Tesadüf kelimesini duydukları an kimliklerini kaybediyor, herşeyin mümkün olduğu bir aleme dalıyorlar. Örneğin; bunların akıl babalarına soruyorsunuz, bir bakteriden insan nasıl oluştu diye, size tesadüfen yanıtını veriyorlar. Tabiat nasıl oluştu diye soruyorsunuz, size tesadüfen diyorlar. Çiftler nasıl oluştu diye soruyorsunuz, size tesadüfen diyorlar. Hayvanlar aleminde neden sadece maymun soyundan insan türedi, neden başka hayvanlardan da türemedi diye soruyorsunuz, yine ve yine, tesadüfen diyorlar. Ne soru sorarsanız sorunuz, bunların akıl babalarından tesadüfen yanıtı alıyorsunuz. Siz ve bizler her soruya tesadüf yanıtıyla karşılaşsak, öyle gözükiyorki bunların bu konu hakkında hiçbir fikri yok der ve bunlardan uzak durardık. Bunların müritleri (evrimciler) tesadüf kelimesini duyduğunda ama, hipnoz altına giriyor ve beyinleri herşeyin mümkün olduğu bir aleme dalıyor. İlk okuldan itibaren bunlara tesadüf kelimesini evrimle, muhteşem varlıkların açığa çıkışıyla ilişkilendirmişler, dolayısıyla bunlar tesadüf kelimesini duyduğu an o hayal alemine, herşeyin mümkün olduğu aleme kendiliğinden dalıyor. İlk okuldan itibaren o yönde format yemiş, 30- 40 yaşına gelmiş bu mallarıda o hipnoz aleminden çıkarmanız artık mümkün değil. Biz bunları çoktan kaybettik. Siz artık kendinizi ve çocuklarınızı kurtarmaya bakın. Bunlar tesadüf kelimesini duyduğunda aklın ötesi bir yere ışınlanıyor. O andan itibarenden bu kişilerle oturup bilim veya mantık konuşmanız anlamsız. Bunlardan tesadüf kelimesini duyduğunuz an ya masadan kalkın ya da bunlarla superman, spiderman, captain america sohbetine girin ve kişiyi üzmemek adına, onların o hayal dünyasını kırmamak adınada bu süper kahramanlar gerçekmiş gibi davranın. Gelelim mutasyona...
Mutasyon: evrimcilerin savunduğu şey şu; sakat ve özürlü bir canlı (onların ilk atası) başka bir sakat ve özürlü biriyle çiftleşti ve bunlar özürlü çocuklar dünyaya getirdi. O sakat ve özürlü canlılarda başka sakat ve özürlü canlılarla çiftleşti. Sakat ve özürlü canlılar birbiriyle çiftleşe çiftleşede insan ortaya çıktı. Evrim inancına göre bizler sakat bir ürünüz sakat ve özürlü ataların bir ürünüyüz. Şaka yaptığımızı sanıyorsanız, yapmıyoruz, canlılar mutasyon sonucu ortaya çıktı derseniz bunu kastetmiş oluyorsunuz. Bizde diyoruzki yok böyle bir dünya. Mutasyon kusursuz canlılar ortaya çıkarmaz, şekilden yoksun canlılar çıkarır diyoruz. Örneğin; cildinizde kara bir ben göründü. Bunun iyi huylu veya kötü huylu olduğunu nasıl anlarsınız; şekline ve rengine bakarak. Şekil bozlukluğu yani konturleri düzensizse, homojen bir renge sahip değilse o zaman kötü huyludur. Tıp ilmi kanseri bir mutasyon olarak görüyor, mutasyonun tanımınıda şekil bozukluğu ve homojen renge göre yapıyor. Şimdi; tıp ilmi mutasyonu şekil bozukluğu ile tanımlarken, nasıl oluyorda evrim teorisinde bunun zıttı gerçekleşiyor, mutasyon sonucu insan gibi mükemmel simetriye sahip kusursuz bir canlı ortaya çıkıyor. Aklınızı kiraya verirseniz çıkıyor işte. Tıp ilmi mutasyonu homojen rengin yokluğu olarak tanımlarken, nasıl oluyorda evrim teorisinde bunun zıttı gerçekleşiyor, homojen bir ten rengine sahip canlılar ortaya çıkabiliyor. Aklınızı kiraya verirseniz çıkıyor işte. Ya tıp ilmi bizimle dalga geçiyor ya da evrimciler. Mutasyon neden yeni canlılar ortaya çıkaramaz.....
- Ölçü: canlıların bedenlerine baktığımızda bunun bir ölçü içinde, yani çok hassas bir denge içinde yaratıldığını görüyoruz; bedenlerin uzunluğu ve kilosu, tüyleri, iç organ ve kan değerlerine kadar hepsi çok hassas bir denge içinde hareket ediyor. Örneğin; genetik mutasyona uğramış bir hücre yığınına baktığınızda ölçü ve dengenin kaybolduğunu görürsünüz. Evrimciler genetik mutasyonların şu güzel dünyanın canlılarını ortaya çıkardığını, günümüzün tıp dünyası ise genetik mutasyonların çirkinleştirdiğini iddia eder.- Simetri. Canlıların bedenlerine baktığınızda bunun bir simetri içinde olduğunu görüyoruz; sağ ve sol taraf, ön ve arka, üst ve alt, kaşlar, gözler, organlar, kıscası neresine bakarsanız bir simetri içinde var edildiğini görürsünüz. Genetik mutasyona uğramış bir hücreye baktığınızda ama, orada simetri olmadığını görürsünüz. Mutasyonlar simetri kaybına uğratır, müthiş bir simetriye sahip canlılar ortaya çıkarmaz.
- Güzellik: canlıların bedenlerine baktığımızda detaylara dikkat edildiğini görüyoruz, sanki bir üst akıl bu canlıları piyasaya sürmeden son bir retuştan geçirmiş; gözler kaşlar ile, azalarımızda tırnaklar ile süslenmiş, başımız ve yüzümüzün belirli bölgeleri saçlar ile örtülmüş. Mutasyona uğramış hücrelere baktığınızda ama, orada güzellik olmadığını görürsünüz. Mutasyonlar doğayı süslemez, tam aksine işgal ettikleri alanları çok çirkin görünümlü bir hücre yığınına çevirir.
- Derinlik: insan bedenine baktığımızda çok karmaşık ve derin bir düşünce üzerine kurulduğunu görüyoruz. Örnek olarak elinizi verelim; 1) ciltten başlarsak sağ elinizde arapça 18, sol elinizde ise 81 yazıldığını, yani Allahın 99 ismin avuç içlerinize dövme yapıldığını görürsünüz. 2) İnsan tırnakları ve parmak yapılarına baktığınızda bunların insanların fıtrat yapıları hakkında bilgi barındırdığını görürsünüz. İnsanların tırnaklarına bakarak insanların karakteri hakkında kanaatler geliştirebilirsiniz. 3) Parmak uçlarımız parmak izlerimizi içerir. Bu şekilde insanları birbirinden ayırtedersiniz. 4) Avuç içlerine baktığınızda organlarınızın haritasını görürsünüz. Bilim kurgu filmlerindeki yıldız geçitleri gibi avuçlarınızda sizi iç dünyanıza ulaştıracak geçitler içerir. Bir noktaya bastığınızda anında o organa ulaşır, onu etkilersiniz. Sadece ellerimize baktığımızda ellerimizin çok kompleks karmaşık bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Ellerimizin daha nice özelliklerine anatomik özelliklerimiz yazısında değiniyoruz, onları burada da anmaya gerek yok. Mutasyonlarda değerli dostlar böyle bir derinliğe sahip bir mahlukatı ortaya çıkarması söz konusu değil. Mutasyonlara baktığınızda onların bir boyutta hareket ettiğini, üst üste yığılmış hücrelerden ibaret olduğunu görürsünüz.- Uyum: canlıların bedenlerine baktığımızda bunun tabiat ile uyum içinde olduğunu görüyoruz. Meyve ve sebzelere bakarsanız, o meyve/ sebze hangi organa faydalı ise görünümüde o organ şeklinde, örneğin; havuç- göz, incir- sperm, zeytin-yumurtalık, çeviz-beyin, mercimek- alyuvarlar vs. Varsayalımki hayvan ve insanoğlun çıkışını mikroskopik canlılar ile izah ettiniz, meyve ve sebzelerin o canlıların organlarına benzer görünmesini nasıl izah edeceksiniz? O mikroskopik hücreler bunlarıdamı koordine etti, yoksa o mikroskopik hücreler dışında bir de bilinçli hareket eden mikroskopik meyve ve sebze hücrelerimi vardı? Vardıysa ikisi arasındaki uyumu kimi koordine etti? Bir çeviz insan beynin ne olduğunu nereden biliyorda, o şekilde kendisini tasarladı? Yoksa bununda tesadüfen insan beynine benzediğini iddia ediyorsunuz. Tesadüfen insan beynine benziyorsa, insan beynine faydalı maddeleri içermesini nasıl izah edeceksiniz? Hadi varsayalımki o da tesadüf, diğer meyve ve sebzelerin insana organlarına benzemesini ve o organa faydalı maddeler içermesini nasıl diyeceksiniz? Arkadaşlar, vallahi bravo size; ona tesadüf şuna tesadüf buna tesadüf diye diye ata maymun inancını topluma yutturdunuz. Varsayalımki insan tesadüfen oluştu, meyve ve sebzeler tesadüfen gelişti, ya mevsimler? İnsan o mevsimde neye muhtaçsa o meyve ve sebze o mevsimde yetişiyor, bunu nasıl izah edeceksiniz. Bakınız; evrim teorisi bireyler üzerine oynar, herşeyin tesadüfen diğerinden bağımsız var olduğuna inanır. Evrene baktığımızda ama bir koordinasyon bir ekip çalışması görüyoruz. Bir anahtar- kilit sistemi vari her bir canlının diğeri ile, çevresi ile uyumlu var edildiğini görüyoruz. Bu uyumda evrim teorisini çöpe atıyor. Örneğin; bir mikroptan insan oluştu derseniz o zaman insan ile uyumlu meyve ve sebzeleri nereye oturtacaksınız, onlarıda mikroplar koordine etti derseniz o zaman o meyve ile uyumlu mevsimleri nereye oturtacaksınız, onu da mikroplar koordine etti derseniz o zaman mevsimlere sebep olan ay ve güneş yörüngelerini nereye oturtacaksınız, onları da mikroplar koordine etti derseniz o zaman sizin ilk mikrop dediğiniz şey aslında Allah, olay bu kadar basit!
Özet: evrim teorisinin hiçbir elle tutulur yanı yok. Bilim ve mantıktan uzak, kendi içinde çelişkiler dolu bir inanç. Neden buna inanıyorlar o zaman; bazıları ilk okuldan itibaren bunların beyin yıkmasına maruz kalmış, bazıları zaten sapkın inançlara dünden razı, bir kısımda kariyer için bunlara boyun eğiyor. Bilim camiasının içine girdiğinizde öyle veya böyle bu inanç size empoze ediliyor. Muhafazakar iktidarlar bu baskıya biraz direnebiliyor, diğerleri ise esir düşüyor. Hatta amerika gibi satanistlerin yönettiği ülkelerde evrim teorisini inkar edenin öğretmenlik diploması elinden alınıyor. Hani sanatçı camiası var ya, hep özgürlükten bahseden o çakma solcular, işte onların arasına girin ve içki içmeyin onlar gibi düşünüp hareket etmeyin bakalım size ne yapıyorlar. Bilim dünyası içinde de böylesine bir baskı var. Onların inançlarını kabul etmez, uydurdukları inançları öğrencilerinize öğretmezseniz o alemin içinde barınmanıza izin vermiyorlar. Onların dünyasında (bilim camiası) iki tür insan var, gönülden kendini bu sapkın inanca kaptıran, bir de inanıyormuş gibi yapıp kariyer peşinde koşan. Gönülden inanan bir yana, inanıyormuş gibi yapıp bu sapkın inanca ses çıkarmayanlara ama ne demek gerek? Yanlışlara ses çıkarmayan, kendi kariyerine odaklanıp evrim propagandasının gençliğimizi zehirlemesine göz yumanlara ne demek gerek? Örneğin; ülkemizde on binlerce akademisyen var, evrim teorisine inanmayan akademisyen. Nasıl oluyorda o zaman evrim teorisi eğitim müfredatımızda yer bulabiliyor? Nasıl oluyorda bir avuç evrimci, gelecek nesillerimizin inanç dünyasına şekillendirebiliyor? Masanın altına saklanırsanız, korkak ve bencil olursanız oluyor işte. Siz meydanı bir avuç evrimciye bırakırsanız, onlar seve seve çocuklarınıza sahip çıkar. Tabii, bu korkaklığın hesabı birilerine sorulur, siz akademisyendiniz, o camianın içindeydiniz, doçent ve profesörlük ünvanı taşıdınız, neden evrim palavrasına dur demediniz hesabı bunlara bir gün sorulur. Değerli dostlar; birileri sürekli masanın altında saklandığı için meydan baatıla kalıyor, bizde meydan kötüye kalmasın diye sürekli ortaya atılıyoruz, hakkınızı helal edin.