bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

evrim palavrası vs İslam


Sayın okurlarımız, bir bilim insanı bir tez ortaya attığında o tezin açık bir noktası olmamalı veya olabildiği kadar olmamalı. Eğer siz bir tez
ortaya atar sonrada onun her noktadan bir açığını yakalarsanız, o zaman o bilimsel bir açıklama olmaktan çıkar, şahsi ve ideolojik bir görüşe dönüşür. Evrim teoriside böylesine şahsi bir görüş,
bilimsellikten uzak bir teori. Böyle bir tezin bilim dünyasının içine girebilmiş olması ve bilim tarafından savunulur olması, bizlere bilimin ne kadar masumiyetini kaybettiği ne kadar art niyet içinde hareket eden insanların eline geçtiğini göstermekte. Örneğin; evrim teorisi size proteini anlatır, tüm argümanlarını protein üzerine kurar, çünkü bunun ötesini izah edemez. Bir zoom geri gittiğinde bir ev ahalini görür, bir zoom geride bir köy görür, bir zoom geride bir kasaba. Proteinden dışarıya çıktıkça hücrenin içinde farklı canlıların ve yaşam alanların olduğu ve bunların orada uyum içinde bir yaşam sürdürdüğünü, her birinin bir görev doğrultusunda hareket ettiğini görür. Bunu gördüğünde de yutkunur ve bu iş evrimle izah edilemeyeceğini anlar. Daha hücrenin içinden çıkamadan boyunun ölçüsünü alır. Şimde birde, hücrenin dışına çıktığını melekler ve cinler alemi, ruh ve sevmek gibi duygularla yüzleşmek zorunda olduğunu, evrim teorisiyle bunlara izah getirmeye çalıştığını düşünün, mümkün değil. O yüzden onlar protein sentez, mRNA ve DNA 'da kalıyor, çünkü ötesini açıklayamıyor. Siz onlarla münakaşaya girdiğinizde, onlara nereden yüklenmeniz gerektiğini iyi biliniz. Bu yazımızın konusu onların izah getiremediği, yüzleşmekten korktuğu Kur'an-ı Kerim, ahiret hayatı, cennet ve cehennem, melekler ve cinler alemi, duygu, ruh, bilinç ve bilinçaltı. 

Kur'an-ı Kerim: evrim teorisi ateistler için icat edilen bir hikaye. Neden? İnancı ne olursa olsun, insan nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilmek ister. Kitap ehli dinler insanoğlunun bu içgüdüsel ihtiyacını karşılıyor, nereden geldik ve nereye gideceğimizi anlatıyor. Geleceğimiz ve geçmişimiz hakkında bizi muallada bırakmıyor. Geçmişini bilen geleceğine sağlam basar misali, biz geçmişimizi biliyoruz dolayısıyla geleceğimize ümit dolu bakıyoruz. Ya geçmişinizi bilmiyorsanız? İşte burada küresel çete devreye girdi ve Allah inancı olmayanlar içinde bir yaşam hikayesi uydurdu. Bilim adında da bunu cılaladı ve kendine bağlı kurumlar (üniversite, bilimsel dergiler, belgeseller vs)
üzerinden dünyaya pazarladı. Bu hikayeye alıcıda buldu, neredeyse tüm dünyaya yutturdu. Nasıl yutturdu? Bir; bilimi kendi pis amellerine alet ederek. Ayetleri kendi pis amellerine alet eden terör örgütleri var ya, gazi mustafa posterinin arkasına sığınıp devlete ve millete hainlik edenler var ya, işte onlar gibi. İnsanlarda bilim yalan söylemez deyip bunlara kandı. İki; ateistlere bu hikaye makul geldi. Bu hikayenin bilimsel bir yanı olmasada ateistler tarafından satın alındı, çünkü onlar yaşamın bu yaşamdan ibaret, hayat yeryüzündeki şu görünür yaşamdan ibaret olduğuna inanıyor. Melek, cin, ahiret hayatı gibisine inançlar onların hayatında yok. Onlar şu görünür dünyaya bakıyor ve başka birşey görmüyor. İnanç dünyası bu kadar boş birisinide siz herşeyi yutturabilirsiniz. Örneğin; bir asteroid çarpması ile yeryüzünde hayat oluştu hikayesini. Küresel çetenin bir saç ayağı (bilim tarikatı) bunlara hayatın başlangıcını (meteor çarpması), bir başka saç ayağıda (NASA) hayatın nasıl son bulacağını uydurdu (meteor çarpması). Anlayacağınız NASA 'nın ikide bir meteor tehditini ortaya atması öylesine boş değil. Parça parça size bir inanç dünyası inşa ediyorlar. Kendi ata inançlarınızdan sizi koparıyor, size farklı bir inanç dünyası uyduruyorlar. Bu nasıl mümkün oluyor? İlkokuldan itibaren bunların beyin yıkmasına maruz kalarak ve ikincisi bunların yalanlarına kananlar, kendilerine has bir inançları olmaması. İnanç dünyaları boş olanlarıda çok basit şeylerle kandırabilirsiniz. Örneğin; bir göktaşı ile geldik, bir göktaşı ilede gideceğiz inancını.

Biz ama kendimizi çok lütufta görmeliyiz, çünkü bizim elimizde hakikatı barındıran bir rehber var. Nereden geldiğimiz ve nereye gideceğimizi bize anlatan bir rehber (Kur'an-ı Kerim). Birisi bize bir hikaye getirdiğinde, biz bir kanaat geliştirmeden ilk önce rehberimizi açıyor, ona danışıyor sonrası görüşümüzü beyan ediyoruz. Örneğin; evrimciler insanın maymundan türediğini iddia ettiğinde, bir müslüman bu hikayeye inanmadan kutsal kitabımızı açar ve ona danışır. Bu konu hakkında kutsal kitabımız ne diyor diye açar ve okur. "Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi" (Al-i İmran Süresi; 59). "Ey Âdemoğulları. Şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belaya düşürmesin!... (Araf Süresi; 27). Açtığında da, her konuda olduğu gibi, bu konuyla ilgilide Ayetlerin indirildiğini görür. Örneğin; bu iki Ayet. Bu iki Ayet sanki evrimcileri susturmak için indirilmiş. Ayetlerin birisi, anne ve babamızın hz adem ve hava olduğunu söylüyor yani bir maymun değil. Eğer bir akılsız ortaya çıkar ve onlar atamız olabilir ama onlarda evrim geçirdi derse, ona cevabende bir sonraki Ayet indirilmiş; hz isa'nın yaratılışı ne ise hz ademin yaratılışıda o şekilde gerçekleşti denilmiş. Örneğin; eğer birisi size, hz adem atamız olabilir ama o da milyon yıllar içinde evrimleşti derse, ana rahmindeki hz isa 'damı milyon yıllar içinde evrimleşti cevabını veriniz. Olayı anladınız! "Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti; Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah işitendir, bilendir" (Al-i İmran Süresi; 33-34). Hz isa ile hz adem birbirinden türeyen tek bir zürriyet. Ne öncesinde ne arada, evrim yok. 1500 yıl öncesi indirilen Ayetler günümüzün konularını ne güzel aydınlatıyor değilmi, sanki bugünler öngörülerek indirilmiş. O yüzden Müslümanlar olaya ataistler gibi bir boyuttan bakamaz, kutsal kitabımıza danışmadan kanaat getirmeyi zaten hiç yapmaz.

Ahiret hayatı: birisi size, insanın şu hali milyonlarca yıllık bir evrim sonucu derse, aklınıza ilk gelmesi gereken kabirden diriliş olmalı. İnsanoğlu insan olmak için milyonlarca yıl beklediyse, o zaman kabirden çıktığımız zamandamı bekleyeceğiz? Mahşeri toplantı alanına ulaşmak için evrim geçirmemizimi bekleyeceğiz? Herkes kabirden çıkıp mahşer alanına yürürken, o zaman birileri için o yolculuk milyon yıllar sürecek, mikroptan sürüngene, sürüngenden maymuna, maymundanda insana dönüşmek için bir kaç milyon yıl bekleyecek, öylemi? Bu size mantıklı geliyormu? Gelmiyor değilmi. Dirilişle ilgili Ayetler çok açık; "Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz" (Bakara Süresi; 28). İlk diriliş nasıl gerçekleştiyse, kabirden sonraki dirilişte öyle gerçekleşecek, ne ilkinde evrim var ne de sonunda olacak. "İnsan, kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (eski hâline getirmeye) gücü yetenleriz" (Kıyamet Süresi; 3-4). Gökteki ilk yaratılışımız nasıl olduysa, mahşeri dirilişimizde öyle olacak. İlk yaratılışın evrim geçirmediğini nereden biliyoruz? İblisin kendisinden. Ben insana secde etmem diyor. Ben hayvana secde etmem demiyor, insana diyor. Demek ilk günden itibaren biz insanmışız; "Onun şeklini tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim vakit siz de hemen onun için secdeye kapanın" (Hicr Süresi; 29). "(İblis) Dedi ki: "Ben, şekillenebilir özlü balçıktan, (şekil verilip) kurutulmuş çamurdan yarattığın bir insana asla secde etmem!" (Hicr Süresi; 33). Nerede mikrop, nerede evrim? Allah bugünleri öngörürcesine 1500 yıl öncesi, nasıl bir şekil üzerine yaratıldığımızı bize aktarmış. İnsanı toprak ve su karşımından yarattığını, sonrasıda ruhundan üfleyerek hayat verdiğini bize söylemiş. Bunlar Allahın yasakladığı meyveden yiyincede Allah üçünü birden (hz adem, hava ve iblis) cennetten kovmuş; "Allah, dedi ki: “Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.” "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!" dedi (Araf Süresi; 24-25).

Nereden geldiğimiz konusunda biz Müslümanların zerre şüphesi yok. Gökte yaratılmışız, Allaha asi gelmiş ve yeryüzüne kovulmuşuz, bizim için olay bu kadar net.
Ben ahiret hayatına, Ayetlerin anlattıklarına inanmıyorum diyorsanız, o zaman size soruyoruz; neden kendinizi müslüman olarak tanıtıyorsunuz? Bizim nereden geldiğimiz (cennet) ve nereye gideceğimiz belli (inşallah yeniden cennete). Sizin geldiğiniz yer mikroplar ve hayvanlar alemi ise, neden kendinizi Müslüman olarak tanıtıyorsunuz? Eğer evrim propagandası yapacak, ekran ekran dolaşıp evrimi savunacaksanız, neden baştan seyircileri kimliğiniz hakkında uyarmıyorsunuz, türk ismim sizi yanıltmasın ben müslüman değilim demiyorsunuz. İnsanları kandırıyor insanlara tuzak kuruyorsunuz çünkü, insanlar sizi dinleyince bu müslüman ve bu bir profesör ve bu evrimi savunuyor, bu bilmeyecekte kim bilecek, demek İslam ve evrim inancı bir arada oluyor diyor, sizin İslam kimliğinize güvenerek evrimi makul görmeye başlıyor. Halbuki konuşmanızın başında müslüman olmadığınızı söyleseniz, insanlar gardını alacak, bu müslüman değil bunun tezlerinden uzak duralım, Allah muhafaza bu bizide dinden eder deyip sizin konuşmanızı ya es geçecek ya da mesafeli duracak. Çok korkunç bir tuzak kuruluyor milletimize ve bunun önderliğinide profesör olarak geçinen tabaka yapıyor. Bize görede bu tayfayı çok kötü bir akıbet bekliyor, bizden uyarması.

Not: ne kadar komik olurdu, bunları Allah kabirden mikrop olarak çıkartsa, sonrada milyonlarca yıl evrim geçirmeleri için bekletse. Aslında bu o kadarda komik değil, Allahı tanıyan bunun mümkün olabileceğini bilir. İnsan neye inanıyorsa mahşer günü onunla yüzleştirilecek. Bu insanların evrim inançları doğrultusunda haşredilme olanağı, aslında ilahi düzene o kadarda aykırı değil.  

Cennet ve cehennem: evrimciler bu alemin tesadüfen ortaya çıktığına inanır, onlar ile bu konuda herhangi bir tartışmaya girmeden onlara şu soruyu sorunuz; cennet ve cehenneme inanıyorlarmı? Eğer inanmıyorlarsa hiç tartışmaya girmeyin, sen kendi yoluna birader ben kendi yoluma deyin ve geçin. Onlarla tartışmaya girmek bir budiste bir ineğin kutsal olmadığını anlatmaya çalışmak gibi olur, yani kişinin inançlarını değiştiremezsiniz, böyle bir durumda Kafirun Süresi 'ne göre hareket edin;   

            (1) De ki: "Ey inkârcılar!
            (2) Ben sizin tapmakta olduğunuz şeylere tapmam.
            (3) Siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz.
            (4) Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim.
            (5) Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.
            (6) Sizin dininiz size, benim dinim banadır."

Eğer kişi cennet ve cehenneme inanıyorsa, o zaman şu soruyu sorunuz; cennet ve cehennemi kim yarattı? Yeryüzü gibi kendiliğinde oluştu derse, hadi oradan deyip geçin. Allah yarattı derse, o zaman birader akıl var mantık var, cenneti ve cehennemi yaratan Allah, neden yeryüzünü mikroplara bıraksın deyin ve yine gülüp geçin! Olayı anladınız. Evrimciler bu evrene endeksli yaşar, o yüzden bu alemin ve bu alemdeki yaşamın tesadüfen ortaya çıktığı inancı onlara mantıklı gelebilir. Bir defa yaşıyorsunuz, sonrada toprak olup gidiyorsunuz. Onların hayata bakışı bu. Onların inancında ne sorgulama günü var ne ceza ve ödüllendirme mekanı var ne de Allah. Böylesine kıt bir hayat bakışına sahip biriside tüm inancını tesadüfler üzerine kurabilir. Fakat bir müslüman değil, siz bu kadar kıt ve dar düşünemezsiniz. Bir müslüman için hayat bu alemden ibaret değil, dolayısıyla bir müslüman evrim teorisi ile karşılaştığında evrimciler gibi olaya bir boyuttan bakamaz, kendisine şu soruyu sorar; bu alem tesadüfen ortaya çıktıysa cennet ve cehennem nasıl ortaya çıktı? Varsayalımki yeryüzü kendiliğinden ortaya çıktı, cennet ve cehennemdemi tesadüfen ortaya çıktı? Varsayalımki onlarda tesadüfen ortaya çıktı. Cehennem cezayla iligli, cennet ödüllendirmeyle ilgili, yeryüzüde sınamayle ilgili, bu üçü arasındaki bu uyumdamı tesadüf? Gördüğünüz gibi büyük fotoğrafa baktığınızda olayı çözüyorsunuz. O yüzden evrimciler sizi detaya odaklanmaya itiyor, büyük fotoğrafı görmeyesiniz diye. Büyük fotoğrafa baktığınızda anlıyorsunuz olayı çünkü. Evrimcilerin bu tuzağına düşmeyin, her zaman o büyük fotoğrafı (yaşam, ölüm ve ahiret hayatı) gözünüzde canlandırın. Canlandırdığınız müddette Allahın izniyle kimse sizi kandıramaz.

Melekler ve cinler alemi: evrim teorisi yeryüzündeki canlıların tesadüfen ortaya çıktığını iddia eder, İslam dini ise canlıların Allah tarafından yaratılıp yeryüzüne yerleştirildiğini söyler. O yüzden aman dikkat, evrim teorisi İslam dinine zıt bir teori, eğer evrim teorisine inanıyorsanız Müslüman olamazsınız bizden söylemesi. Ne alaka hocam derseniz; imanın şartlarından birisi Allahın meleklerine ve ahiret gününe inanmaktır. Şimdi size bir soru; meleklerin varlığına inanıyormusunuz? İnanmıyorsanız o zaman imanın şartını yerine getirmiyorsunuz. Eğer meleklere inanıyorsanız, o zaman size bir soru daha; melekler nasıl ortaya çıktı? Allahmı yarattı, yoksa evrim inancında olduğu gibi hayvandan türediğinemi inanıyorsunuz? Onları Allah yarattı diyorsanız, o zaman size bir soru daha; meleği yaratan Allah, en güzel biçimde yarattık, şan ve şeref sahibi kıldık dediği insanı neden hayvandan yaratsın? "Andolsun ki biz, insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Karada ve denizde taşıtlara yükledik ve temiz yiyeceklerden onları rızıklandırdık. Onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık" (İsra Süresi; 70). "İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik" (Tin Süresi; 1-5). Sorular sordukça, evrim teorisinin nasıl çöpe gittiğini görüyormusunuz? Değerli dostlar; evrime inananlar ahiret hayatı, Allah, melekler vs inanmaz, hayatı kendilerinden ibaret gördükleri için, bir teori kendi varlıklarını açıklıyorsa bunu kendileri için yeterli görüyorlar. Zaten yaşantılarına, kültürlerine baktığınız zamanda bunun tezahürünü görüyorsunuz. Örneğin; hollywood filmleri. Toplumsal düzene karşı gelenlerin (asiler) kahramanlaştırıldığı, bir birey dilerse dünyayı değiştirebilir gibisine
ben merkezli bir inanç dünyası inşa edilmeye çalışıldığını görüyorsunuz. Senin sınırın senin hayal dünyan kadar, sınır tanımayan, aile ve toplum nedir bunu bilmeyen, bireyler üzerine kurulu, kendisi dışında kimseyi tanımayan ve düşünmeyen bir topluluğun inşası peşindeler. Evrim teoriside bunun bir saç ayağı.

Evrim teorisi nedir? Evrim teorisi bir bireyin bir düzeni değiştirebileceğini savunur. Bir hücre mutasyona uğruyor, sonrada organ ve organ sistemlerini değişime uğratıyor. Tam hollywood filmlik bir senaryo, bir bireyin yeni bir dünya kurması. Kur'an-ı Kerim gibi bir rehbere İslam gibi bir inanca sahip olmayanlar içinde bu tür nefise hoşgelen hikayeler çok makul ve inandırıcı geliyor. Bir Müslüman ama böylesine bir tuzağa düşmez. Bir Müslüman
bir ruha inanır, bir düzene, bir cemaata yani toplumsal bir yaşantıya bir aileye bir cennete inanır vs. Yaratılışla ilgili birisi size bir teori sunuyorsa, kendinizle yetinmeyin, madem ben bir proteinden türedim, eşim nasıl ortaya çıktı, çocuğuma beslediğim sevgi duyguları nereden geldi, cennet nasıl oluştu gibisine inanç dünyanızın geri kalanınada cevaplar verilmesini isteyin. Bakınız, siz onlar gibi inançsız değilsiniz, onlar bu hayatı kendilerinden ibaret görüyor, siz ama değil, sizin inanç dünyanız çok daha geniş. Sizin inanç dünyanızda eşiniz var, çocuklarınız var, atalarınız var, melekler var, ahiret hayatı inancı var vs. Dolayısıyla, benim varlığıma açıklama getirdiniz, bu bana yeter demeyin, madem benim çıkışımı açıkladınız, benim cinsel organlarıma uyumlu eşim nereden çıktı, çocuklarıma sevgi ve muhabbet beslememi sağlayan sevgi gibi duygular nasıl türedi gibisine inanç dünyanızın diğer boyutlarınada açıklama getirmelerini bekleyin. Örneğin; insan hayvandan türediyse, melekler kimden türedi? Örneğin; bu evren tesadüfen oluştuysa cinler alemi nasıl oluştu? Varsayalımki bu alem tesadüfen oluştu, cinler alemidemi tesadüfen oluştu? İki aleminde tesadüfen oluşma ihtimali ne? Bu ve benzeri soruları sorun, sorunki inanç düyanızı kaybetmeyesiniz. Evrime inandığınız zaman çünkü, diğeri inançlarınız anlamsızlaşıyor. Bu arada, cinler alemine inanmamazlık yapmayın. Kur'an-ı Kerimde bahsedilen bir canlıyı, bir Sürenin ismini taşıyan bir canlının varlığını inkar ederseniz, itikadi açıdan ciddi sıkıntı yaşarsınız. Hocam, cinler alemine inanıyorum diyorsanız, o zaman evrime teorisine niye inanıyorsunuz? Yoksa, insan ve cin alemi, ikisininde tesadüfen, kendiliğinden mikroplardan türediğine inanacak kadar kerizmisiniz?

Duygu: "Kendileri ile huzur bulasınız diye size kendi (cinsi)nizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının ve rahmetinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." (Rum Süresi, 21). Allah kendisini tanıtırken, insanoğluna kendi varlığını ispatlamaya çalışırken kullandığı argümanlardan biriside sevgi ve merhamet. B
u iki şeyi yaratmaya sadece ben kadirim diyor. Eğer bu ikisi tesadüfen ortaya çıktı derseniz, o zaman Allah anlamsızlaşıyor çünkü sadece ben yapabilirim dediği şeyler kendiliğinden de ortaya çıktığını ima etmiş oluyor, dolaylı yoldan Allaha şirk koşmuş oluyorsunuz. Bu iki şey bakterilerden geliyor derseniz, bu sefer doğrudan Allaha şirk koşmuş oluyorsunuz çünkü bu iki şeyi sadece kendisiyle ilişkilendiriyor. Öyle veya böye evrim teorisine inandığınızda Allaha şirk koşuyorsunuz. Kimle Allaha şirk koşuyorsunuz, bir bakteriyle. Evrim teorisine inandığınızda Allahı bir bakteriye satıyorsunuz. Sizin inanç dünyanızda Allah bu kadarmı değersiz? Şunu size net söylebiliriz, evrim teorisine inanırsanız, mahşer günü bunun ağır bir faturası size çıkartılır bilginize. Konumuza devam edelim; Allah kendi varlığının bir delili olarak eşlerimize ve sevmek gibi duygulara işaret ediyor. Evrim teorisine baktığımızda da bu ikisine açıklama getiremediklerini görüyoruz. Ne eşlerimizin bizimle uyumlu cinsel organlarını açıklayabiliyorlar ne de sevmek gibi duyguların varlığını. O yüzden konuyu hep bir bireye hep bir proteine yani madde boyutuna çekmeye çalışıyorlar. Madde dışında olan özelliklerimizi izah edemiyorlar çünkü. İnsan maddeden ibaret, o maddenin temel taşıda protein diyorlar ve tüm argümanlarını bunun üzerine kuruyorlar. Duygular nereden geliyor bunu izah edemiyorlar. İnsanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran birşeyide sizin teziniz açıklayamıyorsa o zaman, sizin teziniz ne işe yarar? Fiziki parçacıklarımıza, et ve kemiğimize fizyolojik mekanizmalar ile izah getirebildiğinizi varsayalım, insan bedenin içinde duygu gibi soyut oluşumların varlığını nasıl izah edeceksiniz? Varsayalımki mutasyon ile evrim ile yeni bir canlının varlığını izah ettiniz, sahip olduğu duyguları nasıl izah edeceksiniz? Bu duygular nasıl bu canlıya yüklendi, nereden geldi? Duyguların önemini, insanı insan yapan duyguların olduğunu aslında onlarda biliyor, örneğin hollywood filmleri. Bilim kurgu filmlerinde robotlar konu olarak ele alındığında bunlar duygulardan yoksun, sevgi ve üzüntünün ne olduğunu bilmeyen şeyler olarak seyirciye aktarılır. İnsanı insan yapan duyguların olduğu seyirciye aktarılır. Şimdi; eğer insan olmanın en olmazsa olmaz vasıflarından birisi duygularımızsa, bizleri günümüzün robotlarından ayıran en önemli vasıf buysa, neden evrim teorisi bu konuyu es geçer, bu konuya bir açıklama getirmez?

Bilinçaltı (yazılım progamı): bilinçaltı nedir? İç organların ve canlıların sosyal yaşamlarını denetleyen bir yazılım programıdır. Beyin sapına yüklenmiş bir program. Allah canlıları yaratmış, sonrası her bir canlı için çiftleşme, avlanma, sosyal davranışlar gibisine o canlı için öngörülen hareket normlarını o canlının beyin sapına yüklemiş. Canlılarda hiçbir dış yönlendirmeye gerek duymadan kendisi için belirlenen bu normlar içinde yaşamını sürdürüyor. Bi' nevi Allahu Teala sistemi otomatiğe bağlamış. Böyle bir yükleme yapıldığını nereden anlıyoruz; "Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin" (Nahl Süresi; 68). Nahl Süresi bizlere bir davranış biçimin hayvanlara aktarıldığını gösteriyor. Yeryüzüne baktığımız zamanda bunu net görüyoruz. Aksi takdirde milyarlarca farklı hayvan mükemmel bir uyum içinde nasıl bir yaşam sürdürebilirdi. Eğer kendilerine böylesine bir yükleme yapılmasaydı onca hayvan nerede yaşayacağı nasıl bir barınak kuracağı nasıl avlanacağı nasıl çiftleneceği vs konularını nasıl bilirdi? Örneğin; tabiata baktığınızda canlılar bireyler olarak değil toplum olarak bir arada yaşıyor ve bunlarında belirli ritüeller doğrultusunda çiftleştiği, belirli bir düzen üzerine sosyal yaşamlarını sürdüğü ve gıda ihtiyaçlarını giderdiğini görürsünüz. Bu şekilde hareket edip yaşamaları gerektiğinide kim bunlara söyledi? Yeryüzü diğer gezegenler gibi taş yığınından ibaret olsaydı yani sadece cansız varlıklardan oluşsaydı, tabiatın kendiliğinden ve tesadüfen oluştu teorisini ortaya atabilirdiniz ve belkide bu bilimsel ve mantık açısından kabül görürdü, ama tabiatın içinde çok farklı canlı türlerinin var olması, bunların birbirinden farklı sosyal yaşantı içinde olması ve bu farklılıklara rağmen koas değilde düzen hakim olması, bizlere birisinin bu hayvanlara nasıl yaşamaları gerektiği konusunda beyinlerine (bilinçaltı) bir yazılım yüklediğini gösteriyor. Evrim teorisi hücreler üzerinden tabiatı kurar ama tabiatın içindeki düzenin nasıl sağlandığını açıklayamaz. Örneğin; sen böyle çiftleşmelisin, sen böyle bir sosyal yaşantı sürdürmelisin, sen bu şekilde ve bunları avlamalısın gibi bilgi ve emirleri nereden aldı bunu açıklayamaz. Zaman dilimi içinde öğrendiler der ve geçer.

Örneğin; on bin yıl sonrası arkeologlar günümüze ait bir robot bulsa ve metal kendiliğinden o robotu oluşturdu sonucuna varsa dahi, o robotu harekete geçirecek yazılım nereden geldi buna cevap bulamaz? Fiziki parçaları bir maddeye dayandırabiliyorsunuz ama yazılımı değil. Canlıları belirli bir hareket seviyesinde tutan yazılım nereden geldi? O davranış biçimlerini hayvanlar milyon yıllar içinde kendiliğinden öğrendi derseniz, o zaman aklımıza şu soru geliyor, ilk günden itibaren çiftleşmeyi ve avlanmayı bilmeyen birisi nasıl hayatta kalabildi? Mantık bize, yaşamın ilk gününden itibaren bu bilgilerin hayvanlara aktarılmış olması gerektiğini söylüyor. Örneğin; en başa gitseniz dahi, o ilk hücreye, o ilk hücreyi belirli bir davranış biçimine iten o içgüdü programı nereden geldi, kim bunu ona yükledi? Hayat, bilim ve mantık bizlere biz doğmadan öncesi belirli davranış biçimlerin bize yüklendiğini gösteriyor. Örneğin; yeni doğan çocukların refleksleri, erkek çocuklar değilde kız çocukların süse düşkün olması. Bunlar ve dahası bizlere biz yeryüzüne ayak basmadan belirli davranış biçimlerinin bilinçaltımıza yüklendiğini gösteriyor. YANİ yaşam denilen şu döngünün arkasında bir yazılımcı, bir üst akıl olması gerektiğini gösteriyor.

Bilinç (şuur): evrim teorisinin bir açığıda bilinç! Mutasyonlar sonucu günümüzün hayvanları ortaya çıktıysa nasıl olurda sadece maymun soyundan gelende bilinç gelişti? Bilinç, hücresel mutasyondan farklı birşey, bilinç elle tutulamayan ve gözle görülmeyen soyut bir kavram. Diğelimki hücresel mutasyon ile fiziki değişim açıkladınız, bilinci nasıl açıklayacaksınız? O maymun insana dönüşürken, varsayalımki bedeni evrim geçirdi ve değişti, o maymunun bilinci nasıl evrime uğradı da şuurla hareket eden bir insana dönüştü? Beyinin büyümesi ve gelişmesi ile bunun bir alakası olamaz, çünkü bilinç somut bir kavram değil. Eğer beyin büyüklüğüne göre bilinç belirlenmeye kalkışılırsa, o zaman hayvanlar aleminde insan beyininden çok daha büyük beyinlerin var olduğunu görürsünüz, o zaman onlardaki bilinç daha fazla olması gerekirdi. İnsanı bilinçli bir şekilde hareket etmesini sağlayan güç nedir ve bu gücün kaynağı nedir? Evrim teorisyenleri maymundan türediğimizi iddia ediyorsa, o zaman evrim sürecinde hangi mekanizmaların bilinci ortaya çıkardığını ve bu bilinç evrim sürecinde neden başka hayvanların soyunda değilde sadece maymununların soyunda görüldüğünü açıklamalılar. Bilinç somut bir kavram olmadığı içinde bu soruların cevabını hücresel boyutta bulumazsınız. İnsanı insan yapan, insanı bir hayvandan ayırt eden en büyük özellik şuur ve bu bilincinde nasıl oluştuğunu evrim teorisi açıklayamıyor. Bu kadar temel bir özellik açıklanamıyorsa o zaman evrim teorisi ne işe yarar, neden ortaya atıldı? Bir hücrenin genetik mutasyona uğraması bir insanın maymundan türediğini iddia etmek için yeterli bir kanıtmı? Örneğin; kanserde mutasyon sonucu oluşuyor ve her yıl milyonlarca insan bu hastalığa kapılıyor. Bu insanlarda genetik mutasyon görüldü diye, biz şimdi bunların soylarından hayvanlar türeyeceğinimi iddia etmeliyiz? Uzun lafın kısası, evrim teorisinin elle tutulur hiçbir bilimsel hiçbir mantık yanı yok, ama ilk okuldan itibaren bu tarikatın veya herhangi bir tarikatın eline düşerseniz, DEAŞ ve FETÖ evleri gibi, sizi her türlü beyin yıkamasından geçiriyor, en sapkın şeyleri dahi size inandırtıyorlar işte.

Ruh: evolüsyon teorisinin akaya almadığı noktalardan biriside ruh. Eğer insanların bir patlama sonucu tesadüfen ortaya çıktığını söylerseniz o zaman insanların öldükten sonra nereye gideceklerinide açıklamalısınız, mademki bütün olayların başlangıcını çözdünüz o zaman sonunada bir yorum getirmelisiniz. Bilim dinden, teolojiden uzak durmalı ama mademki bilim dünyası bu konuya el attı, o zaman kendisine inanan insanları yarı yolda bırakmamalı ve onlara ölümden sonra yaşanılacak olaylarada bir açıklık getirmeli. Evrim teorisyenlerine göre ruh varmı? Ölümden sonra bir hayat varmı? Ölümden sonra insana ne olur? Ölümden sonra ruha ne olur? Eğer ruhun varlığına inanmıyorlarsa, o zaman psikiyatri bilim dalın amacı ne? Eğer ruha ve ölüm sonrasına inanmıyorlarsa, o zaman burada ateistlik söz konusu, ateistlik inancı ortaya çıktığı anda aklımıza şu soru geliyor; neden bizler sizlerin ateizim inancını okullarda okumak zorundayız? Bunuda bilim altında okumak zorundayız? Bizler çocuklarımıza peygamberimiz sav hayatını okuturken, abdest almasını öğretirken yani kendi inancımızı öğretirken ayaklanan bir zümre, kendi inançları okutulurken neden acaba sessiz? Bizler dini sömürmekle itham edilirken, bu zihniyet neden acaba kendi çıkarları için bilim dünyasını sömürüyor, kendi ideolojisini yaymak için bilim dünyasını kullanıyor?

Eş:
"Kendileri ile huzur bulasınız diye size kendi (cinsi)nizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının ve rahmetinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." (Rum Süresi, 21). Allahu Teala kendi varlığını tanıtırken, kendi varlığının bir delili olarak eşlerimizin varlığını gösteriyor. Ben tanrıyım çünkü sizi eşler halinde yarattım diyor. Çiftlerin varlığını doğrudan tanrısal güçle ilişkilendiriyor. Benden başkası bunu yapamaz demeye getiriyor. Siz ama ne diyorsunuz, hayır diyorsunuz, bakterilerde çiftleri yaratma kudretine sahip diyorsunuz. Bilerek veya bilmeyerek farketmez, evrim teorisine inandığınız an bu şirk omuzlarınıza yükleniyor. Ne uğruna? Bir saçmalık uğruna. Akıl var mantık var; evrim teorisi kendisini bireysel bir hücreye dayandırır, canlılar ama çiftler halinde varlıklarını sürdürüyor. Bir hücreden tesadüfen başka bir canlı türediğini varsayalım, onun eşi nereden çıktı? Denizde, karada ve havada milyarlarca farklı hayvan, eşi ile uyumlu cinsel organa, aynı ten ve beden şekline sahip, bunun tesadüfen oluşma ihtimali ne sizce? Örneğin; bir yerde evrim geçiren başka bir yerde evrim geçirenden nasıl haberdar oldu, onun nasıl cinsel organlar geliştirdiğini nereden bildide kendiside ona uyumlu cinsel organlar, fiziki beden geliştirdi? Milyarlarca farklı hayvan ve her biri eşi ile uyumlu bir bedene sahip. Bunun tesadüf olma ihtimali ne sizce? Bir üst akıl olmadan bunun gerçekleşmesi mümkünmü? Mümkün değil. Canlıların çiftler halinde var oluşu, kendi başına bir üst aklın varlığına yönelik bir kanıt. Yaratılışın birisi tarafından koordine edildiğine işaret eden bir delil.

Özet: konu bu kadar netse evrimciler neyi tartışıyor? Evrimciler hayatı, yaşamı tartışmıyor sizinle, onlar sizinle protein ve genetik maddeyi tartışıyor. Onlarda biliyor büyük fotoğaf üzerinden tartışma yürütemeyecekleri bu tartışmayı kaybedeceklerini. Onlar sizi hücrenin içine sokuyor, tüm ata-inançlarınızı sizden söküp alınıncaya kadarda sizi o hücrenin içinden çıkarmıyor. Tuzak çok basit; o büyüme çağında, tüm değerlerin alındığı o çağda sizleri hücrenin içine hapsediyor, siz tüm zamanınızı hücrenin içindeki proteinle geçirirken, insanı insan yapan o büyük fotoğrafı (sevmek, ahiret hayatı vs) kaçırıyorsunuz. Örneğin; önünüzde mükemmel tasarıma sahip mükemmel özelliklere sahip lüks bir araba olduğunu düşünün, siz o arabanın bir atomuna odaklansanız siz o arabanın muhteşemliğini görebilirmisiniz? Göremezsiniz, çünkü arabının güzelliği görünür boyutta yatıyor. Evrimciler işte bu tuzağı kuruyor, sizi görünür boyuttan alıyor görünmeyen boyuta taşıyor. O detayla meşkul olurkende siz, neyle meşkul olduğunuzu (örneğin; araba) unutuyorsunuz. Kurulan tuzak basit; ilkokuldan liseye kadar çocuklarınızı hücre içinde tutuyorlar, çocuklarınızda hayatın o görünenden ibaret olduğuna inanmaya başlıyor.
Hayatın et ve kemikten ibaret olduğu, bunun ötesinde birşey olmadığına inanmaya başlıyor. Çocuklarınız ruh ve duygulara sahip bir varlık olduğunu unutuyor. Bunlar protein ve DNA gibi tüm canlıların ortak özelliği üzerinde durarak hem nesillerimize tuzak kuruyor, hem kendi tezlerini savunacak bir zemin hazırlıyor. Eğer bunlarla bir tartışma yürütecekseniz canlıların ortak noktası üzerinden değil, ayrıştığı noktadan itibaren tartışmayı açın. Nedir ayrışma noktası? Hücreler. En basit canlılar hücreler. Eğer bir hücreden daha detaya inerseniz, DNA ve protein gibi o zaman cansız aleme adım atıyorsunuz. Bu boyuta inmekte anlamsız çünkü, biz cansız şeylerin hayat buluş hikayesini değil, canlıların hayat buluş hikayesini tartışıyoruz. Dolayısıyla canlıyı canlı yapan şeyler üzerinde, o büyük fotoğraf üzerinde durunuz. Örneğin; DNA bir hücrenin işleyişini kontrol eder, organ gibi hücre topluluklarına geçtiğinizde ama DNA ötesine geçiyorsunuz. Kontrol DNA 'dan çıkıyor. Dolayısıyla canlıların varlığını DNA ve protein üzerine kurmak anlamsız. Kısacası, bir evrimciyle tartışacaksanız hücrelerden itibaren konuları tartışmaya açın. Hücreden daha detaya inmeyin. İnerseniz hem o büyük fotoğrafı (canlının kendisini) kaçırıyorsunuz hem canlı ile cansız arasındaki sınırı aşıyorsunuz. Hücrelerde daha derine indiğinizde cansızlar alemine dalıyorsunuz.















kelimelerden türemiş hurafeler