Karabasan olarak adlandırdığımız olay hayatınızda yaşayabileceğiniz en ilginç en doğaüstü olaylardan birisi. Bu konu hakkında bizlere çok soru geldiği için bu konuya bir açıklama getirme ihtiyacı hissettik. Umarız bu yazımız bu konuyu sizler için anlaşılır hale getirir.Açıklamalarımız tamamıyla kendi çalışmalarımızın bir ürünü ve dünyada bir ilk! Bu açıklamaları dünyanın başka hiçbir yerinde bulamazsınız.Yazılarımızı okurken böyle bir ayrıcalığa sahip olduğunuzu, bu bilgilere sahip ilk kişiler olduğunuzu lütfen unutmayınız. Umarız yazılarımızdan ihtiyaç duyduğunuz ilhamı alırsınız.
Önsöz: insan bedenin yaşadığı her olaya bilim dünyasıda el atar ve yaşadığınız olaylara bilimsel kavramlar ile bir açıklama getirmeye çalışır. Bilim dünyası karabasan olayınada el etmış durumda. Bilim dünyasının açıklamaları doğrumu, hem bunu bilmenizde yarar olduğunu düşünüyoruz hem karabasan gibi herkesin başına gelebilecek bir olayın altında yatan gerçeği genel kültür açısından bilmeniz gerektiğine inanıyoruz. Sizlere şimdiden hayırlı ve aydınlatıcı okumalar dileriz.
Bilim dünyası ve hurafeler: yeryüzüne yayılan hurafelerin en büyük kaynağı bilim dünyasnın kendisi. Günümüz dünyasında hurafeleri cahil toplumlar değil, bilim dünyasının kendisi yayıyor. Örneğin ata maymun inancı. Bilim dünyası haktır ve hep doğruyu söyler, rakamlar asla yalan söylemez diyorsanız sizlere günaydın diyelim. Nobel ödüllerinden nobel ödüllerini kazanan kişilere, ilaç şirketlerinden medya mogullarına, büyük üniversite ve araştırma merkezlerinden doları basan kişilere kadar bu kişilerin kimliklerine bakarsanız bunların hepsinin aynı zihniyetin ürünü, aynı merkezden kontrol edildiğini görürsünüz. Bilim dünyasının söylediklerine kulak asmadan önce, bunlar kim bunu kendinize sorunuz. İlk önce söylenene değil söyleyene bakınız. Söyleyenin kimliğine güveniyorsanız söylenene kulak asınız. Bilgileri güvenli kılan rakamlar değil, o rakamları açığa çıkaran. Açığa çıkaranın niyeti kadar rakamlar güvenlidir. Rakamları size verene güveniyorsanız o rakamlara güvenin.
Bilim dünyası ve karabasan: yüz milyonlarca insanın yaşadığı bir hadiseyi bilim dünyası bir yere kadar görmemezlikten gelebilirdi. Bir aşamadan sonra varlığını kabul etmek zorunda kaldılar ve kendilerince konuya bir tanı koydular; "izole uyku felci" "sleep paralysis". Bu doğru bir tanı olabilirmi? Tabiki değil. Doğru bir teşhis koyabilmeniz için belirli önşartları yerine getirmelisiniz; 1) objektif olmalısınız. Araştırma yaparken şahsi görüş ve fikirlerinizi kenara koymalısınız. 2) Tüm ihtimalleri göz önünde bulundurmalısınız. 3) Varacağınız sonuç kendi ideolojinize ters çıksada onu yayınlamaya ve kabullenmeye hazır olmalısınız. 4) Araştırdığınız alan uzmanlık alanınıza girmeli. Kısacası; bilim dünyası bu konuda doğru bir teşhis koyabilmesi için, gerektiren şartların hiçbirine sahip değil. Bilim dünyası ne metafizik alem konusunda uzman, ne cinler diye bir varlığa inanıyor, ne de cinler diye bir varlığı tespit etse bunu cümle aleme açıklayabilecek cürete sahip. Bunlar baştan itibaren ön yargılı olduğu için (ruh, melek ve cin diye kavramlara inanmıyor), bunların varacağı her sonuç şaibeli olur. Örneğin; bu tarz sıkıntılar ya somut ya da soyut kaynaklı olur. Olanakların %50'sini (soyut boyut) baştan yok sayan bir araştırmada sizce objektifmi veya sizce doğruyu bulabilirmi? Olanakların %50 'sini baştan eleyen bir camia sizce doğru bir tedavi uygulayabilirmi? Dahada ötesi, kendi %50'sini haklı çıkarmak için sonuçları manipüle edermi? Varsayalımki bunun metafizik boyutlu olduğunu tespit etti, bunu açıklama cüretini gösterirmi? Gösterse, o hekimi o araştırmacıyı tıp aleminin içinde barındırırlarmı? Gördüğünüz gibi, sorular sorular sorular. Özetlersek: bilim camiası çok katı dogmalara sahip yani çok katı bir inanç dünyasına sahip, eğer onlardan sıkıntılarınıza çözüm arıyorsanız, kendi inanç dünyalarından olaya bakacaklarını biliniz. Olayları kendi balış açısından değerlendiren, bundanda zerre taviz vermeyen biriside size ne kadar yararı olabilir. Değerli dostlar; bilim camiası görmek ve parçalamak ister. Görmediği birşeyin varlığınada inanmaz. Soyut boyutla ilgili sıkıntılarınız için bilim camiasına çıkacaksanız, bilinki yanlış teşhis ve tedaviler kaçınılmaz. Örneğin; izole uyku felci tanısı. Bu tanının bilimsel içeriğini incelediğinizde içi boş bir teşhis olduğu, kulağa hoş gelen tıbbi terimler ile donatıldığını görürsünüz. Daha vahimi, ellerinde somut bir veri olmamasına rağmen, insanlara ne kadar rahat davranış bozukluğu gibi "siz delisiniz" tanısını koyabildiklerini bize gösteriyor. O yüzden bir konu hakkında birisine danışacaksanız lütfen uzmanına danışın. Metafizik alemde sayın okurlarımız bilim dünyasının uzmanlık alanın içine girmez. Onlara başvurma hatasını yaparsanız, karşılacağınız senaryo kulağa hoş gelen tanımlamalar, aşığalanmak ve bedeninizi zehirleyen, beyninizi uyuşturup sizi robotlara dönüştüren ilaçlar almak olur.
Karabasan: karabasan hadisesin merkezinde insan aurası ve cinler yatıyor. Fazla derine girmeden, sizlere sadece olayların genel akışı hakkında bir tablo çizmeye çalışacağız. Olayın işleyişi hakkında genel bir fikir sahibi olmanız yeterli. Karabasan nedir? Uykuya dalarken bedeninizin kilitlenme haline karabasan denilir. Nasıl meydana gelir? Uykuya dalarken bir cin bir biyoenerji uzmanı gibi elini uzatıyor ve dokunduğu yerdeki auranızı kilitliyor. Auranız kilitlendiği anda siz hareket edemez oluyorsunuz. Cin ve şeytanların aurzanıza yaptığı bu saldırıyada halk arasında karabasan denilir. Konuyu açalım;
- Aura faktörü: bu konuda daha detaylı bilgi edinmek için "aura" yazımızı okuyunuz. Yeryüzü çekirdeğin içindeki artı ve eksi yüklü minerallerin akışı nasıl yeryüzü etrafında elektromanyetik bir kalkan oluşumuna sebep oluyorsa, insan bedenin içinde hareket eden artı ve eksi yüklü minerallerde vücudumuzun çevresinde böylesine bir kalkana sebep oluyor. Aura nedir diye sorarsanız, buna bedenimizin hareket enerjiside diyebiliriz. Bedenin hareket seviyesi arttıkça (spor) bu aura güçleniyor, hareket seviyemiz azaldıkçada (uyku) azalıyor. Şimdi; birisi diğerinin sonucu ise, o zaman sonuç üzerinden hareket ederek başlangıcı (hareket seviyemiz) etkileyebilmeliyiz. Tersten mühendislik gibi düşünün. İşte cinlerde tam bunu yapıyor. Eğer insan aurası bedenin hareket etmesi sonucu ortaya çıkıyorsa, o zaman aura üzerinden de insanın hareket seviyesi etkilenebilmeli diyor ve tersten müdahale ederek, yani sonuçtan (auraya) yola çıkarak eylem boyutumuza müdahale ediyorlar. Bunu başarabiliyorlarmı, başarıyorlar. Bunun en güzel örneği uzak doğu dövüş filmlerinde usta dövüşscünün rakibinin bir noktasına dokunarak rakibini kilitlemesi. Cinler yeryüzünde fiziki anlamda hayatlarımıza müdahale edemedikleri için, onlar bunu uykuda olduğumuz için yapabiliyorlar. Gün içinde, hareket içinde olduğumuz müddet auramız çalışan bir motor ve buna dıştan müdahale edilemez. Motor kapandığı ve istirahata girdiği zaman ama, auramız üzerinden bedenimizin hareket alanına müdahale edilebiliniyor. Tabi burada auranızda açık kapılarda (günah faktörü) olması şart, o kadarda kolay değil bu işler. Cinler bedeninizin auranızın düştüğü anı bekliyor (uyku modu), sonrası auranızın en zayıf noktasından enerji akışınıza elini sokuyor. Temas ettiği noktada bir kısa devre yapmaya çalışıyor. Bunu başardığı anda hareketlerimiz kilitleniyor. Bu kilitlenme enerji boyutunda olduğu içinde siz bu kilitlenmeyi enerji boyutunda hissediyorsunuz. Bunada biz karabasan diyoruz.
- Bilinç faktörü: karabasan olayını yaşayanlar bunu uyku ile uyanıklık halinde yaşıyor. Buradaki püf nokta o geçiş anı, uyanık halden uykuya geçiş anı. Aura hakkında ne demiştik bedenin hareket enerjisi demiştik. Bu hareket enerjisi iki parçadan oluşur, birisi pasif enerji diğeri aktif enerji. Pasif enerji organlarınızın ürettiği enerji. Aktif enerji ise iskelet sistemin yani sizin aktif hareketleriniz sonucu ortaya çıkan enerji. Birisi bilinçaltı kaynaklı enerji (organlar) diğeri ise bilinç dahilinde ortaya çıkan enerji. Burada püf nokta bilinç. İnsan bedeni bilincin emrine verilmiş. İnsan bedeni hem bilince kölelik yapıyor hem bilincin koruması altında yeşeriyor. Ne zamana kadar? Bilinç kalıcı veya geçici ölüme dalıncaya kadar. İslam dini gece uykusunu geçici ölüm, ahiret hayatına giden o son uykuyuda kalıcı ölüm olarak nitelendirir. "Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkor, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir..." (Zümer Süresi; 42). Bilinç öldüğünde bu gerek ölüm anı gerek geçici ölüm anı (uyku), bilincin beden üzerindeki prangaları sökülüyor, serbest kalan bedenin üzerinede cinler çuvallanıyor. Bilincimizin enerjisi bedeni kontrol ettiği müddet sorun yok. Bilincimiz başka bir varlığın auramıza müdahale etmesine izin vermiyor. Çalışan bir motora müdahale etmeye çalışmak gibi düşünün bunu. Bilinç uykuya daldığı ve auramızı enerjiyle beslemeyi kestiğinde, auramız sadece bedenimizin pasif (organ) enerjisi ile ayakta kalmaya başlıyor, bu da cinlerin saldırısı için en uygun an. Auranızda birde günah kaynaklı açıklar olursa, o zaman cinler bu ortamdan yararlanıp auranız üzerinden bedeninizi kilitleyebiliyor. Bu kilitleme enerji boyutunda gerçekleştiği içinde, karabasan hadisesini enerji boyutunda yaşıyoruz, çevremizdeki insanların gözlemi dışında yaşanıyor. Karabasan hadisesi, bilincin uykuya dalışı sonrası, auranızın zayıf noktasından auranızın kontrolünü ele geçirip bedeninizi kontrol etme çabasıdır.
- Enerji faktörü: cinler bizim alemde bir varlık sürdürebilmeleri için bizim alemde geçerli bir şekil almaları gerek. Kendi katı halleri ile ne bizim aleme giriş yapabilir ne de kendi alemlerinden birşeyi (örneğin uzay gemileri) bizim aleme sokabilirler. Onların alemi ile bizim alem arasında çok katı kurallar koyulmuş. Bizim alemin iki boyutu var, birisi enerji diğeri ise gözle görünen fiziki boyut. Onlar bizim fiziki aleme geçiş yapamıyor, enerji alemimize ama yapabiliyorlar. Kendi katı hallerini enerjiye dönüştürdüklerinde kendi alemlerinden çıkıp bizim aleme geçiş yapabiliyorlar. Anlamanız gereken; fiziki alemler birbirinden ayrı, enerji boyutumuz ama ortak. Fiziki anlamda bizim boyuta geçemezler, kendilerini enerjiye dönüştürdüklerinde ama, kendi aleminden çıkıp bizim boyuta geçiş yapıyorlar. Örneğin cinlerin kediye veya herhangi bir hayvana dönüştüğü inancı hurafe inanç. Cinler ya katı halleri ile yaşar ya da enerji. Katı hal aldıkları anda bizim boyuttan çıkarlar. Eğer bizim boyutta katı hal alabilmelerine izin verilseydi o zaman cinler çoktan yeryüzünü istila etmişti. Allahu Teala onları yaşadıkları alemin ihtiyaçları doğrultusunda örneğin uzayda yolculuk etmek (uzay yolu dizisi) varetmiş. Allah evreni onların hizmetine sunmuş. Evrenin tüm galaksilerini dolaşabilmek içinde, o uzak mesafeleri ışık hızında kat edebilmeleri (warp motoru) gerekiyor, yani uzay gemileriyle birlikte onlarda kendilerini enerjiye dönüştürebilmeleri gerekiyordu, Allahta onları bu doğrultuda varetmiş. Yaşam alanları gereği, bedenlerini enerjiye dönüştürme gücü onlara bahşedilmiş. Enerjiye dönüştükleri anda bizim aleme geçiş yapıyorlar. Örneğin onlar warp hızında uzayda seyehat ettikleri her an, bizim görünen uzayda seyahat ediyorlar. Tabi biz bunu göremiyoruz çünkü o an ışık hızında hareket etmiş oluyorlar ve enerji boyutundalar. Bizim gezegende mesken kılmış cinler veya şeytanlar ama, onlar bedenlerini enerjiye dönüştürdüğü an bizim aleme geçiş yapıp bizi dinleyip gözetleyebiliyorlar. Biz onları göremesekte onlar bizi görüyor ve işitiyor; "...Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler..." (Araf Süresi; 27).
- Günah faktörü: cinlerin auranıza müdahalesi için uykuya dalmanız yetmiyor, auranızda açıklarda olmak zorunda. Sağlıklı bir auranız varsa, bilinciniz uykuya dalsa bile auranıza müdahale etmek cinleri aşıyor. Cinler aura üzerinden bedeninizi kilitlemek istiyorsa auranızda açık kapılar olmak zorunda. Açık kapılar nasıl oluşuyor? Günahlar. Aurada açıklar günahlarla oluşuyor. Hangi organınız hangi beden bölgenizle günah işlediyseniz o beden parçasına bir şeytan yerleşiyor ve o bölgedeki aurada, dışa doğru bir açık kapı açıyor. Cinlerde o açık kapılardan faydalanıp auranızı kilitleyebiliyor. Auranız kilitlendiği anda siz kilitleniyor ve hareket edemez oluyorsunuz.
- Uyanık halden uykuya geçiş süreci: karabasan hadisesi bilincin uykuya dalmak üzere, bilincin beden üzerindeki prangalarını bıraktığı esnada gerçekleşir. Karabasan neden o geçiş sürecinde gerçekleşiyor? Bilinç açıkken cinler bedeniniz üzerinde hakimiyet sağlayamaz, çünkü bilincin enerjisi daha güçlü. Bilinciniz aura üzerindeki kontrolü kimseye bırakmaz, enerji boyutundan gelen saldırıları püskürtür. Örneğin; hipnoz yapmak istiyorsanız, bilinçaltına ulaşmak istiyorsanız ilk önce bilinci bypass etmenin yollarını bulmalısınız, çünkü bilincin enerji kalkanı başka birisinin sizin iç dünyanıza dalmasına izin vermez. Şimdi; bilinç olduğu müddet cinler auranıza müdahale edemez. Uykuya daldığınız zamanda müdahale edemez çünkü bu sefer ruh ortalıkta yok. Ruh ortalıkta yoksa siz hiçbir şey duymaz, görmez ve hissetmezsiniz, bu da size rahatsızlık vermek isteyen cinlerin işine gelmez. Cinlerin sizi rahatsız edebilmesinin en uygun vakti uykuya dalış anı; bilincin bedeni serbest bıraktığı ama ruhun henüz bedenden çıkmadığı an. Bilincin bedeni serbest bıraktığı ama ruhunuzun henüz bedeni terk etmediği an, cinler bedeninize çuvallanıyor ve auranızı felç edip size yaşatmak istediklerini yaşatıyor. Siz hareket etmek isterseniz ama edemezseniz. Siz konuşmaya çığlıklar atmaya çalışır, ama atamazsınız. Bu mücadele ne zamana kadar sürüyor? Bu mücadele bilinç, beden üzerindeki hakimiyeti tekrar alıncaya kadar devam ediyorr. Bilinç kendine geldikçe auranıza sahiplenmeye, tam kontrol sağlandığı zamanda cinlerin müdahalesini kırıyor. Auranızın hakimiyeti tekrar sizin elinize geçiyor. O korku dolu anları ama bir müddet daha beyninizde yaşıyorsunuz. Özetlersek: bilinç ve cinlerin enerji boyutunda, aura üzerindeki hakimiyet savaşına halk arasında karabasan denilir!
- Karabasan kimlere olur? Cinler alemine fazla merak salıp yetersiz ilme sahip olan, pis ortamlarda yaşayan, günahkar bir yaşantı içinde olan, atalarından günah bulaşan ve kendisine bir cin bulaşan genelde bunu yaşar. Tabiiki Allahın izin verdiği sürece.
- Çözüm: cinler aleminden uzak durun. Kendinizi ve yaşadığınız ortamı temiz tutun. Günahlardan uzak durun. Bunları yapmanıza rağmen halen karabasan yaşıyorsanız o zaman karabasanın bedeninizin hangi bölgesinde gerçekleştiğine bakınız. Bu size o bölge ile bir günah işlendiğini gösterir. Siz işlemediyseniz atalarınız işledi. O bölgede auranızda bir açık bir zayıf nokta var, bundan da cinler yararlanıyor. Bunu kapatın. Nasıl? 40 gün arka arkaya oruç tutarak. Karabasana sebep olan günahlar neyse, bunların kapanması niyetine 40 gün kefaret orucuna niyetlenin. Bu o bölgedeki açığınızı kapatmak için yeterli olur inşallah.