bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

sss- cinlerden neden uzak durmalıyız



İnsanlara faydalı olma, insanların sıkıntılarını giderme niyetinde cinler alemine ilgi duyulmalımı, cinlerin gücünden faydalanılmalımı? Bu soru çoğu okurumuz tarafından bizlere iletiliyor, bizde bu konuya bir açıklama getirme ihtiyacı duyduk. Sayın okurlarımız hepimiz şu deyimi duymuşuzdur; başıma ne geldiyse iyi niyetimden geldi. İnsanların iyi niyeti her zaman suistimale açık, bu açık kapıyıda hem insanlar kullanıyor hem cinler. Atalarımız boşuna elimi verdim, gövdemi kaptırdım dememiş. Cinler alemine girip girmemek tam böyle bir husus. İnsan, şeytanın kötülükle insana yaklaştığını sanıyor; yanlış. Şeytan size sağdan yaklaşır, yani şeytan sizi iyilikle kandırır. İyi birşey yaptığınız hissini size vererek sizi kötülüğe iter. Örneğin; insanlara faydalı olacaksın, insanların sıkıntılarını gidereceksin, ne var bunda gibisine vesveseler ile kandırır. Zaman dilimi içinde de siz bu vesveseleri satın alır ve ne varki bunda demeye başlarsınız. Şeytan ne varki bunda diyerek sizi kandıryor, sizde başkalarına ne varki bunda diyor ve o alemin merkezine çekildiğinizi göremiyorsunuz. Bir gün uyandığınızda da bir bakıyorsunuz kendinizi tam o alemin içinde buluyor, geçmişte hayal bile edemeyeceğiniz şeyleri yaptığınızı görüyorsunuz. Örneğin; kumar, esrar, fuhuş vs. Tüm bu kötülükler nasıl başlıyor? Ne var bunda söylemi ile başlıyor.

Cinler alemine nedenmi merak duyulmamalı, nedenmi uzak durmalıyız? 1) Cinler müslüman olsun veya olmasın, insanoğlu ile temasa geçen her cin leblebi gibi yalan söylüyor. Doğruyu söylediğini size doğruları anlattığını asla emin olamıyorsunuz. Verdikleri yanlış bilgiler üzerinden de hem kendinizi hurafelere kaptırıyor hem çevrenizdeki insanları. 2) Cinler alemi enerji boyutunda hareket ediyor, bu da sizin gözlem dışınızda olan bir alem. Yalan söylediğinden şüphelenseniz dahi söylediklerini veya yaptım dediklerini teyit etme şansınız yok. İnsanların sıkıntılarında kullanmak isteyeceksiniz, fakat insanlarda neler yapıp yapmadığı konusunda hiçbir fikriniz olmayacak, sizce bu riske değermi? 3) Cinler alemine kanal açtığınızda, bunu tekrar kapatma şansınız olmayabilir. Sadece belirli manevi derinliğe sahip olanlar o alemi zaptedebilir. Kendinize şu soruyu sorunuz; derin bir manevi ilme sahipmisiniz? Değilseniz, açtığınız kapıları tekrar kapatma şansınız olmayabilir. Hatta o kapılardan daha güçlü ve art niyetle şeytanlar size ve hastalarınıza bulaşabilir. Sizce bu riski almaya değermi?

4)
Şeytanlar insanla iki tür iletişime geçer, birisi bedenin dışından diğeri ise bedenin içinden. Bedenin dışından birisi sizin iletişim geçtiğinde göz ve kulak perdelerinizi açıyor. Açtığı anda neyin gerçek neyin gerçek dışı olduğunu ayırtedemez olur, şizofrenik davranışlar sergilemeye başlarsınız. 5) Sizinle iletişime geçen şeytan eğer bedeniniz içindeyse, örneğin; bir çok insanın elinde güçlü bir enerji hissetmesi, keza o enerji ile iletişime geçmekte riskli. Bunu açalım; bedenimizin içindeki yabani enerjiler genelde bilinçaltında yaşar, bilincimiz onların varlığını baskı altında tutar. Bu sayede bilinciniz beden dokuları ile yabani enerji arasında bir kalkan oluşturur. Elinizde hissettiğiniz enerji var ya, işte o enerji o kalkanı delmiş, yani eliniz sizin için bir risk bölgesine dönüşmüş. Nuklear patlamanın gerçekleştiği ve çevreye gamma rasyasyonun salgılandığı bir alana dönüşmüş. Açığa çıkan bu güvenlik sorununu halletme yerine, açığa çıkan bu yabani enerjiyi ben kullanmak istiyorum dediğiniz zaman ne olur? Beyniniz o enerji üzerindeki tüm kalkanı kaldırır ve bilincinizin hizmetine sunar. Bilinçaltına itilen birşeyi bilince çıkarmış olursunuz. Bunun olumsuz tarafıda; o yabani enerjiler gamma ışınları dozunda bir enerjiye sahip, kalkanı kaldırarakta beden dokularınızı o yüksek enerjiye maruz bırakmış oluyorsunuz. Örneğin; o cin beyine yerleştiyse o yoğun enerji bir müddet sonra beyin hücrelerini kanserojenik değişimlere veya epilepsi tarzı elektromanyetik değişimlere sürüklüyor. Açığa çıkardığınız enerjinin merkezi nerede ise, orada bir sıkıntı açığa çıkıyor, örneğin omurganızda skolyotik değişimler. Cinlerin psikoloji ve bedeninizin sağlığını tehdit etme dışında, cinlerden yararlanmanın bir de mesleki dezavantajları var. Biz bu yazımızda mesleğinizin ahlak ve bilimsel zenginlik boyutunu ele alacağız, sizlere hayırlı ve aydınlatıcı okumalar dileriz.

Tedaviyi kendiniz yaparsanız manevi hazmı siz alır, başkasına bırakırsanız o alır: biz bir hastanın sıkıntısını giderebilmek için haftalarca uğraşıyor, ter döküyor, emek sarf ediyor ve zaman harcıyoruz. Bu emeği bir cin değilde biz verdiğimiz için biz hastaların takdirini kazanıyoruz, biz kendimizi fiziki ve zehinsel açıdan fit tutuyoruz, biz her akşam alnımızın teriyle hak edilmiş paranın getirdiği huzurla yatıyoruz. Tedaviyi siz değilde başkalarına bıraktığınız zaman, hem onların neler yapıp yapmadığını bilmiyorsunuz, hem bu kazançlardan mahrum kalıyorsunuz. Tedaviyi kendiniz yaparsanız siz ilminizi geliştirirsiniz, başkasına bırakırsanız o kendisini geliştirir: tedaviyi neden kendi ilminiz, enerjiniz ve emeğinizle yapmanız gerek? Kendiniz yaparsanız hastalıklar ve tedavi teknikleri hakkında kendinizi geliştirirsiniz, başkasına bırakırsanız geliştiremezsiniz, olay bu kadar basit. Biyoenerji alanından sizlere bir örnek verelim; eğer tedavilerde kendi enerjimizi değilde bir cinin enerjisini kullanmış olsaydık, o zaman biyoenerji ilmin bilimsel altyapısını çözemez, gözlerimiz ve ellerimizdeki enerji giriş-çıkış yollarını geliştiremez, bedenimizin içindeki enerji yollarını keşfedemezdik. Sizlere fizik tedavi alanından bir örnek verelim; dönem, dönem bizlere başka fizik tedavi merkezlerinde çözüm bulamayan hastalar müracaat ediyor, bizde bu vakaları iyileştirmek için bizzati kendimiz hasta üzerinde uğraşıyoruz. Biz bir tıp hekimiyiz ve bu vakaların tedavisini rahatlıkla fizyoterapist veya bu alanda eğitimli hemşirelerede bırakabilirdik, bunu yapmıyoruz ama, kendimiz uğraşıyoruz. Neden; çünkü emeği veren o ilmin sahibi olurda ondan. Kişinin üzerinde fizyoterapist çalışırsa, hastalık veya tedaviyle ilgili o tecrübe kazanır, siz çalışırsanız siz kazanırsınız. En basiti, hastaların tedavisini bir fizyoterapist değilde kendimizin yapması, her başarısız tedavi girişiminde veya çözemediğimiz her hastalıkta bizi yeni teknikler bulmaya, o hastalığı daha iyi araştırmaya sevk etti. Eğer tedaviyi bir hekim olarak kendimiz değilde bir fizyoterapiste bırakmış olsaydık, bu tecrübeleri elde edemez onca farklı yöntemi ve farklı tekniği, hastalıklar hakkında onca teorik bilgiyi geliştiremezdik. Kısacası; hastalıkları kendiniz çözerseniz siz kazanırsınız, düşünmeyi, emeği ve sorumluluğu başka birisine bırakırsanız o kişi kazanır!

Siz cinlerden daha üstünsünüz, kendi eksiklerinizi tamamlayın ve kendi eliniz ile şifa dağıtmanın hazmını yakalamaya çalışın: Adem as yaratıldığında Allahu Teala meleklere ve cinleri temsilen melekler katında bulunan iblise, Ademe secde edin der. İnsan özünde meleklerden ve cinlerden daha üstün yaratılmıştır. Eğer biz bu özü kendimizi terbiye altına alarak, ilmimizi geliştirerek, maneviyatımızı yükselterek ortaya çıkarabilirsek bizler bir cin hatta bir melekten çok daha büyük meziyetlere sahip olabiliriz. Ancak bunları yapmaz, yanlış yolları seçer, hayatta yanlış tercihlerde bulunursak o zaman şeytandan da daha kötü bir varlığa dönüşebiliriz. “Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık” (Tin Süresi; 4-5). Eğer bizler insanların hastalıklarına çözüm bulmak için yola çıktıysak, biz yani ben asla bir cin’in kapısını çalmam, ben sorumluluğu ve emeği başka birine yükleyerek kolay yolu seçmem. Ben ilim öğrenmeden, ter akıtmadan, yan gelip yatarak başkaların (cinlerin) emeği ve başarısı altında nemalanmaya çalışmam. Ben aynaya bakar eksiklerimi tespit eder, sonrada çok çalışarak kendimi manevi ve ilmi boyutta geliştirir, kendimi onların yapabildiklerinden daha fazlasını yapabilecek boyuta getirmeye çalışırım. Örneğin; Hz. Süleyman Belkıs’ın tahtının getirilmesini istediğinde cinlerden birisi ben onu oturduğunuz yerden kalkmadan getiririm dedi, insanlardan bir ilim sahibi ise ben onu gözünüzü açıp kapatmadan getiririm dedi ve hz. Süleyman bir anda tahtı yanı başına yerleşmiş olduğunu gördü (Neml Süresi; 38-40). Lütfen kolay yolu seçmeyin, siz cinlerden daha üstün yaratılmışsınız. Cinlerin bazı yeteneklerini kendinizde görmüyorsanız, cinlere başvurmanın yerine ahlaki ve manevi eksiklerinizi giderin, ilminizi geliştirin. İnsanın kendi el emeği ile elde ettiği bir şey, o bir şey ne kadar küçük olsada, onun anlamı ve manevi hazmı çok farklıdır. Cinlerin verebileceğinden çok daha fazlası sizde var, lütfen kendi elinize güvenin, ilminizi geliştirmek için kendi yeteneklerinize bir şans verin ve kendi elinizle başarmanın manevi hazmını yakalamaya çalışın!














kelimelerden türemiş hurafeler