Aura nedir, bu yazımızda hepimizin hayatında en azından bir kez duyduğu ama tam olarak ne olduğunu bilmediği bir konuyu ele alacağız. Bu konuyu ilginizi çekebilecek bir konu olduğu ve genel kültür anlamında ne olduğunu bilmeniz gerektiğini düşündüğümüz için ele alıyoruz. Yazılarımızı bilimsel verilere dayanarak ele alıyoruz, umarız bu yazılarımız sayesinde alternatif tıp yöntemlerine hem ilginiz artar hem dini değerlerinizden, örf ve adetlerinizden taviz vermeden bu uygulamaları araştırır, uygular ve size uygulanmasına razı olursunuz.
Aura bedenimizin manyetik kalkanıdır; insan neden manyetik bir kalkana ihtiyaç duyuyor? Evrende cisimler iki türden var edilmiş, birisi madde diğeri ise enerji. Cisimlerin şekil almış haline madde denilir, almamış haline enerji. Dolayısıyla insan iki tür tehditle karşı karşıya, birisi maddeye dönüşmüş cisimler diğeri ise enerji boyutunda hareket eden cisimler. Madde boyutundan gelen tehlikelere karşı cilt tabakamız bizleri koruyor. Enerji boyutundan gelenlere karşıda koruyormu? Hayır. Cildimiz bizleri enerji boyutundan gelen tehlikelere karşı koruyabilecek nitelikte değil. Neden? Maddeyi siz madde ile, enerjiyide siz anca enerji ile savuşturabilirsiniz! Enerji görünmez, cilt ise görünür. Siz görünmez birşeyi görünür birşey ile savuşturamazsınız. Yeryüzünün barındırdığı tüm tehditlere karşı hazırlıklı, tam donanımlı olmak için hem cilt gibi madde boyutunda bir kalkan olması gerek, hem enerji boyutunda. Sizce Allahu Teala maddeye karşı insana bir koruma verirde (cilt tabakası, bağışıklık sistemi), evrenin enerji boyutunu unutur, insanı eksik ve kusurlu bir yaratılış şekli ile yeryüzüne indirirmi? Tabii ki, değil. Yeryüzünde yaşamaya mahkum edilen Ademoğulları tam donanımlı, kusursuz bir yaratılış şekli ile yeryüzüne indirilmiş. İnsan kendisini hem madde boyutundan gelebilecek zararlara karşı koruyabilecek nitelikte, örneğin; mikroplar, hem enerji boyutundan gelen zararlara karşı, örneğin; kıskanç bir kişinin bakışlarından gelen enerji, nazar.
- Manyetik kalkanın kaynağı: insan bedeni müthiş bir tasarıma sahip, ne kadar çok incelerseniz hakkında o kadar çok yeni şeyler tespit edebilirsiniz. Keşfedebileceğiniz bilgilerin sınırı yok. Ancak bu kapalı kutuyu araştırabilmeniz için cildin altını görebilmeli, gözle görülemeyen boyutlara inebilmelisiniz. Bunu yapma şansınız imkanınız yoksa ne olacak, araştırmayı kesip bu bizi aşarmı diyeceğiz? Hayır, muadili varmı ona bakıp onun üzerinden konuyu çözmeye çalışacaksınız. Eğer mikroskopik boyuta inme şansınız yoksa, o şeyin görünür veya araştırılmış bir muadili varmı, ona bakarakta araştırmanızı yürütebilirsiniz. Oradan bilgileri alıp diğerine kopya yapıştır yapabilirsiniz. Bizde tam bunu yaptık. Bizde ne insanın enerji boyutlarını görüntüleyecek yetenekler var ne de teknolojik ekipman. Bizler bu sırrı deşifre etmek için bir kurnazlık yaptık. İnsan doğada bir muadili varmı onu araştırdık ve o muadil üzerinden bu gizemi çözdük. İnsanın makroskopik boyutta bir muadili varmı? Var. Kim? Yeryüzü! Yeryüzü böyle bir enerji kalkanına sahipmi? Evet. Yeryüzü kendisini evrenin zararlı ışınlarına karşı koruyan manyetik bir kalkana sahip. Nedir bu kalkanın kaynağı? Bu konuda bilim adamlarının ortak kanaati şu; dünyamızın çekirdeği erimiş artı ve eksi yüklü madenlerden oluşur, artı ve eksi yüklü maddelerin akışıda o akışın etrafında manyetik bir alan oluşturur. Bilim adamları yeryüzünü çepeçevre saran ve koruyan manyetik kalkanın yer çekirdeğin içindeki bu akıştan kaynaklandığını düşünüyor. Şimdi; eğer artı ve eksi yüklü maddelerin akışı manyetik bir alan oluşturabiliyorsa, insan bedeninde de oluşturabilmeli. Eğer yeryüzünü saran manyetik alan bu sebepten dolayı ortaya çıktıysa ve eğer fizik kanunları evrenselse, o zaman bedenlerimizin içinde uzunluğu 73 km'ye dayanan elektrik hatlarda (artı ve eksi yüklü maddelerin akışı) bedenimizin etrafında manyetik bir alan oluşturabilmeli. Oluşturuyormu? Oluşturuyor!
Alttaki fotoğrafların birisi dünyamızın kalkanını, bir diğeri bu kalkanın nasıl dünyamızı güneşin zararlı elektromanyetik dalgalarından koruduğunu, en son fotoğrafta insan bedenin kalkanını gösteriyor.
Vikipedia Yalanları: auranın vikipedia daki tanımına bir bakalım; “Aura Teozifi'de kullanılan bir terim olup, canlıların bedenlerinden yayıldığı varsayılan ışınımla oluşan ve gitgide yayılan tesir kuşakları tarzında kendini gösteren elektromanyetik alana verilen addır. Aura okumak ise aura' hissedebilmektir. Metapsişikçilerin "eflüv" adını verdikleri partiküllerin ışınımıyla (radyasyon) oluştuğunu iddia ettikleri bu alan, Teozoflara ve Kirlian Fotoğrafçılığı üzerinde çalışan araştırmacıların kendi sözlerinin özetlerine göre "yaşam enerjisi olarak adlandırılan bir tür enerjinin organizmalardan insan gözünün göremediği bir frekans düzeyinde titreşen ışınlar tarzında yayılmasıyla oluşur". Vikipedia kendisini bilimsel bir site olarak tanımlıyor, buna rağmen ama auraya bilim dışı bir tanımlama getiriyor. Aurayı "yaşam" enerjisi yani mistik kaynaklı bir enerji olarak tanımlıyor. Mistik dediğiniz zamanda kaynağı meçhul demeye getiriyorsunuz. Halbuki kaynak belli. Aura, gizemli bir enerji değil, bedeninizin içindeki artı ve eksi yüklerin akşından kaynaklı bir enerji kalkanı!
Uzmanlar neden “mistik enerji“ ve "evrensel enerji" gibi kavramlarda israr ediyor ve kullanıyor? Bunun farklı nedenleri var; (1) inanç boyutu var; mistik enerji ve evrensel enerji gibi kavramlar uzak doğu dinlerine ait kavramlar, içimizdeki bazı uzmanlarda uzak doğu inancına sahip. Evrensel enerji gibi uzak doğu dinlerine ait kavramları kullanmakta, kullanarak uzak doğu dinlerin propagandasını yapmakta bir sakınca görmüyor, tam aksi o inancı yaymak istiyorlar. Bu kavramları kullananlar içinde yaşadıkları toplumun din, örf ve adetlerine kendilerine yabancı hisseden, uzak doğu dinlerin felsefi boyutuna hayranlık besleyen ve kendisini o inanca kaptıran tipler. Dolayısıyla onların uzak doğu kavramlarını kullanmaları gayet normal. (2) Bunun bir ego boyutu var; bu tür kavramları kullanan insanlarda "özel" olma arzusu bulunuyor. Mistik enerji kavramlarını kullandığınız zamanda bunu elde ediyorsunuz. İnsanlar sizin dünya dışı enerjilerle uğraştığınızı zannediyor ve size özel ilgi göstermeye başlıyor. Örneğin; biz. Bize göre biz çok iyi bir hekimiz, fakat biyoenerji alanında uzmanlığımız toplum nezdinde daha çok merak ve ilgi görüyor. İnsanların bilinmeyene karşı bir zaafiyeti var ve bu insanlarda bunu kullanıyor. Sıradan işlerle uğraşan birine kimse ilgi göstermez. Bunlarda ilgi görmek, toplumda ayrıcalıklı bir konuma erişmek için gizemli enerji gibi kavramları kullanıyor. (3) Gurur boyutu var; günümüzün uygulayıcıları binlerce yıldır anlatılan baatıl hikayelere göre hayatlarını biçimlendirmiş, uygulamalarını o hikayeler doğrultusunda topluma izah etmiş. Onlar için günümüzün bilimsel açıklamalarını kabullenmek, yıllardır topluma yanlış bilgiler aktardıklarını kabul etmek anlamına gelir, kendi inanç dünyalarını yalanlar üzerine inşa ettiklerini, bir ömür bir yalana inandıklarını itiraf etmek anlamına gelir, bu gerçeklerle yüzleşmekte her babayiğidin harcı değil. Yanlışlarla yüzleşmektense, mistik enerji deyip yalanlarda israr etmek onların kolayına geliyor.
Evremde tek bir gizem var, o da Allah! Allah insanı yeryüzüne yerleştirmiş, yeryüzünüde insan aklının alacağı şekilde yaratmış. Birşeyle karşılaştığımızda şaşkınlık yaşamayalım, tehditlere karşı kendimizi koruyalım, geleceğimizi hesaplayalım diye yeryüzü insan aklı doğrultusunda inşa edilmiş. İnsanı etkileyen şeyler eğer gizemli olsaydı, aklımız olayı bir türlü kavrayamaz, kavrayamadığı şeylere karşıda önlem alamaz, yeryüzündeki yaşamımız tehlikeye düşerdi. Bunun faturasıda Allaha kesilirdi. Allah akla işaret ediyor, aklın almayacağı şeylerle yüzleştiğimiz her defasında topu Allaha atardık. Böylesine bir kaos ortamıyla karşılaşmamak içinde, Allah herşeyi aklın alacağı boyutta yaratmış. Yani yaratılan eşyada gizem yok. Sebebide içinde yaşadığımız dünyayı anlamamız gerek. Eğer evrende gizem arıyorsanız, gizemin kendisi yaradanın kendisi. Evrende tek bir gizem var, o da Allah. Neden; çünkü yaratılmamış. Gizem nedir? Aklın almadığı şeydir. İnsan aklının algılayamadığı tek şeyde yaradanın kendisi. İnsan aklı yaradılanı anlayacak şekilde var edilmiş, yaradanın kendisini değil. Yaradılan ancak yaradılanı anlar, yaradanın kendisini değil. Yaradılan herşeyi sorgulayın, ama yaradanın kendisini değil. Eğer yaradanın kendisi hakkında sorular sormaya başlarsınız, o zaman bilinki aklınız bunu kaldırmaz, şaşar. Özetlersek; eğer bir uzman size mistik enerji kavramından bahsederse, mistik enerji ile hayat veren tanrısal bir güçtenmi bahsediyor diye kendisine sorunuz; evet derse, neden o enerjiyi ismiyle anmıyorsunuz, Allah demiyorsunuzda mistik kavramını kullanıyorsunuz diye kendisine sorunuz. Ben Allaha inanmıyorum derse veya kıvırırsa, oradan kalkın ve gidin. Eğer ama mistik veya evrensel enerji ile, hayat veren tanrısal bir güçten bahsetmiyorsa, o zaman neden o enerjinin bilimdeki karşılığı ne ise o kavramı kullanmıyor diye kişiye sorunuz. Bunun bilimde henüz karşılığı yok derse, o zaman kişiden uzaklaşın ve bilenlere gidiniz.