bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

oruç vs neuroformat (eft)


Bir okurumuz bize neuroformat tekniğiyle ilgili soru sordu, bu teknikte hastalıkların kaynağı olarak travmaların sebep gösterildiği, bu travmaların üzerinde çalışıldığında da insanların iyileştiği, kul hakkı kapanmadan bu iyileşmelerin nasıl mümkün olduğunu bize sordu. Bilhassa merak ettiği konular; yaşadığımız sıkıntıların kaynağı kul hakkı mı, yoksa geçmişte yaşadığımız travmalar mı? Neuroformatla iyileşen kişiler sadece duyguları boşaltarak nasıl iyileşiyor? Sonuçta hak ödenmiş olmuyorlar, hak ödenmeden nasıl iyileşiyorlar? Bu soruların cevabı herkes tarafından bilinmesi gerektiği için ve neden oruç, oruç ile diğer arınma teknikleri arasındaki fark nedir, bunları anlamanız açısından sahadan size örnekler vermemiz gerekiyordu, neuformat tekniğide bize o fırsatı sundu. Umarız bu kıyas, İslami arınma ile diğer arınma teknikleri arasındaki farkı daha iyi anlamanızı, tedavi tercihlerinizi daha sağlıklı seçmenizi sağlar. Sizlere hayırlı ve aydınlatıcı okumalar dileriz.

Telif hakkı sorunu ve tüketiciyi yanıltıcı isim:
bu yazımızda neuroformat tekniğini ele alacağız, bu tekniğin kabul edilebilir boyutu var bir de hurafe olan boyutu. Kabul edilebilir boyutu, bu tekniğin uygulama boyutu. Hurafe olan boyut ise teorik boyutu. Siz uygulamadan fayda görüyorsunuz çünkü teknikler doğru, başka uygulamaların teknikleri alınmış ve neuroformat adı altında piyasaya sürülmüş. Bu uygulamaya ilk itirazımızda buna, burada bir telif hakkı sorunu var. Siz başkasına ait bir ürüne kendi logonuzu yapıştırıp pazarlayamazsınız. Örneğin; eft, theta, reiki, şakra veya biyoenerji her biri bir teknik uygular ama o tekniğe kendi markasını yapıştırmaz, o tekniği orijinal ismi altında uygular. Burada ise bir imitasyon ve çalıntı söz konusu. Bunu bilmenizde de yarar var. Biz size burada bir başarı hikayesini anlatmayı çok isterdik, bir türkün başarısını gururla övmek isterdik fakat, burada dünya'ya sunulan yeni bir teknik yeni bir bilgi yok, tam aksi doğru tekniklere yanlış bilgiler yapıştırmak ve yanıltıcı bir isim kullanmak var. Birisi başkasına ait olan bir tekniği (EFT) almış, kendi logosunu (neuroformat) ve hurafe bir felsefeyi üstüne yapıştırmış ve bunu ülkemizde pazarlıyor. Üzgünüz, ama olayın özeti bu. Hocam ama gerçekten çok iyi bir insan, onca insanı iyileştiriyor diyorsanız, birincisi; iyi bir insan başka birisine ait bir ürüne kendi logosunu yapıştırıp satmaz. Binlerce eft uzmanı var, bunlar zor şartlar altında kurallara uyarken birisi uymuyor, tekniğin ismini ilgi çekici bir isimle değiştiriyor, rekabet avantajını elde ediyor sonrası zengin oluyor sonrada her yere gülücük ve iyilik dağıtıyor, bizim nezdimizde yok böyle bir iyilik. Eğer uygulamanız EFt tekniği üzerine kuruluysa, sizin uygulamanızın adı EFt olur, başka birşey değil. İnsanları iyileştiriyor konusuda bu sizin bakış açınıza bağlı, size göre iyileştiriyor bize göre ise gerçek şifadan (kefaret orucu) alıkoyuyor, insanların değerli zamanını çalıyor. Kadıki, ticarete dönüştürülmüş çalıntı bir üründen size ne kadar hayr gelebilir? Fayda gördüğünü iddia edenleride bir kaç yıl takip edin, bakalım başları sıkıntılardan kurtulmuşmu kurtulmamışmı. Normal bir ülkede yaşamış olsaydık zaten neuroformat ismini kullanması yasaklanırdı. Format atmak, silmek anlamına gelir ve burada bu söz konusu değil. Burada hafızalarınızın silinmesi söz konusu değil. Bu isim tüketiciyi yanılttığı için aslında yasaklanması gerekir. Baroların teröristleri övmediği, AYM'nin teröristlerin hakkını savunmadığı, savcıların suç arkasına suç işleyen muhalefete seyirci kalmadığı, ağır ceza mahkemelerin teröristleri serbest bırakmadığı, terör sevici muhalefetin olmadığı, teröristlerin leşleri törenle defnedilmediği, kazık yemeye müsait, layt ve ezik bir iktidar partisinin olmadığı bir ülkede yaşasaydık, yani normal işleyen bir hukuk sistemimiz ve hükümetimiz olsaydı bu tür yanıltıcı kavramlara zaten müsade edilmezdi. Olayı anladınız, devam edelim konumuza;


Teori ile uygulama arasındaki fark: bilim dünyasında ilk önce felsefe üretilir sonrası uygulamaya geçilir. İlk önce teori gelir sonrası pratik. Burada ise tersten gitmişler. Farklı teknikleri kopyalamışlar sonrası buna nasıl bir isim uydurur nasıl pazarlarız demişler. İşin hurafe boyutuda burada başlıyor. Ne zaman kendi akıllarını kullanmaya başlıyorlar, doğruları yanlışa çeviriyorlar. Eee ne bekledinizki, eğer bilgisayar uzmanıysanız bilgisayarla uğraşacaksınız, uzmanlık alanınız dışına çıkar ve eğitim almadığınız alanlarda uzmanlık taslamaya başlamaya başlarsanız, olacağı bu. Değerli dostlar; topluma içi boş bir ürün sunamazsınız, yani topluma bir yöntem sunduğunuzda ne için yaptığınızı bu yöntemin nasıl tedavi ettiğinide topluma anlatmalısınız, işte burada da bu işin teori boyuntunda da maalesef kayışı koparıyorlar, uygulama doğruyken hurafe boyutuna kaçıyor. Neuroformatçı arkadaşlar aslında mantıklı hareket etmiş, onlar ilk önce belirli hastalıklarda aynı semtomların görüldüğünü fark ediyor (fobi ve takıntılarda kalp ve nefes daralması), sonrası o hastalarda o organların temiz çıktığını görüyor, sonrası bu sıkıntı o organ kaynaklı değilse neresi olabilir sorusunu kendilerine soruyor, cevabıda kalp ve nefes ritmini kontrol eden bilinçaltında buluyorlar. Bunlar bir sorunu tespit ediyor (fobi veya takıntı rahatsızlığı), bu sorunların birşey ile iyileştiğinide görüyor (eft), yapmaları gereken tek şey kalıyor o da teknik ile hastalık arasında sebep-sonuç ilişkisini kurup olaya sahiplenmek. Sebep-Sonuç ilişkisinede teori diyoruz. Burada da bunlar büyük bir hata yapıyor. Sizin gibi konulara vakıf olmayanlar için anlattıkları mantıklı geliyor olabilir, bilinçaltına geçmiş travmaların kayıt edildiği, hayatınızın stresli anlarında da o travmaların bilinçaltında canlandığı ve sadece acil durumlarda devreye girmesi gereken bilinçaltı mekanizmaların (savaş ya da kaç tepkisi gibi- nefes ve kalp daralması) günlük hayatınızda da aktive edildiği ve bununda kişinin hayatını felç ettiği hikayesi size mantıklı geliyor olabilir, fakat mantığa her yatan bilginin doğru olmayacağı gibi bunların anlattıklarıda doğru değil. En basiti, insanın hafızaları bilinçaltına kayıt edilmez. Beyinin hafıza merkezleri var, bunlardan biriside bilinçaltı değil. Şimdi; tekniği çaldıkmı (eft tekniği), batı dünyasında theta therapi gibi hafızayı sildiğini iddia eden tekniklerden de uygulamayı ne için yaptığımızı çaldıkmı (hafızayı silmek), geriye tek birşey kalıyor o da, eft tekniği ile hafızayı silmeyi bir noktada buluşturup pazarlamak. Olayın trajekomik bir hal almasıda burada başlıyor. Sağdan soldan teknikleri çalıyorlar, kendi akıllarını kullanmaya başladıkları an olay hurafe boyutuna kaçıyor. Buna şimdi gülsenizmi ağlasanızmı. Bilinçaltı ve hafızayı bir biri ile ilişkilendirdikleri an olay hurafe boyutuna kaçtı. Bu yanlışları sizin farketmeniz tabiki mümkün değil, çünkü uzmanlık alanınız değil çünkü bu derinlikte analiz yapacak bilgiye sahip değilsiniz. Detaylarda yapılan yanlışları sizin görmeniz mümkün değil. Biz görüyor ve sizi bilgilendiriyoruz. Ne kadar ilginç? Herşeyi sağdan soldan topluyorsunuz, sizin yapmanız gereken tek birşey kalıyor onuda yanlış yapıyorsunuz. Allah akıl fikir versin, başka ne diyelim.

Not: neuroformatçıları aslında anlıyoruz, belirli hastalarda hep aynı semtomu görünce (nefes ve kalp daralması) ve o organlar hekim kontrolünde temiz çıkınca, bunlar nefes ve kalp daralmasına sebep olabilecek diğer noktaya odaklanıyor (bilinçaltı). Organlar temizse o zaman arıza bu noktada olması gerek diyorlar. Hafızaların buraya kayıt edilmediğini belki onlarda biliyor, fakat kalp ve nefes kontrolü, beyinin başka yerinde değilde burada olduğu için, hafızalar beyinin başka yerlerinde kayıt ediliyormuş edilmiyormuş bununla ilgilenmiyorlar, bilinçaltı üzerinde duruyorlar. Buraya kadarki yaklaşımlarıda aslında doğru, kayış bundan sonra kopuyor, neden bilinçaltı bu arızayı veriyor sorusunda kayış kopuyor. Bilinçaltını geçmiş tavmalar ile ilişkilendirdiklerinde kayış kopuyor, olay hurafe boyutuna kaçıyor. Halbuki doğru noktadalar (bilinçaltı) ama maalesef theta terapi gibi hafızayı silen felsefelerin etkisinde kalıp bilinçaltınıda hafızalar ile ilişkilendiriyorlar. Bilinçaltında bir hafıza merkezi olmamasına rağmen.

Özetlersek;
- Bilinçaltı doğru noktaydı fakat o noktayı hafıza ile ilişkilendirmek yanlıştı. Doğrusu ne; bilinçaltına dıştan müdahale edildiğini, bir bilgisayara virüs bulaşması gibi, o bölgeye bir virüsün bulaştığını ve bununda (şeytan) belirli anlarda kalp ve nefes atışlarını manipüle ettiğini akıl edemediler.

- Belirli hastalıklarda görünen semtomların bilinçaltı kaynaklı olması, tüm hastalıkların bilinçaltı kaynaklı olduğu sonucuna varmaları yanlıştı. Doğrusu ne; kalp ve nefes daralmasının kişiyi bir fobiye bir takıntıya ittiği rahatsızlıklarda bilinçaltına bir virüs bulaşmış diyebilirsiniz, ama diğer hastalıkları bilinçaltı ile ilişkilendirmek doğru değildi.

Araba misali: neuroformat nedir, bunlar neye inanıyor bunu anlamanız için günümüzün arabalarından size bir örnek vermek istiyoruz. Kur'an-ı Kerim günlük hayatınızdan örnekler vererek sizlere birşeyler anlatır, Allahu Teala olayların bu şekilde daha iyi anlaşıldığını söyler. Bizde Allahın tavsiyesini, Kur'an-ı Kerimi örnek alalım ve bilimsel terimlere girmeden, günlük hayatınızdan bir örnek vererek konuyu sizin için anlaşılır hale getirmeye çalışalım; günümüzün arabaları bir bilgisayar içerir ve bu bilgisayar, 4 km uzunluğa varan bir kablo ağı üzerinden arabanızın fiziki parçacıkları ile bağlantı halinde. Herhangi bir yerde bir sıkıntı olduğu zamanda, o bilgisayar aktif hale geliyor ve ön panel göstergesinde farklı ışıklar üzerinden sıkıntının ne olduğunu size gösteriyor ve sizi uyarıyor. Örneğin; kapıyı açıkmı bıraktınız, güvenlik kemerini takmadınızmı, lastıklerin havasımı azaldı, benzinmi azaldı, yağmı eksik vs. Hatta günümüzün arabaları bundanda ötesini yapıyor, araç mesafesi ayarı veya şerit takip sistemi gibi programlar üzerinden bizzat sürüşünüze müdahale ediyor. Arabanızın her bir fiziki parçasının sensörler üzerinden bir bilgisayara bağlandığı ve o bilgisayarın sürekli o parçaları denetim altında tuttuğu ve gerektiğinde o bölgeye müdahale edebildiğini düşünün, işte o bilgisayarın insan bedenindeki karşılığı bilinçaltı. İnsan bedenide iç dünyamızı denetleyen, belirli durumlarda insiyatifi alıp bizi kazalardan kurtaran böylesine bir bilgisayara sahip. Biz buna bilinçaltı diyoruz. Bulunduğu noktayada beyin sapı diyoruz. Şimdi; emniyet kemerini taktığınızı ama o sinir edici uyarı sesin gelmeye devam ettiğini varsayın, bu durumda ne yapıyorsunuz, arabayı servise götürüyorsunuz. Servis ne yapıyor? İlk önce fiziki parçaları kontrol ediyor. Bunlarda bir arıza görünmeyince ne yapıyor; arabanızın bilgisayarına bakıyor. İşte neuformatçılarda bunu yapıyor, ilk önce organa bakıyorlar, burada hata göremeyince bilgisayara odaklanıyorlar (bilinçaltı). Servis elemanı başka ne yapıyor, size soru soruyor; bilgisayardaki arıza nasıl oluşmuş olabilir bunun tespiti için kaza yaşayıp yaşamadığınızı size soruyor. Aynı soruyu neurformatçılarda size soruyor. Servis elemanı başka neyi size soruyor; bu hatanın ilk ne zaman göründüğünü size soruyor. Neuroformatçılarda size aynı soruyu soruyor.

Servis elemanı ile neuroformatçı arasındaki fark ama;
- Arabanızda bir sorunla karşılaştığınızda, örneğin lastik patladı, kayış koptu, frenler gitti vs, servis elemanı her sorunu arabanın bilgisayarına bağlamıyor, neuformatçılar ise bağlıyor. Onlar her sorunu bilinçaltına bağlıyor. Burada da olay hurafe boyuta kaçıyor.

- Servis elemanı geçmiş kazaları arabanın bilgisayarında aramıyor çünkü bilgisayarın kazaları kayıt etmediğini biliyor. Neuroformatçı ama arıyor. Bilinçaltın kazaları kayıt ettiğine inanıyor. Burada da olay hurafe boyuta kaçıyor.

- Servis elemanı arabanın içindeki bilgisayarın bilinçli hareket ettiğine, arabayı sabote edeceğine inanmıyor, neuroformatçı ama inanıyor. Bilinçaltın bilinçli hareket ettiğine inanıyor. Örneğin; arabanızın bir hata kodu sürekli değilde hep aynı evin önünden geçtiğinizde uyarı ışığı olarak yandığını varsayın, hatayı nerede arardınız, arabanın bilgisayarındamı yoksa evdemi? Biraz aklı olan bu arıza hatası diğer yerlerde vermiyor, sadece bu evin önünden geçtiğimde veriyor, bu evde arabanın bilgisayarını etkileyen elektromanyetik bir alan olmalı derdi. Yani hatayı evde arardı. Özet; sizin kalp ve nefes atışlarınızın ayarı her zaman değilde sadece belirli ortamlarda bozuluyorsa, hatayı bilinçaltında aramayın. Eğer hata bilinçaltında olsaydı, size sürekli o arıza kodunu verirdi. Anladınız

- Servis elemanı arabanın bilgisayarına dıştan müdahale edilebileceğini biliyor, neuroformatçılar ise bilmiyor. Servis elemanı arabanızın hız ayarına, direksiyon ve frenlerine hackerlerin dıştan müdahale edebileceğini biliyor, neuroformatçılar ise bilinçaltına dıştan müdahale edilebilindiğini bilmiyor.

Hayat rehberiniz varmı? Bu tekniğin iki ayağı var, birisi uygulayan diğeri ise uygulatan. Uygulayanlar hakkında tek itirazımız tanı koyma çabaları. Tanı boyutuna girmeleri, hastalıkların kaynağını tespit etme çabaları çok anlamsız ve gereksiz. Örneğin; biyoenerji, şakra veya reiki gibi uygulamaların her biri seans uygular ama tanı boyutuna girmez. Haddini bilir. Burada bir enerji tıkanıklığı var deyip geçer. O tıkanıklık nasıl oluştu, o doku nasıl arızalandı bu detaylara girmez. Neuroformatçılar ama giriyor, bu da hoş bir görüntü vermiyor. Haftasonu semineri üzerinden neuroformat uzmanı olan bir ev hanımın ortalıkta dolaşıp beyin hakkında fetva vermesi hoş bir izlenim vermiyor. Uzman nöroloji uzmanları bile beyini çözememişken, onca yıl eğitim sonrası halen günlük tanılarında hata yapabiliyorken, haftasonu semineri ile neuroformat uzmanı olan birilerin beyin hakkında fetvalar vermeleri, hastalıklarınız hakkında tanılar koyması iyi bir görüntü vermiyor. Bizden nacizane tavsiye, yapmayın bunu. Neden, çünkü saçmalıyorsunuz. Doğru şeyler söyleseniz hekimlik egomuzu yutup tanılarınıza saygı göstereceğiz ama saçmalıyorusunuz, yanlış bilgileri yayıyorsunuz. Örneğin; insanın yaşadığı travmalar bilinçaltına kayıt edilmez. Hafızaların ve travmaların kayıt edildiği nokta orta beyin ve üst beyin. Üstüne, bilinçaltındaki travmaları nötralize ettiğinizi söylüyorsunuz. Bilinçaltında öyle bir kayıt alma merkezi olmamasına, hafızaları silmemenize rağmen söylüyorsunuz. Ne yaptınız şimdi; iki yalanı birden yaydınız. Hem hafızayı sildiğinizi iddia ettiniz hem bilinçaltını hafıza ile ilişkilendirdiniz. Uygulayıcılar hakkında temel itirazımız buna, tanı koyma çabalarına ve bu tanıların yalan ve yanlış olmasına. Bu tekniği uygulatanlara gelirsek, bunlarında hayatlarını bir rehberden yoksun yaşadıklarını görüyoruz. Örneğin; biz Müslümanlar kendimizi ne kadar şanslı hissetsek az, bizim elimizde bir sıkıntıya düştüğümüzde bize rehberlik eden, bize çözüm yolları sunan, mutlak doğrunun kaynağı bir referans kitabımız var. Bize bir rahatsızlık indiğinde kutsal kitabımızı açıyor ve onun tavsiyeleri doğrultusunda hareket ediyoruz (kefaret orucu). Ya elinizde böylesine bir rehber yoksa ne yaparsınız, denize düşen yılan misali her dala sarılır, bir daldan diğerine atlar ömrünüzü şifa ve huzur arayışı içine geçirirsiniz. Bu tür teknikler batı kaynaklı tekniklerdir ve çıkış nedeni çaresizliktir. Batı aleminde buna benzer binlerce teknik var ve her biri, bir soruna karşı çaresizlik içinde üretilen tekniktir. Bunlarada kim başvurur? Bu tür tekniklere kimlerin başvurduğu, hangi mahallede yayıldığı, kimlerin programlarında reklamı yapıldığına bir bakın, oradan kimlerin bu tür tekniklere başvurduğunu anlarsınız. İslami yaşantıdan uzak mahalleler, kendilerini aydın gören kesimler bu tür tekniklere başvurur. Neden, çünkü herkes huzurlu bir yaşamın, şifanın peşinde. Biz o huzuru, aydınlanmayı ve şifayı Kur'an-ı Kerimde buluyoruz, böylesine bir rehbere sahip olmayanlarda bunu parayla satın almaya çalışıyor. O yüzden ne kadar şükretsek az, biz hayatta kayabolmuşluk sendromu yaşamıyoruz. Bir sıkıntı bize bulaştığında panik etmiyor, rehberimizi açıyor, sunduğu reçeteyi uyguluyor ve şifamızı buluyoruz. Birileri tarafından maddi ve manevi sömürüye uğramadan, yıllarca acı ve sıkıntı çekmeden şifaya kavuşuyoruz. Şükür Rabbime. Ne kadar şükretsek az.

Neuroformat nedir, nasıl uygulanır?
1. Neuroformat kelimesi yanıltıcı bir kelime; neuro- sinir hücresi, format- silmek anlamı taşır ve burada hafızaların silindiği izlenimi verilmek istenir. Bu uygulama ile tabiki hafızanızı veya geçmiş travmalarınızı silmiyorsunuz, silmenizde mümkün değil zaten. Beyin hücrelerindeki hafızayı silmek için, ya o hücreleri ağır elektromanyetik akımlara maruz bırakacaksınız ya da elektroşok vererek hücreleri teker teker yakacaksınız yani öldüreceksiniz. Aksi takdirde hafızanızdan kurtulma şansınız yok. Bu teknik ile hafıza silinmiyor ise ne yapılıyor? Bu teknik size bir enerji boşalması yaşatıyor, nasıl yaşatıyor bunuda size izah edelim inşallah; neuroformatçılar yaşadığınız psikolojik sıkıntıların veya bedeninizdeki rahatsızlıkların bilinçaltınıza kazılı bir travmadan geldiği, hayatınızın belirli döneminde de o travma açığa çıkıp vücudunuzda bir sıkıntıya sebep olduğuna inanır. O travmayı hafızadan sildiğiniz zamanda iyileşebileceğinize inanırlar. Tabi burada yaptıkları hafızayı silmek değil, onların yaptığı içinizdeki bir negatif enerji ile sizi yüzleştirmek, sonrası bunu bedeninizden dışa boşaltmak. Seans nasıl yapılıyor? İlk önce rahatsızlığınızı söylüyorsunuz, sonrası uzmanınızla o sıkıntının ilk ortaya çıkış anını tespit ediyorsunuz. Bunu yaparken iki tarih üzerinde duruyorsunuz. Birinci tarih o sıkıntının beyine yazılma anı. Ben buna kaynak kodu diyorum. Bu tarihi tespit edemeyebilirsiniz, çünkü ilk travma atalardan da gelebilir. İkinci tarih ise, kaynak kodun aktif hale gelip sizde bir rahatsızlığı yarattığı an. Bunada ben nesne kodu diyorum. O travmanın hafızanıza ilk yazıldığı an'a kaynak kodu diyoruz, o hatıranın bir olayla gün yüzüne çıktığı an'ada nesne kodu diyoruz. Bir nesne yani bir olay ile (ikinci travma) pasif halde olan kaynak kodunu aktifleştiriyorsunuz. Uzmanınız o ilk travma anını tespit ederse, o an üzerinde çalışma yapıyorsunuz, bulamazsa aktif hale geldiği günü baz alıyor, o gün yaşadığınız negatif olaylar üzerinden çalışmanızı yapıyorsunuz. Tarihleri ve travmayı tespit ettikten sonra, seansa geçiyorsunuz. Seansta bir elinizle başınızın üzerine, diğer elinizle köprücük kemiğine vuruyorsunuz ve o travma anını beyinde canlandırmaya çalışıyor, üzüntünüzü dile getiriyorsunuz, bunu yaparkende ağlıyorsunuz ve gözlerinizi ağlamanın yani duygularınızın en çok tetiklendiği yöne çeviriyorsunuz. Negatif duygularınızı boşalttıktan sonrada pozitif söylemlere geçiyorsunuz ve en sonunda, sana teslim oldum veya seni serbest bıraktım diyorsunuz. Bir kaç seanstada fobi, takıntı ve benzeri sıkıntılarınızdan kurtuluyorsunuz. Onların iddiası bu. Gelelim uygulamanın sırrına, bu uygulamanın pratik ve teorik boyutuna. Pratik uygulama neden işe yarıyor, sır nerede?


2. Pratik boyutun sırrı: bu uygulamayı size sunan kişinin anlatamayacağı derinlikte size olayın arka planını anlatalım; başınızın üstüne vurarak beyini dış seslerden arındırıyorsunuz, köprücük kemiğine vurarakta hem köprücük kemiği altında iç dünyanızı denetleyen vagus sinirini uyarıyorsunuz, hem baş ile vagus sinir arası bir bağlantı kuruyorsunuz. İki farklı noktaya vurarak iki noktayı birbirine bağlayan sinirleri uyarıyorsunuz, sinyal akışını bir noktadan diğer noktaya harekete geçiriyorsunuz. Kişiyi o an travmaya odaklayarakta üst ve orta beyinde o hatıra ile ilgili kayıt merkezlerini aktive ediyorsunuz. Bir yandan başınıza ve köprücük kemiğe vurup sinirleri uyarıyor diğer taraftan hatıraları canlandırırak beyinin içindeki hangi sinirlerin uyarılması gerektiğini belirtiyorsunuz. Sonrası gözlerinizi o noktaya kaydırıyorsunuz. Gözlerin şöyle bir özelliği var, göz kasları muayenesinde (extraocular muscle testing) gözler arızalı beyin bölgesine doğru çevrildiğinde sekme yaşar, arıza kodu verir. Bundan ötürü gözünüz arızalı beyin bölgesine çevrildiğinde duygularınız artar. Bu uygulamada gözler kilit bir görev görüyor, gözleri arızalı bölgeye çevirerek hem beyindeki arızalı bölgeyi isole ediyor, o noktaya daha iyi odaklanmanızı sağlıyor, hem göz kasların enerjijisinide o bölgeye yönlendirerek negatif enerjilerin hapsolduğu beyin bölgesine her noktadan girişim sağlıyorsunuz, bi' nevi havalandırıyorsunuz. Örneğin eviniz duman içinde, pencereleri açıp havalandırmak gibi. Havalandırmayıda nasıl yapıyorsunuz; ağlayarak. Ağlayarak o enerji hattındaki negatif enerji birikimini açtığınız tüm kanallar üzerinden boşaltıyorsunuz. Buna ruhsal boşalma diyoruz. Örneğin; yogacılar egzersiz esnasında bir uğultulu sesi çıkarır, bunu çevreden gelen sesleri durdurmak, kendi iç dünyalarına odaklanmak için yapar. University of California'da bilim adamları yoga gibi egzersizlerin insanları nasıl rahatlattığı üzerine bir araştırma yapıyor ve şu sonuca varıyor; yoga egzersizi esnasında ağızdan çıkarılan uğultu sesi ile içte biriken negatif enerjilerin ses dalgasına dönüşüp dışa atıldığı, ruhsal rahatlamanında bu uğultu sesleri sayesinde gerçekleştiğini tespit ediyor. İnsanın konuşunca rahatlamasının bir nedenide bu. İçinizeki negatif duyguları kelimelere dökerek deşarj oluyorsunuz. Ağlamada böylesine güçlü bir deşarj olma yolu. Seansın sonunda da pozitif şeyler düşünerek beyin ile organ arasındaki o enerji yollarını güçlendiriyorsunuz. Özetlersek; başınıza vurarak yogacı ve rahiperin uğultuları gibi bir ses çıkarıyor kendinizi çevrenizden soyutluyorsunuz, sonrası köprücük kemiğe vurarak beyin ile vagus siniri (organları kontrol eden sinir) arasında bir bağlantı kuruyorsunuz, belirli hatıraları düşünerek beyinin hangi bölgeleri ile vagus sinir arası bir bağ kurulması gerektiğini belirtiyorsunuz, göz ile bölgeyi izole ediyorsunuz, ağlayarakta o hattı deşarj ediyorsunuz. Seansın hiçbir aşamasında da bilinçaltına temas etmiyorsunuz. Gelelim buradan olayın saçmalık boyutuna, yani teori boyutuna;

3. Teori boyutun saçmalığı: insan beyini çok kompleks bir organ, ne kadar çok içine dalsanız o kadar daha az anladığınızı anlıyorsunuz. Bu tekniği uyduran arkadaşa nacizane tavsiyemiz, uzman olmadığı konular hakkında fetva vermesin. Burada detaylara girmeyeceğiz, detaylara girersek sayfalar dolu yanlışlar sıralarız, biz burada üç ana yanlış üzerinde duracağız, bu yanlışlar olayı anlamanız için yeterli olacaktır inşallah.

- Birinci yanlışları bilinçaltını hafıza ile ilişkilendirmeleri. Bilinçaltı hafızaların kayıt edildiği bir yer değil. Bilinçaltı ne demektir? Bilincin olmadığı yerdir. Bilincin tanımıda nedir? Hafıza! Bilinci bilinç yapan hafızadır. Bilinçaltınada bilinçaltı denilmesinin sebebi o bölgenin bir hafızası olmamasıdır. Siz bilinçaltına hafıza yüklediğiniz an bilinçaltı, bilinçaltı olmaktan çıkar. Birisi hipnoz altında konuştuğu zamanda bilinçaltı konuşmuyor, içindeki şeytan konuşuyor. Bilinçaltı merkezine (beyin sapı) ne geçmiş travmalar kayıt edilir ne de bilince gelip sizinle konuşur. Anlayacağınız, bilinçaltı temizleme diye birşey yok. Birşeyi temizleyebilmeniz için orada ilk önce birşey olması gerek. Batılı bir uzman hipnoz altında birisini konuşturuyorsa, konuşan kişi 6 aylıkken geçirdiği travmaları anlatıyorsa, batılı bir uzman bunu bilinçaltına yerleşen bir travma olarak yorumlayabilir, çünkü o cahil. Siz böyle bir vaka ile karşılaştığınızda İslam dinin size verdiği bilgiler, mahalle köşesindeki cinci hocalar aklınıza gelmeli, o an konuşan kişinin bilinçaltı olmadığı, içindeki cin veya şeytan olduğunu anlamalısınız. Gelelim buradan ikinci yanlışlarına

- İkinci yanlışları bilinçaltını bilinçli hareket eden bir nokta olarak lanse etmeleri. Bilinçaltının kendisine has bir iradesi, bilinçli hareket etme gücü yok. O yüzden beyinin bu bölgesine bilinçaltı diyoruz. Bu bölgede bir arıza olduğu zamanda arıza ortam seçmez. Siz eğer belirli anlarda nefes daralması yaşıyorsanız, bu bilinçaltınızda bir sorun olduğundan değil, bilinçaltınıza dıştan müdahale edildiğinden (şeytan). Örneğin; arabanızın bilgisayarı arızalandığında mekan ve zaman seçmez, gösterge panelinde arıza kodu sürekli yanar. Size şimdi bir milyonluk soru; arıza kodu her zaman değilde, sadece bir evin önünden geçtiğinizde yandığını görürseniz ne sonuca varırdınız? Arızayı halen arabanın bilgisayarındamı arardınız? Hayır, burada bir tuhaflık var, bu arıza kodu sadece bu evin önünden geçtiğimde yanıyor, bu evde arabamın bilgisayarını etkileyen bir jammer cihazımı var yoksa derdiniz. Yani sorunu içte değil, dışarıda arardınız. Özetlersek; varsayalımki beyin sapında bir arıza oldu, o zaman bu arıza kulak çınlaması gibi sürekli var olur, ortam seçmez. Anladınız. Bilinçaltına boşuna bilinçten yoksun demiyoruz. Bilinçaltınız bilinçli hareket etmeye başlarsa, bilinki burada sorun bilinçaltı değil bilinçli bir varlık. Gelelim buradan üçüncü yanlışa;

- Üçüncü yanlışları bilinçaltı üzerinden tüm hastalıkları tedavi etmeye kalkışmaları. Bilinçaltının değil, bilincin organlar üzerinde tedavi edici ve tümünü kapsayıcı bir etkisi var. Örneğin seans esnasında ağlıyorsunuz, belirli organlarınızı hayal ediyorsunuz, belirli hatıraları aklınıza getiriyorsunuz, pozitif düşünüyorsunuz ya, işte bunların her biri üst beyin yani bilinçle yaptığınız şeyler bilinçaltı ile değil. İsmi üzerinde bilinçaltı, siz eğer oraya ulaşabilseniz zaten orası bilinçaltı olmaktan çıkardı. Varsayalımki bilinçaltı geçmiş travmaları kayıt ediyor ve varsayalımki hastalıkların sebebi bilinçaltı, yine tüm hastalıkları bilinçaltına bağlamak mantık dışı.

Oruç vs neuroformat uygulama boyutu
- Neuroformat daha çok ruhsal sıkıntılarınıza hitap eder, oruç ise tüm bedendeki sıkıntılara.

- Neuroformat beden içindeki sıkıntılarınızla ilgilenir, oruç ise hem beden içi hem beden dışı sorunlarınızla. Örneğin; rızkınız, başınıza gelebilecek kaza ve belalar vs.

- Neuroformat geçmişle ilgilenir, oruç ise hem geçmişinizi temizler hem gelecekte yaşayacaklarınızı engeller.

- Neuroformat sizi bir hadisenin mağduru olarak sunar, oruç ise İslamda mağdur diye birşey yok, sabıkalı olduğunuz için yaşadıklarınızı yaşıyorsunuz der.

- Neuroformat kaynak koduna inmez, nesne kodu yani geçmişinizin bugünlerinizde hayat bulmuş hali ile ilgilenir. Oruç ise direk kaynak koduna iner. Neuroformat kaynak koduna inmediği için kalıcı çözüm sunamaz. Bir olayı kapatır, o kaynak  kodu var olduğu müddet ama o kaynak kodu başka bir gün başka bir olayda açığa çıkar ve başka bir sıkıntıya sebep olur.

- Neuroformat beyinin mahremiyetini başkalarına açar. Özel hayatınızı yabancılara açmak zorunda bırakır. Oruç ise mahremiyetinizi korur, geçmişiniz siz ile Allah arası kalır.

- Neuroformat sıkıntılarınızın kaynağı geçmişte yaşanılan travmalar olduğunu söyler. Oruç ise kul hakkı kaynaklı olduğunu söyler.

- Neuroformat yaşadığınız her sıkıntının kaynağı bilinçaltında der. Oruç ise kıssas kuralı der. Hangi organ ile günah işlediyseniz kaynak kodu oraya yazılır der. Kaynak kodu neredeyse, o bölge hastalıkları ve sıkıntıları kendisine çeker der. Neresi ile günah işliyorsanız, bilinçaltı değil o bölgenin kaza ve belaları çektiğini söyler.

- Neuroformat sizi içinizdeki negatif enerjilere (şeytanlara) teslim eder. Sizi "teslim oldum" ve "serbest bırakıyorum" gibi aşağılayıcı kavramlara maruz bırakır. Oruç ise onurunuzu korur, adem ibilise değil iblis ademe secde etti, dolayısıyla üstün olan halife olan insan der, negatif enerjiler ile müzakere etmeye ve antlaşmaya mahkum bırakmaz.

- Neuroformat ağlama ile bir pişmanlık duygusunu size yaşatır, sizi bi nebze tövbe etme boyutuna getirir. Oruç ise bununda ötesine gider, tövbenin yapamadığını yapar, kul hakkını kapatır.

- Neuroformat sizdeki sıkıntıyı temizler, o travmanın çocuğunuza yansımasını değil. Oruç ise hem sizdeki hem sizden çocuk ve torunlarınıza geçen yansımaları temizler

Soru-Cevap bölümü: 1. Fobi ve takıntılar travma kaynaklı değilse, nasıl ortaya çıkıyor? Size musallat olan hastalıkları anlamanız için şeytanların organlara nasıl yerleştiğini anlamalısınız, kural şu; hangi organla günah işliyorsanız, şeytanlar o bölgeye yerleşme ruhsatını alıyor. Günahları birer tapu gibi düşünün, hangi organla günah işliyorsanız, orasının tapusu şeytana veriliyor. Siz günah işledikçe bi'nevi bedeninizi imara açıyor, şeytanların yeni alanlarınıza girişine ve yerleşmesine izin vermiş oluyorsunuz. Şeytanlar sadece günahlarınızı artırmak için sizi günahlara sürüklemez, aynı zamanda bedeninizi imara açmak, kendilerine yeni yerleşim alanları açmak içinde sizi günaha sürükler. Şeytanların yerleştiği bölgelerde bela ve kazaları mıknatıs gibi kendisine çeker. Rastgelemi çeker? Hayır. Allahın düzeninde tesadüf diye birşey yok. Düzen adalete göre kurulu. Birine ne acıları yaşatıyorsanız, sizde aynı acıları yaşıyorsunuz. Örneğin; herhangi bir uzvunuz veya organınız ile hangi acılara neye sebep olduysanız o uzvunuz o organınızda aynı acıları kendisine çekiyor. O yüzden neurofotmatçıların geçmiş kazalara bakmaları aslında doğru, fakat bundan çıkardıkları yorumlar yanlış. Bugün yaşadıklarımız geçmiş travmaların bir yansıması, bu doğru fakat; bizim geçmişte yaşadığımız travmaların değil, bizim başkalarına yaşattığımız travmaların yansıması. Buradaki ince farkı anladınızmı?

Neuroformat sizi mağdur gösterir, İslam dini ise kimseye haksızlık yapılmaz der, başınıza ne geliyorsa kendi elinizle siz o belayı getirdiniz der. Organlarınız musibetleri kendisine çeker, bunuda geçmişte kime ne acısı yaşattıysanız kuralına göre. "Kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülük (bir misilleme) dir..." (Şura Süresi; 40). Örneğin; fobi ve takıntılar hangi alanlarda sorun çıkarıyor? Göğüs kafesi ve bilinçaltında. Kalp ve nefes ritmini bilinçaltı kontrol ettiği için, bilinçaltınıda sorunlu bir bölge olarak görüyoruz. İslam dinide derki, hangi nokta arıza veriyor, bir musibeti üzerine çekiyorsa o noktalarda kul hakkı var. Eğer iki organ el ele verip sizde sıkıntı yaratıyorsa, o zaman İslam dini derki demek siz o günahı başka biriyle el ele verip yaptınız. Örneğin; bilinçaltı emir veriyor göğüs kafeside sizde sıkıntı yaratıyorsa, demek atanızın birisi o günahın fikir babası oldu başka biriside suçu işledi. Yanlışa itilen kişide demekki bundan o kadar büyük zarar gördüki sonunda ağlaya ağlaya elini başına vurur hale geldi. Başka kim elini kafasına vurup ağlıyor? Siz!!! Nerede? Seans esnasında!! Allahın hesabından kaçış olmadığını şimdi daha iyi anladınızmı? Şifa için gittiğiniz yerlerde bile sizden kıssas alınıyor. Geçmişte atanızın birisi çaldı, başka biriside oynadı. Bugünlerinizde de bir organınız çalıyor (bilinçaltı), başka bir organda oynuyor (göğüs kafesi). Kıssası görüyormusunuz? Neuroformatçılar size geçmişlerin analizini yapıyor ya, alın size analiz. Geçmiş travmaların bugünki sıkıntılarınıza sebep olduğunu söylüyorlar ya, alın size geçmiş. Seansta başka ne yapıyorsunuz; ağlaya ağlaya elinizi göğsünüze vuruyorsunuz. Bunun anlamıda ne; göğüs lanetin makamıdır. Demek siz veya atalarınız birilerini bir günaha sürükledi ve o kişilerde bundan öyle bir acı yaşadıki size lanet üzerine lanet okudu, bu laneti okurkende ağlaya ağlaya ellerini göğüslerine vurur oldular. Geçmişte siz o kişileri hem ağlattınız hem maddi zarara uğrattınız. Bugünlerde de birileri sizi hem ağlatıyor hem maddi zarara uğratıyor. Seçtiğiniz uygulamada bile sizden kıssas alınıyor. Anlayanlar için bunda büyük ibretler var. Yoksa siz kendi hür iradenizle bu uygulamayı seçtiğinizimi düşünüyorsunuz? Varsayalımki onlar ağladı siz ağladınız, onlar kendilerine vurdu siz kendinize vurdunuz, onlar maddi zarara uğradı siz uğradınız ve bu bölümlerin kıssasını çıkardınız, bu tedavi yöntemleri ile ama lanetin kıssasını nasıl çıkaracaksınız? Mümkün değil. Döndükmü yine İslami arınmaya. Bu yöntemler bir yere kadar size fayda sağlar, bir yerde tıkanırsınız. Siz belirli dokulardan kıssas alırsınız, o laneti kapatmadığınız için ama, o lanet bu sefer henüz kıssas alınmamış dokularda bir arızaya sebep olur. Acıların son bulmadığı bir döngünün içine sürüklenirsiniz. O yüzden İslami arınma diyoruz. İnanın, başka bir yolu olsaydı, en basiti biyoenerji, inanın size onu tavsiye ederdik. Maalesef ama yok. Ayetler çok açık; kul hakkı üzerinizde varsa ya fakirleri doyuracaksınız ya da oruç, bundan kurtulmanın başka bir yoluda yok. Ne kadar ilginç, İslam dininde kul hakkı içermeyen günahlardan arınmak için günah işlenen uzva sopa ile belirli sayıda vurulur ve bu tayfa bununla dalga geçerdi, şimdi bunların negatif enerjiyi çıkarmak için kendilerine vurduğunu görünce, bunlara gülmemek elde değil. Geçmişiniz hakkında, uyguladığınız yöntem hakkında daha fazla analiz istermisiniz?

Biz size neuroformatçılar gibi hikaye ve masal anlatmayız, size olayın iç yüzünü gösteririz. Örneğin; fıstık alerjiniz fıstık yerken acı bir haber almanız sonucu geldiği masalını duymak istiyorsanız neuroformata gidin, vertigonuz ağaçtan düşen birini gördüğünüz için ortaya çıktığı hikayesini duymak istiyorsanız neuroformata gidin. Eğer hakikatı duymak istiyorsanız, o zaman İslama gelin. İslam dinide size mazlum ve mağdur muamelesi göstermez, bunu biliniz. Bir musibet size musallat olduysa, örneğin vertigo, bu birisini ağaçtan düştüğünü gördüğünüz için değil, onun düşmesine sebep olduğunuz için size musallat oldu. Anladınız! İslam dininde mağdur diye birşey yok. Herkes hak ettiğinin karşılığını alıyor. Bu ilahi döngüyüde anlamazsanız, bunu kabul etmezseniz asla şifaya kavuşamazsınız. Kendinizi mağdur olarak görürseniz hayat sizi belirli tedavi yöntemlerine sürükler (neuroformat), kendinizi suçlu görürseniz ayrı noktalara (İslam). Baştan itibaren kendinize doğru teşhisi koyun. "Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder" (Şura Süresi; 30). İslam dininde kurallar basit, bir musibet size isabet ediyorsa kendi elinizle işlediğiniz bir günah ötürü isabet eder. O musibetten kurtulmanın tek yoluda kefaret orucu veya fakirleri doyurmak. Üzerinizdeki hesabı kapatın, ya isteyerek kapatın ya da acı ve sıkıntı çeke çeke. Tercih sizde. Allahın kıssasından kaçış yok. Ölüm size gelmeden üzerinizdeki bu hesap size kapattırılıyor. Biz neuroformata karşı ön yargılı değiiliz, hatta tekniklerin doğru olduğunu söylüyoruz, fakat bırakın neuroformatı, Allahın Ayetleri bile sizi bu hesaptan kurtaramaz. Bir düşünün, şifa olarak gittiğiniz uygulamada bile sizden kıssas alınıyor. Allahın hesabından kaçış yok. Bir yere kadar kafanıza vura vura rahatlarsınız, sonunda nemrud'un durumuna düşersiniz.

2. Bu kişiler kul hakkını kapatmadan nasıl ruhsal sıkıntısından kurtuluyor? Değerli dostlar; üzerinizde iki tür kul hakkı var birisi sizin sebep olduğunuz diğeri ise atalarınızın sebep olduğu. Atalarınızdan size yasıyanda bu dünyada sizden çıkmak üzere programlanmış, ölmeden öncesi o hesap sizden alınıyor. Günahın faili siz olmadığınız, mahşer günü onun hesabı sizden sorulmayacağı için, atalarınızdan size yansıyan kul hakların hesabı ahiret hayatına ertelenmez. Kendi elinizle işlediğiniz kul hakların hesabı ise ahiret hayatına ertelenir. Örneğin; bazı insanlar çok kötü ama Allah onlara bu dünyada dokunmuyor, hesabı ahiret hayatına bırakıyor. Ahiret azabı daha çetin olduğu için hesap oraya bırakılıyor. Üzerinizdeki kul hakkı size aitse ahiret hayatına kadar rahat bırakılıyorsunuz, atanızın bir yansıması ise o zaman hesap sizden bu dünyada soruluyor. Bu hesabıda ya gönüllü kapatmanız isteniyor, kefaret orucu veya fakirleri doyurarak ya da bu size zorla kapattırılıyor. Yani atalarınızdan gelen kul haklarını kapatmanın iki yolu var, ya gönüllü ya da zorla. Bazı insanlar ama neuroformat, biyoenerji, tıbbi bir ilaç veya başka bir yöntemle gerçektende şifa buluyor, bu yöntemler İslami bir kul hakkı kapatma yöntemi olmamasına rağmen bu insanlar nasıl şifa buluyor; cevabı çok basit, infaz süresi dolduğu için! Üzerinizdeki her bir kul hakkı, size bir infaz süreci belirliyor yani acı ve sıkıntı içeren bir süreç. İnfaz süreci başladığında geri sayım başlıyor ve kaç yıl sıkıntı yaşamanız gerekiyorsa yaşıyorsunuz. İnfaz süresi tamamlandığında da o şifa arayışlarınızdan birisinde Allah şifa bulmanıza izin veriyor. Bazı insanlar gerçektende şifayı buluyor, bunun nedenide yıllarca acı çekerek atalarından gelen o kul hakkını kapattıklarından. Buradan çıkaracağınız ders nedir? Birisi bir yerde şifa buluyorsa, bu sizinde orada şifa bulacağınız anlamına gelmiyor. O kişi süresini yattığı için şifasını buluyor. Sizin süreniz daha yeni başladı, yıllarca acı çekmeden, İslami arınmayıda yapmadan öylesine Allahın azabından kurtulacağınızımı sandınız yoksa, yok öyle bir dünya.

Okurlarımızdan gelen bir başka soruda şu; varsayalımki infaz süresini tamamlamadınız ve İslami arınmayıda yapmıyorsunuz, yinede o teknikten yararlanma imkanı varmı? Evet var. Fakat kalıcı olmaz veyahut ondan kurtuldunuz, bu sefer kader size başka bir sorunu musallat eder, sizi bir önceki sorunu arar hale getirir. Ömrünüzü bir seanstan diğerine bir uzmandan diğerine gitmekle geçirirsiniz. Size bir örnek verelim; birilerin odanızda sigara içtiğini ve sigara dumanın artık nefes almanıza engel olduğunu varsayın. Önünüzdek iki şık var; ya sigara içenleri odanızdan çıkaracaksınız ya da pencereyi açıp odanızı havalandıracaksınız. Neuroformat bu şıklardan ikincisini yapar, pencereleri açıp odayı havalandırır. Enerji hatlarınızı açıp, içinizdeki o negatif enerjiyi boşaltmanızı sağlar. Bu sizi rahatlatırmı, evet rahatlatır, rahat bir nefes alırsınız. Bu size kalıcı bir çözüm sunarmı? Sunmaz, çünkü sigara içenler halen içeride (şeytanlar). Kaynak halen içeride olduğu için, bir müddet sonra o bölge yine arıza sinyalleri verir, bu sefer fobi olarak değil takıntı veya başka bir hastalık olarak arıza verir. Üzerinizdeki hesabı kapatmadan bu döngüden kurtulma şansınızda yok. Kötüsü, cildinizdeki bir yarayı parmaklarınızla kaşıya kaşıya nasıl abse ve irrite oluyorsa, beyninizin o mahrem alanlarıyla oynaya oynaya duygularınızda ajite ve dengesiz bir hal almaya başlar, daha büyük duygusal sorunlar yaşarsınız. O yüzden diyoruzki, mutlu ve huzurlu yaşam için üzerinizdeki yansımaları, atadan gelen o kul haklarını kapatın. O yansımalar belirli bir acıyı size yaşatmak üzere programlanmış. Bunu bir kişinin 3 veya 30 yıl hapis cezası alması gibide düşünebilirsiniz. Üzerinizde atalardan gelen bu yansımalar varsa, ceza size inmeden veya indikten sonra bunu bir bedel ödeyerek kapatın (kefaret orucu veya fakirleri doyurmak), aksi takdirde cezanız kaç yılsa, acı çeke çeke o infaz süresi size tamamlatılır. Akıllı olun, ceza size inmeden veya daha fazla acı çekmemek için, infaz sürenizi kefaret orucu veya fakirleri doyurarak kapatın.

Not: İnat etmeyin, yanlışınızda israr etmeyin, acılar çekmek zorunda değilsiniz, maddi ve manevi sömürülmek zorunda değilsiniz. Üzerinizde bir kul hakkı var, bunun bedelide sizden çıkarılıyor, ya acı ve sıkıntı dolu yolu tercih edeceksiniz ya da hesabımı kabul ediyorum, kapatmaya hazırım deyip 20 yıllık infaz sürenizi 40 veya 60, ne kadarsa artık o kadar gün oruç tutarak kapatacaksınız. Bu kadar kolaymı hocam, evet fobinizden takıntınızdan sıkıntılarınızdan kurtulmak bu kadar kolay. Allah bu kolaylıkları vermiş arkadaşlar. İnat etmeyin, ya bismillah deyin ve niyetlenin.....

kelimelerden türemiş hurafeler