bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

ahmet hulusi; İslamı evanjelizme dönüştürme projesi


İçimizdeki lawrence'ler; ahmet hulusi: ahmet hulusi, adnan oktar ve fetö gibi inancımıza sokulan bir ajan. Her biri farklı koldan İslama saldırıyor farklı bir amaç güdüyor. Bu üçünün nihaiyi hedefi ama, insanlığı bir din altında toplamak. Hangi din? Evanjelizm. Bunlar ahiret hayatına, kıyamete, cennet ve cehenneme, hatta Allaha inanmaz. Tüm yaşam, ölüm sonrası dahil yeryüzünde gerçekleşeceğine inanır. Ahmet hulusinin meallerini incelerseniz, sapkınlığın boyutunu sizde rahat görebilirsiniz. Soru şu; inancımıza bu saldırılar yapılırken diyanet ve devlet, onca ilahiyat profesörü neden ses çıkarmıyor? Ülkemizde önüne gelen İslama bir operasyon çekerken, sorumluluk sahibi olanlardan neden ses soluk çıkmıyor? Bu kadarmı sahipsiz dinimiz. Sapkın tarikatlara yüz binleri kaybediyoruz, bu kimsenin umrunda değilmi bu? Bu tür sapkın örgütlere müdahale etmek için, illa devlete silahlı bir saldırımı olması gerekiyor. Adamın kitapları bedava dağıtılıyor, kendisi ise amerikada yaşıyor. Huylanmamak için daha kaç tane ABD merkezli darbe yaşamamız gerekiyor? Olup bitenleri anlamakta zorlanıyoruz, bir ülkede bu kadar rahat, göstere göstere operasyon çekilememesi gerek. Sorumlu makamların bu vurdum duymaz tavrı, eminizki bir gün hesaba çekilir. O zamana kadar ama, bu sapkın tarikatlara kaybedeceğimiz insanlara yazık olacak. Biz bu yazılarımızla uyarımızı yenileyelim; lütfen ABD merkezli örgütlenmelerden uzak durun. Dininizi öğrenmek istiyorsanız, mahallenizdeki diyanet camisine gidin veya elmalı hamdi yazır'ın mealini alın ve kendi evinizde dininizi öğrenin. Bu tür pisliklere bulaşmayın.

Yoklukta kaybolmak: kurulan tuzak çok basit; sizi yokluğa çekiyorlar (atom seviyesi), o yokluktada sizi resetliyorlar. Var olan inançlarınızı söküp alıp size yeni bir inanç yüklüyorlar. Nasıl oluyor bu? Atom boyutuna indiğinizde madde ortadan kalkar. Allah, siz ve evren herşey madde olmaktan çıkar. Bunların amacıda bu, Allahın varlığı, cennet ve cehennem gibi tüm fiziki mekanları beyininizden silmek. Eğer Allahu Tealayı benliğe sahip bir varlık olmaktan çıkarmak istiyorsanız, bunun tek yolu var o da enerji boyutuna inmez. Onlarda bunu yapıyor. Bunu kişiyi detayda kaybetmekte diyebilirsiniz. Bilinçli bir şekilde sizi maddenin olmadığı boyuta (enerji) taşıyor, sonrada hayatı o boyuttan okumanızı sağlıyorlar. Örneğin; mesneviciler ve evrimciler. Onlarda bu tuzağın bir parçası. Amaç burada; kişiyi fiziki alemden alıp enerji boyutuna taşımak. Neden? Enerji boyutunda fiziki bir mekan bir obje veya benlik diye birşey bulunmaz. Bunların arzu ettiği inançta bu, ahiret mekanların olmadığı, tanrısal bir gücün olmadığı bir inanç dünyası. Siz o boyuta indiğinize herşey bir enerji partikülüne dönüşüyor, olayları o boyutta analiz ettiğiniz cisimler kişiler yok olup gidiyor.

İslam ne diyor; "O, yedi göğü, birbiri üzerine yarattı. Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü tekrar tekrar döndür (bak). Göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir"
(Mülk Süresi; 3-4). Allah kendisini, varlığını tanıtırken gözünüzü açın ve çevrenize bakın diyor. Allahı ve yaratılışı anlamanız için göze vurgu yapıyor. Ahmet hulusi ve tayfasıysa, gördüğünüz şeyler gerçek değil, kanmayın bunlara diyor. Allahu Teala hakikatı görmeniz için gözünüzü açıp çevrenize bakmanızı istiyor, bunlarsa bakmayın onlar boş, herşey enerjiden ibaret diyor. Bir kelime (enerji) ile ne yapmış oldular; Allahın yarattığı şu mükemmel dünyamızı ve içindeki canlıları görmezden gelmenizi sağladılar. Yaradılanı görmediğiniz zamanda ne olur; bir yaradan olduğunu unutursunuz. Aşama aşama sizleri nereye sürüklediklerini, size nasıl bir tuzak kurduklarını görüyormusunuz? Bugünden yarınlarınıza tuzak kuruyorlar. 50 yıl öncesi FETÖ'yü bugünlere hazırlamaları gibi. Bu inanç sisteminin yarınlarında yaradan (Allah) diye birşey yok. Bu tarikata kendinizi kaptırırsanız ilk önce kıyamet, mahşer, cennet ve cehennem gibi fiziki mekanları elinizden söküp alacaklar, en sonunda da fiziki bir benliğe sahip Allah inancınızı.

Kurulan tuzağı anlamanız açısından şöyle bir örnek verelim; önünüzde mükemmel tasarıma sahip bir araba olduğunu düşünün, arabanın muhteşemliğini anlamanız için ne yapmanız gerek, gözünüzü açıp arabaya bakmanız gerek. Ahmet hulusi ve tayfasıysa, niye bakıyorsunuz o şey sadece atomdan ibaret diyor. Allah hayatı var ediyor, bunuda duyu organlarımız üzerine var ediyor, görme, işitme vs. Bu sapkın tayfaysa, duyu organlarınıza güvenmeyin, onlar sizi yanıltır, hayat gördüğünüzden ibaret değil diyor. Arabayı tasarlayan ve üreten kişi bu sözleri işitse, hayal kırıklığına uğramaz, verilen emeğin görülmemesine o güzelliğin takdir edilmemesine üzülmezmi? Üzülür. Şimdi, bir de o kişinin Allah olduğunu düşünün. Olayın sapkınlığını görüyormusunuz? Bunlar Allahın yarattığı herşeye karşı bu tavrı takılıyor. Bunlar için herşey enerji. Allahın yarattığı hiçbirşeye saygıları yok. Onuda bırakın, inanç dünyalarında tanrı diye bir yaratıcı yok zaten. Tanrı onlar için fiziki bir yaşam formu değil, benliği olmayan soyut bir enerji. Böylesine sapkın bir inançtan bahsediyoruz burada.

Tuzak şu şekilde işliyor: ahmet hulusi olaylara yorum getirirken enerji (atom) boyutunda açıklama yapıyor. Yani bilimi burada yem olarak kullanıyor. Onca meal uzmanı var, onlar arasında kendisini ayırtetmesi gerekiyordu, sizi ikna edecek bir yem bulması gerekiyordu, bunun arkasındaki akılda çözümü bilimde buldu. Hiçbir mealci bilim üzerinden Ayetleri ele almıyor, eminizki bu tutar dediler ve nitekim öyle oldu, tuttu. Yabancı, gizemli ve süslü kavramları duyan siz, vay be, adam ne kadar bilimsel diyorsunuz. Yemi yutan kapana kapılır misali, direncinizi kıran ve onlara biat etmenizi sağlayan esas hamle kitaplarını okumaya başladığınızda geliyor; kitaplarında sizi atom boyutuna taşıyor, o boyuta indiğinizde de herşey yok olup gidiyor. Tüm cisimler canlılar yok olup gidiyor. O yokluk duygusuda sizde kaybolma korkularını uyandırıyor. Kaybolma korkularıda sizi daha çok şıhınıza sarılmaya, onun tarafından yönlendirilme arzusuna itiyor. Kısacası sizlere hiçbir şey gerçek değil diyorlar, bunu duyan sizde tek gerçek olana (şıhınız) sırılsıklım sarılmaya başlıyorsunuz. Bu insanın doğal içgüdüsel davranış biçimi. İnsan yoklukla yüzleştiğinde, o yokluktan kendisini kurtaracağına inandığı kişiye sarılır, onun kulu kölesi olur. Tuzak basit; sizleri madde boyutundan alıyor ve enerji boyutuna taşıyorlar. O boyuta indiğinizde de kendinizi kaybediyorsunuz. Yokluğa adım attıkça, daha çok kendinizi kaybolmuş hissediyor, daha çok şıhınıza sarılmaya onun tarafından yönlendirilmeye ihtiyaç duyuyorsunuz. Maddenin en temel boyutuna indiğinizde yokluğa adım atıyorsunuz, o yokluk duygusuda sizi birilerinin kucağına itiyor. Ya sonrası? Yokluğa adım attığınızda sadece kendinizi kaybetmiyorsunuz, maddeye sahip herşeyde anlamsızlaşıyor. Kurulan esas tuzakta burada. Madde olan, bir benliğe sahip olan herşey, matriks filmi gibi enerjiden ibaret oluyor. O boyuta daldığınızda Allah adında bir varlık olmuyor, melekler, cennet ve cehennem olmuyor. Eğer inanç dünyanızı atomlar üzerine inşa ederseniz, o boyutta olayları okursanız, bilinki fiziki varlık ve mekanlar yok olup gidiyor. Bu tarikatın müritlerine aşıladığı inançta bu, Allah ve ahiret mekanların olmadığı bir inanç dünyası.

Değerli dostlar; eğer Allah hayatı ve inancımızı enerji boyutundan okumamızı isteseydi, o boyuttan okumanın bizim için daha hayrlı olacağına inansaydı, o zaman atomun bilgisini 21. yüzyıla saklamaz, İslamın ilk gününden itibaren onun varlığından müslümanları
haberdar ederdi. 21. yüzyılda bir atomu tespit etmiş olmanızdan ötürü burnunuzu baya havaya kalkmış gibi görünüyor. Hatta o kadar kalmış ki, İslamı yeniden yazmaya kadar cüret ediyorsunuz. On binlerce yıl İslamı madde üzerinden okuyan müslümanlar salaktı, akıllı olan sizsiniz öylemi? Bakınız; İslam her çağa hitap edecek dil ve temelde indirilmiş ve öyle kalmasıda gerek. Günümüz ilmi doğrultusunda indirilseydi geçmiş kavimler anlamazdı, geçmiş kavimlerin ilmi doğrultusunda indirilseydi günümüz insanı anlamazdı. Geçmiş ve günümüzün ortak noktası ne? Madde ve göz. Enerji boyutuda ne madde içeriyor ne de gözünüzle görebildiğiniz bir alem. Gözünüz görmeyincede neye muhtaçsınız, size rehberlik eden birisine. Bu tür tarikatlarda bunu amaçlıyor, göremediğiniz alemlere sizi sürükleyip sırılsıklam onlara sarılmanızı istiyor. Bir körün gören birinin koluna sırılsıklam sarılması gibi. Günümüzün imtihanı dinimizi enerji boyutundan okumak değil, günümüzün imtihanı enerji boyutunu bilmenize rağmen o aleme dalmamak. İnsanoğlu ve yeryüzü bir imtihan olarak var edilmiş. Bu imtihanı geçebilmemiz içinde gözlerimizle görmemiz şart. O yüzden İslam dini göz yoksa imtihan yok diyor. "Gözü görmeyene zorlama yoktur,..." (Fetih Süresi; 17).

Biz yeryüzünde bir imtihandayız, içine yerleştirdiğimiz düzeni anlayabilmemiz, doğru ile yanlışı ayırtedebilmemiz içinde Allah, gözümüzle görmeyi şart koşuyor. Örneğin; gözlerinizi kapatıp sadece arabanızın navigasyon cihazından gelen sesle (şıhınız)
bir adrese varmaya çalışırmısınız? Böyle bir yolculuk size güvenceli geliyormu? Gelmiyor. İnancınızı ve hayatınızı enerji boyutundan okumaya çalışırsanız, böylesine bir yolculuğa giriştiğinizi bilin. Böyle bir durumda yolunuzu şaşmamak, ikide bir sağa sola toslamamak elde değil. Gözlerimiz bu imtihan dünyasında yanlışı doğrudan ayırtetmemiz için bizlere rehber olsun diye bahşedilmiş, gözleri yok sayarsanız, şıhımın gözü bana yeter diyorsanız bilinki onun gözüyle sorguya çekilirsiniz. Kendi gözünüze güvenirseniz kendi işlediğiniz amellerden, başkasının gözüne güvenirseniz onun işlediği her halttan sorguya çekilirsiniz. Bunu göze alıyorssanız, buyurun. Uzun lafın kısası; enerji alemi bizlerin çıplak gözle görebildiği bir boyut değil, dolayısıyla hayatı ve inancınızı enerji boyutundan okumayı bırakın. Allahın yarattığı güzellikleri görmeniz için gözünüzü açıp bakmanız gerek. Gözünüzü açın ve tabiata bakın, sonrada gördüğünüz o güzelliğe hamd edin. Bizim imtihanımız kendi gözümüzle gördüklerimiz, başkaların gördükleri değil. Bizim imtihan sahamız madde alemi, enerji alemi değil. Nacizane tavsiyemiz, bu dünyada kaybolmak istemiyorsanız, göz ve madden şaşmayın.

Yaşamınıza göre inanç değil, inancınıza göre bir yaşam seçiniz: ülkemize musallat olan farklı örgütlenmeleri incelediğimizde ilginç bir nokta detayımızı çekti, o da herkesin yaşantısı doğrultusunda İslamdan nasibini aldığı. Örneğin; yaşantınız aşırılığa meğilliyse kendinizi tarikatların içinde buluyorsunuz. Öyle veya böyle kader sizi o tür yerlere yönlendiriyor. Örneğin; gösterişe ve şehvete düşkün bir yapınız varsa o zaman kader sizi adnan oktar gibi tiplerin kucağına itiyor. Örneğin; ticaret odaklı bir yaşantınız varsa o zaman öyle veya böyle kendinizi süleymancı veya nurcuların arasında buluyorsunuz. Örneğin; hedef memurluksa fetö'nün ağına düşüyorsunuz. Hayatınızda en çok neye değer veriyorsanız, Allah sizi onun merkezine atıyor. Memurluğa tapıyorsanız kader sizi fetöcülerin ağına itikliyor, dininiz imanınız paraysa süleymancı, nurcu veya masonların arasına. Herkes hak ettiği kadar Allahın dininden nasibini alıyor. Örneğin; kendini aydın zanneden, sosyete ve batı dünyasına hayranlık besleyenleride Allah, ahmet hulusinin kucağına itiyor. Bu şarlatanın müritlerine baktığınızda genelde sanat camiası, iş dünyası ve üst düzey bürokratlardan oluştuğunu görürsünüz. Bu olup bitenlerede şaşırdıkmı; hayır. Dininize göre bir hayat sürdürme yerine, hayatınıza göre din seçmeye kalkışırsanız, olacağı bu.

Bunların sapkın mealinden bir kaç örnek verelim: Zilzal Süresi kıyametin kopacağı günü anlatıyor; "Yeryüzü şiddetli sarsıntı ile sarsıldığı zaman" (1. Ayet). Ahmet hulusi buna nasıl meal getiriyor; "Beden, şiddetli bir sarsıntı ile sarsıldığında" olarak yorum getiriyor. Anlayacağınız adamın inancında bu dünyanın yok olması diye birşey yok. Örneğin; Tekvir Süresi cehennemin alevlendirilmesinden bahseder; "Cehennem alevlendirildiği zaman" (12. Ayet)
. Ahmet hulusi buna nasıl meal getiriyor; "pişmanlık yangını alevlendiğinde" olarak yorum getiriyor. Anlayacağınız adamın inancında cehennem ve cennet gibi mekanlar yok. Başka kimde yok; evanjelistlerde. Evanjelistlerde hayatın bu dünyadan ibaret olduğuna inanır.








kelimelerden türemiş hurafeler