reklamlar üzerinden topluma format atmak
Reklamlar üzerinden toplumu dezayn etmek: küresel satanistler insanlığı bir çatı altında, bir dünya devleti altında buluşturmak istiyor. Bunun içinde önlerindeki en büyük engel, yöresel değerler ve dini inançlar. Siz insanlığı bir çatı altında buluşturmak istiyorsanız, önce insanları yöresel değerlerinden sonrada o değerleri muhafaza eden o toplumun hafızası olan aile ve atadan kişiyi koparmanız gerekiyor. Oluşturmak istedikleri yeni kültürün özetide ne? Anı doya doya yaşa ve istediğini yap kültürü. Üzerlerinde ulusal bir kimlik olmayan, ahlaki değer taşımayan, inançtan yoksun nesiller yetiştirmek istiyorlar. Bu yeni kültürü oluşturma görevinide reklam camiasına vermişler. Hangi ülkeye giderseniz gidin, reklam pazarını elinde tutan küresel satanistler. Nasıl olur bu diyorsanız, markete gittiğinizde o büyük markalar var ya, işte onlar sadece kendilerine ait reklam şirketlerine reklam veriyor. Bu büyük markaların reklamlarını dikkatli bir gözle takip ederseniz, reklamlarda dini motif veya yöresel semboller kullanılmadığını, aile gibi oluşumlara yer verilmediğini görürsünüz. Aileye yer verildiği zaman iki çocuktan fazlasına yer verilmez, çünkü iki çocuktan fazlasını istemiyorlar. Aileye yer verildiğinde kadının ön planda tutulur, erkek şapşal gösterilir, çünkü ata-erkekten ata-kadın toplumuna geçiş yapmak istiyorlar. Reklamları incelerseniz, küresel satanistlerin nasıl bir düzen arzuluyor bunu net görürsünüz. Örneğin günümüzün pop kültürü veya Z kuşağı. Herkes Z kuşaktan bahsediyor ama kimse maalesef bunun analizini yapmıyor. Nedir Z kuşağı? Z kuşağı demek, kendi ülkesinin inanç ve kültürel değerlerine yabancı bir nesil demektir. Yani neslimizi bu küresel satanistlere kaybediyoruz.
Topluma yönelik yapılan eylemlere müdahale etmek, İslami bir zorunluluk: eğer gençliğimizi ve geleceğimizi kaybetmek istemiyorsak, milli örf ve adetlerimizi muhafaza etmek istiyorsak acilen reklam şirketlerine ve sosyal medya platformlarına, dizilere el atılması gerek. Bakınız; "Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur´an´la öğüt ver" (Kaf Süresi; 45). İslamda zorbalık yoktur. Zorbalık olsaydı hür iradenin anlamı kalmazdı. Fakat özgürlük ile toplumsal düzenin muhafazası arasında ince bir çizgi var. Örneğin; kişinin kendi özelinde yaptığı kişinin kendisini bağlar, yaptığı kötülük toplumla ilgili ise o zaman İslam dini müdahale etmeyi emreder. "Andolsun ki münafıklar, kalblerinde hastalık bulunanlar, şehirde bozguncu haberler yayanlar, buna son vermezlerse; muhakkak seni onlarla mücadeleye çağırırız da sonra çevrende az bir zamandan fazla kalamazlar" (Ahzap Süresi; 60). Bir kişi eğer kendi yaşamını bırakıp başkaların yaşamına burnunu sokmaya başlıyorsa, toplumu yönlendirmeye başlıyorsa o zaman İslam dini buna müdahale edilmesini emreder.
Örgütlü hareket ediyorlar, onların varlığını o şekilde anlarsınız: bu hafta dikkatimizi çekti, aspor yeni stüdyolarından yayın yapmaya başladı, stüdyonun ana rengide mor. Zamanlamaya bakarmısınız; Morçatı, LGBT ve istanbul sözleşmesi gündemdeyken, muhafazakar görünen turkuaz medya gurubu, genellikle erkeklerin izlediği bir kanalın stüdyo rengini mor yapıyor. İşte bu bir subliminal ve açık bir mesajdır. Düşmanınızın renklerini size aşina haline getirmek. Aynı dönem içinde, eğer istanbul büyükşehir belediyesi yol kenarındaki dikey bahçeleri söküp lgbt renkleri ile grafiti çalışması yaparsa, izmir büyükşehir belediye binasının kolonları lgbt renkleri ile boyanırsa, bilinki bunlar birbirinden bağımsız olaylar değil, bilinki bunun arkasında bir üst akıl var. Buradan da küresel çetenin ne kadar organize ve ne kadar sinsi hareket ettiğini çıkarabilirsiniz. Hiç ummadığınız yerlerde karşınıza çıkıyorlar. O yüzden atalarımız su uyur düşman uyumaz demiş. Bir merkezden düğmeye basılıyor (küresel çete) ve bir bakıyorsunuz tüm ülkelerde aynı şey uygulanıyor.
Hükümet ne yapmalı? Her yere el atmalı. Diziler ve reklamlar devlet onayı olmadan asla yayınlanmamalı. Amerikada nasıl senaryolar önden okunuyor, bir çekuptan geçiyorsa burada da öyle olmalı. İdeal olanı herkesi kendi haline bırakmak. Birileri ama okyanus ötesi geliyor ve sizin sanatınıza sahipleniyor ve kendi senaryolarını bu millete empoze ediyorsa, o zaman kimse kusura bakmasın sizde müdahale edeceksiniz. Küreselciler dediğimiz bir zihniyet sistemi ele geçirmiş ve nesilleri kendi görüşleri doğrultusunda formatlıyor. Ya buna göz yumup nesillerinizi bunlara kaptıracaksınız ya da müdahale edeceksiniz. Sanat dünyasına dokunmayın diyenler buna zaten dokunmuş sahiplenmiş ve kendi istekleri doğrultusunda işletiyor. Bunların karşısında da birileri düzeltmek için örgütlenmesi gerek. Kötülüğün karşısında her zaman bir iyi olmak zorunda. Onlar bozmak için uğraşacak, sizde nesilleri korumak için uğraşacaksınız.
Soru şu; kötünün karşısında örgütlenen o iyi siz olacakmısınız?