Harut ve Marut adında iki melek hakkında çok sapkın bir hikaye ortalıkta dolaşıyor, bilhassa gizemler peşinde koşanlar bu hikayeye ağızlarında geveleyip duruyor. Bu yazı vesilesiyle bu konuya bir açıklama getirelim, konuyla ilgili sizi aydınlatalım inşallah. Sizlere hayırlı ve aydınlatıcı okumalar dileriz...
Sapkın hikaye şu: Allah adem as'ı yaratmak istediğinde, melekler buna karşı çıkıyor, biz varken ve sana tapıyorken, yeryüzünde kan ve zulüm döken bir insanmı yaratacaksın diye veryansın ediyor. Allahta aranızdan iki kişi seçin, sizi insan yapıp yeryüzüne indireceğim, insan olmanın zorluğunu size göstereceğim diyor. Melekler kendi aralarından Harut ve Marut ismindeki iki meleği seçiyor ve Allah o ikisini yeryüzüne indiriyor. Yeryzüne indikten sonrada bunlarda güçlü bir cinsel dürtü ortaya çıkıyor. Bu dürtüye zaptedemiyorlar ve bir kadınla birliktelik yaşamak istiyorlar. Bir kadın buluyorlar, kadında bunlara ben sizinle birlikte olurum ama ilk önce Allaha şirk koşacaksınız diyor, onlar bunu reddedince, o zaman birisini öldürmeniz gerek diyor, bunuda reddedince, o zaman içki içeceksiniz diyor. İçkiyi bunlar makul görüyor ve içiyor, o sarhoş hallerinde ama yapmak istemedikleri diğer günahlarıda işliyorlar. Bu sapkın hikayenin devamında da Allah bunları ayaklarından asıyor ve hikayenin devamında da bunlar bu haldeyken sihir ve büyüyü öğretiyor.
Gerçek ne:"Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu" (Bakara Süresi; 30). Buraya kadar hikaye doğru, Allah bir insan yaratmaya niyetlendiğinde meleklerin buna anlam verememesi doğru. Hikayenin devamında ne olmuş, Allah aranızdan iki kişi seçinmi demiş yoksa başka birşeymi demiş, gelin birlikte gerçekte ne yaşanmış buna bir göz atalım; "Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra bunları meleklere gösterip “Sözünüzde doğru iseniz şunların isimlerini bana söyleyin” dedi. “Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. En kâmil ilim ve hikmet sahibi şüphesiz sensin” cevabını verdiler. “Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir” dedi. Onlara bunların isimlerini bildirince de “Size ben göklerin ve yerin gizlisini kesinlikle bilirim; yine sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilirim demedim mi!” buyurdu" (Bakara Süresi; 31-33). Demek hikayenin devamı bin yıllardır anlatıldığı gibi değilmiş, demek Allah aranızdan iki kişi seçin dememiş, Allahu Teala hz Ademe ilim öğretmiş, sonrası hz Ademi meleklerin önüne çıkarıp hz Ademe öğretti ilimle onun üstünlüğünü kanıtlamış. Yani bacağından asılan melekler yok, ortada ilim var.
Değerli dostlar; hz Adem öncesi yeryüzünde bir yaşantı vardı ama o insanlara ilim indirilmemişti. Meleklerde yeni yaratılan insanın bir öncekiler gibi vahşi ve ilkel olacağını sandı. Allah ama onları ters köşe yaptı, nasıl; ilimle. Birilerini bacağından asarak, zinayla, içkiyle, birisini öldürerek değil, ilimle meleklere doğruları gösterdi. Allaha yakışanda bu değilmi? Kur'an-ı Kerimin hurafe inançları nasıl düzelttiğini şimdi daha iyi anladınızmı? Kur'an-ı Kerim bir düzeltme metinidir, eski Kitaplardaki yanlışları, kavimlere yayılmış hurafeleri düzelten bir Kitap. Örneğin; Bakara Süresi 31-33 inmeseydi, orada yaşanılanları Allah bize anlatmasaydı, doğruları öğrenme şansımız, hurafeleri düzeltme şansımız varmıydı? Yoktu. Elimizde böylesine bir düzeltici kitap varken, neden insanlar halen hurafelerin peşinde koşuyor? İmanlarında sıkıntı olduğundan!
Hikayenin içindeki çelişkiler: hikayenin kendisi zaten sakat. Örneğin; biz sana ibadet ediyorken insanmı yaratacaksın diyor melekler, yani bu konuşma gerçekleştiğinde insan henüz yaratılmamış. İnsan henüz yaratılmadıysa nasıl oluyorda bu iki melek yeryüzüne inip insan kadının peşinde koşabiliyor? İkincisi; Kur'an-ı Kerim bu iki meleğin insan alemine değil, cinler alemine indiğini anlatıyor. Onlar insana değil, cinlere sihir öğretmek için yeryüzüne iniyor. Cinlerde o ilmi alıyor ve insana öğretiyor. Sapkın zihniyetler ama ne yaptı; bu hikayeyi aldı ve cinlere inen iki meleği insan kadınlarına musallat olan insan kadınlarıyla zina eden iki meleğe dönüştürdü. Buradan zaten bu hikayenin hastalıklı bir zihniyetin kafasından türediğini anlayabilirsiniz. Bunu Allah yaptı dediğiniz zamanda, o hastalıklı zihniyetin Alah olduğunu ima etmiş oluyorsunuz, Allaha iftira atmış oluyorsunuz bilginize. Artı, hikaye hayatın gerçekleriylede bağdaşmıyor. Örneğin; birliktelik yaşamak istediğiniz bir kadın size hiç Allaha şirk koşarsan veya şunu öldürürsen veya içki içersen senle birlikte olurum şartı koştumu? Varmı böyle bir dünya. Hocam, Allah onlara ders vermek için bu olayları yaşattı derseniz, o zaman o iki meleğin yaşanılanlarda bir suçu yok, bu durumda Allah onları neden ayaklarından assın? Hadi varsayalımki ayaklarından asıp kuyuya atıldılar, o kuyudan nasıl çıkıp sihir ve büyü öğrettiler? Kaldıki, Allah insan veya cinlere bir elçi gönderecekse, elçilerini hiç ayaklarından asılı halde indirirmi? Bizzat kendisinin görevlendirdiği ve kutsal varlıklar olarak tanımladığı varlıkları hiç küçük düşürücü bir duruma düşürürmü? Hikayeyi nereden ele alsanız elinizde kalıyor. Karşınızda hastalıklı zihniyetler tarafından uydurulmuş bir hikaye var. Hikayenin uydurulduğu kesinde, kim Allahın meleklerini böylesine sapkın bir hikayeye alet eder, Allahın meleklerini ayaklardan asıp bir kuyuya atar? Bu hikayeyi her ortamda dile getiren o güya araştırmacı yazarlar bu çelişkileri niye göremiyor? Neden göremiyor, çünkü kalpleri kapalı. İnançlarında bir sıkıntı var. Bunlar maalesef meleklere atılan büyük bir iftirayı ağızlarında geveleyip duruyor, ne tür bir günaha ortak olduklarından da bi'haberler.
Melekler imanımızın bir parçası, onlara atılan iftiranın bedeli olur bilginize: insanla hiçbir ilgisi olmayan iki meleği aldılar ve haklarında büyük bir iftira ve yalan attılar. Elbette bununda bir gün onlara hesabı kesilir. "Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır"(Bakara Süresi; 98). Melekler inancı imanın bir parçası, böylesine kutsal varlıklara yapılan her iftiranında bedeli çok ağır olur. "Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı.." (Bakara Süresi; 285). "Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır" (Nisa Süresi; 136). İnsanlık tarihi boyunca şeytanlar sürekli hurafeler uydurmuş, maalesef insanlar arasında da bol alıcı çıkmış. Kur'an-ı Kerimde bu baatıl inançları düzeltiyor. En basiti Bakara Süresi; 102 ile biz Harut ve Marut isminde iki meleğin gönderildiğini anlıyoruz, yani asılı halde değil yürüyerek cinlerin karşısına çıktığını öğrenmiş oluyoruz; "Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye birşey öğretmezlerdi..." (Bakara Süresi; 102). Bu Ayet sadece Süleyman as'la ilgili iftiralara cevap vermekle kalmıyor, bin yıllardır Harut ve Marut isimli melek hakkında üretilen hurafeleride düzeltiyor.