bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

epifiz bezinin arkasındaki gizem


Değerli dostlar; biliyorsunuz biz bu websitemizle ilgili projemizi kalbimizde ve aklımızda sona erdirdik, şuanda da sadece uzatma dakikalarını oynuyoruz. Websitemizi kapatma ve hayatımızın bir sonraki adımına atma kararını bundan 3 yıl öncesi kış aylarında vermiştik, ama sonrası pandemi araya girdi ve bizde bu süreçte sizi yalnız bırakmama adına websitemizdeki yayınlara devam ettik. Bilmeniz gereken, biz sizinle son anlarımızı yaşıyoruz. Bundan 15 yıl öncesi ya bismillah dedik ve sizlerle birlikte bilinmeyenlere bir adım attık, şimdide yolculuğumuzun sonuna yaklaştık. Hayrla başladık, inşallah hayrlada sona erdiririz. Eğer bir gün websitemizin yayında olmadığını görürseniz, hakkınızı helal edin, bilinki biz hayatımızın bir sonraki safhasına geçtik. Sizlere veda etmeden önceside gözümüz arkada kalsın istemiyoruz, günlük hayatınızda gizem olarak kalan bir çok konuya değinip sizi aydınlatmaya çalışıyoruz. Amacımız hayatı bilinçli yaşamanızı sağlamak. Şu son anlarımızda olabildiği kadar fazla birbirinden farklı konulara değinmemizin sebebi bu, veda öncesi bilmeniz gerektiğine inandığımız veya günlük hayatınızı doğrudan etkileyen veya hakkında çok dedikodu yürütülen konuları olabildiği kadar fazla ele alıp, hurafelerden uzak, bilge ve aydın bir birey olarak hayatı sürdürmenizde birazcık bizimde katkımız olsun istiyoruz. Hakkında çok dedikodu yürütülen ve bir gizem olan, ama gayp boyutunda günlük hayatınızı çok etkileyen bir konuda epifiz bezi (pineal gland). Epifiz bezi nedir, bu yazımızda da inşallah bu konuyu ele alacağız. Sizin için epifiz bezini deşifre edeceğiz. Bu zamana kadar anlatılanları unutun, inşallah doğruları ilk bizden duyacaksınız. Konu gayp olduğu için, fazla detaya girmeyeceğiz, olayların akışı hakkında genel bir fikir edinmeniz yeterli. Sizlere hayrlı ve aydınlatıcı okuma dileriz;

Tıp alemine göre epifiz bezi nedir? Bilim adamlarına göre epifiz bezi (pineal gland), bedenimizdeki organların çalışma ve dinlenme zamanlamasını (circadian rhythm) ayarlayan bir organ. Gece olduğu zaman aktif hale geliyor, melatonin adında bir hormon salgılıyor ve bu hormon üzerinden organlarımızın çalışma ve dinlenme ritmini kontrol ediyor. Gündüz olup güneş açığa çıktığı zamanda güneş ışınları bu organı baskılıyor, melatonin üretmesine yani organları kontrol etmesine engel oluyor. Epifiz bezi gündüz vakti neden baskılanıp pasif hale getiriliyor, bunun ilahi gereksinimi ne, gayp boyutunda neler oluyor bu yazımızda da inşallah bu gizemin üstündeki perdeyi kaldırıp sizin için açıklığa kavuşturacağız.

    

Metafizik uzmanlarına göre epifiz bezi nedir? Metafizik uzmanlarına göre ise epifiz bezi üçüncü göz (kalp ve akıl gözü), sonsuzluğun ve uzaya geçişin (astral seyahat) gerçekleştiği nokta, kapı. O yüzden gaypla uğraşan herkes bu nokta üzerinde duruyor. Araştırmacı yazarlardan tarikat ehillerine kadar, gaypla ilgilenen herkes bu kapı üzerinde duruyor, çünkü gayba giriş bu nokta uzerinden gerçekleştiğine inanıyorlar. Epifiz bezini nasıl açarız nasıl aktive ederizde gayba geçiş yaparız evrende seyehat ederiz, herkes bunun derdinde. Haklılarmı? Değiller. Evet; epifiz bezi bir yerlere geçiş sağlıyor, ama onların sandığı yerlere değil ve önemi kapı olmaktan çok ötesi. Bu yazımızda da inşallah epifiz bezin ne olduğunu bir ilk olarak biz açıklayacağız.

     


Bize göre epifiz bezi nedir? Epifiz bezi bir kopya makinasi, bir 3D yazıcısıdır. Neyi kopyalıyor? Güneş ışınları hangi cisimin görüntüsünü gözünüze taşıyorsa, o cisimi o eşyayı o mekanı
bir 3D yazıcısı gibi bedeninizin içinde var ediyor. Bunu eğlence mekanlarındaki disko veya parti lambası gibide düşünebilirsiniz. Elektriğin lambaya çarpıp, ışınları mekanın içine yansıtması gibi.

   


Güneş ışını gözünüzden epifiz bezine çarıpıyor, o da ışınları bedenin içine yansıtıp bedenin içinde o eşyayı var ediyor. Bunuda tüm gün yapıyor. Epifiz bezi tüm gününü eşyayı kopyalamakla geçiriyor, akşam vaktide onları denetliyor onların varlığını ayakta tutuyor. O yüzden gün içinde epifiz bezi pasif görünüyor, akşamda aktif. Gün içinde pasif görünmesinin nedeni çalışmadığından ötürü değil, güneşin gözünüze taşıdığı cisimleri, bedeninizin içinde canlandırmakla meşkul olduğundan. Neden bunu yapıyor? Bunun elbette farklı nedenleri var;

birincisi ahiret hayatıyla ilgili, o da kabir hayatımız. Y
eryüzünde yaşadığınız mekanı kendiniz dezayn etmeniz gibi, Allahu Teala kabir hayatında da kalacağınız kabir mekanını kendinizin dezayn etmesini istemiş, bunun içinde epifiz bezini varetmiş. Epifiz bezi günlük yaşantınızı yani amellerinizi alıyor sonrası bunları bedeninizin içinde var ediyor. Hangi suç veya hayrı işliyorsanız, o suç veya hayr mahalini bedeninizin içinde canlandırıyor ve sizin için bir azap veya mükafat mekanına dönüştürüyor. "Herkes, kazandığına karşılık bir rehindir" (Müddessir Süresi; 38). Ayetin özeti; ne kazanıyorsanız, onun içinde rehin tutulacaksınız. Yani, ahiret hayatında kalacağınız mekanı siz kendiniz dezayn ediyorsunuz. Öldüğünüzde benliğinizi taşıyan ruhunuz bedeninizden çıkıyor ve bedeninizin içinde var ettiğiniz mekanların içinden birisine atılıyor ve mahşer gününe kadar orada tutuluyor. Eğer kabir hayatında yaşamanız birşey yoksa, o zaman uykuya daldırılıyorsunuz ve kabir sürecini uykuda geçiriyorsunuz. Ölüm sonrası kalacağınız mekanı belirleme imkanı tabiki sadece kabir mekanı için geçerli, cehennem veya cennet için değil. Toprağa konulduğunuzda toprakta fiziki bir mekan olmadığı için, kabir hayatındaki yaşam alanınızı siz kendinizle birlikte götürüyorsunuz. Cennet ve cehennem ise fiziki mekan olarak varlar. Orasını dezayn etme şansınız yok, orasını bizzat Allah dezayn etmiş ve bizi bekliyor.

Bakınız; ölümden yeniden diriliş gününe kadar bizler bedensiz, sadece enerji boyutunda var olacağız, mahşer günü topraktan çıktığımızda ise katı fiziki bir bedenle topraktan çıkacağız. O yüzden, fiziki bedenin var olduğu yerde fiziki mekanların içine atılacağız (cennet veye cehennem), fiziki bedenin var olmadığı ve enerji olarak var olduğumuz yerlerde de (kabir hayatı), enerji boyutundaki mekanların içine atılacağız. Bizim burada anlatmak istediğimizde, enerji boyutundaki o mekanları amellerinizle siz kendiniz oluşturuyorsunuz. Bedeninizin içinde var ediyor ve o mekanlarla birlikte ahiret hayatına intikal ediyorsunuz. O mekanları inşa edende epifiz bezi. Konular çok rahat farklı boyutlara saptırılabileceği için, yanlış anlaşılmalara sebep olmasın diye bu detayları size veriyoruz. Şimdi;
Allahu Teala amellerinizin sadece yazıcı melekler tarafından yazılmakla kalmasını istememiş, aynı zamanda canlanıp rızık olarak ahiret hayatına taşınabilinmesini arzulamış. Hani bazı baatıl medeniyetler ölen insanın kabrine eşya koyuyor ya, ölüm sonrası sıkıntı yaşamasın ve ihtiyaçlarını gidersin diye, Allahu Tealada ahiret hayatınıza dünyadan birşeyler taşımanıza müsade etmiş. Neleri; amellerinizi. Yaz aylarında ekip biçtiğiniz ürünler nasıl kış aylarını geçirmenizi sağlıyorsa, amellerinizde bedeninizin içinde canlanıyor ve kabir hayatını geçirmenizi sağlıyor. Sizin bilmeniz gereken, kabire koyulduğunuzda kabir mekanınız toprağın içinde değil, bedeninizin içinde. Kendi mekanınızı siz kendiniz kabire götürüyorsunuz. Bedenizin içinde o mekanı inşa edende epifiz bezi. Epifiz bezine neden dünyalara giriş kapısı denildiğini şimdi daha iyi anladınızmı? Araştırmacı ve tarikatların yanıldığı nokta ne? Epifiz bezi farklı evrenlere giriş sağlamıyor, kendi bedeninizin içindeki mekanlara ve boyutlara giriş sağlıyor.

İkincisi yeryüzü yaşantımızla ilgili, o da şeytanlarla ilgili. Şeytanlara günahlar üzerinden bedenimize yerleşmesine müsade edilmiş. Hangi organınızla günah işliyorsanız o organınıza şeytanlar yerleşiyor. Şeytanlar orada bir yaşam sürdürebilmeleri içinde eşyaya ve rızka muhtaçlar. İşte o eşya ve rızkıda epifiz bezi üzerinden siz var ediyorsunuz. Örneğin; eğlence ve günah içeren mekanlarda dolaşıyorsanız bilinki o mekanlarda dolaşarak günahtan ve o mekanın şeytanlarından çok ötesi şeyler kaptınız, o da o mekanları bizzat bedeninizde var ettiniz. Değerli dostlar, ne sandınız ama? Gerçektende hayatın sağ ve sol omuzunuzdaki iki melekten ibaret olduğu, onlar yazıyor ve bunun ötesinde birşey olmadığınımı düşündünüz. İlahi düzenin bu kadar basit ve yüzeysel olduğunumu sanıyorsunuz? Üzgünüz ama değil. Fotoğraf çektirmede olduğu gibi, bilinki her eyleminiz enerji boyutunda birşeyleri harekete geçiriyor ve epifiz bezide bunun büyük bir parçası. Epifiz bezi yeryüzündeki eylemlerinizi alıyor ve bunu bedeninizin içinde var ediyor. Siz o an hangi mekanda bulunuyorsanız, bilinki onun kopyası bedeninizde var ediliyor. Hangi mekanda hangi günahı işliyorsanız, içkiyse içki, iftiraysa iftira bilinki o günah ve o mekan enerji boyutunda var oluyor ve o günahla ilgili şeytanların yerleşkesine dönüşüyor. Şeytanlar bir mekanı kendi yaşam alanına dönüştürdükçe yani kirlettikçede sizde ne oluyor; o organla ilgili hastalıklar ortaya çıkmaya başlıyor.

Gelelim buradan hastalıklara, melatonin ve gece vaktine: gün içinde epifiz bezi güneş tarafından hipnoze ediliyor ve gözle gördüğü herşeyi bedenin içine yansıtıyor. Güneş söndüğü ve siz uykuya daldığınız zamanda epifiz bezi sizin benliğinizden kopuyor,
kendisine geliyor ve ne yaptım ben diyor, bedeni günah mahalleri ile doldurdum tüm organları kirlettim diyor. Gün içinde sebep olduğu hasarı gidermek içinde sabaha kadar o organları temizlemekle geçiriyor. İşte burada da melatonin devreye giriyor. Melatonin adındaki hormonu salgılıyor, hormon üzerinden organları temizlemeye çalışıyor. Bu temizleme çabasınada tıp camiası circadian rhythm diyor. Nedir circadian rhythm; bedenin gençlik kürüdür. Gençlik kürüde ne zaman başlıyor; gece vakti olup tüm ışıklar söndüğünde başlıyor. Şimdi bir de gece uyumadığınızı, geç vakitlere kadar ayakta kaldığınızı ve epifiz bezine bedenle ilgilenmesine fırsat tanımadığınızı varsayın, bu durumda ne olur bedeninize; epifiz bezi organların gençlik kürünü devreye sokamaz ve bunun bedende yansıması organların erken yaşlanması ve çökmesi olur. Epifiz bezi ışıklar söndüğünde aktif oluyor ve organları bir iç temizliğe tabi tutuyor. Buna bedenin gençlik kürü diyoruz. Gün içinde yorulmuş organlarınızı epifiz bezi alıyor ve gece vaktinde bir temizlikten geçiriyor, bi' nevi güne hazırlıyor ve bu sayede taze ve dinamik kalmasını sağlıyor. Örneğin; genç yaşlarında gecenin geç saatlerine kadar ayakta kalanlara bakarsanız, bunların daha erken yaşlandıklarını görürsünüz. "O, öyle bir Allah'dır ki, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi, göresiniz diye de gündüzü yaptı" (Yunus Süresi, 67). Allahu Teala geceyi dinlenmeniz için var ettik diyor, siz ama eğer dinlendirmezseniz o zaman bunun size bir bedeli olur, bu bedelde erken yıpranmak erken yaşlanmak.

Gelelim buradan üçüncü göze, astral seyehata ve rüyalara: merak ediyorsunuzdur üçüncü göz neyi sembolize ediyor, neden satanistler bu sembolü kullanıyor diye, bunun çok basit bir nedeni var, o da içinizdeki şeytanlar. Epifiz bezi içinizdeki şeytanların sizi gözetlediği nokta olduğu için, satanistler epifiz bezin olduğu noktaya bir göz işareti koyuyorlar. Kısacası üçüncü göz içinizdeki şeytanları sembolize ediyor. Biz sizinleyiz ve sizi gözetliyoruz demeye getiriyorlar. Epifiz bezi üzerinden dış dünyanız nasıl iç dünyanıza yansıtılıyorsa, aynı hat üzerinden iç dünyanızda dış dünyayı gözetleyebiliyor. Gelelim buradan akıl gözüne; akıl gözü şeytanları sembolize eder, çünkü rahmani iletişim akılda değil kalpte gerçekleşir. "Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin kalbine indirmiştir" (Şu'ara Süresi; 193-195). "De ki: "Her kim Cebrail'e düşman ise, bilsin ki o, Allah'ın izni ile Kur'an'ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü'minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir" (Bakara Süresi; 97). Ayetlerde aklına indirdik demiyor, kalbine indirdik diyor çünkü rahmani iletişim kalp üzerinden gerçekleşir. Eğer birisinin akıl gözü açıksa bilinki cinler alemine açık, rahmani boyuta değil.

Astral seyehatlara gelirsek; astral seyehat epifiz bezi üzerinden gerçekleşmez, göbek deliği üzerinden gerçekleşir. Anne rahminde dış dünya ile hangi nokta üzerinden iletişim sağladıysanız (kordon), doğduktan sonrada o noktadan sağlamaya devam ediyorsunuz. Doğum sonrası göbek deliğinizin kapalı kapı vari bir şekil almasının nedenide bu. Doğum sonrası kapı kapanıyor, o kapıyı enerji boyutunda tekrar açmakta size bırakılmış. Eğer bedeninizden çıkıp evreni seyehat etmek istiyorsanız bilinki epifiz bezi yanlış nokta, odaklanmanız gereken yer göbeğiniz. Karın bölgesinde solar (güneş) plexus adında çok kompleks, hatta bilim adamlarına göre beyinden daha kompleks bir sinir ağı var.  Bu nokta aynı zamanda ikinci beyin olarak anılır. Güçlü bir şakra merkezidir. Eğer güneş sistemine açılmak istiyorsanız o zaman beyine değil solar plexusa odaklanmanızı öneririz. Bu bölgede aynı zamanda neyin merkezi; yediğiniz haramların merkezi. Haramın olduğu bir yerde de evrene açılma olurmu; olmaz. Eğer siz ve 4 nesil atanız hardal tanesi kadar haram yediyseniz, bilinki kıçınızı yırtsanız, 1000 yıl inzivaya çekilseniz, o haramların kefaretini ödemediğiniz müddet kapalı olan göbek deliğinizi açıp evrene açılamazsınız. Epifiz bezine odaklanarak ne yapıyorlar bunlar o zaman; kendi bedenlerinin içindeki alemlere giriş sağlıyorlar. Evrene açılmak için yaptıkları ritüellere bakarsanız, zaten oradan kendi iç dünyalarına hazırlandıklarını net anlarsınız. Onlar ama bunun farkında değil, bu da ayrı bir garabet. Bu cahiller kendi iç dünyalarına açılıyor, ama evrende seyehat ettiklerini sanıyorlar. Buradan
da ne dersi çıkarmalısınız; ilim, ilim ve ilim. Bilmediğiniz ve anlamadığınız alemlere dalmayacaksınız, dalarsanız olacağı bu, hiç farkına varmadan birilerin oyuncağı olursunuz. Şeytanlar için insanı kandırmak bu kadar kolay. Hatta bedeninizin içinde yapay alemler kurup, gezegenleri dolaştığınıza inandırtabilirler. Kısacası, eğer epifiz bezine odaklanırsanız, bilinki siz ve 4 nesil atalarınızın amellerle oluşturduğu alemlere giriş yapıyorsunuz.

Gelelim buradan rüyalara; rüyalarınızda eğer geçmiş mekanları veya vefat etmiş atalarınızı görüyorsanız bilinki kendi içinizdeki mekanları ve atalarınızın görünümüne girmiş şeytanları görüyorsunuz. Bu noktayıda çok iyi dinleyiniz; bakınız, beyin hücreleriniz gördüğünü kayıt altına alır (hatıralar), fakat bu kayıda erişim sadece bilincinize verilmiş, bilinçaltınıza değil. Eğer rüyalarınızda, bilincin olmadığı bir ortamda geçmiş mekanları ve insanları görüyorsanız bilinki kendi iç dünyanızda seyehat ediyorsunuz. Örneğin gün içinde birşeyi kafanıza takmanız, sonrada bunu rüyanızda görmeniz. Bunu doğal birşey olarak görüyorsanız bilinki doğal değil, şeytanlardan geliyor. Takıntı şeytandan gelir, uykuya daldığınız zamanda şeytanlar o takıntıyı sizde canlı tutmaya devam ediyor. Örneğin baatıl bir inancınız varsa, o inancınızı rüyalar aleminde size yaşatarak o baatıl inanci sizde canlı tutmaları, daha çok o hurafe inanca bağlanmanızı o inancı sahiplenmenizi sağlamak gibi. Sahih rüyalar yokmu; elbette var. Sahih rüyalar var ve gerçektende enerji boyutunda evreni gezen insanlar var, fakat bunlar birer istisna, çünkü Allahu Teala kuralları koymuş, insanoğlununda o kurallar doğrultusunda hareket etmesini bekliyor. En basiti sabredin diyor. Siz ama her ufak sorunda istihareye yatar ve gökten yardım dilerseniz, yıllarca sabrınızı görmeden Allah cevap verirmi; vermez. Cevap verenlerde şeytanlar olur. Bir sıkıntınız bir dileğiniz varsa, yeryüzü protokolü neyse ona göre hareket edin, eğer protokol dışına çıkarsanız ve size kıyak geçilmesini beklerseniz, bilinki rüyalarda size görünen aksallılar peygamber veya melekler değil, şeytanlar. Bu arada bilinç altıyla ilgili detaylı bilgi için "biyoenerji vs theta terapi" yazımızı okumanızı öneririz. Günümüzde bilinçaltı terapileri moda haline geldi, bilinki bunlar bir tuzak, bilinki bilinçaltı terapi diye birşey yok, orada iletişime geçtiğiniz ve antlaşma yaptığınız şey bilinçaltınız değil, içinizdeki şeytanlar. Örneğin; hipnoz. Hipnoz esnasından konuşan içinizdeki şeytanlar.

Gelelim buradan tarikat ve cemaatlere; tarikat ve cemaatler neden yanlış yere odaklanıyor yanlış uygulamalar içinde?  İlim, değerli dostlar, ilimleri o kadar. Herkes çağının ilmi kadar bilebilir, çağının ilmi kadar bilgi sahibi olabilir. Geçmiş çağların ilmide çok kısıtlıydı, dolayısıyla bunları bilmeleri mümkün değildi. Geçmiş alimlerin eserlerini inceleyin, eserlerinin felsefe üzerine kurulduğunu görürsünüz. Neden, çünkü kendi dönemlerinde ortada elle tutulur bir ilim yoktu. Günlük hayatlarında gözle görülür, elle tutulur bir ilim olmayınca bunlar ne yaptı; sabah akşam var olan şeylerin (namaz, oruç, örtünme vs) felsefesini yaptı. O yüzden İslam alemi bin parça, çünkü herkes felsefe yapmış ve maalesef bu felsefi yorumlar birbirlerinden farklı olmuş. Demek onların imtihanıda buydu. Örneğin; biz. Eğer kopya veya 3D yazıcı gibi cihazlar günlük hayatımızda olmasaydı, disko lambaları örnek olarak önümüzde durmasaydı belki bizde bu konuyu çözemeyecektik. Biz bu tür konuları çözebiliyor ve anlıyoruz, çünkü günlük hayatımızda gözle görülür nice ilim ve eşya var. Biz bunlara bakarak nice konularda ilham alabiliyoruz. Bu eşyadan mahrum bırakılan çağlarında bu tür gizemleri çözmesi mümkün değildi, çünkü önlerinde ilham alabilecekleri eşya yoktu. Şimdi soru şu; doğruyu bulamayabilirsiniz ama en azından yanlıştan uzak durursunuz, İslam alemi yanlışların içinde yoğrulurken Rabbimiz onları neden korumadı? Demek kusursuz olarak gördüğünüz, hata yapmaz dediğiniz kişilerde yanlışlar içinde bulunabiliyormuş. Ne beklediniz ama, eğer peygamberimiz sav bile Abese süresinde bir yanlış içinde bulunabiliyorsa, sizlerin şıhları haydi haydi bulunur.

Örneğin; "Adımıza başka şeyler uydurman için neredeyse seni, sana vahyettiğimiz hakikatlerden caydıracaklardı. İşte o zaman seni dost edineceklerdi. Andolsun! Eğer sana kuvvet ve sebat vermiş olmasaydık, onlara az bir miktar meyletmeye yanaşacaktın" (İsra Süresi; 73-74). Eğer peygamberimiz sav bile kötüye azda olsa kanacak durumdaysa, sizlerin şıhları haydi haydi kanar ve kandırılır. O zaman soru şu; peygamberimiz sav'ı Allah korudu ve şeytanlara kanmasına müsade etmedi, Allahu Teala şıhlarınızı veya onca hurafeyi ortaya saçan araştırmacı yazarları neden korumuyor, baatılın içinde kalmalarına ve o hurafeleri yaymalarına fırsat veriyor? Bunun binlerce nedeni var, en basiti rabıta ile Allaha şirk içinde olmaları ve hak etmedikleri şeylerin peşinde koşmaları. Astral seyehat üzerinden örnek verirsek, astral seyehat nedir; göğe yükseliştir. Bunun İslam tarihinde en güzel örneği ne; Miraç hadisesi. Miraç hadiseside nasıl gerçekleşti; Allahın bir lütfu bir ikramı olarak gerçekleşti. Peygamberimiz sav göğe çıkmak için çaba gösterdi, o yönde emek sarfettimi; hayır. Hadise hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Buradan çıkarmanız gereken ders ne; göğe yükselmek bir ikramdır ve siz, size ait olmayan nimetleri kendi kendinize ikram edemezsiniz. Bir ikram alınmaz, size verilir. İkram istenilmez, lütfedilir. Size verilmesi ve lütfedilmesi içinde o ikramı o lütfu yaşantınızla hak etmeniz gerekiyor. Neden bu tarikat ve cemaatlerden bir halt olmayacağını şimdi daha iyi anladınızmı, adamlar sabah akşam oturuyor ve şu duayı şu kadar okursan şunu elde edersin, şu zikiri şu kadar çekersen şu sıkıntıdan kurtulursun gibi, kendilerine lütuf dağıtma ve ikramda bulunma çabası içindeler.

Arkadaşlar; Allahu Teala bir nimeti elde etmek için usul ve kaideler koymuş, birşeyleri vesile kılmış, örneğin üniversiteye gitmek istiyorsanız liseyi bitireceksiniz ve üniversite giriş sınavlarını kazanacaksınız, örneğin bir sıkıntıdan kurtulmak istiyorsanız o sıkıntıya sebep olan günahın kefaretini ödeyeceksiniz. Siz ama bunları yapmaz, Allahın belirlediği basamak ve yolları kullanmaz, arka kapıdan kısa yoldan birşeyleri elde etmeye çalışırsanız bu sizin hayrınıza olurmu; olmaz. Hak etmediğiniz ikramların peşinde koşarsanız bilinki bu hayrınıza sonuçlanmaz. Hak etmediğiniz diyoruz, çünkü hak etseniz zaten Allah size verir. Allahu Teala bol lütufkar, eğer bir nimet size inmiyorsa bilinki hak etmiyorsunuz. Araştırmacı veya tarikat ehli farketmez, kim olursanız olun eğer göğe yani evrene açılmak istiyorsanız o yönde çaba göstermeyin çünkü göğe yükseliş bir ikram ve ikramlar hak edilmesi gerek. Örneğin; bol sevap ve hayrlar yapacaksınız, günahlardan uzak durup kendinizi günahlardan arındıracaksınız, belki o zaman Allah o nimeti size lütfedebilir. 40 gün inziva sonrası eğer gayp kapıları size açılıyorsa bilinki göğe açılmıyor cinler alemine açılıyorsunuz. Umarız konuyu anlamışsınızdır. Kısa kısa farklı konulara değinmeye çalıştık, umarız sizin için aydınlatıcı bir yazı olmuştur. Kendinize, ailenize, sevdiklerinize, milletimize ve vatanımıza çok iyi bakınız. Allaha emanetsiniz.


















kelimelerden türemiş hurafeler