bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

gazze ile imtihan edilmek


Selamun aleykum değerli dostlar;
neler yaptığımızı merak ediyorsunuzdur, bu sıralar yapılacak tek şeyi yapıyoruz, o da Allaha yönelmek ve bol dua etmek. Birşeyler yapmak istiyoruz birşeyleri değiştirmek istiyoruz, ama maalesef elimizden hiçbir şey gelmiyor. Rabbimiz otur oturduğun yerde, bu senin imtihanın değil diyor. Bizim değilse kimin imtihanı? Birincisi, bu filistinlilerin imtihanı. Örneğin topluca savaşacaklarmı savaşmayacaklarmı. To
prak için özgürlük için bir bedel ödenmesi gerekiyor, toplum olarak bu bedeli ödemeye hazırlarmı kader bunu görmek istiyor. Dışarıdan gelen savaşçılar veya dünya ne diyor kader buna bakmıyor, yerel halk ne mücadelesi veriyor buna bakıyor. Kader için esas olan sağdan soldan gelen hamas savaşcıları değil, yerel halkın tutumu. O topraklar kime miras kalacaksa, kader onların tutumuna bakıyor. Kader'in bir toprağı bir millete miras bırakması için halkın bir kısmının savaşmasıda yeterli değil, filistinli kardeşlerimiz o toprağı hak edebilmesi için nüfusun %50'den fazlası o topraklar uğruna savaşması gerek. Şuan filistin halkın %50'den fazlası savaşıyormu? Maalesef hayır. Maalesef şuana kadar hiçte olumlu bir imtihan vermiyorlar, ne gazzede yaşayan nüfus bu savaşa dahil olmak istiyor ne de batı şeriada. Bu şartlar altında onlara gökten yardımda inmez, çünkü gökten yardım inebilmesi için çoğunluk bir mücadele içinde olması gerek. Örneğin bizler kurtuluş savaşında, hatta 15 temmuzda millet olarak topluca sokağa indik ve savaştık, bu mesele ordumuzun değil üzerinde yaşadığımız topraklarla ilgili bir mesele dedik ve topluca savaştık.

Mücadeleyi çoğunluğun vermesi neden önemli? Gökten yardım çoğunluğa iniyor, dolayısıyla Allahtan yardım bekliyorlarsa topluca mücadele etmek zorundalar. Topluca savaşmaları belki israel'e karşı için yeterli olmayabilir, ama gökten yardım için yeterli. Filistinliler ama olaya
maalesef öyle bakmıyor, yüz yıl öncesi yaptıkları gibi nötr kalmak istiyor, geçen yüz yıl bu osmanlı ile ingilizler arasında bir kavga dediler ve tarafsız kaldılar, bu yüz yılda bu hamas ile israel arasında diyor ve bu yüz yılda'da tarafsız kalmayı tercih ediyorlar. Yüz yıl öncesi birileri gelip onlara toprak vermesi gibi, bu yüz yılda birileri onlar adına savaşıp onlara toprak vermesini bekliyorlar. Demekki onlar geçen yüz yıldan ders çıkarmamış, bu savaşın iki gurup arasında olmadığı, üzerinde yaşadıkları ve evim dedikleri toprakla ilgili olduğunu halen kavrayamamış. Belki kavradılar, bu durumda demek o topraklar onlar için savaşmaya değer değil. Bu durumda'da Rabbimiz o toprakları filistinlilerin elinden alır ve o topraklar uğruna savaşmaya hazır başka bir millete miras bırakır. Sonunda olacağıda o, o topraklar filistinlilerin elinden alınıp Türklere verilecek. Biz gelip oralarını fethedeceğiz, filistinli kardeşlerimizde yine başkalarının hükmü altında yaşamaya mahkum bırakılacak yine o topraklar üzerinde söz sahibi olmak nasip olmayacak. Demek onların yeryüzündeki cezasıda bu. Şuana kadar filistinliler hiçte iyi bir imtihan vermiyor bilginize. Öyle gözükiyorki filistinli kardeşlerimiz bir yüz yıl daha aşağılanmaya, yahudiler tarafından itilip kalkınmaya, mallarına canlarına ve namuslarına el konulmaya razı. Tabiiki biz Türkler gelip olaya müdahale edinceye kadar. Ne zaman olur bu? Şuan müdahaleye izin yok. En geç 2025 'de ama durumlar değişir.

İkincisi, şiiler burada imtihanda. Son 40 yıl içinde israel'i yok edeceğiz, Kudüs'ü özgürleştireceğiz sloganları altında İslam çoğrafyasından eleman devşirdiler, hatta Kudüs Tugayları altında silahlı guruplar kurdular, Allah'ta şimdi bunları test etmek istiyor. Yıllarca bunlar biz israel'i yok edeceğiz, esas Müslüman biziz dedi, Allahta madem öyle o zaman önünüzü açıyorum, hatta sizi israel'e sınır ediyorum dedi. Şimdi'de Allahu Teala verdikleri sözleri tutacaklarmı bunu görmek istiyor, israel'i biz yok edeceğiz dediniz, bende önünüzü açtım, hem nüfus olarak sizi büyüttüm hem sizi israel'e sınır kıldım, hadi buyurun, verdiğiniz yeminleri tutma zamanı diyor. Unutmayınız, ilahi sorumluluk ve vebal imkanı olanın üzerinde'dir. İsrael'e şuan müdahale edebilecek tek gurup şiiler, lübnan ve suriye üzerinden sınırlar, dolayısıyla vebal onların üzerinde. Şiiler yıllar içinde büyük bir çoğrafi alana yayıldı, bunuda Müslüman kanı dökerek, İslam çoğrafyasına fitne yayarak, batıyla işbirliği yaparak yaptılar. Allahta bunların önünü açtı, madem Kudüs'ü siz özgürleştireceksiniz madem İslam için herşey mübah madem sunnilerden bir halt olmaz madem siz bana daha yakın olduğunuzu söylüyorsunuz, o zaman buyurun yayılın dedi. Hatırlarsanız z
amanında israiloğulları'da Allaha vaatlerde bulunmuştu, Allahta tamam o zaman, antlaşmayı kabul ediyorum ve ben üzerime düşeni yapıyorum, önünüzü açıyorum dedi. Bin yıllar öncesi israiloğulların önünü açması ve alemlere üstün kılması gibi, Rabbimiz günümüzde şiilerinde önünü açtı.

Allaha söz verdiğiniz zamanda ne olur; mutlaka verdiğiniz sözle sizi yüzleştirir. Sözü tutmadığınız zamanda ne olur, zamanında israiloğullarının verdiği sözleri tutmaması gibi; lanetlenirsiniz. Şimdi'de
imtihan sırası şiilerde, düne kadar "Kudüs'e giden yol Suriye'den Halep'ten geçer" diyor ve onbinlerce Müslümanı en vahşi şekilde katlediyorlardı, simdi'de Rabbimiz gerçektende bunların hedefi Kudüs'ü özgürleştirmekmi buna bakıyor. Onca masum kan'ı boş yeremi akıttılar yoksa İslam adınamı buna bakma vakti diyor. Yoksa siz, insanlara vaat ettiklerinizle imtihan edilmeyeceğinizimi sandınız? Açıkca söylemek gerekiyorsa, ortadoğuda şiilerin bu kadar nüfus elde etmesi onların hayrına değildi, çünkü şimdi Rabbimiz onlara verilen güç ve imkanın, verilen söz ve yeminlerin karşılığını şimdi bekliyor. Eğer karşılığını vermezlerse? Bu durumda şiilerin düşeceği durum israiloğulların düştüğü durumdan çok daha kötü olur. Şuana kadar nasıl bir imtihan veriyorlar? Hiçte iyi bir imtihan vermiyorlar. Bunların dini lideri hamaney, hamas lideri haniye'ye 7 Ekim saldırısı hakkında bizi bilgilendirmediğiniz için sizin için savaşmayacağız demiş. Bunların basılı yayın organın üst başlığında hiçbir millet için savaşmayız yazılı ve son iki haftadırda hizbullah lideri nasrallah ekranlara çıktı ve savaş emri verme yerine, daha çok mossad ajanı gibi hareket edip masallar anlattı. Bu olaylar bizlere tekrar Müslümanların en büyük düşmanı yahudiler değil, persler olduğunu gösteriyor. Rabbimiz zaten bunların çiğerini biliyor, kendileri dışında kimseyi düşünmediklerini, asla arap veya türk için savaşmayacaklarını, Müslüman kavramı bunlar için sadece çıkarları kadar anlam taşıdığını gayet iyi biliyor. O yüzden Rabbimiz bunları gafil avladı. Verdikleri söz ve yeminleri tutma konusunda insiyatifi kendilerine bıraksaydı, bu perslerin Allah adına verdikleri söz ve yeminleri asla tutmayacağını asla yahudiye savaş açmayacağını biliyordu. Bu durumda Rabbimiz başkalarını (hamas) harekete geçirip bu perslere ve onlara biat eden şiilere bana verdiğiniz yeminlerin karşılığını alma vakti geldi demiş oldu. Neden şimdi? Vakit azaldı, Hz Mehdi'nin çıkışına az kaldı, o çıktığı zamanda kendi ordusuyla kötüleri yok edecek, yani Rabbimiz kötüyü yok etmeye yemin edenlere yeminlerini yerine getirmek için son bir şans veriyor. Aslında Rabbimiz bunların ne mal olduğunu gayet biliyor iyi biliyor arkadaşlar, bunların samimi olmadığı kendi çıkarları için Müslümanların inançlarını kullandığını gayet iyi biliyor, Rabbimiz sadece sahada da bunların ne mal olduğunu tüm aleme göstermek istiyor o kadar. Bunların peşinde koşanlara bunların yalan söylediği, dertleri İslam veya Müslümanlar olmadığını göstermek istiyor.

Not: şii inancını bu kadar tehlikeli kılan ne? Birincisi; nefret üzerine kurulu bir din, tüm motivasyonları sahabilere sövmek. Nefret üzerine kurulu bir inancında yapamayacağı kötülük yok. Örneğin; Müslüman çoğrafyasında gerçekleştirdikleri nice katliamlar. İkincisi; fitne üzerine kurulu bir inanç. Peygamberimiz sav'ın ailesi ile sahabiler arasına sokulan bir fitne sonucu ortaya çıkmış bir inanç sistemi. Fitne'nin ürünü oldukları içinde en iyi bildikleri şey fitne, sabah akşam İslam aleminde fitne yayıyorlar. İrak, Suriye, Yemen vs karışıksa, sanmayınki bunu ABD yaptı, bu karışıklığın ana faili şiiler. Devletler içten yıkılır, eğer o ülkelerde ABD'ye içeriden destek veren çıkmasaydı o ülkeler yıkılmaz, dışarıdan fethedilemezdi. Üçüncüsü; takiyye üzerine kurulu bir inanç. FETÖ gibi kendi inançları için herşeyi yapmayı mübah görüyorlar. Dördüncüsü; hristiyanlığın papalık sisteminde olduğu gibi ayetullah adı altında Allah ile kul arasına bir aracı soktular. İslam inancı Allah ile kul arasına birisini sokmayı yasaklıyor, bunlarsa inançlarını onun üzerine kurdular. FETÖ gibi örgütlenme düşünün, birey olarak hareket etme şansınız yok, başınızdaki hoca fetvayı verdiği zamanda uymak zorundasınız. Gördüğünüz gibi ortaya çıkış anı sakat, tarih boyunca yaptığı işler sakat, günümüzde de sakat. Birisi bir fitne ürünü yani kötülük ürünü olduğu zaman zaten o üründen hayr gelmez.

Nereye kadar filistinli kardeşlerimizin bu imtihanı devam edecek? Bilmiyorum. Sadece şuna üzülürüz, eğer bu katliamların sonunda gazze düşerse buna üzülürüz. Arkadaşlar, yaşanılan dramlara katliamlara üzülmüyoruz, çünkü
geçen yüz yıl
biz Türkler o acıların bin katını yaşadık. Farklı çoğrafi bölgelerde tecavüzlere uğradık, canlı canlı yakıldık, canlı canlı annelerin rahimlerinden çocukları alındı vs. Gerçek soykırıma uğrayan bizdik. Hatta ülkemize göç eden ve istemiyoruz dediğiniz suriyeli kardeşlerimiz, onlar dahi filistinlilerin yaşadığının bin katını yaşadı. Şii milisler köy köy dolaşıp tecavüz etmedikleri suriyeli kız ve kadın bırakmadı, sunnilere nice işkence yaptı. Şuan filistinlilerin sadece bombalanıyor olması onlar açısından bir nimet. O kadarda olsun, çünkü bir yere vatanım diyebilmeniz için o toprak üzerine kanınız dökülmesi gerekiyor. O kan geçen yüz yıl dökülmedi, filistinliler o toprakları savaşarak kazanmadı, ingilizler onlara verdi. O topraklar üzerine filistinlilerin bir kan borcu var, kader'de o borcu şimdi onlardan çıkarıyor. Onlar şükretsin kader daha fazlasını onlardan çıkarmıyor, çünkü bizden çıkardı, bizi çok daha acı imtihanlarla yüzleştirdi. Rabbimizden dileğimiz bu acıların sonunda filistinli kardeşlerimizin topraklarına kavuşması, bu savaştan muzaffer çıkması. Eğer çıkmaz ve o toprakları kaybederlerse, İŞTE o zaman verilen o şehitlere üzülürüz.

Özetlersek: birşey yapmak istiyoruz, onlara yardım etmek istiyoruz, onların durumuna üzülüyoruz, diğer taraftanda ama, bir yere vatanım diyebilmeniz için orası için şehit verilmesi gerektiğini biliyoruz. Bu kadar şehit çok değilmi diyorsanız; her toprağın bir bedeli var, demek o toprakların bedelide bu. İnşallah bu savaşın sonunda filistinli kardeşlerimiz muzaffer çıkar. İnşallah Rabbim gökten yardımını indirir ve onların mağlup olmasına izin vermez. Mağlup olurlarsa ne olur? İşaya kehanetine göre, gazze ele geçirildikten sonra, israil orduları kuzeye (lübnan) yönelecek. Yani, öyle veya böyle savaş yayılacak. Kuzeyde'de kim var? Şiiler. Yani, öyle veya böyle Rabbimiz bu şiileri bu savaşın içine sokacak. Filistinlilere yardım etmek için bu savaşa girerlerse, o zaman Allahu Teala bu şiilerin geçmiş günahlarını bağışlayabilir. Kendi kıçlarını kurtarmak için savaşmak zorunda bırakılırlarsa ama, o zaman bilinki ilahi ceza bunlara indi ve sonları çok kötü olacak.

Not: yanlış anlaşılmalara sebep olmasın diye imtihan meselesine bir açıklama getirelim inşallah; birşeyin bizim imtihanımız olup olmadığını nasıl anlarız? Bunun kuralı çok basit, bir bilgi size geldiği an o şey sizin imtihanınızdır! Eğer bir haksızlıklığın bir zulümün varlığından haberdar oluyorsanız, bu benim imtihanım değil, onların imtihanı deyip o zulüme o haksızlığa duyarsız kalmayın, çünkü o zulümün o haksızlığın varlığı size ulaştığı an o zulüm o haksızlık sizinde imtihanınız oluyor. Bizimde imtihanımız oluyorsa, nereye kadar karışmamız gerekiyor? İmkanınız kadar karışmanız gerekiyor.
"Hiç kimse, gücünün yeteceğinden daha fazlasıyla sorumlu değildir" (Bakara Süresi; 233). İslamın bir kuralı bizi sorumlu tutarken, başka bir kuralıda bize sınırları çiziyor, böylesine muhteşem bir dine sahibiz. Biz bu yazımızda bu bizim imtihanımız değil derken, olaylara kayıtsız duyarsız kalın anlamında bunu söylemiyoruz, bu olaylar gücümüzün ötesinde, dolayısıyla bu konuda birinci derece sorumluluğumuz yok anlamında söylüyoruz.

Örneğin; “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir” (Hadis). Bu hadisten yola çıkarsak; eliyle değiştirsin söylemi filistinliler ve şiiler için geçerli, çünkü onlar olaylara el yakınlığında. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle değiştirsin söylemide olaylara el yakınlığında olmayanlar için geçerli. El uzaklığında olanlar birinci derece, dil uzaklığında olanlar ikinci derece ve kalp uzaklığında olanlarda üçüncü derece sorumlu olmuş oluyor. Kısacası; bizim imtihanımız değil derken kemalistler gibi olaylara duyarsız kalpsiz kalın anlamında bunu söylemedik, biz sadece hz Hızır ve Musa as yolculuğunda hz Hızır gibi sizlere olayların perde arkasını anlatmaya çalıştık. Yaşanılan her bir olayın perde arkası var, bizde sadece o perde arkasına bir ışık tutmaya çalıştık. Örneğin; bu olayların yaşanmasının ana nedenlerinden birisi şiileri imtihan etmek için. Bu olayda arap liderleri dahi imtihanda değil, çünkü onların ne mal olduğu belli, ortalıkta israel ve abd'yi yok edeceğine dair yeminler eden ve o vaatle insan devşiren tek bir gurup var, o da şiiler. Allahta şimdi onların samimiyetini verdikleri söz ve yeminleri test ediyor. Yoksa bilinizki, bir haksızlık bilincinize taşındığı an, o sizin imtihanınız oluyor ve kader eliniz, diliniz ve kalbinizle müdahale etmenizi, en basiti bir twit atmanızı veya yahudi mallarını boykot etmenizi bekliyor, yani imkanınız kadar birşey yapmanızı bekliyor.
-13.11.2023













kelimelerden türemiş hurafeler