• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 






kefaret oruçları neden en az 10 gün tutulur bölüm 1- diyet ödemek


Not: değerli dostlar, genelde websitemiz sadece üyelerimize açık ve bu üyelerimizde yıllardır bizimle birlikte. Yıllardır bu okurlarımızla bu konuları işlediğimiz içinde konuları daha çok onların bilgi seviyesine göre kaleme alıyoruz. Belirli nedenlerden ötürü ama websitemizi geçici bir süreliğine herkese açık kıldık, bu durumda da belirli yazılarımız yeni okurlarımıza biraz ağır gelebilir. Bu da gayet doğal, çünkü konularla ilgili bir altyapıları yok. Bu okurlarımız için yazıyı bir çok defa tekrarlamalarını ve konuyla ilgili diğer yazılarımızıda okumalarını öneriyoruz. O yüzden aynı yazımızı bir hafta ve daha uzun bir süre giriş sayfamızda tutuyor, sorular geldikçede update yapıyor, açıklamayı biraz daha genişletiyoruz. Eğer yazımızı o hafta içinde bir kaç defa okursanız, inşallah o tekrarlar sizin yararınıza olacak, her defasında farklı ilham alarak konuların zihinlerinize ve kalplerinize daha iyi yerleşmesini sağlayacaktır. Ne zamana kadar herkese açık kalacak; bir müddet daha böyle devam ederiz, sonrası ama eskisi gibi sadece üyelerimizle bu yolculuğumuza devam etmeye niyetliyiz.

Haftanın konusu:
kefaret oruçları neden en az 10 gün tutulmalı, bu yazımızda bu konuyu ele alacağız inşallah, umarız sizin için hayrlı ve aydınlatıcı bir yazı olur. Bilgilerin tekrarı niyetine yazımıza temel bilgilerle başlayacağız, sonrada sorumuzun cevabına geçeceğiz.

Kefaret nedir? Diyet ödemektir.

Diyet nedir? Maddi ve manevi kimi zarara uğrattıysanız bunun tazminatıdır.

Biz bu hayatta diyetmi ödüyoruz? Evet, diyet ödüyoruz.

Diyet ödediğimiz Kur'an-ı Kerimde yazılımı? Bazı şeyleri Kur'an-ı Kerim doğrudan anlatır, bazı şeyleride dolaylı yoldan. Örneğin; yeryüzünde insan ve cin dışında başka bir canlı varmı, uzaylılar mesela? Yok. Bunu nereden biliyoruz; Kur'an-ı Kerimden. Kur'an-ı Kerim bunu doğrudan söylüyormu; doğrudan değil, ama dolaylı yoldan söylüyor. Dolaylı yoldan nasıl söylüyor; bizlere mahşer günü kimlerin (cin ve insan) hesaba çekileceğini söylüyor, oradanda o varlıklar dışında birilerinin olmadığını çıkarıyoruz. Uzaylı veya başkası Allahtan bağımsız var olamayacağına göre, demek Ayetin andığı varlıklar dışında bir varlık. "Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden, size ayetlerimi anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınız konusunda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" (En-am Süresi; 130). Bu arada, meleklerde yaratılan varlıklardan elbette, fakat biz burada hesaba çekilecek varlıklardan bahesiyoruz, gökte değil yeryüzünde yaşayan varlıklardan, bunlarda sadece cin ve insan.

Değerli arkadaşlar, her zaman hazır cevap peşinde olmamalısınız, verilen bilgilerden bazen siz kendinizde
o cevabı çıkarmasını bilmelisiniz. Gelelim diyet ödemekle ilgili konuya; diyet ödediğimiz doğrudan Kur'an-ı Kerimde geçiyormu; doğrudan geçmiyor, dolaylı yoldan ama geçiyor. Nasıl geçiyor; "Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür" (Şura Süresi; 30). "(Onlara) İki misli uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi: 'Bu nereden' dediniz? De ki: 'O, sizin kendinizdendir.' Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir" (Al-i İmran Süresi; 165). "Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister" (Maide Süresi; 49).

"Onlar kendilerine hatırlatılanı unutunca, biz de kötülükten alıkoymaya çalışanları kurtardık. Zulmedenleri yoldan çıkmaları sebebiyle, şiddetli bir azapla yakaladık" (Araf Süresi; 165). Bu Ayetlerden ve buna benzer daha nice Ayetlerden biz şunu net çıkarıyoruz, o da başımıza gelenlerin kendi elimizle işlediklerimizden ötürü geldiğini. Başka ne çıkarıyoruz; yaptığımız amellerin karşılığı ahiret hayatını beklemediği, bu hayatta da bizden çıktığını çıkarıyoruz. Sonuç; bu hayatta bizlere yanlışlarımızın bedeli ödetiliyor. Yanlışlarımızın bedeli maddi ve manevi bizden tanzim edilmesinede ne diyoruz; diyet ödemek diyoruz. Diyet ödemek bu hayatta varmışmı o zaman; evet, varmış. Bu cevabada biz hemenmi vardık; hayır, bir kaç soru sora sora vardık. Sorular sora sora, analiz ede ede diyet ödeme konusunu Ayetlerden çıkardık.

Başkaları neden bu çıkarımları yapamıyor? Bu sorunun cevabıda basit; diyanet ve ilahiyat, cemaat ve tarikat ortamlarında yetişenler soruların cevaplarını kendileri aramaz, cevaplar kendilerine verilir. Bunlar bir bilgiye kendileri ulaşmaz, o bilgileri eski alimlerden veya hadislerden veya bağlı oldukları hoca veya şıhlardan alırlar. Bir bilginin kaynağı kendileri olmadığı, bilgiler sürekli kendilerine servis edildiği içinde bu insanlar bir bilgi nasıl araştırılır bir Kitaptan nasıl çıkarılır bunun sistematiğini bilmezler. Kendi başlarına çözüm bulma veya kendi başlarına Ayetlerden anlam çıkarmayı hiç yapmadıkları içinde bunun gibi en basit çıkarımları yapamazlar.
Kısacası, bunlar ezberci, hazırcı, itaatçı ve biatçı oldukları için kendilerine öğretilenin dışına asla çıkmazlar ve inanmazlar. O yüzden, biz onları kendi hallerine bırakıp kendi halimize bakıyoruz. Bizimde yapmamız gereken bol soru sormak ve Ayetlerden sizin için daha nice bilgileri açığa çıkarmak ve analiz etmek var.

Biz o zaman bu hayatta işlediğimiz günahların diyetini ödüyoruz, öylemi?
Aynen. Üzerimizde belirli günah yükleri var, b
unların bir kısmı bir önceki hayattan gelen yükler, bir kısmıda bu hayatta işlediğimiz günahların yükü. Bunlar üzerimize borç olarak yazıldı ve günah işledikçede yazılmaya devam ediliyor. Bir önceki hayattan gelen yükler bu hayatta bizden çıkıyor, bu hayatta işlediğimiz günahlar ise bazen bu hayatta bizden çıkabilir bazende değil ve ahiret hayatına sarkar, bu tamamıyla Allahın merhametine bağlı. Eğer Rabbimiz ahiret hayatına yük taşımanızı istemezse veya yanlışınızdan dönmenizi isterse o zaman o günahınızla ilgili sizi yeryüzünde yüzleştirebilir. "İnsanların bizzat kendilerinin işledikleri yüzünden, karada ve denizde çürüme ve bozulma başladı. Allah, belki (yanlışlarından) geri dönerler diye yaptıklarının bazı sonuçlarını onlara tattıracaktır" (Rum Süresi; 41). Eğer ama sizi ahiret hayatında cezalandırmak istiyorsa, o zaman bu dünyada size dokunmaz, o borçla ahiret hayatına intikal etmenize izin verir.

Herhalukarda ama şunu net anlamalısınız, herhangi bir zararın bir kötülüğün bir musibetin bir kazanın, buna ne derseniz deyin, size isabet edebilmesi için mutlaka ortada o konuyla ilgili bir günah olması gerekiyor. Günah yoksa kimse size dokunmuyor dokunamıyor. Başınıza ne geliyorsa kendi elinizle işlediğinizden ötürü Ayetide bunu söylüyor, iyilik benden kötülük sizden Ayetleride bunu söylüyor, kötülüğün karşılığı ancak denginde bir kötülük Ayetleride bunu söylüyor, Allah kimseye zulmedici değildir Ayetleride bunu söylüyor, yani; farklı farklı örnekler üzerinden farklı farklı Ayetlerde Allahu Teala bunu bize net anlatıyor; evet, ortalıkta bir şeytan ve nefis var, ama sakınırsanız, kötülükten uzak durursanız, iyi işler yaparsanız, insanları doyurursanız hiçbir kötülük size isabet etmez diyor. Kötülüğün size isabet edebilmesi için o kötülüğün
denginde bir kötülüğü siz yapmış olmanız gerekir diyor. "İki ordunun karşılaştığı gün sizden bozguna uğrayanlar var ya, sırf yaptıkları bazı şeyler yüzünden şeytan onların ayaklarını kaydırmıştı. Şüphe yok ki Allah onları affetmiştir, Allah çok bağışlayıcıdır, pek halîmdir" (Al-i İmran Süresi; 155).

O diyeti bu dünyada nasıl ödüyoruz?
O borcu nasıl edindiysek, kimi maddi ve manevi zarara uğrattıysak aynı zarara bizde uğratılarak o zarar bizden tahsil ediliyor. Hangi yaşta hangi yaş ve cinsiyetteki birine bir yanlış yaptıysanız, siz veya çocuklarınız, torunlarınız mağdur edilenin yaşına geldiğinde kader bir icra memuru gibi kapanıza dayanıyor ve aynı acıyı sizede yaşatarak o borcu sizden tahsil ediyor.
"Bir kötülüğün karşılığı, onun denginde bir kötülüktür" (Şura Süresi; 40). Dikkat ettiyseniz sadece sizden çıkar demiyoruz, çocuklar ve torunlarınızdan da çıkar diyoruz, çünkü kıssas gerçekleşebilmesi için o kıssas cinsiyet ve yaşa kadar denginde birisine inmesi gerekiyor. "Kötülük yapanların cezaları, yaptıkları kötülüğün aynısıyladır" (Yunus Süresi; 27).

Bu kıssas olayından ötürümü Allah 4 nesli bir araya getirip günahlarını ortak kılmış? Aynen. Aile kavramı Allah nezdinde sadece kendi ailenizi değil, ailenizin 4 nesilini içeriyor. Eğer bizler 4 nesil olarak değilde birey veya aile olarak, herkes kendisinden veya ailesinden sorumlu vari yeryüzüne indirilseydik, o zaman en basiti Allahın kıssas kuralı işlevsiz olurdu. "Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas farz edilmiştir: Hüre karşılık hür, kula karşılık kul, kadına karşılık kadın" (Bakara Süresi; 178). Bu Ayette birşey dikkatinizi çektimi; siz bir kadını öldürdüğünüzde kıssas size inmiyor çünkü kadın değilsiniz, kıssas sizin ailenizdeki bir kadına iniyor. Eğer kendi ailenizde kadın olmasaydı, örneğin kız çocukları yok ve annede vefat etti, bu durumda ne olurdu? Kıssas hayat bulamazdı. O yüzden, kıssaslar hayat bulabilmesi ve tabiiki yük bir nesile değilde daha büyük kitleye dağtılabilmesi için bizler 4 nesil olarak bir araya getirilmişiz.
Örneğin; birisi 12 yaşındaki bir kız çocuğuna bir kötülük yaptığında bunun günahı o kişiye yüklenir ama kıssası değil, çünkü o kişi kız değil ve 12 yaşında değil. Bu durumda kader o ailede o kıssası hak eden 12 yaşındaki kız çocuğunu çocuk ve torunlar arasında bulur ve ondan kıssası alır. Buradan da anlayınızki, bu kıssasların bizden çıkması için bizler yeryüzüne birey veya aile olarak değil, daha büyük bir oluşumun (4 nesil) parçası olarak indirilmişiz.

O kız çocuğa haksızlık değilmi? Allah kullarına hiç zulüm edermi; elbette etmez. "Size bu azap, yaptığınız günahların karşılığıdır. Hiç şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir" (Al-i İmran Süresi; 182). Bu kız çocuğun üzerinde zaten o günah yükü var, bir önceki hayatta o günahı
zaten işlemiş ve o günahı kendisi bu hayata taşımış. O yüzden Rabbimiz ben kimseye zulüm etmem, başına ne geliyorsa kendi elinle işlediğinden ötürü geliyor der. "Bu sizin kendi ellerinizle işlediklerinizin karşılığıdır. Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir" (Enfal Süresi; 51). Bu kız çocuğun tek şansızlığı atalarının o günahı aktif etmiş olması. Ataları o günahla karşılaştığında o günahı işlemeselerdi, o zaman bir önceki hayattan getirdiği o günahta aktif olmayacak, o çocuk o olayı yaşamayacaktı.

Konuyu anlamanız için biraz açalım; Allahu Teala bir önceki hayatta işlediğimiz tüm günahlardan bizi sorumlu tutmak yerine, benzer günahları işleyenleri 4 neslin içine atıp o yükü aramızda dağıtmaya karar vermiş.
Şimdi; her birimiz bir önceki hayatta bin farklı günah işlediğini varsayalım, Allahu Teala bu günahları bu hayatta her birimizden çıkarmak yerine, bir önceki hayatta o günahların aynısını işleyen 15 kişiyi (4 nesil) alıp bunların arasında paylaştırmaya karar vermiş. Bu paylaşımı yaparkende bir önceki hayatta o günahları aktif olarak işlemiş olanlarla o günaha pasif olarak iştirak edenleri bir araya getirmiş. Amaç, suçu fiilen işleyeni o günahla yeniden yüzleştirmek, pasif iştirak edenleride o günahın kıssasıyla yüzleştirip bir suça sessiz kalmanın ne acılara sebep olduğunu tattırmak. Örneğin; bu hayatta birilerimiz o günahın kendisiyle karşılaşıyor, bunlar o günahı bir önceki hayatta da işleyenler, o ailenin içinde birileride o günahın kıssasıyla karşılaşıyorlar, bunlarda bir önceki hayatta o günaha tanıklık edip dur demeyen kişiler. Kim bir önceki hayatta o günahı işlediyse onlar o günahla bu dünyada imtihan ediliyor, o günaha dur demeyenlerde bu hayatta onun kıssasına maruz kalıyorlar. Fark; birisi zulmeden duruma düşüyor ve günah yükleniyor, diğeri ise mağdur durumda tutuluyor ve günah yakıyor.

Özetlersek; bir önceki hayatta benzer günah işleyenler 15 kişilik bir gurup halinde bir amel havuzun içine atılıyor ve o havuzun içinde suçlu ve suçluya dur demeyenler olarak iki guruba ayrıştırılıyor ve bunlar bu hayatta o günahlarla tekrar yüzleştiriliyor. O günahlardan sakınmayı başaramadıkları, o günahı işledikleri zamanda o havuzda yaşam mücadelesi vermek zorlaşıyor. İçi pislik dolu bir balonu bir havuzun içinde patlattığınızda nasıl orada yaşam sürdüren balıklar için yaşam mücadelesi zorlaşıyorsa, bir ata bir günahı aktif ettiği zamanda da o havuzda yaşam sürdüren diğer bireyler bundan etkileniyor ve yaşamları zorlaşıyor. O ortak havuz kirletildikçede o kir oradaki canlıların bedenlerine ve ruhlarına yansımaya başlıyor. Örneğin; bu insanların yüzüne baktığınızda nur göremezsiniz, gözlerinden simalarından çok karanlık bir aura alırsınız. Buradan da onların nasıl bir atasal yük, yani kirli bir havuzdan geldiklerini anlayabiliyorsunuz. Günah işlemezlerse ama, o zaman imtihanı geçiyorlar ve o ortak havuz
herkes için daha yaşanabilir ve rızkı bol, güzel bir yaşam ortamına dönüşüyor.

Sizin anlamanız gereken, herkes bir önceki hayatta hangi konuda sınavda kaldıysa o konuda tekrar bu hayatta imtihan ediliyor. Örneğin; atanız bu hayatta bir suçla karşılaşıyor ve o suçu işlemeyip sakınmasını başarıyor, bu durumda sizden hemen kıssas kalkmıyor, çünkü sizin üzerinizde de o konuyla ilgili günah var, pasif olarak bir suça tanıklık edip müdahale etmeme suçu ve bu sefer kader sizi bu konuda imtihan ediyor. Örneğin; atanız sınavı geçemedi ama siz geçtiniz, sizdeki yük aktif olmuyor. Atanız geçti ama siz geçemediniz, bu sefer sizdeki yük aktif oluyor. Herşey sizin kendi amelinize bağlı. O yüzden Kur'an-ı Kerim başınıza ne geliyorsa kendi elinizle işlediğinizden ötürü geliyor diyor. "De ki: “Eğer ölümden veya savaştan kaçarsanız, kaçmanızın size asla bir faydası olmaz! O takdirde de yaşatılacağınız süre çok değildir" (Ahzap Süresi; 16).

Bu Ayet bir örnek üzerinden şu mesajı bize veriyor; eğer zarar görürüm diye doğruyu yapmaktan kaçarsanız, korkutuğunuz şey başınıza gelir diyor. Örneğin; 50 yıl daha ömrünüz var diyelim, siz ama ölürüm diyerek bir olaya müdahale etmezseniz, bu durumda 50 yıl yaşatılmazsınız, o ölümünüz erkene çekilir diyor.
Biz doğdumuzda bize belirli bir ömür tayin edilmiş, amellerimizlede biz bu ömrü ya uzatabilir ya da erkene çekebiliriz. Bu tamamıyla işlediğimiz amellere bağlı. Kısacası; bu iş benim başıma patlarsa, bıçağı ben yersem gibi korkulara kapılarak doğruyu yapmaktan kaçmayın diyor Rabbimiz, kaderinde başın ağrımak varsa bıçak yemek varsa zaten bunu yaşarsın, ama eğer yok ve sen bir korkudan ötürü gördüğün bir suça dur demezsen, bu durumda korkutuğun o şey kaderine yazılır diyor Rabbimiz.

Not: bu hayat veya bir önceki hayat farketmez, kim bir suçu görüyor veya dur demiyorsa bilsinki o günahın kıssası kendi omuzlarına yazılıyor. Buradanda anlayınızki, bir önceki hayatta suçu işleyenler o günahın kendisiyle yüzleşiyor, bir önceki hayatta suça dur demeyenlerde bu dünyada benzer ortamlara sürüklenip acaba bu sefer dur diyeceklermi buna bakılıyor. Herkes taşıdığı yükün benzeri ile bu hayatta yüzleştiriliyor. Örneğin; atanız bir günahı işledi ve üzerinizdeki bir günahı aktif etti varsayalım, bu durumda hemen hapı yutmuyorsunuz, çünkü o konuyla ilgili kader sizide imtihan ediyor. Sizi aktif, günahı bizzat işleyen değilde, bir önceki hayatta olduğu gibi pasif durumda bir seyirci durumuna düşürüp bir yanlışa şahitlik etmenizi sağlıyor ve bu sefer olaya müdahale edip etmeyeceğinize bakıyor. Eğer müdahale ederseniz, o yanlışa dur dediğiniz için bir önceki hayattan getirdiğiniz yüke kefaret sayılıyor. Atanız aktif etmiş olsada, sizi etkilemiyor. Eğer ama o yanlışa yine dur demezseniz, benim başıma patlar, her yere maydonoz olmayayım, kafamı ağrıtmayayım derseniz, o zaman o mağdurun yaşadığı aynı duruma kader sizi veya neslinizide sokuyor.

Biz o zaman bir önceki hayatta işlediğimiz günahların kıssasıyla doğrudan yüzleşmiyoruz, o günah bir ata tarafından yeryüzünde aktif edilmiş olması gerekiyor? Sadece ata değil sizde o günahı aktifleştirmiş olmanız gerekiyor. Bir önceki hayattan getirdiğiniz yük sizde aktif olabilmesi için hem atanız hem siz o günahı aktif etmiş olmanız gerekiyor, aksi takdirde bir önceki hayatın günahları sizden çıkmıyor. Örneğin; atanız günahı aktif etti ama siz etmediniz, o günah sizde değil o günahı aktif eden başka bir nesilde çıkar. Atanız ama aktif etmedi, siz aktif ettiniz, o zaman atanız vefat ettiğinde o günah sizden çıkar. Ata o günahı kapattığı için kendi hayatında o günahın acılarıyla yüzleştirilmez. İlahi düzen çok basit ve anlaşılır düzenlenmiş; bir sınavı geçemediğiniz zaman ne yapılıyor? Sınavı tekrarlamaya zorlanıyorsunuz. İlahi düzende buna göre kurgulanmış, bir önceki hayatta geçemediğiniz sınavlar bu hayatta yeniden karşınıza çıkarılıyor ve bu sefer kader sizden doğru kararları vermenizi bekliyor. Vermediğiniz zamanda cehennem size, neslinizede o günahın kıssası hak oluyor. Üzerlerinde kıssas olanlarda ama çaresiz durumda olmuyor, onlarda hayatlarında bazı olaylarla yüzleştiriliyor ve o günahı yeniden pasif duruma getirme imkanına sahip oluyorlar.

Küçük çocukların amel defterleri açık değil, ataların aktif ettiği günahları onların pasifize etme durumu yok, bu onlara karşı bir adaletsizlik değilmi? Şunu baştan belirtmeliyiz, çok ama çok derin mevzulara girdiğimizi bilmelisiniz. Biz konuları sanki sıradan bir analiz gibi anlatıyoruz, ama bunun böyle olmadığını kaderin temel taşlarını size anlattığımızı bilmelisiniz. Bu temel taşlarını anlatırkende bir yerde dur dememiz gerektiğinide bilmelisiniz. Bu sorunun cevabınıda olabildiği kadar basit anlatmaya çalışacağız, daha ötesine geçmeyeceğiz. Burada önemli olan temel bilgileri size vermek, detayda sizi boğmak veya kaybetmek değil. O yüzden bir yerde bu sorulara dur dememiz gerekiyor. Bakınız, ortalıkta bir hadis dolaşıyor, güya peygamberimiz sav kader hakkında soru sorulmuş, peygamberimiz sav da bu konulara girmeyin diyerek cevap vermiş. Bu hadis doğrumu; doğru değil. Neden doğru değil; kaza ve kader imanın şartlarından birisi, dolayısıyla insan tam bir teslimiyatla iman edebilmesi için kaderin nasıl işlediğini anlaması gerek. Hadis neden doğru değil; kader beşeri bilim içerir, peygamberimiz sav'da bir beşeri bilimin araştırılmasına engel olmazdı. Belki bu bilgi şuan sizi aşar demiş olabilir, belki bu bilgiye muhtaç değilsiniz, muhtaç olmadığınız konulara girmeyinde demiş olabilir, ama her çağı kapsayacak bir hükümle cevap verip uzak durun demiş olamaz.

Mesela bazı şeyler vardır bunlar hiçbir çağda araştırılmaz, öneğin ruh. "Sana ruh'tan sorarlar; de ki: 'Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir" (İsra Süresi; 85). Neden ruh hakkında araştırılma yapılmaz; çünkü Ruh bizzat yaradanın kendisinden bir parça. Hz Adem yaratıldığında ben ruhumdan üfledim diyor Rabbimiz, buradanda anlıyoruzki Ruh Allahın bir parçası. Allahı etüt etmeye çalışmakta beşeri aklı aşar. Kader hakkında ama insan araştırma yapabilir, çünkü kaderin kendiside yaratılmış. Yaradanı siz araştıramazsınız, çünkü insan aklı yaratılan şeyleri analiz etmek için yaratılmış, yaradanın kendinisini analiz etmek için değil. Yaratılan şeyleri araştırın, hatta araştırmak zorundasınız, çünkü insanlar nasıl bir düzenin içine yerleştiklerini, bu düzen içinde nasıl hayatta kalabileceklerini nasıl huzurlu bir hayat yaşayabileceklerini bilmesi gerekiyor, ama yaradanın kendisini analiz etmeye kalkışmayın, çünkü akıl ona göre yaratılmamış, onun altında çöker.

Gelelim buradan neden çocukların bir önceki hayattaki hatalarını bu hayatta telafi etme şansı olmadan kaza ve musibetlere maruz kaldığına; çocuklara inen musibetler genelde nesiller arka arkaya aynı günahı işlediğinde iner. Eğer çocuklara musibetler iniyorsa bilinki bir neslin işlediği günahı bir sonraki nesilde iştirak etti. İki nesil arka arkaya aynı günahı işlediği zamanda üçüncü, bazende dördüncü nesilde bu çocuklarda çıkar. Neden çıkmak zorunda; nesiller çok günahkar olduğunda bazen kader o sülaleyi hayatta tutabilmesi için o sülaleden birini kurban ediyor bu da genelde çocuklar oluyor. 
"Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları hemen yakalayıp cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı.Fakat Allah onları belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor, vakitleri gelince, gerekeni yapar, zira Allah kullarını çok iyi görendir, hak ettiklerine göre onları cezalandıracaktır" (Fatır Süresi; 45). Bizler meleklerin bahsettiği o kötü varlığa dönüştük, üzerimizde o kadar yük varki bizim aslında çoktan sonumuz gelmesi gerekiyordu. Allah ama belir bir ana kadar (küçük kıyamet, büyük kıyamet) bu sonumuzu erteliyor. Nasıl erteliyor? Bir çocuğu kurban ederek. Neden bir çocuğu kullanıyor? Putperestler veya satanistler neden küçük çocukları kurban ediyorsa, kaderde o yüzden kurban ediyor. Detaylarına girmeden, bu kurban etme olayı bir önceki hayattada bu çocuğun amelinde vardı demekki, bu hayatta da bunun kıssasını yaşıyor.

Varmı bir çocuğun kurban edilmesi İslamda? Olmazmı, tabiiki var. Örneğin; hz Hızır'ın bir çocuğu öldürmesi. "Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi" (Kehf Süresi; 74). Musa as'ın bu sözü üzerine hz Hızır
yolculuğun sonunda ona ne cevabı veriyor; "Çocuğa gelince: Anası, babası inanmış kimseler. Bu çocuğun, onları azgınlığa ve kafirliğe sevketmesinden korktuk da öldürdük" (Kehf Süresi; 80). Bu hadise bizlere bir aileyi kurtarmak için kader'in bir çocuğu feda edebildiğini aktarıyor. Sadece bir çocuğumu; hayır, kader bazende bir anne veya bir babayı çocukların elinde alabilir. Eğer bir anne veya bir babanın üzerinde çok ağır yük var ve bu da o çocukların hayatını bozacaksa, o zaman kader o çocukları kurtarmak için o aileyi bozacak kişiyi çekip alabilir. Örneğin; o yüzden yetim çocuklara fazla üzülmemeniz gerek, çünkü ailelerin vefat etmesi onların hayrınaydı.

Bir kurban kesersek bunun önüne geçebilirmiyiz? Geçebilirsiniz, bunun kanıtınıda bizlere hz İbrahim ve hz İsmail arasındaki hadise veriyor. O hadise bizlere, kader bir çocuğu kurban olarak elinizden almaya karar verirse, bunun önüne (kurban kesmek) nasıl geçilir bunun yolunu bize gösteriyor. O olayda bizlere üç mesaj veriliyor, birincisi atasal yüke işaret ediliyor, bir evlat (hz İsmail) bir babanın (hz İbrahim) taşıdığı yükün bedelini ödemek zorunda kalması, ikincisi ise sizdeki yükün çocuklarınızdan tahsili için kaderin bir gün kapınıza dayanacağı ve üçüncüsü, o yükten nasıl kurtulacağınızı anlatıyor. Bu borçtan kurtulmak için neden kefaret orucu veya fakirleri doyurma değilde, bir kurban? Buradaki borç bir can borcu,
karşı taraf bağışlamadığı müddette o kan akması gerekiyordu. "Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir" (Bakara Süresi; 178).

İslam dininde her yanlışımızın bir geri ödeme planı var, ortada bir can borcu olduğu zamanda bunun geri ödeme usulü kurban kesmek.
Buradan da Allahın merhameti hangi boyutlarda bunu siz çıkarın; çocuklarımız ölümü hak etmesine rağmen, Rabbimiz o olümlere engel olmak için bizlere sadece bunun için bir ibadet bile indirmiş, bizim hayrımıza olacak ibadeti belki biz yinede yerine getirmeyiz diye bunu farz bile kılmış. Hamdolsun yüceler yücesi alemlerin Rabbine. Bu arada, kurban ibadetinden yararlanabilmeniz için o kurban haram kazançla elde edilmemiş olması gerekiyor ve siz ebeveynler olarak haram işlerin içinde olmamanız gerekiyor. Bunu başarır ve ibrahim as' a inen kurban gibi helal bir kurban keserseniz, o zaman evet, sizde çocuklarınızı kurtarabilirsiniz.

Not: kader konusunda şunu net anlamanız yeterli; 1 aylık ya da 100 yaşında fark etmez, başınıza ne geliyorsa kendi elinizle işlediğiniz bir yanlıştan ötürü geliyor. Hangi yanlış? Kader kıssas kuralına göre çalışır, başınıza gelen kötülüğe bakın, oradan sizinde geçmişte denginde bir kötülük yapmış olduğunuzu çıkarabilirsiniz. O kötülükte eğer bir aileyi yok edecekse, kader o aileyi kurtarmak için bir bireyi feda edebilir. Örneğin; insan bedenide bunun üzerine kurulu, apoptosis denilen olayda hücreler yaşladığında veya bozulduğunda, işlevlerini yerine getiremez olduklarında bağlı oldukları sisteme zarar vermemek için kendilerini ölüme sürüklüyor. Çoğunluk hayatta kalabilmesi için çürük bireyler feda ediliyor.

Not: haramlar nesillerin ömrünü kısaltıyor, lütfen faiz yemeyin, fahiş kira almayın, ürünlerinize zam üzerine zam koymayın, herkes yapıyorsa siz yapmayın, çünkü siz başkalarından değil, kendinizden sorumlusunuz. İblis, hz adem ve hava'yı nasıl kandırdı; siz ebedi olanlardan olursunuz diye bu meyveden yemeniz size yasaklandı dedi ve yasak bir meyveden yedirdi. Hz Adem ve hava belkide sonsuza dek cennette yaşayacaklardı, harama tenezzül etmeleri ama neye sebep oldu; hem ömürlerini kısalttı, örneğin kovulduktan sonra sadece bin yıl civarı yaşadılar, hem yaşam kalitelerini düşürdü, cennetteyken yeryüzüne düştüler, hem hayatın en zor şartları kendilerine tattırıldı. Bunların hepsinede ne sebep oldu; haram yemek. Haram nesillerinizin ömrünü kısaltır, yaşam kalitelerini düşürür ve onları hayatın en zor sıkıntılarıyla imtihan eder. Lütfen haramdan uzak durun. İlk günahın haram olması öylesine değil.

Kaç nesilde çıkıyor bu kıssaslar?
Bu kıssasların alınma süreci 100 yıl. 100 yıl içinde bir atanın açtığı kıssaslar kapanması gerek. 4 nesilde de bu 100 yıl yapar. Neden 4 nesil; çünkü kişi bu dünyada işlediği bir yanlışın yeryüzünde nelere sebep oldğunu görmesi gerek. Her nesil 20 yaşında evlense, 4 nesilde bu 80 ile 100 yıl arası yapar, bu da bizim ömrümüzün uzunluğuyla eşdeğer.

Bazıları 7 nesil yükten bahsediyor hocam? Arkadaşlar, bir çok insan bir çok şey anlatabilir, siz kişinin verdiği bilgilerin derinliğine bakın, oradan kişinin bilgileri sağdan soldan toplamamı yoksa kendisine ait ve gerçektende ilim sahibimi bunu anlarsınız. Neden 4 nesilde çıkar; çünkü bunu Allahu Teala 10 emirde kendisi söylemiş; Eski Ahit: "Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. 5Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrıyım. Ben babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım. 6Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm. (10 Emir Levhası 2.ci Emir- Eski Ahit). Allahu Teala neden 7 değilde 4 nesil söylemiş bunun sebebide çok basit; kıssaslar caydırıcılık vasfı içerdiği ve kişiyi tövbeye itmesi için indirilmiş. Kişi sebep olduğu hasarı görsün ve yanlışından dönsün diye indirilmiş. 7 nesilde de bu mümkün değil.

Örneğin; kıssaslar 4 değilde 7 nesli kapsamış olsaydı, o zaman birinci ile yedinci nesil aynı anda yaşaması gerekiyordu, bu da mümkün değil, çünkü insan hayatı o kadar uzun değil. Biz yeryüzünde yedinci neslimizi görmüyoruz, dolayısıyla kıssasları 7, 10 ve üstü nesillere yaymanın anlamı yok. Kıssaslar belirli nedenlerden ötürü nesillerde çıkar, o nedenleri bilmiyorsanız o zaman insanlara şu kadar nesilden çıkar gibisine somut bilgiler sunmayın. Örneğin; birinci nesil ile dördüncü nesil arasında ortalama 80-100 yıl fark var, bu da birinci neslin dördüncü nesilde sebep olduğu hasarı görebilecek ömre sahip olduğu anlamına geliyor. Amaçta bu zaten, madem o günahla karşılaştığında nefsine ve şeytanına hakim olamayıp işledi, en azından o günahın çocuk ve torunlarında ne tür bir hasara sebep olduğunu görsün ve tövbe etsin.

O zaman biz üç defamı aynı günahla yüzleşiyoruz? Aynen. Buradanda Allahın merhametini siz çıkarın. Tövbe etmeniz için toplam üç defa aynı sorunla karşılaştırılıyorsunuz. Birincisinde bir önceki hayatta yüzleşiyorsunuz. Orada sınavı geçmediğinizde, aynı olayla bu hayatta yeniden yüzleştiriliyorsunuz. Yine başarısız olduğunuzda, bu sefer çocuk ve torunlarınız üzerinden o acıyla yüzleştiriliyorsunuz. İlk hayatta bir olayla karşılaşıyorsunuz ve o olayda imtihanı geçemiyorsunuz ve bir günah yükünü yükleniyorsunuz. Bu hayatta Allahu Teala size ikinci bir şans daha veriyor, hatanızın telafisi için sizi yine aynı durumun içine sokuyor. Bu seferde imtihanı geçemediğiniz zaman, ceza size hak oluyor. Fakat o ceza doğrudan cehennem ateşi olmuyor, yine Allahın merhameti devreye giriyor ve o acı ilk önce yeryüzünde size tattırılıyor, çocuğunuz veya torununuza bir musibet inerek. Allah istiyorki kişi yanlışını görsün, sebep olduğu hasarı görsün ve tövbe etsin. Yanlışlarımızla yüzleştirilmemizin bir nedeni bu, belki yanlışımızın açtığı hasarı görür, tövbe eder ve yanlışımızdan döneriz diye.
"Biz hangi kente (ülkeye) bir peygamber gönderdikse, ora halkını, yalvarıp yakarsınlar diye, darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır" (Araf Süresi; 94). Amaç insanları yanlışlarından döndürmek, onları Allaha yöneltmek. "Belki dönüş yaparlar diye de onları güzellikler ve kötülükler ile sınadık" (Araf Süresi; 168).


Sorular geldikçe konuları biraz daha detaylandırmak zorunda kaldık, bu da tabiiki yazımızı biraz uzattı, o yüzden yazımızı farklı bölümlere ayırmaya karar verdik, bir kaç gün bu bölümü tekrar ve tekrar okuyun inşallah, içinize sininceye kadar, sonrası bir sonraki bölüme geçeriz. Bizi takip etmeye devam edin, devamı gelecek..... -17.01.2025






kelimelerden türemiş hurafeler