kefaret oruçları neden en az 10 gün tutulur bölüm 2- cennetlikler ve cehennemlikler
Haftanın konusu: kefaret oruçları neden en az 10 gün tutulmalı, bu yazımızda bu konuyu ele alacağız inşallah, umarız sizin için hayrlı ve aydınlatıcı bir yazı olur. Bilgilerin tekrarı niyetine yazımıza temel bilgilerle başlayacağız, sonrada sorumuzun cevabına geçeceğiz.
- Yazımızın birinci bölümünü kefaret başlıklı bölüme ekledik, gelelim yazımızın ikinci bölümüne;
Bizim yaşadığımız sıkıntı mağdur ettiğimiz kişiye nasıl faydalı oluyor? Bağırsaklar hakkında ne demiştik; bağırsaklar cehennemi temsil ediyor demiştik. Bağırsakların görevi ne? Bağırsaklar yediğimiz ürünleri parçalıyor, sonrası karaçiğere gönderiyor, karaçiğerde o parçaları dönüştürüyor ve ihtiyaç duyulan yerlere rızık olarak gönderiyor. Allahu Teala iç dünyamızda kurduğu bu düzeni dış dünyamız içinde geçerli kılmış. Yediğiniz her haltı kader alıyor ve size denginde bir sıkıntı indiriyor. Siz o sıkıntıda acı, üzüntü, keder vs birşeyleri açığa çıkardıkçada kader onları alıyor, bunları dönüştürüyor (karaçiğer misali), sonrada bunları mağdur ettiğiniz kişilere rızık olarak indiriyor. Yani, siz bir yerde bir acı çektiğinizde bilinki bir yerde de birine mutluluk iniyor.
Bu hep böylemi? Hayır. İyilik yaparsanız, o iyiliğin karşılığı Allahtan gelir. Kötülük sizden, iyilik ise Allahtan. "Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir" (Nisa Süresi; 79). Örneğin; birisine kötülük yaparsanız, ona uğrattığınız acı karşılığı siz acı yaşarsınız, o da mutluluk. Mutluluklar kişiye bazen işlemiş olduğu bir iyilik sonucu iner, bazende başkasının acı çekmesi sonrası. Birisinde inen iyilik Allahtan gelir, ödül olarak, birisinde de kendisine yapılan bir yanlışın karşılığı olarak iner.
Biz o zaman şuan karışık rızıklar alıyoruz, bazen iyiliğimizin bazende birisine işlediğimiz kötülüğün karşılığını alıyoruz? Aynen. Bize inen rızıkların bazıları işlediğimiz güzel amellerin karşılığı, bunlarda Allahtan gelir, bazılarıda işlediğimiz günahların karşılığı. Günahlardan sakındıkça, arındıkçada rızkımız tümüyle Allahtan gelmeye başlıyor. İlk insan hz Adem ve Hava anamız tertemiz, henüz bedenlerini günahla kirletmemişken nasıl gökte Allah tarafından rızıklandırıldıysa, siz kendi ve ataların kirlerinden arınmayı başarıp o ilk prototip insanın temizliğine erişirseniz, o zaman sizinde rızkınız gökten inmeye başlar. Olaya şu boyuttan bakacaksınız; bizim geldiğimiz yer cennet. Cennetten atılmamızın nedenide kirlenmiş olmamız. Siz eğer temizlenirseniz, o zaman yuvaya geri dönme hakkını elde ediyorsunuz. En basiti cennet rızıklarını hak etmeye başlıyorsunuz.
Böyle birşey mümkünmü? Evet, mümkün. Bunun en güzel örneğide hz Meryem. "Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: 'Meryem, bu sana nereden geldi?' deyince, 'Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir' dedi" (Al-i İmran Süresi; 37).
Hocam ama hz Meryem çok sıkıntı çekti, üzerinde yük yoksa neden sıkıntılı bir hayat geçirdi? Kaderi iyi okumayı bilmelisiniz arkadaşlar, yoksa analizlerinizde sürekli yanılgılara uğrarsınız. Bu tür seçilmiş insanların hayatını inceleyenler, bir makama seçilmeden önceki hayatlarını, seçildikten sonraki hayatları ile bir tutuyorlar, bu da yanlış. Neden yanlış; kişi kime çalışıyorsa onun kaderini paylaşır, dolayısıyla birisinin kendi kaderine çalıştığı dönemle, başkasına çalıştığı dönemi bir tutamazsınız. Örneğin; kişi kendisi için yaşadığı zaman kendi yüküyle karşı karşıya kalır, başkası için yaşadığı zamanda o kişinin yüküyle yüzleşir. Bu insanlar kendileri için hayatı yaşarken kendi omuzlarındaki yükü yaşadılar, Allah için yaşamaya başladıklarında ise İslamın yüküyle bu hayatta yüzleştiler. Örneğin; bu seçkin insanların hayatını incelerseniz, seçilmeden öncesi bunlar genelde o yörede herkes tarafından sevilen insanlardı, seçildikten sonra ama düşmanlığa maruz kaldılar. Bunun sebebide artık kendi kaderlerine değilde, birisinin (islam) yöresel temsiliyetini üstlenmeleri ve temsil ettikleri şeyin dost ve düşmanlarıyla karşı karşıya kalmaları.
Bu konuda peygamberimiz sav güzel bir örnek, peygamber olmadan öncesi herkes tarafından Mekke'de çok seviliyordu, hatta kendisine "Muhammedül-emin" denilirdi. Sonrası ama çoğunluk ona düşman kesildi, çünkü peygamberimiz sav temsil ettiği kurumla (İslam) onların bir derdi vardı. "Böylece biz, her kasabada, oralarda bozgunculuk yapmaları için, günahkârlarını liderler yaptık. Onlar yalnız kendilerini aldatırlar, ama farkında olmazlar" (En'am Süresi; 123). İslam dost ve düşmanı belirlemiş, dolayısıyla siz İslami misyonla ortaya çıktığınızda birilerinin size düşman olacağı zaten baştan belirlemiş. Daha öncesi kendisine düşmanlık edilmediği, peygamberlik geldikten sonra edildiği içinde kendisine yapılan kötülüklerin kendi günah yüküyle ilgili değil, temsil ettiği makamın yüküyle ilgili olduğunu çıkarmalısınız. Bu tür seçilmiş insanlar yaşadıkları sıkıntıları kendi günahlarından ötürü değil, temsil ettikleri kurumun (islam) getirdiği yükten ötürü yaşadıklarını bilmelisiniz.
Not: kişiler ne zamana kadar birey olarak yaşadı, ne zamandan sonra bir makamın temsiliyetini üstlendi, örneğin kaymakam veya vali veya başbakan, bu dönüm noktaları kader açısından önemli. Bu kişilerin kaderini okurken ne zamana kadar kendi adlarına yaşadılar, ne zamandan sonra başkası adına yaşadılar, o dönüm noktasını iyi tespit edip ona göre analizlerinizi yapmalısınız. Neden; çünkü o ana kadar yaşadıkları kendi günahlarına, o andan itibaren yaşadıkları ise zaptettikleri makamın ağırlığına işaret eder. Ha', birisinin kendisini bir makam laik görüp o yönde beşeri çaba göstermesi ile birilerinin kendisini seçmesi arasında da kader açısından çok fark var. Örneğin; bu Ayet gelinceye kadar hz meryem kendi kaderini yaşıyordu. "Hani melekler: 'Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı,' demişti" (Al-i İmran Süresi; 42). Bu Ayet geldikten sonrada makamın kaderini yaşamaya başladı; "Hani melekler şöyle söylemişlerdi: "Ey Meryem! Allah seni kendi katından, adı Meryem oğlu İsa Mesih olacak bir 'Kelime' ile müjdelemektedir. O dünyada da, ahirette de üstün şerefe sahip ve Allah'a yakın kimselerden olacaktır" (Al-i İmran Süresi; 45). Hangi makam; hz İsa'yı dünya'ya getirmek. Konu, konuları açıyor, yazımızı fazla uzatmadan biz ana konumuzla devam edelim inşallah;
Biz yanlışlarımızın bedelini ahiret hayatında ödemiyormuyuz? Bu hayatta işlediğimiz yanlışların bedelini ahiret hayatında ödüyoruz, bu doğru, fakat bir; o yanlışlarımızın bu dünya'ya da yansımaları oluyor, bu yansımaların cezasıda bize yeryüzünde iniyor, indiğinide Ayetler bize söylüyor; Yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. De ki: “Öyleyse Allah günahlarınızdan dolayı sizi niçin cezalandırıyor?" (Maide Süresi; 18). İkincisi; üzerimizdeki amel yükü sadece bu hayatla sınırlı değil, bir önceki hayatımızın yüküde omuzlarımızda, işte o hayatın bedelinide kader bizden bu hayatta çıkarıyor. Ne demiştik bu iki hayat hakkında; birinci hayatın yanlışlarını bu dünyada, bu dünyada yaptığımız yanlışların bedelinide genelde bir sonraki hayatta ödüyoruz.
Genelde dediniz hocam, istisna durumlardamı var? Evet var, örneğin cennetlikseniz bu dünyada işlediğiniz bazı günahların yükünü Rabbim bu hayatta çıkarmanıza müsaade edebilir. Ahiret hayatına yük taşımamanız için, bu hayatta o yükü yakmanıza müsaade edebilir. Bazende Rabbimiz bir yanlıştan dönmeniz için sizi cezalandırabilir; "Bu ibret dolu cezayı (maymunlaşmış insanlar) öncekilere ve sonrakilere bir ders, korunacaklara da bir nasihat, bir öğüt yaptık" (Bakara Süresi; 66). Bazende bu hayatta işlediğiniz günahın yansıması sizi bulup cezalandırabilir; "Ne sizin kuruntularınız ne de ehl-i kitabın kuruntuları (gerçektir); kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için Allah'tan başka dost da, yardımcı da bulamaz" (Nisa Süresi; 123). Örneğin; fetö. Bu hayatta yaptıkları günahların cezasını omuzlarına yüklendiler ve bunu ahiret hayatında çekecekler, ama o günahın birde yeryüzündeki yansıması var, bunların şantaj, tehdit, kumpas, iftiralarla hayatlarını kararttıkları aileler ve bireyler var, yeryüzünde sebep oldukları bu acı ve tahribatın bir kısmınıda Allah bunlara bu hayatta tattırabilir. Bunun nedenide mağdurlar Allahın adaletini görsün ve içleri biraz huzur bulsun diye; "Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir" (Ta-Ha Süresi; 127). İşin özeti şu; cennetlikmisiniz yoksa cehennemlikli, buna göre günahlarınızın karşılığını yeryüzünüzde görüyorsunuz.
Cennet ve cehennemlikler baştan belirlenmişmi? Evet, belirlenmiş. Allahın Ayetlerinden biz net anlıyoruzki, kötüler baştan belliymiş; "Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık" (Araf Süresi; 179). Hani merak ediyorsunuz rothschild ve rockfeller gibi durumlarını, işte bunların durumunuda bu Ayet çok güzel açıklıyor; "Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünyada azab etmeği ve canlarının kâfir olarak çıkmasını diliyor" (Tevbe Süresi; 85).
Madem belli, ilk hayatımızdan sonra neden doğrudan cennet veya cehenneme gitmiyoruz? Arafta kalanlar için gitmiyoruz. Bir önceki hayat ile Rabbimiz iki kutubu belirliyor, iyi ve kötü olanı, bu hayattada Rabbimiz arafta kalanlara, yani bir önceki hayatta seçim yapmayanlara bu hayatta yeniden bir fırsat tanıyor, bu sefer seçiminizi yapın diyor. İyi ve kötüler olmasaydı araftakiler için iyi ve kötü arasında seçim yapma olanağıda olmazdı, dolayısıyla biz iyilerin tekrar yeryüzüne inişin sebebi kendimizden ziyade araftakiler için. Zaten adil'de olmazdı. Eğer bir önceki hayatta imtihanı biz 90 puanla geçtiysek, bizi tekrar bir sınava tutmak adil olmazdı. Sınav, sınavı geçemeyenler için tekrarlanır, burada da durum bundan ibaret. Biz iyiler bu hayatta sınava tabi tutanlardan ziyade, sınav ortamını hazırlayan yardımcılar gibiyiz. Kampüsün bir köşesine biz bir çadır kuruyoruz, bir ucunada kötüler, arafta olanlarda bu ikisi arasında bir seçim yapmaya zorlanıyor. Ümit edilirki belki bu sefer daha doğru olanı seçerler, belkide bizde bu sefer onları kendi tarafımıza çekmekte daha başarılı oluruz. İmtihan dediğimiz olayda bu, iyi ve kötü arasında seçim yapmak. Allah iyi' yi kötüden ayırmadan bu ölüm ve yaşam döngüsünü sonlandırmak istememiş. "Allah inananları diğerleri ile karışık durumda bırakacak değil. İyiyi kötüden ayıracaktır" (Al-i İmran Süresi; 179). Bir önceki hayatta kötüden ayrılanlar bu hayatta cennetlikler olarak bir hayat sürdürüyor, hayatları diğerlerine göre daha sakin ve huzurlu geçiyor, kötü ile kendisi arasında ayrım yapmayanlar ise bu hayatta ikinci defa bir sınavdan geçiriliyor.
Not: bir sınavla hakkımızda hüküm verilmiyor, bizlere yeniden o sınava girme şansı sunuluyor, yanlışlarımızı düzeltmek için bizlere fırsat üzerine fırsat sunuluyor, buradanda Allahın merhametini hangi boyutlarda bunu siz çıkarın. Bir çok Ayette Allahın merhametinden bahsedilir, bir çok alim ve hoca Allahın merhametinden bahseder, fakat insanlar o merhametin detaylarını bilmediği için o merhamet onlar için sadece kelimeden ibaret olur, lafta kalır, mahiyetini bilmez. Bu yazı vesilesiyle sizlere Allahın merhametiyle ilgili bir kaç örnek verdik, umarız bundan sonrası Allahın merhameti bir yerde geçtiğinde bunu daha iyi idrak edersiniz.
Arafta olanlardan olup olmadığımızı nasıl anlarız hocam? Bir önceki yazımızda araftakilerin tanımını yapmıştık, ne demiştik araftakiler hakkında; bunlar kötülükle arasına sınır koymayanlar demiştik. Örneğin mahşer gününde cennetlikler ile cehennemlikler arasında bir perde olacak, çünkü yeryüzünde de cennetlikler cehennemlikler ile aralarına perde koyuyordu. Mahşer günü ise araftakiler ikisinide apaçık görecek, çünkü yeryüzünde de kendileri ile bu ikisi arasına perde koymuyor, ikisi arasına dalıp çıkıyorlardı. Örneğin; Allah gayrimüslimleri dost edinmeyin der, bunlar ama dost eder. Allahu Teala dünya süsüne kanmayın der, bunlar ama dünya süsün peşinde koşmakta bahis görmez. Bunların amellerine baktığınızda her iki tarafın vasfını görürsünüz. Hem başörtü ve namaz gibi İslami amelleri görürsünüz, hem faiz yemek, zulmetmek, yalan söylemek, kandırmak, aldatmak, içki içmek, kumar oynamak gibi kafirlerin amellerini görürsünüz. Bu insanlar iyilik ve kötülük arasında dolaşıp durur. Bunlar bir önceki hayattada bu iki kutup arasında böylesine dolaşıp durdu. Allahu Teala da iyi' yi kötüden tamamen ayırmak istediği için bunların imtihanı bu hayattada devam ediyor. Değerli dostlar, cennetlikler ve cehennemlikler bir çok Ayette geçer, araftakiler ise bir süreyle anılır, Araf Süresi. Buradanda bu hayatın merkezinde onların olduğunu çıkarabilirsiniz.
Yaşadığımız bir sıkıntı kendi günahımızmı, bir önceki hayattanmı geliyor; farkı nereden anlarız? Cehennem kişinin günahlarını yakar, bunu yaparkende kişiye acı çektirir ve bunu şuuru açıkken yapar. O yüzden tam bir bilinç eşliğinde fiziki acı çekiyorsanız, o zaman buna günahı yakma tanımlaması yapabiliriz. Örneğin çocuklarda acı çekebilir, ama orada tam bir bilinç yok, daha çok bilinçaltında yaşananlar var. Bilinçaltıda bir önceki hayata işaret eder. Özetlersek; ortada bilinç ve fiziki acı varsa, o zaman bu hayatta işlediğiniz günahtan ötürü sıkıntı yaşıyorsunuz, yaşadığınız sıkıntı fiziki acı içermiyor ve /veya ortada bir bilinç yoksa o zaman bir önceki hayattan geldiğini varsayabilirsiniz. Örneğin; ilişkide veya meslek hayatında yaşadığınız sorunlar fiziki acı içermez, dolayısıyla bunları bir önceki hayattan geldiğini varsayabilirsiniz.
Hangi dönemde size sıkıntılar indi bu da önemli, örneğin eğer henüz amel defterleri açılmadan veya açılalı bir kaç yıl olur olmaz sıkıntılar size indiyse, o zaman bunların bu hayatla olmadığı aşikar. Ortada henüz günah yokki size ceza insin. Bu durumda bu sıkıntıların kaynağını bir önceki hayatta aramalısınız. Sıkıntılarınız ama yaşlılık döneminde size indiyse, bu sefer bu hayattaki amellerinize bakmada yarar var. Böyle bir durumda sıkıntılarınız amel defterinizin ağırlığından kaynaklı olabilir. Kaldıki bu dünyada işlediğiniz günahları zaten biliyorsunuz, yanlışların denginde bir kötülükle cezalandırıldığınıda biliyorsunuz, yani; eğer kendinizle yüzleşmeye hazırsanız o zaman yaşadığınız bir sıkıntıdan o konuyla ilgili bu hayatta bir günah işleyip işlemediğinizi zaten biliyorsunuz, dolayısıyla yaşadıklarınız bu hayattanmı, yoksa bir önceki hayattanmı kaynaklanıyor bunu kendinizde çok rahat tespit edebilirsiniz.
Özetlersek; hayat ektiğimizi biçmek üzere kurulmuş, öylemi? Aynen. İşlediğiniz amellerin karşılığını alabilesiniz diyede, yani ne ekiyorsanız onu biçebilesiniz diyede Rabbim göklerdeki ve yerdeki herşeyi kendi elinde tutmuş; "Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandırması için (böyle)dir" (Necm Süresi; 31). Örneğin; gökte (manevi boyut) ve yerde (madde alemi) kontrol Allahta değilde, ataistlerin inandığı gibi kendi halinde olsaydı, o zaman insan ektiğini alamazdı. Rızık rastgele sağa sola savrulur, yeryüzünde büyük bir adaletsizlik ve kaos oluşurdu. Böyle bir adaletsiz düzen olmaması, herkes ektiğini alabilmesi içinde Rabbimiz gökte ve yerlerde, mana ve madde alemde herşeyi kendi tasarrufunda tutmuş. Herkes neyi hak ediyorsa, hardal tanesine kadar noksansınz karşılığını alabilsin diye. Bunada İslamda kıssas diyoruz. Her ameliniz denginde bir iyilik ve denginde bir kötülükle karşılık buluyor.
Cezalarda ahiret hayatını beklemiyor, bu hayatta başlıyor, öylemi? Aynen. "Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir" (Maide Süresi; 38). "Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır" (Maide Süresi; 33). "Cezalandırmak isterseniz size yapıldığı kadarıyla cezalandırın, fakat sabır gösterirseniz bilin ki sabırlı davrananlar için bu muhakkak daha hayırlıdır" (Nahl Süresi; 126). Allahu Teala bizlerden suçluları cezalandırmamızı beklerken, o doğrultuda Ayetler indirirken, kendisi kendisinin koyduğu kural ve yasaların dışında hareket edermi; elbette etmez. Rabbimiz nasıl bizlerden suçluları cezalandırmamızı bekliyorsa, kendiside bunu yapıyor ve ahiret hayatını beklemiyor. Kader suçlular aleyhine bir kamu davası açıyor ve bu hayatta cezayı indiriyor. Ne kadar indiriyor; o suçun çevreye yani yeryüzüne yansıması kadar.
Sorular geldikçe konuları biraz daha detaylandırmak zorunda kaldık, bu da tabiiki yazımızı biraz uzattı, o yüzden yazımızı farklı bölümlere ayırmaya karar verdik, bir kaç gün bu bölümü tekrar ve tekrar okuyun inşallah, içinize sininceye kadar, sonrası bir sonraki bölüme geçeriz. Bizi takip etmeye devam edin, devamı gelecek..... -17.01.2025