boykot- bölüm 1: muhalefetin çöküşü
Son Dakika: haftanın yazısını biraz erteleyelim inşallah, bir başka zamana, doğum haritasıyla ilgili yazım size borcum olsun, şuan devletin gündemi boykot olduğu için, bizde bugün bu konuyu ele almaya karar verdik. Eğer bu konuyu bugün ele almazsak bugün yaşanan olaylarda tarafımızı belli etmemiş oluruz, bu hatayada düşmeyelim inşallah. Ateşe su taşıyan karınca misali bizde inşallah iyi ve kötü ve arasındaki bu savaşta açık açık tarafımızı belli edelim. Edelim çünkü size öğütlediğimiz bu, bir yanlışı gördüğünüzde sessiz kalmayın, bugün söylenmesi gerekeni veya sağlanması gereken adaleti yarınlara ertelemeyin sözleri bizlerin size yıllardır öğütlediği şeyler. O yüzden gidin ve bugün alış veriş yapın, bu savaşta safhınızı belli edin, bizde yazımızla sizlere manevi destek olalım inşallah. Bizim tarafımız belli, imamoğlu ve destekçilerin bizim sayfamızda ve inanç dünyamızda yeri yok.
Ne kadar ilginç; 1500 yıl önceside Müslümanlara boykot uygulanmıştı bugünde uygulanıyor. O dönem Müslümanlara boykot uygulayanlar kendilerini elit ve üstün gören ve puta tapanlardı, bugünde yine aynı kitle bu boykotu uyguluyor. Aradan 1500 yıl geçti, bu süre içinde ne kötülüğün kimliği değişti ne de taktikleri. Kur'an-ı Kerim neden evrensel, her çağı kapsayan bir Kitap, bunu şimdi daha iyi anladınızmı; iyilik ve kötülük, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin ahirete kadar hiç değişmeyecek. Bugün kötü olan yarınlarda da kötü olmaya devam edecek. Biz iyiler içinde bu tabiiki büyük bir fırsat ve nimet. Eğer aranızda sahabiler arasında olabilseydim diyen varsa, alın size fırsat, sahabi olma fırsatı, gidin ve boykot edenlere inat alış veriş yapın ve o esnafları destekleyin. O çağda alınan sevabı sizde inşallah bu çağda alırsınız.
Bazı okurlarımız, hocam günlük konularla ilgili günlük yorumlarınızı bekliyoruz diyorlar; bakın arkadaşlar, 2025 de türkiye savaşa giriyor, elektromanyetik bir saldırı üzerinden de milyonlar ölüyor. Allah nezdinde konu kapanmış, kararlar verilmiş, bu saatten sonrası siz kimi ikna edebilirsiniz kimin inancını değiştirebilirsiniz? Kimsenin. O yüzden websitemizi topluma açık olmaktan çıkardık. Bu zamana kadar mesajı alan aldı, almayanda bu saatten sonra alacak değil. Websitemizi açmamızın sebebi sizlere günlük haber veya yorumlar iletmek değildi, amacımız alternatif tıp alanında sizi bilgilendirmek, sonra dini konularda, sonrası gezi, 17-25 aralık, 15 temmuz, covid dönemi vs, milletimize ve devletimize yapılan saldırı ve tuzaklarda size rehberlik etmekti. Rehberlik sürecimizde doldu. Bu süre içinde helak olacaklarda belirlendi, kurtulacak olanlarda. Bu saatten sonra bunu ne siz değiştirebilirsiniz ne de biz. Hani soruyorsunuz neden websiteniz herkese açık değil diye, işte nedeni bu; bundan 20 yıl öncesi insanları uyarmak için websitemizi açmıştık, o uyarı saatide doldu.
Kim bu helaklıklar diye merak ediyorsanız? Şirazeyi kaybedenler kim, kim kendisi gibi hareket etmeyen herkesi linç ediyor, kendisini desteklemeyen herkesi fişliyor, içki içmeyen ve açık giyinmeyenleri aşağılıyor, kim biz iktidara gelirsek hesap soracağız diye tehditler yağdırıyor, kim sahnede kalpcik işareti yapıyor, sahneden indiği zamanda öfkeden herkese saldırıyor, kendilerine oy vermedikleri için kim depremzedelere küfür ediyor, ağırladıkları konaklardan çıkarıyor, kim hırsızları bile bile savunuyor, kim cami bahçelerinde idrarını yapıyor, kim zalimleri savunuyor, kim içki içip ecdadımıza ve dinimize sövüyor, kimin yanında lgbt var, fetö kimi destekliyor, kimin yanında dhkp-c'li teröristler var, buradan helaklıları siz çıkarın. Bir taraf gençliği sokağa, polislere taş atmaya, binaları yakmaya, ülkeyi felç etmeye, devleti yıkmaya davet ediyor, diğer taraf ise teknofeste, birlik ve beraberliğe, inşa etmeye ve bilime davet ediyor, siz geri zekalımısınızda ya da salakmısınızda bu ikisi arasında iyi ve kötüyü ayırtedemeyeceksiniz. Taraflar bu kadar açık ve net olmasına rağmen, siz halen erdoğan nefreti veya akp antipatisinden ötürü yanlış tarafta yer alırsanız, sonradan ağlayıp sızlamayın.
Arkadaşlar, İslam gizemli bir din değil, her haliyle apaçık bir din, sağınızdaki solunuzdaki tiplere bakın, bunlar Allahla sorunu olan tiplerse bilinki Allahın da onlarla bir hesabı var. Sizde eğer o hesaba dahil edilmek istemiyorsanız, bu insanlarla aranıza mesafe koyun. Allahu Teala bir kavimi helak etmeden öncesi peygamberine ne diyor; sana inananları al ve onların arasından ayrıl diyor. Helaklık kitle belli, bunu tespit etmek için bir uzay mühendisi olmanızada gerek yok. O helak bunların üzerine inecek, imamoğlun babasının lanetide bunun bir işareti, ve eğer siz o helaktan muaf tutulmak istiyorsanız, çözüm basit, helaklık kitlenin arasında bulunmayacaksınız. Ne sosyal medyada, sokakta veya gizli kapılar arkasında onlarla oturup kalkacaksınız, ne onlara maddi ve manevi destek vereceksiniz, ne de onlara gizli veya açık empati duyacaksınız.
Şeytanın tuzağı- olayları şahsileştirmek. Şeytanın insana kurduğu en büyük hilelerden birisi olayları şahsileştirmesi. Şeytan isterki insan bir olayı şahsileştirsin ve o olayı şahsi duyguları üzerinden okusun. Bunu yaptığınız zamanda olayın özünü kaçırıyor, kişilere olan antipatı veya empatiniz üzerinden yorum getirmeye başlıyorsunuz, bu da insanı sürekli yanlış tarafta yer almaya itiyor. Lütfen siz şeytanın bu tuzağına düşmeyin, duygularınızla veya kişilere olan nefretinizle değil aklınızla olaylara yorum getirin ve analiz edin. Allah adil olanları sever. Bir topluma olan nefretiniz sizi adaletsizliğe itmesin. "Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır" (Maide Süresi; 8).
Şeytanın tuzağı- detayda kaybetmek. Şeytanın insana kurduğu hilelerden biriside kişiyi detaya boğup o büyük fotoğrafı görmesine engel olmak. Örneğin; erdoğan şurada şunu şunu yaptı gibisine, bazıları bir olaya o kadar takılı kalıyorki, adamın 20 yıllık hizmetini, ülkeyi getirdiği noktayı yani o büyük fotoğrafı kaçırıyor. Şeytanın bu tuzağınada düşmek istemiyorsanız, detaylara değil her daim büyük fotoğrafa bakın. Bir hatanız yüzünden tüm hayatınızın yargılanmasını, tüm iyiliklerinizin görmemezlikten gelinmesini istermiydiniz; istemezdiniz. O zaman sizde kimsenin hataları üzerinden tüm hayatını, kişiliğini karalamayın. Allahu Teala mahşer günü nasıl yapacaksa sizde öyle yapın; tüm iyiliklerini tüm kötülüklerini masaya yatırın, hangisi daha ağır basıyorsa ona göre kararınızı verin. Eğer iyilikleri görmezden gelir ve sadece kişinin yanlışları üzerinden hüküm verirseniz, o zaman Allahta mahşer günü o muameleyi siz gösterir bilginize.
Doktorlar bir veri üzerinden teşhis koymadıkları gibi, sizde kişinin bir eylemi veya hatası üzerinden kişiyi yargılmayın. Bu konuda size bir örnek daha verelim; şuan sağ görüş ikiye ayrılmış durumda, birisi tengriciler (İslamdan uzak tipler), bunlar zafer partisi, iyi parti ve chp'lilerin bir kısmı, diğer gurup ise İslam inancını beslemiş olanlar. Tengricilerde son dönemde akp'yi neyle suçluyor; terörist başı öcalanla işbirliği yapmakla suçluyor. Haklı değillermi? Bu konuda haklı olabilirler, fakat; bir, onların bunu eleştirme hakları yok, çünkü onlar altılı masa üzerinden devleti öcalan'a teslim edeceklerdi ve ikincisi, kişi hakkında hükmünüzü bir eylemi üzerinden verme hakkınız yok. Siz eğer pkk'yı ülkeden silen, kuzey iraktan silen ve suriyenin büyük bölümünden silen, ülkemizin sınırlarını duvarla ören, tezkerelerle yıllardır teröre karşı büyük bir mücadele veren bir partiyi, sadece bir olay üzerinden terör sevici olarak yargılarsanız, o zaman hakkani davranmamış olursunuz. Bizim size tavsiyemiz, bir kişi hakkında hüküm verecekseniz tüm hayatını gözönünde bulundurarak bunu yapın, aksi takdirde haksızlık etmiş olursunuz. Haksızlık ettiğiniz zamanda ne olur; aynı muamele ile siz karşılaşırsınız. Kaldıki tezkerelere sürekli hayr oyu veren, dem/pkk' ya özerklik vaat eden kılıçdaroğlu için altılı masa adı altında oy toplayan ve oy verenlerin (zafer partisi, iyi partisi vs), ömürlerini terörle mücadeleye adamışlara millyetçilik dersi verme hakkları zaten yok.
Şeytanın tuzağı- bir yanlışı başkasının yanlışıyla savunmak. Birisinin bir yanlışını görüyorsanız, o yanlışı dile getirmekten sakınmayın. Uutmayın, siz ne akp'den sorumlusunuz ne de muhalefetten siz kendi amel defterinizden sorumlusunuz, o amel defterinizede bir yanlışı savunan kişi damgasını vurdurtmayın.
İman ölçülebilirmi? Ölçülebilir. İman nedir; Allahın emirlerine boyun eğip uygulamaktır. Örneğin; bir kişi ne kadar Allahın emirlerini yerine getiriyorsa, o kadar iman sahibidir. Hani birileri siz kimde iman var bunu bilemezsiniz diyorlar ya, bal gibi biliriz, çünkü iman kalpte gizlenen birşey değil, hayata yansıtılması gereken birşey. Allaha iman eden kişi emirlerini yerine getirir, getirdiği oranda da iman sahibidir. Emirlerini yerine getirmeyen biriside sahtekardır, kalbinde iman eder, ama hayatına o imanı yansıtmadığı için hırsızdır sahtekardır. Eğer birisinin yaşantısında İslamı görmüyorsanız, ona sahtekarda diyebilirsiniz, hırsızda.
Cehennemlikler bilinirmi? Evet, bunlarda bal gibi bilinir. İslam hiçbir şeyi gizli tutmamış, eğer gizli tutsaydı insan başka insana kanar, Allahta bunun müsebbibi olduğu için kandırılan kulu hesaba çekemezdi. Dolayısıyla, insanoğlu karşısındaki kişiyi bilsin ve tanısın diye, insanın imanıda, ahiret yurdundaki mekanıda ifşa edilmiş. Nasıl ifşa edilmiş; yaşantısı üzerinden. Örneğin; kalbi kötü olanın yaşantısıda kötü oluyor ve sizde eğer bunu görmenize rağmen o kişiye inanıyor ve güveniyorsanız, o zaman Allahtan vebal kalkıyor ve size iniyor. Kişinin yaşantısı kalbindeki imanını ifşa eder, kişiye nasip olan iyilik veya kötülüklerde onun ahiret yurdunu ifşa eder. Örneğin; birisine sevap nasip olmuyorsa, o kişiyi zorla cennetlik tayfasına sokmaya çalışmayın, çünkü cennetlik değil. Yaşantımız ve bizlere nasip olan ameller iç dünyamızın bir aynası, dolayısıyla insanların yaşantısına bakarak onların ne mal olduğunu rahatlıkla çıkarabiliriz. O yüzden bizler insanı yargılamak için kalbine bakmaya ihtiyaç duymayız, yaşantısına bakmamız yeterli, çünkü yaşantısı o kalbi ifşa eder.
Kötüden iyilik çıkmaz. İyilik sevap ve hak içerdiği için, iyilik sadece cennetliklere ve o iyiliği hak edenlere nasip olur. Sağınızdaki solunuzdaki tiplere iyi bakın, eğer bunlar arızalı tiplerse, bilinki bunlardan hak ve hukuk, demokrasi ve özgürlük çıkmaz, çünkü hak ve hukuk, adalet bunlar sevap içeren eylemler, bu eylemlerde cehennemliklere nasip olmaz. Bunların söylemleri sadece sözde kalır, sonrası o sözlerden de hesaba çekilirler. Küreselcilerin demokrasi, hak ve hukuk söylemleri altında dünyayı zulme ve şeytanlığa boğması gibi, bunlardan çıkacak olanda ancak bu; kötülük. Birileriyle bir yola çıkmadan öncesi yoldaşlarınız cennetlikler sınıfındamı yoksa cehennemliklermi ilk buna bakın, çünkü o yolculuk sizi ya cehenneme ya da cennete götürecek. Kimin cennetlik kimin cehennemlik olduğunu nasıl anlarız; yaşantısından.
Bakınız, kandırılma sonucu bir yanlış yaparsanız Allah sizi bağışlayabilir, çünkü insan bilmediği şeyden hesaba çekilmeyecek. Fakat kişinin ne mal olduğu yaşantısından aleni ortadaysa ve siz halen onunla yolculuğa çıkmaya karar veriyorsanız, salak üniversite öğrencilerin dhkp-c'lileri örnek alıp sokağa çıkmaları gibi, o zaman helaka uğradığınızda ağlayıp sızlamayacak, ben bilmiyordum demeyeceksiniz. İslamı bilmiyorsanız, atalarınızı biraz dinleyin; bana arkadaşını göster, sana onun kim olduğunu söyleyeyim. Sevap içeren eylemler kime nasip oluyorsa onlarla dostluk kurun, sağa sola hasar verenlerle değil.
Helakın fişeği ateşlendi. Kişi ölmeden öncesi gerçek kimliği açığa çıkar, mazlumsa mazlumlaşır, çirkef birisiyse dahada çok çirkefleşir. İç dünyası neyse, ölümü üzerinden Allah onu tüm aleme ifşa eder. Örneğin; yıllardır sabah akşam diktatör, özgür ifade, hak ve hukuk naraları atanlar, bugünlerde kendileri gibi düşünmeyen ve hareket etmeyen herkesi linç ediyor. Birisinide kader böylesine ifşa ediyorsa, kadersel anlamda onun sonu yaklaştığı anlamına gelir. Dolayısıyla biz bu olaylara baktığımızda, sadece kişilerin helak vakit saati geldiğini görüyoruz, eylemlerine bunun ötesinde bir anlam yüklemiyoruz.
Nasıl bu hale düştüler? Kişi haksız yere birisini birşeyle suçlarsa, suçladığı şey kendisine geri döner. Bunlarda yıllar içinde masum insanlara hem hırsız dediler hem diktatör dediler, şimdide isnat ettikleri şeylerle kendileri suçlanıyor ve o sıfatları kendileri sergiliyor.
Söylem ve eylem ilişkisi. Birilerini takip edecekseniz söylem ve eylemleri arasında uyum varmı buna bakın. O farkı yakaladığınızda kişinin hak olup olmadığını çıkarırsınız. Örneğin; özgür özel, aybüke pusat'a destek çıkıyor. İnsanların işiyle, aşıyla, ekmeğiye oynuyorlar diyor. Bunu söyleyen özgür özel ama ne yapıyor; boykot çağrısı yapıyor. O esnafların işiyle aşğıyla oynanmıyormu? Örneğin; bir yandan sanatçıya sahip çıkıyor, diğer taraftan gökhan ünver gibi, kendisi gibi düşünmeyen ve hareket etmeyen sanatçıların programlarını iptal ediyor. Aybüke pusat için sarfettiği sözler ile sahada sergilediği eylemleri arasındaki tezatlığı görüyormusunuz? Bakınız; kötü insana iyilik nasip olmaz, ama sözde olur. Birisinin iyi olup olmadığını öğrenmek istiyorsanız, eylemlerine bakın, çünkü sözler herkese, iyi eylemler ise sadece iyilere nasip olur. O yüzden, birisinin iyi olup olmadığını öğrenmek istiyorsanız sözlerine değil, eylemlerine bakın.
Örneğin; chp'nin vatan ve millet aşkı sadece sözde, Allah o vatan aşkını eyleme geçirmelerine izin vermiyor; neden vermiyor, çünkü geçerse sevap kazanırlar, Allahta onların sevap kazanmasını istemiyor. Neden istemiyor; çünkü kötüler. O yüzden bunların iyilik, hak ve hukuk söylemleri hep sözde kalıyor, eyleme geçirmek bunlara nasip olmuyor.
Birşeyin iyi olduğunu nasıl anlarız? Ortaya çıkardığı pozitif enerjiden anlarız. Örneğin; boykot. Boykot iyi birşeymi; iyi değil. Kelimenin kendisi negatif bir enerji saçıyor, sebep olduğu şeyde negatif. Dolayısıyla bu eylem kötü bir eylem, kötü eylemlerde ancak kötülere nasip olur.
FETÖ'nün planı. Zamanında fetö bir beddua okumuş ve milyonlar buna amin demişti. Sonrası ne oldu; o beddua fetöcüleri paramparça etti. Fakat o beddua bunların helakını henüz getirmemişti, çünkü Rabbimiz sabırlı ve merhametli. Belki tövbe ederler diye onlara zaman vermişti. FETÖ bu mühleti değerlendirebildimi; hayır, örgütlü bir şekilde devlete tuzak kurmaya devam ettiler. Örneğin; 15 temmuz sonrası tüm yatırımlarını chp'yi ele geçirmek, sonrada chp üzerinden devleti ele geçirmek üzerine yaptı. O zaman dilimi içinde de onlar adına yine herşey tıkır tıkır işledi, manisa fetö hücre evinden çıkan özgür özel'i chp başkanı yaptılar, karadeniz fetö hücre evinden çıkan, samanyolu tv muhabiri imamoğlunuda cb adayı yapmaya karar verdiler. Başardılarmı; bir yere kadar, sonrası ama Allahu Teala yine fetöcülerin ayaklarını doladı, bu sefer vatansever chp'liler çıktı ve bu tuzağa dur dedi.
Bu arada; bunların bu kadar çirkefleşmesinin nedenide bu, 15 temmuz sonrası bunlar tüm yatırımlarını muhalefete yaptı, bilhassa chp üzerinden devleti ele geçirme planlarını yaptı ve bu planın dışında bir b-planları yok. Bu projede batarsa bir yüz yıl sürgünde yaşamaya mahkum kalacaklarını, ülkemize dönemeyeceklerini biliyorlar. İmamoğlu hapise girdikten sonrası bunların bu kadar öfke içinde olmalarının nedeni bu. Tüm bu boykotların ve özgür özel'in yaptığı herşeyin arkasında da fetö var. Üst akıl burada fetö. İlginç olanıda başkalarına fetö diyenlerin, bugünlerde kendilerinin fetö'nün oyuncağı haline gelmesi.
Nasıl bu duruma düştüler? Haksız yere başkalarını, örneğin akp'yi fetöcü olmakla suçladılar, kaderde onları aldı ve başkasını neyle haksız yere itham ettilerse bu sefer onları o duruma soktu, yani kendilerini fetö'ye hizmet eder hale getirdi. O yüzden ne diyoruz hep; aman kimseye iftira atmayın, haksız yere kimseyi suçlamayın, çünkü haksız yere suçladığınız şey gelir ve sizi bulur. Hocam erdoğan ama ne istedinizde vermedik dedi; evet dedi, ama sizin anladığınız anlamda onu söylemedi. Sizin anladığınız anlamda söylemediğini nereden biliyoruz; en basiti 7 şubat mit kumpasından, 17-25 aralık ve 15 temmuzdan anlıyoruz. Akıl var mantık var, eğer istediklerini alsaydılar, kendilerinin sonunu getiren bu saldırıları yapmaya gerek duyarlarmıydı; duymazlardı. Anladınızmı şimdi neden kişilerin sözleri üzerinden olayları okumamanız gerektiği. Kişinin sözleri sizi her daima yanıltabilir, ne niyetle söyledi vs bunu bilemeyebilirsiniz, ama yaşantısı değil, yaşantısı kişiyi yanıltmaz. O yüzden siz kişinin sözlerine değil, daima eylemlerine bakın, eylemleri sonucu ortaya çıkan yaşantısına bakın. O yaşantı size o büyük fotoğrafı gösterecek, yani hak ve baatılı gösterecek!
Allahın planı. Allah açısından olay basit, onlar tövbe etmedi, yine hile ve tuzaklara başvurdu, dolayısıyla Allah nezdinde bunların maruz kalacağı tek muamele helak. Helakın artık bunlara hak olduğunu nereden anladık; yine kendi ağızlarından büyük bir bedduanın çıkmasından. Sanmayınki imamoğlunun babasından o beddua öylesine çıktı, o beddua gökteki o büyük hesabın bir parçası olarak indi. Allahu Teala kendi ağızlarıyle yine bir beddua ettirdi, işte bu bedduada onların sonu olacak.
Boykot gibi iktidarı devirme girişimleri neden başarısız olacak? Neden; çünkü bu yüz yıl Allah kötünün çöküşünü, iyinin ise yükselişini takdir etmiş. Kötünün çöküşü takdir edildiği zamanda bir lider gittiğinde (kılıçdaroğlu), daha kötüsü gelir (özgür özel). İyinin yükselişi takdir edildiği zamanda bir lider gittiğinde (erdoğan) daha iyisi gelir (hz Mehdi). Bunlar yanlış zamanda kadere meydan okuyor. Bu yüz yıl kader, iyinin yükselişini kötününde çöküşünü takdir etmiş. O yüzden bunlar kıçlarını yırtsalar erdoğanı deviremez, velevki devirdiler, çünkü hz Mehdinin çıkabilmesi için eninde sonunda erdoğan da gitmesi gerek, bu durumda dahi durumları daha kötü olur, çünkü hz Mehdi erdoğanın gösterdiği merhameti, pasifliği ve ezikliği onlara göstermez. Bunlar ne yaparsa yapsın akıbetleri kötü olacak, kurdukları tüm tuzaklara kendileri düşecek, debelendikçe daha çok pisliğin içine batacaklar. İnsanlar olaylara bakıyor ve sanki olay iki taraftan ibaret olduğunu sanıyor, aman siz bu yanılgıya düşmeyin, burada o iki tarafın üstünde birisi var daha var, o da Allah. Günün sonunda da hep Allahın dediği olur. Neden?
Kaderin üstünde bir kader var. İnsanlar gerçektende her istediğini yapabileceğine inanıyor, istedikleri şeyler üzerinde başkaların hakkı varmı yokmu bunu düşünmüyorlar. Evet, yeryüzünde o kişiden başka kimse olmasa, o zaman o kişi dilediği herşeyi belkide elde edebilirdi, ama durum bundan ibaret değil, bizim istediğimiz şey üzerinde daha bir çok kişinin ameli ve hakkı var. Herkes hak ettiği kadar o nimetten nasibini alması içinde Allahu Teala kaderin hesabını bireylerin insiyatifine değil, kendi katında saklı tutmuş. Örneğin; chp iktidarı devirmek istiyor, onlar bunu istiyor diye Allah buna izin verirmi? Vermez. Neden vermez; çünkü devirmek istedikleri kişi erdoğandan ibaret olsa, erdoğanın rızkı bittiğinde Allah devrilmesine müsaade edebilir, fakat durum böyle değil, erdoğanın kaderi bir çok millet ve ülke ile iç içe girmiş durumda. Onlarca ülkenin kaderi erdoğana bağlı, somali, libya, suriye, irak, sudan, kuzey kıbrıs vs. Örneğin; o gitse ve imamoğlu gelse, tezkerelere sürekli hayr oyu veren, suriyede libyada somalide ne işimiz var diyen bu zihniyet gelse, en basiti bu ülkelerden askerleri çekecek ve o ülkeler ve o insanlar bir anda farklı bir kaderle yüzleşecek. Bir kişinin kaderide bu kadar çok farklı kaderlere bağlıysa, kadersel anlamda onu devirmek o kadarda kolay olmuyor. Bu durumda erdoğan o insanlara sahip çıkarak aslında ne yapmış oluyor; kendi kaderini korumuş oluyor. O yüzden diyoruz ya hep, kişi ne yaparsa kendi amel defterine yapar.
Birisini devirmek istiyorsanız, devireceğiniz kişiye bağlı kaderleri hesaba katın. Dünyanın, insanlığın ve Müslümanların kaderini planlayan ve çizen Allah, dolayısıyla ben yaparım ederim değil, Allah müsaade ederse yaparım ederim demek lazım. Örneğin; burada siz birşeyleri harekete geçirmek istiyorsanız (boykot, iktidarı devirme), bunun için ilk önce Allahın onayını almanız gerekiyor, çünkü rızkı indiren Allah. Allahta buna onay vermeden öncesi o kişinin bu konuda kısmeti kapandımı, kapanmadımı buna bakıyor, ayrıca o kişiye bağlı kişilerin kaderine bakıyor. Allah nezdinde o iktidarı devirip devirmeyeceğiniz bir ülkenin iç meselesi değil, devirmek istediğiniz kişinin kaderi ne kadar kişi ve ülkeyle bağlıysa, kadersel anlamda kader size o kadar direnir.
Buradan da eyleminizin vebal boyutunu iyi hesap edin. Bir eylem ne kadar büyük bir kitleyi etkileyecekse, günahınız veya sevabınız o kadar büyük olur. Örneğin; erdoğanı devirdiğinizi varsayalım, bu durumda siz erdoğanla birlikte onlarca ülkeyide devirmiş oluyorsunuz. Bu eylemin sonucunda da eğer o ülkelerde zulüm artarsa bunun günahıda size yükleniyor. Ha', erdoğanı deviremediniz, yine kaçış yok, o niyetle yola çıktığınız için yine hapı yutuyorsunuz ve o günahı yükleniyorsunuz. Örneğin; imamoğlu 30 milyar dolar borçla istanbul belediyesini aldı ve 150 milyar dolar borca çıkardı, ona oy verenlerin bundan hesaba çekilmeyeceklerinimi sanıyorlar?