İslam; sûr’a üfleme bilimsel açıklaması
Bir Ayet bir teknoloji: İslam’ın namusu pozitif bilimler içeriğidir. Nedir bu içerik, bu yazı dizilerimizde bu sorunun cevabını bulmaya çalışacağız. Sizlere bir İslami inanç sunacağız sonrasında bunun pozitif bilim içeriğini açığa çıkaracağız. Sizlere hayırlı ve aydınlatıcı okumalar dileriz. Sûr’a üfleme hadisesi; "Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. Sonra Sura bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar" (Zümer Süresi; 68). "Artık sur’a tek bir üfleyişle üflendiği zaman" (Hakka Süresi; 13). Kıyametin kopma vakti geldiğinde İsrafil (as)'ın bir boruya üfleyeceği ve bununla evrenin sonunu getireceğini ve tekrar üflediğinde de ölülerin dirileceği inancı, dinimizin temel inançlarından birisi ve inanma zorunluluğu olan bir hadise. Sayın okurlarımız; İslam dini bir yap boz oyunu gibi farklı parçacıklardan oluşur. İslamı anlamamızı sağlayanda bu, farklı parçaların bir araya gelip büyük fotoğrafı oluşturması. Lokmayı dilimlemek gibi. İnancımız tek bir parça olsaydı, onu yutmak yani anlamak imkansız olurdu. Dilim dilim parçalara ayırdığınızda ama, her bir parçayı analiz edip o büyük fotoğrafı daha iyi anlayabiliyorsunuz. Yani İslam dini parçalardan oluşan bir bütün. O bütünden birşeyi çıkardığınız zamanda, onunla bağlantılı diğer parçalar anlamsızlaşıyor. En basiti siz birşeyin kıyameti tetikleyeceğine inanmıyorsanız, kıyametin kopacağınada inanmıyorsunuz demektir bu, olay bu kadar basit.
Örneğin; Sur hadisesi. Sur hadisesini yok sayarsanız, kıyamet ve mahşeride yok saymalısınız. Sur hadisesi olmadan bunlar olmuyor çünkü. Örneğin; birisi size Sur hadisesi yok derse, o zaman kişiye kıyametin kopuşuna inanıyormusunuz diye sorunuz. Eğer inanıyorum derse, kıyametin kopuşu sizin elinizde olsaydı süreci siz nasıl tetiklerdiniz diye sorunuz. Örneğin; birisi Sur hadisesi hurafe derse, o zaman kişiye siz mahşeri dirilişe inanıyormusunuz diye sorunuz. Eğer inanıyorum derse, tüm insanları aynı anda kabirden kaldırmak için siz nasıl bir uyandırma zili veya yöntemi kullanırdınız diye sorunuz. Gördüğünüz gibi, çok basit sorular sorarakta Sur hadisesine varabiliyorsunuz. Eğer kişi iki sorunuzada inanmıyorum derse, o zaman o kişiden uzak durun. Bilinki o kişi Sur inancınızı elinizden almakla kalmayacak, kıyamet ve mahşer günü gibi inancınızın diğer parçacıklarınıda elinizden alacak. O yüzden, birşey ne kadar önemsiz gibi görünsede, o detaya sahip çıkın. Sahip çıkmazsanız, inanmasam ne olacakki derseniz, o zaman bilinki zaman dilimi içinde bundan diğer inançlarınızda etkilenecek. İnancınızı oluşturan o parçacıkları çıkara çıkarada bir gün inançsızlığa, o inançsızlıkta sizi başka inançlara sürükleyecek. Örneğin; ataizim. Ölüm sonrası birşey yok, bedenimiz toprak olup gidecek demekte bir inançtır sonuçta. Evren boşluğu kabul etmez, var olan inançlarınıza sahip çıkmazsanız, onların yerini almak için tetikte bekleyen nice inançların var olduğunu biliniz. Bizler bu yazı dizilerimizle islamın her parçacığına sahip çıkmanız gerektiğini sizlere anlatmaya çalışacağız. Her parçasının hak olduğu, bilimsel verilerle desteklenebilindiğini size aktarmaya çalışacağız. Umarız bu yazılarımız inancınıza olan güveninizi artırır, inancınıza daha çok sahip çıkmanıza daha bilinçli yaşamanıza vesile olur.
Sur hadisesinin inanç boyutu: Sur hadisesinin bir inanç bölümü var, bir de pozitif bilimler içeriği. İnanç bölümünü peygamberler bin yıllardır kavimlerine aktardı, bir gün dünyanın sonu geleceği, ölümden sonra yeniden diriliş olacağı ve insanoğlunun hesaba çekileceği. Zaman dilimi içinde de buna iman eden oldu, inkar edende. Bizmi bir avuç toprak olduktan sonra eski halimize döneceğiz diyen oldu; "İşte bu, onların cezâsıdır; çünki onlar, âyetlerimizi inkâr ettiler ve: '(Biz) bir kemik yığını ve ufalanmış bir toprak hâline geldiğimiz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltilecek kimseleriz?' dediler" (İsra Süresi; 98). Günümüzde de inkarcılar bunu söylemeye devam ediyor. Asıl üzücü olanda bu, günümüzde bunun halen inkar ediliyor olması. Neden? Bir şey yok olduktan sonra başka bir yerde tekrar ortaya çıkması, geçmiş kavimlerin mantığını zorlamış olabilir ama günümüz insanı için bu o kadarda uçuk bir fikir değil. Örneğin; ışınlama. Bir noktada yok oluyorsunuz, başka bir noktada tekrar bir araya getiriliyorsunuz. Bir şeyleri ayrıştırıp tekrar eski haline getirmek geçmiş çağlara mantıksız gelmiş olabilir, ama günümüz insanı için bu o kadarda mantıksız bir iddia değil, çünkü günümüzde bu bize bir çok teknolojiyi çağrıştırıyor. O yüzden çok üzücü, Allahu Tealanın bin yıllar öncesi söylediklerini günümüz bilim camiası teker teker hayata geçiriyor, günlük hayatımızın bir parçası oluyor, ama yinede bu insanlar inkara oynuyor. Neden; çünkü Allah bunu dediği için. Bu insanların bir Allah alerjisi var. Gerek bilim kurgu filmleri gerek süper kahraman çizgi romanları gerek fantazi romanları gerek bilimsel makaleler gerek online oyunları, günlük hayatımız bunun örnekleriyle dolu, birşeyin bir yerde yok olup başka bir yer ve zamanda yeniden ortaya çıkması ve sizde bu örnekleri görüyor ve buna inanıyorsunuz, bilim camiası bu konuları tartıştığında neden olmasın, bir gün mümkün olabilir diyorsunuz, Allaha geldiğinde ama üç maymunu oynuyor, yok öyle birşey diyorsunuz. Bilim tarikatı bunu söylediğinde iman ediyorsunuz, Allah dediğinde ama inkar, bunun hesabıda size sorulur bizden söylemesi.
Sur hadisesi- Işınlama: Ayetlerin bir özelliği bize bir olayı anlatıyor olması bir özelliğide o mesajın bir ilim içermesi. Bu da İslami dinini, yeryüzündeki diğer inançlardan ayıran en büyük özellik. Yeryüzünde bir çok inanç sistemi kutsal olarak gördüğü metinlere sahip, örneğin nurcuların risaleleri, mevlevilerin mesnevisi, budizmin kutsal metinleri vs. İslam dinin kutsal metinlerini diğerlerinden ayıran en büyük özellikse, her bir metinin (Ayet) bir ilmin tüyosunu içermesi. Allahu Teala yeryüzünü yaratıyor, sonrası yeryüzüne ilim hazinelerini yerleştiriyor. O ilim hazinelerinin tüyosunuda Ayetlerinin içine gizliyor. İlk önce müslümanlar keşfetsin ilk önce onlar o ilimden haberdar olsun diye, o ilmin varlığını bize indirdiği Ayetlerin içine yerleştiriyor. Kur'an-ı Kerim adında kutsal bir kitabımız var ya, süs olarak duvara astığınız, arapça okuyup ne söylediğini anlamadığınız kutsal kitabımız var ya, işte o kitabımız nice elektronik cihazın bilgisini içinde barındıran bir hediye paketi. Biz o paketi ama açıp okumadığımız için, okuduğumuz zaman anlamadığımız bir dilde okuduğumuz için, anlayarak okuyanlarda rahatlarına düşkün haylaz, kolayın peşinde koşan tipler olduğu için, İslam alemi maalesef o tüyoları kaçırmış. Başkaları teker teker keşifleri yapmış bizse yan gelip yatmışız. Başkaları araştırmış, bizse zikir seansları ile nesillerimizin beyinleri transa sokmuşuz. O yüzden onlar efendi biz köle olmuşuz. O yüzden onlar şimdi dünyaya hakim, bizse sefalet içinde yaşıyor, kan ağlıyoruz.
- Sûr hadisesi hangi bilimsel tüyoları içeriyor? Birinci tüyo; bir maddeyi kendisini oluşturan atomlara ayırmak istiyorsanız bunun ses dalgaları ile mümkün olduğu. İkinci tüyo; atomların birer hafızaya sahip olduğu ve atomların bu hafızası aktive edildiğinde ayrıştırılmış atomların tekrar bir araya gelerek eski hallerine geri döneceği. Sûr’a üfleme hadisesi iki bilimsel tüyo içeriyor; birinci üfleme moleküllerin yani maddelerin atomlara ayrıştırıldığına işaret ediyor, ikinci üfleme ise ayrıştırılan atomların tekrar bir araya gelip daha önce oluşturdukları maddeye geri dönüştürüleceğini, yani atomların birer hafızaya sahip olduğuna. İnancımızdaki bilimsel derinliği görüyormusunuz? Bu bilimsel açıklamayı size bir harvard profesörü yapmış olsaydı, çoktan nobel ödülünü kazanmıştı. Bu açıklamaları Allah yaptığı için ama, olabildiğince bunu inkar ediyor, bunlar eskilerin masalı, büyülenmiş insanların uydurma hikayesi, bir şair bir kahin bir delilinin sözleri diyorlar. "Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman, 'İşittik, işittik! İstesek biz de aynını söyleyebiliriz; bu sadece eskilerin masallarıdır' derlerdi" (Enfal Süresi; 31). Hakikatın ama, günün sonunda açığa çıkma gibi bir huyu var. Nitekimde öyle oldu. Günümüzün teknolojik çağı Allahu Tealayı teker teker haklı çıkarıyor. Allahı inkar edenleri Allah, taptıkları (teknoloji) şeyle susturuyor. Özetleyelim; İsrafil (as)'ın boruya üflemesi sembolik bir anlam taşımaz, o boruya üfleyerek evrene ses frekansı yayar. Bu frekans evrendeki atomların titreşim frekansı ile örtüşüyor ve maddeyi atomlara ayırıyor. Madde parçalanmaya başladığı zamanda Ayetlerin bahsettiği kıyamet manzaraları ortaya çıkıyor; dağlar parçalanıyor, yerküre sallanıyor, yerkürenin içinden sızan sıcak lav denizleri buharlaştırıyor, gök yarılıyor, gezegenler yerlerinden kayıp birbirine çarpıyor vs.
- 21. yüzyılın teknolojisi ve Sûr hadisesi: bilim adamları atomlar üzerinde elde ettikleri bilgilerden atomların kendilerine has bir titreşim frekansına sahip olduğunu kavramış durumda. Hatta yıllardır bunun üzerine çalışıp bu konu hakkında çok farklı tezler sundular ve halen sunmaktalar. Hangi fizik profesörüne giderseniz, o size atomların kendilerine has bir titreşim frekansına sahip olduğunu ve eğer o madde o frekansa tabi tutulduğunda o atomların birbirleri arasındaki bağı koparıp o maddenin kaybolacağını söylüyor. Teorikte tabii. Örneğin; bu teori futbol stadyumları üzerinde çok tartışılıyor. Mesela seyircilerin bir yukarı bir aşağıya zıplaması o beton atomların titreşim frekansına eşit olduğu an, o betonun çökeciği iddia edilir. Bir maddeyi ses dalgaları ile atom parçacıklarına ayırabilme teorisi fizikte kabul görmüş bir teori. Bunuda size İslam dini, hz Ademden beri söylüyor. Bir ses dalgası gelecek ve tüm evreni parçalayacak diyor. İslamın büyüklüğünü şimdi daha iyi anlıyormusunuz? İslam dini bir ses dalgası ile maddenin parçalacağını söylüyor, günümüzün bilim camiasıda bunu destekliyor. Dininizle gurur duyun. Başkaları hurafe inançlara sahipken, inançlarını araştırmaktan korkarken, siz günümüzün dilinden (teknoloji) konuşan, günümüz teknolojisinin tüyolarını içeren bir dine sahipsiniz. İslam demek bilim demektir. O yüzden inancınızı araştırmaktan korkmayın. Araştırdıkça daha çok günümüz teknolojisini anlar, hatta keşfedilmeyen teknolojileri keşfedersiniz. Kısa bir not; atomları tekrar eski haline getirme konusunda Almanyanın Bochum Üniversitesindeki bilim adamları ilginç bir çalışma yaptılar, hafızaya sahip bir demir üretmeyi başardılar. Demiri hangi şekle sokarsanız sokun, biraz ısıya tabi tuttuğunuzda hafızasındaki kayıtlı şekle kendiliğinden geri dönüyor.
- Sur hadisesinden çıkarılması gereken tüyo nedir? Biz maddeyi bir noktadan diğer noktaya ışınlamaya çalışan bir bilim adamı olsaydık, kendimizi doğrudan ses dalgalarına odaklar ses dalgaları ile maddeleri parçalamaya ve tekrar bir araya getirmeye çalışırdık. Sur hadisesi ses dalgası ile maddelerin parçalanabilineceği ve yine o frekansla bir araya getirebilineceği bilgisini bize veriyor. Müslümanların bin yıllardır basit bir inanç olarak gördüğü bir hadise, ışınlamaya, 21 yüzyılın en büyük teknolojik buluşuna işaret edeceği, onun sırrını içinde barındıracağı kimin aklına gelirdi değilmi?
Dininizle gurur duyun: Sûr bir boynuz anlamına gelir. Bu boynuza üfleyerek evrene ses dalgaları gönderilir. Evrenin büyüklüğünü göz önünde bulundurursak bu boynuzunda baya büyük olduğunu varsayabiliriz. Bir boruya üfleyerek evrenin sonunu getirmek çok önemli mesajlar içeriyor; Allahu Teala eşyaya yok olda diyebilirdi ve her şey yok olur giderdi ama demiyor, kıyametin kopuş anında bile Allah kurduğu düzene sadık kalıyor. Hangi düzen bu? Bu düzen bilim. Bilim üzerine yarattığı evreni, bilim üzerinden son bulmasını sağlıyor. Gördüğünüz gibi İslam'ın her inancı, her uygulaması pozitif bilimler doğrultusunda hareket ediyor. Üzücü olan, inancımızın her parçaçığı bilim bilim diye bağırmasına rağmen, profesör ünvanıyla ortalıkta dolaşan bazı tiplerin İslamı bilimden yoksun bir din gibi göstermeye çalışması. Bizler inancımızı yüceltmek için kutsal kitabımızı okuyor bu araştırmaları yapıyoruz, onlarsa İslamı çürütmek için okuyor. Şu kafaya bakarmısınız ve bunlar ahmet mehmet ismini taşıyan, bizden gibi görünen tipler. Dinimizin yabancılar tarafından ne kadar sürüldüğünü buradan da çıkarabilirsiniz. O yüzden aman dikkat, kimi dinliyorsunuz kimi takip ediyorsunuz, buna çok dikkat ediniz lütfen.
İlahiyat profesörlerine dikkat! İlahiyatçılara göre boruya üfleme hadisesi bir masal, geçmiş dönemin cahil topluluklarına olayları anlatabilmek için uydurdulan bir hikaye. Biz bu kafalara ne söyleyebiliriz; hiçbir şey. Peygamberler döneminde Allahın Ayetlerine eskilerin masalı diyenlerle günümüzün ilahiyatçıları aynı zihniyetin ürünü. Bu ikiside aynı yolun yolcusu. Biz onları kendi haline bırakalım, sizin anlamanız gereken; 1) beş bin yıl önceside boruya üfleyerek ses yapılırdı, günümüzün en modern orkestralarında da yapılıyor. Boruya üflenerek kıyamet kopacak denildiğinde, on bin yıl önceki toplumda borudan çıkan sesin ne olduğunu biliyordu, bin yıl önceki toplumda, günümüz insanıda. Her çağa hitap eden bir dinin (İslam), her çağda kullanılan bir enstrümanla yeryüzünün sonunu getiriyor olması bizim garibimize gitmedi. Tam aksi, çok ince düşünülmüş bir ayrıntı gibi geldi. 2) Sur hadisesi Ayetlerde anılan bir olay. Eğer Sur hadisesine masal derseniz, Allahu Tealanın var olmayan birşeyi Ayetlerinde dile getirdiğini iddia etmiş olursunuz. 3) Sur hadisesine masal derseniz, Ayetlerin önünden ve arkasından baatıl gelmez diyen Allahın yalan söylediğini, Ayetlerin gerçek olmayan örneklerle dolu olduğunu iddia etmiş olursunuz. "Ona ne önünden, ne ardından batıl yaklaşamaz. O, bütün kainatın övdüğü bir hikmet sahibi tarafından peyderpey indirilmiştir." (Fussilet Süresi; 42). 4) Sur hadisesine masal derseniz indirilen ve apaçık olan Ayetleri inkar etmiş olursunuz. Özeti; Sur hadisesini inkar ederseniz, bir çok noktadan büyük günahları omuzunuza yüklenirsiniz. Sayın okurlarımız; başkaları ses dalgaları ile maddeleri parçalamak ve tekrar bir araya getirmek için çalışıyor, sinsice bu konu hakkında Kur'anda ipuçları bulabilirmiyim diye Allahın Ayetlerini enine boyuna araştırıyor, bizim ilahiyatçılar ise Ayetlerin açığını nasıl yakalar nasıl Ayetleri çürütürüm onun hesabı ile gününü geçiriyor. Birisi ait olduğu toplumu en üst seviyelere taşımak için, diğeri ise mensubu olduğu dinin açığını yakalamak için çalışıyor. Birisi imar etmek diğeri ise yıkmak için çalışıyor. O yüzden onlar uzaya gidiyor, bizden ise bir halt olmuyor.