bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

orucun altında yatan hikmet


İbadetlerinizin altında yatan ilmi lütfen araştırın: oruç ibadetini yerine getiriyorsunuz ama neden yerine getiriyorsunuz, bunu kendinize hiç sordunuzmu? Bir çoğunuz hocam biz bunu biliyoruz, bu bir gizem değil; nefsi terbiye, beden detoksu, yoklukla imtihan, fakirlerle empati, sosyal kaynaşma vs sebeplerinden ötürü oruç tutuyoruz diyecektir. Evet, haklısınız, oruçla bu kazanımları elde ediyorsunuz, fakat orucun bizlere asıl indirilme sebebi bunlar değil. Bunlar orucun yeryüzü kazanımları, ahiret hayatıyla ilgili kazanımları değil. Oruç ibadetimizin ahiret hayatı kazanımı yani asıl indiriliş sebebi ne, bu yazımızla bu gizemin üstündeki perdeyi sizin için kaldıracağız, oruç neden farz kılındı bunun gerçek nedenini size anlatacağız inşallah. Bu bilgi dünyada bir ilk, dikkatle okuyunuz lütfen. Değerli okurlarımız; müslümanlar ibadetlerini sorgulamaz, Allah emrettiyse bunu sorgulamak bize yakışmaz, bize uygulamak düşer der ve konuyu kapatır. Sorguya açmayı Allaha karşı bir itaatsizlik ve şirk sayar ve ne kendisi sorgular ne de başkasının sorgulamasına izin verir. Bir Müslümanın gösterdiği bu itaat ve davranış takdire şayan olsada, İslami açıdan yanlış bir davranış. Neden? Allahu Teala bilinçsiz itaatı sevmez. Eğer kul bilinçsiz itaata girerse, o kul başka bir kul 'a da körü körüne itaate girmeye başlar. Örneğin tarikatlar. Bunun önüne geçmek içinde Allahu Teala aklın alabileceği herşeyi sorgulamamızı ister. Neden? O şey ile temasa geçtiğimizde şaşkınlık yaşamamız için, o şeylerin içindeki nimetleri, ilimleri açığa çıkarabilmemiz için. Var olan düzeni ve indirilen ibadetleri Allah, aklın anlayacağı boyutta var etmiş, dolayısıyla sorun ve sorgulayınki içinde yaşadığınız dünyayı anlayasınız, eşyanın ve ibadetlerinizin içindeki nimetleri açığa çıkarıp insanlığın hizmetine sunabilesiniz. Bakınız; ibadetlerimizin kaynağı Allah, güvenin Allaha. Kendisinden emin olmayan kendisinin sorgulanmasına izin vermez. Allah emin, o yüzden rahat olun ve neden bu ibadetler bize farz kılındı bunu araştırın. Korkmayın, Allah incinmez tam aksi sizinle gurur duyar. Doğruyu bulma niyetinizi ve çabalarınızı takdirle karşılar ve sizi ödüllendirir. Doğrunun adresi Allah. Doğruyu arıyorsanız bu çabalarınıza Allah kızmaz, çünkü o yol sizi ona götürür.

Kaderi anlamak: oruç neden farz kılındı bunu anlamanız için kısacası kader nasıl işliyor bunu size anlatalım, kaderi anlarsanız oruç ibadeti neden farz kılındı, neden var bunu daha iyi anlarsınız. "Levh-i mahfuz" başlıklı yazımızda, kaderin yıllık hesaplandığını size anlatmıştık, Allahu Tealanın bir yıl boyunca ibadetlerinizi not ettiği, sonrada yıllık ödülü (kader) size indirdiğini. Çiftcinin yıl boyunca ekmesi, yıl sonunda da ektiğininin karşılığını alması gibi. Allah nezdinde yıl ne zaman başlıyor ve ne zaman bitiyor? Muharrem ayında başlıyor ve Zilhicce ayında bitiyor. Toplam 12 ay. 12 ayın toplamında işlediğiniz hayr ve şer doğrultusunda da bir sonraki yılın kaderi belirleniyor. Bunu yıl sonu karneniz gibide görebilirsiniz. Bu 12 ayın, ilk altı ayında Allahu Teala dünya rızkına odaklanmamıza izin veriyor, yılın ikinci yarısında ise ahiret hayatına odaklanmamızı istiyor. Bunuda gece ve gündüz, yaz ve kış gibide düşünebilirsiniz. Çiftcilerin yazın çalışıp kışın dinlenmesi, gündüz çalışıp gece dinlenmemiz gibi. O yüzden mübarek 3 aylar ve haç, kurban ibadeti yılın ikinci yarısında. Anlayacağınız, ibadetlerimiz öylesine aylara serpiştirilmemiş, hepsinin altında çok ince bir hesaplama var. İlk altı ay Allah bizi rahat bırakıyor, sonrası 3 aylara giriyoruz sonrasıda haç mevsimine ve kurban bayramıylada yılı tamamlıyoruz. Ramazan, haç ve kurban ibadetleri ile Allahu Teala neyi amaçlıyor? Yıl sonunda levh-i mahfuz o yılki amellerimizi topluyor ve bize bir sonraki yılın rızkını hesaplıyor. Allahta yılın son altı ayında bizleri ibadetlere sürükleyerek günahlarımızın büyük bir kısmından kurtulup, yıl sonunda levh-i mahfuzun huzuruna olabildiği kadar temiz çıkmamızı istiyor. Şimdi; levh-i mahfuz kıssas kuralına göre çalışıyor. Amelleriniz iyilik içerirse kaderinize iyilik yazılıyor; "İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir..." (Rahman Süresi; 60). Amelleriniz kötülük içeriyorsa, kaderinize kötülük yazılıyor; "Bir kötülüğün cezası onun benzeri bir kötülüktür..." (Şura Süresi; 40). İlahi düzende ne ekerseniz onu biçiyorsunuz; "Hakikaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur" (Necm Süresi; 39). Bunları biraz daha detaylandırırsak, iyilik işlediğinizde on kat karşılık alıyorsunuz, kötülükte ise sadece denginde bir kötülükle karşılıyorsunuz. Buradan da Allahın merhamet boyutunu çıkarmalısınız. "Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar" (En'am Süresi; 160). 

Amellerimiz ne kadar günah içerirse, bir sonraki yılki kaderimiz o kadar olumsuzluk içereceği için, Allahu Teala yılın son 6 ayına ibadetler serpiştirerek yılın son altı ayı içinde olabildiği kadar fazla günahlardan kurtulmamızı istiyor. Mübarek üç aylarla yılın son altı ayına ayak basmış oluyoruz. Yılın sonunda da (Zihicce ayı) Levh-i mahfuz yıllık amellerinizi alıyor ve kaderinizi hesaplıyor. Bir sonraki yılın ilk ayında da (muharrem) o yılki kaderinizi size indirmeye başlıyor. O yüzden peygamberler sıkıntılarından muharrem ayında (aşure günü) kurtuldu. Kısacası, Allah istiyorki bir sonraki yıl kaderimiz güzel olsun, kaderimizin güzel olmasına engel olan amellerde neler; üzerimizdeki kul hakları, işlediğimiz günahlar ve atalardan gelen lanet ve beddualar. Hayatımızı bize zindan eden bu üç şey, bu üç şeyden kurtulmamız içinde Allahu Teala yılın son altı ayında üç ibadet indirmiş. Her bir ibadet üzerimizdeki bir günah türünü hedef alıyor. Örneğin; ramazan orucuyla kul haklarından kurtuluyorsunuz, haç ibadeti ile o yıl işlediğiniz günahlardan, kurban ibadeti (Allaha bir can göndererek) ilede bir can hakkı kazanıp bir sonraki kader yılında başınıza gelecek kaza ve belaları berteraf etmiş oluyorsunuz. Allahın bize karşı olan merhameti, ilahi düzendeki inceliği o ayrıntıyı görüyormusunuz? Ne muhteşem değilmi? Her ibadet bir günah türüne odaklanıyor. Bu ibadetlerde yıl sonuna doğru, levh-i mahfuzun huzuruna çıkmadan gerçekleşiyor. Günah yükümüzü olabildiği kadar hafifletip levh-i mahfuzun gazabına uğramamak, bize ağır ceza kesmesine engel olmak için. İnancımızdaki detayları görüyormusunuz, kış ve yaz, gece ve gündüz, ayların 12 olması, kaderin yıllık hesaplanması, çiftcilerin yıllık hasatı ve amellerin karşılığını yıllık almak hepsi birbiriyle uyumlu varedilmiş.

Duaların karşılığı: levh-i mahfuz amellerinizin hesabı için yıl sonunu beklerken, Allah yıl sonunu beklemiyor. Doğum günü hediyesini doğum günü öncesi açmak isteyen çocuk gibi, Allahu Teala dualarınızın karşılığı olarak bize indireceği iyiliklerde beklemiyor, 9. ayın sonunda (kadir gecesi) o yıl işlediğimiz güzel dualarımıza hediye olarak bazı nimetlerini indirmeye başlıyor. 9 aylık hamilelik sonrası güzel bir nimete kavuşmanız gibi, Allahta 9. ayın sonunda ibadetlerimizin karşılığını bize indirmeye başlıyor. Amelleriniz levh-i mahfuza dualarınız ise Allaha. Levh-i mahfuz amellerinizin karşılığını vermek için yıl sonunu bekliyor, Allah ise 9. ayda (ramazan ayı) indirmeye başlıyor. O yüzden Ramazan ayına hakkı batıldan ayıran ay diyoruz, çünkü ramazan ayında dualarımızın karşılığı bize inip kötülüklerden kurtulmaya başlıyoruz. Ne zaman bu gerçekleşiyor? Ramazan ayının sonunda (Kadir gecesi). Kadir gecesinde gök kapıları açılıyor ve bizler yıllık dualarımızın karşılığını almaya başlıyoruz. "Biz onu Kadir Gecesi indirdik. Kadir Gecesi nedir, bilir misin sen? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Meleklerle Ruh o gece Rablerinin izniyle her iş için iner de iner. Tam bir esenliktir o gece, tâ tan yeri ağarıncaya kadar" (Kadir Süresi; 1-5). Gelelim konumuza, neden ramazan orucun farz kılındığına...

Ramazan orucu neden farz kılındı? Üzerimizdeki günahlardan arındırmak için. Bunu nereden biliyoruz? Ayetlerden ve hadislerden biliyoruz. Oruçla ilgili Ayetler, söz konusu bir kul hakkı olduğunda bizi oruca yönlendiriyor. Keza oruçla ilgili hadisleri incelediğimiz zamanda orucun günahlarımızın bağışlanması ile ilgili olduğunu görüyoruz. Örneğin; "Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’ tan bekleyerek orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır" (Buhari, İman 28, Savm 6). Orucun günahlarınızın bağışlanması ile ilgili olduğunu bir çoğunuz biliyordur, hangi günahlarınızı bağışlıyor bu ama bu zamana kadar bir bilinmeyendi, bu yazımızlada bu bilinmeyeni ifşa edeceğiz inşallah. Ramazan orucu ne tür günahlardan bizi arındırıyor? İnsanın üzerinde iki tür kul hakkı var; bilerek ve isteyerek, bir de bilmeyerek yenilen kul hakları. İstemdışı gercekleşen hak yemelerde maalesef günlük hayatımızın kaçınılmaz bir parçası. Bunun içinde Allahu Teala ramazan orucunu indirmiş. Örneğin; torunlarınız sizi ziyarete geldi ve gürültü yapıp komşuları rahatsızmı etti, ettiği an bir hak yemiş oluyorsunuz. Siz bunu bilerek ve isteyerek yapmadığınız içinde buna istemdışı kul hakkı diyoruz. Örneğin; arabanızı kaldırıma park edip yayaları rahatsızmı ettiniz, ettiğiniz an kul hakkını yiyorsunuz.

Örneğin; işyerinizde asık süratla müşterimi karşıladınız, karşıladıysanız oradanda bir kul hakkı yiyorsunuz. Yani bizler günlük hayatımızda sürekli birbirimizin hakkını yiyoruz. Bu istemdışı hak yemelerde hayatın doğal akışının bir parçası. Yani bunun önüne geçmeniz mümkün değil. Geçilemediği, hayatın normal akışın bir parçası olduğu içinde Allahu Teala istemdışı kul hakları yüzünden bizi mahşer gününde sorguya çekmek istemiyor. Olayı yeryüzünde kapatmak için bize bir fırsat sunuyor (oruç). İslami takvmin son çeyreğinde Allah, oruç ibadetini farz kılarak o yıl üzerinizde biriken kul hakkını üzerinizden atmanızı sağlıyor. Yeni yıla (muharrem ayı) temiz bir başlangıç yapmanızı sağlıyor.


Hardal tanesi kadar günahtan sorgulanmak: mahşer günü sorguya çekildiğimizde işlediğimiz herşey önümüze konulacak; "Yavrucuğum! Haberin olsun ki, yaptığın bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kaya içinde veya göklerde, yahut yerin dibinde gizlense, Allah onu getirir, mizanına kor. Çünkü Allah en ince şeyleri bilir, her şeyden haberdardır" (Lokman Süresi; 16). "Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız; artık kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Yapılan, bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu getirir ortaya koyarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz" (Enbiya Süresi; 47). Mahşer gününde kul hakkının karşılığı ya hakkını yediğiniz kişiye sevabınızı vermek ya da onun günahını almak. Mahşer gününe kul hakkıyla çıktığınızda öyle veya böyle hapı yutuyorsunuz. Üzerinizdeki hak hardal tanesi kadar olsada, her bir kişiye hesabı ödeyinceye kadar binlerce yıl arafta bekletiliyorsunuz. Müslümanları bu rüsvay duruma düşürmeme adınada Allah orucu indirmiş. Oruç ile üzerinizde biriktirdiğiniz istemdışı kul haklarından, ahiret hayatına bırakmadan bu dünyada kurtulma şansını bize sunmuş. Bu çok büyük bir lütuf, çünkü normal şartlar altında kul hakkını ödeyebilmeniz için kişi ile hellaleşmeniz gerek. Trafikte veya iş yerinde hakkını yediğiniz insanları ama tanımıyorsunuz ve tekrar görme şansınızda yok, onlarla nasıl helalleşeceksiniz? Normal şartlarda mümkün değil, ancak ahiret hayatında. Allahta merhameti gereği, bize bir seçenek daha indirmiş, o da oruç. Helalleşme ahiret hayatına kalmasın, bu iş yeryüzünde kapansın, yüz yüze helalleşme dışında Müslümanlara bir seçenek daha sunayım demiş ve orucu indirmiş. Oruç bizlere insanlarla yüz yüze gelmeden onlarla helalleşmemizi sağlıyor. O insanları siz isteyerek ve bilerek incitmediğiniz için, o insanlarla yüzleşmeden kişiye olan borcunuzu kapatmanızı sağlıyor.

Oruç bizi nasıl temizi çıkarıyor? Hayatın şartları bizleri sürekli istemdışı hak yemeye itiyor. Örneğin trafikte birinin önüne arabanız ile dalıyorsunuz veya memursunuz ve işinizi tam yerine getirmiyorsunuz. Bunların her biri kul hakkı yeme ve hayatın akışında siz sürekli hak yiyorsunuz. Hakkını yediğiniz insanların bir çoğunuda ne tanıyor ne de onları bir daha görme şansına sahipsiniz. Mermursanız ve işinizin hakkını vermiyorsanız zaten hapı yutuyorsunuz, çünkü o zaman ahiret hayatında 80 milyon insanla helalleşmeniz gerekecek. İşte bu hesap ahiret hayatına kalmaması için, tanımadığınız ve tekrar görme şansınız olmadığı insanlarla yeryüzünde helalleşebilmeniz için Allahu Teala oruç ibadetini indirmiş. Oruç bizi nasıl temize çıkarıyor, hesabı ödüyor? Allahu Teala rızkı gece ve gündüz olarak iki öğün indiriyor. Oruçta da siz bir öğünden feragat ediyorsunuz. Allahta o rızkı sizden esirgemiyor, o rızkı alıyor ve sizin adınıza bir hesap açıyor ve rızkınızı o hesaba yatırıyor. Siz oruç tuttukça, feragat ettiğiniz rızık o hesapta birikiyor. Ne yapıyor Rabbimiz o rızıkla? Bununla boçlarınızı ödüyor. Borçlarınızı ödemekte zorlandığınızı, devletinde maaşınıza el koyup sizin adınıza ödemeleri yaptığını düşünün, bunun gibi birşey. Siz rızkınızı Allaha havale ediyorsunuz, Allahta bununla borçlarınızı kapatıyor. Örneğin; ramazan orucu. Ramazan ayında siz bir ay boyunca rızkınızdan feragat ediyorsunuz, bu birikime sizin samimiyet ve niyetiniz oranında Allahu Teala kendi merhamet ve lütfunu ekliyor, sonrası o yıl içinde kime istemdışı haksızlık ettiyseniz o birikimi o mağdurlara dağıtıyor. Bu sayede Allah, sizi o yılki istemdışı kul haklarından temize çıkarıyor.

O rızık borçlu olduğunuz kişilere nasıl iniyor? Huzur arayana o oruç huzur olarak iniyor, rızık arayana rızık, şifa arayanada şifa olarak iniyor. Eğer Ramazan sonrası başınıza güzel birşey gelirse, kimbilir belki bunun sebebi komuşunuzun o yıl tuttuğu oruçtur. Orucun size iki katkısı var, hem yeryüzünde sizden kıssas alınmasına engel oluyor hem günah yükünüzü hafifletip mahşeri sorguda sizi rahatlatıyor. Şimdi bir de ramazan orucunu tutmayanların yeryüzündeki yaşadığı sıkıntıları ve mahşer günündeki hesaplarını düşünün. Örneğin; siz ramazan orucu tutarken bazıları yiyor ve içiyor. Siz ramazan orucuyla her yıl temize çıkarılırken, onların ise her yıl günahları birikiyor ve onlar o günah yükünü hem çocukları ve torunlarına aktarıyor ve onların yeryüzü hayatını zindan ediyor hem o günah yükü ile kendileri öbür hayata intikal edip ahiret hayatında kendilerini zora sokuyor.


Günahlarımızın oruçlarla kapatılabildiğini nereden biliyoruz? Ayetlerden biliyoruz; "Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır" (Maide Süresi; 95). Örneğin; "Allah sizi, yeminlerinizdeki ‘rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin kefaretidir" (Maide Süresi; 89). Maide kelimesi, üzerine yemek bulunan sofra demektir. Maide Süresinde Allah bizlere, kefaret borcunuz varsa yani kul hakkı yediyseniz, denginde bir şey verin der, buna imkanınız yoksa insanları doyurun der, buna da imkanınız yoksa oruç tutun der. Maide Süresi bize seçenekler sunuyor, bu seçeneklerden ilki (denginde birşey vermek) genelde bizim için geçerli değil, çünkü üzerimizdeki hakların büyük bir bölümü atalardan geliyor, atalarında nerede ne yaptığını bilmiyoruzki o hakkın dengini ödeyip kurtulalım. Bu seçeneklerden ikincisini (fakirleri doyurun) bunuda biz tavsiye etmiyoruz çünkü günümüz insanların kazançları şaibeli. Şaibeli bir kazançlada siz üzerinizdeki kul hakkını kapatamazsınız. Allahın bize sunduğu bir diğer seçenekte oruç. Günümüz şartlarında kul hakkından kurtulmanın en güzel yoluda bu, oruç.

Örneğin; "Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azat etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir... Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay art arda oruç tutması gerekir..." (Nisâ Sûresi; 92). "Köle azat etmek için imkân bulamayan kişi, hanımıyla cinsî münasebetten önce hiç ara vermeden iki ay oruç tutmalıdır. Buna gücü yetmeyen de altmış fakiri doyurmalıdır..." (Mücâdele Sûresi; 4). "Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın..İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olursa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir... (Bakara Sûresi; 196). Gerek Maide Süresi gerek bu Ayetlerde birşey dikkatinizi çektimi; farklı günahların kefaretini ödemek için bizlere farklı çözüm yolları sunuluyor, sunulan çözüm yolların ortak noktası ise oruç. Kişinin canına kastediyorsunuz, oruca yönlendiriliyorsunuz; kişinin hakkını yiyorsunuz, oruca yönlendiriliyorsunuz; Allahın hakkını yiyorsunuz, yine oruca yönlendiriliyorsunuz.

Bu Ayetlerden biz anlıyoruzki, eğer kul hakkıyla ilgili bir sorununuz varsa oruçla yanlış yapamazsınız. Oruçta bizim borcumuzu nasıl ödüyor? O günkü rızkımızdan feragat ederek. Rabbim bana bugün rızık indirme, ben rızık hakkımı mağdur ettiklerime bağışlamak istiyorum diyerek. Üzerimizdeki borçları bu şekilde kapatabilmemizde büyük bir lütuf, çünkü kimin hakkını ne zaman ve nerede yediğimizi bir çok zaman bilmiyoruz. Allah ama biliyor. Hesabı tutan Allah. Oruç üzerinden de siz niyete koyuluyorsunuz, hesabı kapatmayıda Allaha bırakıyorsunuz. Oruç tutarak günlük rızkınızı kumbaranıza yatırıyorsunuz, o rızkın mağdurlara dağıtımınıda Allaha bırakıyorsunuz. Bakiyeniz yetmediği zamanda Allah sizin arınma ve temizlenme çabanız, oruç ibadetine gösterdiğiniz muhabbet, tövbenizdeki samimiyet oranında merhamet ve lütfundan hesabınıza ilave para ekliyor ve sizin adınıza ödenmesi gereken borçları ödüyor. Bunu banka hesabınızdan yapılan ödemelerde yeterince bakiye olmadığında bankanın sizin adına, bankaya geri ödemeksizin o ödemeleri yapması gibide düşünebilirsiniz. Ne güzel bir banka ne güzel bir hesap tutucu!!!


İbadetlerinizin şekli ve şemalini lütfen koruyun: bir çok kişi İslami terim ve ibadetleri kullanarak kendi uygulamalarını pazarlamaya çalışıyor, lütfen bu tuzağa düşmeyin. Herkes hitap ettiği toplumun nabzına göre kelimeler kullanır, muhafazakar topluluklara hitap edenlerde kendilerini pazarlamak için İslami terimleri kullanıyor, aman bu tuzağa düşmeyin. Örneğin; aidin salih. Bunlar 21 saat, 36 saat, 3 gün, beş gün gibi aralıksız yemek yemiyor ve bunada oruç diyorlar. Bakınız, İslami ibadetlerin şeklini şemalini Ayetler ve hadisler bize çizmiş; "......Fecir vakti, beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın......" (Bakara Süresi 187). Kur'an-ı Kerime göre orucun tanımı nedir? İftar ve sahur arası birşey yemek, sahur ve iftar arasıda yememektir. Birşeyin oruç olabilmesi için bu kritere uymak zorunda. Siz eğer bu bana yetmez, tibet dağlarındaki budist rahipler gibi ben 3 gün arka arkaya birşey yemeyeceğim diyorsanız, buyurun yemeyin, fakat bu durumda yaptığınız uygulamaya oruç denmez, diyet veya bedeni bir detoks kürüne tabi tutmak denir. Orucun tanımını Ayetler belirlemiş, bunun değiştirilmesinede göz yummayınız. Eğer bugün buna göz yumarsanız ne var bunda derseniz, 20-30 yıl sonrası birbirinden farklı oruç türleri türer ve her biri kendisininkinin en hak olduğunu iddia etmeye başlar. Bugün masum gibi görünen bir uygulama, İslamı parçalamak isteyen onca insanın elinde çok tehlikeli bir oyuncak haline dönüşür. Lütfen buna fırsat vermeyin. Bizim rehberimiz Kur'an-ı Kerim ve Kur'an-ı Kerim bize orucun ne olduğunu, nasıl tutulduğunu anlatmış, bu tanımın dışında olanlarada oruç demeyiniz ve denilmesine izin vermeyiniz.

Lütfen İslami kavramlara sahip çıkalım, başkalarının uydurduğu yöntemler için o kutsal kavramlarımızın kullanılmasına izin vermeyelim. Orucun tanımı belli, eğer ugulamanız bu tanımın dışında kalıyorsa o zaman uygulamanıza oruç demeyiniz, çünkü hem Ayetleri tahrif etmiş hem insanları kandırmış oluyorsunuz. Siz eğer kendi uydurduğunuz uygulamaya oruç derseniz, insanlar bunu İslamda olan oruçla aynı şey olduğunu sanacak, o manevi karşılığı alacağını sanacak. O yüzden insanları kandırmayın, kafanızdan uydurduğunuz uygulamalara İslami terimler koymayın. İslami bir oruçla bu tür diyet kürleri arasındaki fark nedir diye merak ediyorsanız; İslami bir oruç tuttuğunuzda elde ettiğiniz huzur kalıcı olur. Bu tür uygulamalarda ise siz yemek yemediğiniz müddet huzurlu olursunuz, bıraktığınız an negatif enerjiler yine üzerinize çöker. Bu tür uygulamalarla üzerinizdeki hakları kapatamazsınız, çünkü o niyete tutmuyorsunuz. O kul hakları üzerinizde olduğu müddette sürekli yeni sorunlar yaşar, sıkıntılarınızdan bir türlü kurtulamazsınız. O niyete tutsanız dahi kaldıramazsınız, çünkü bir kul hakkını üzerinizden kaldırabilmeniz için minimum 10 güne niyetlenmeniz gerek, o da en basit kul hakları için. Yani üzerinizdeki kul haklarını kapatmak, o niyete yapsanız dahi 3 günlük 5 günlük diyet kürleriyle mümkün değil. Umarız bundan sonra İslami terim ve ibadetlere daha iyi sahip çıkar, her ıvır zıvıra oruç demezsiniz ve umarız İslami ibadetlerin yerini başka birşeyle doldurulamayacağını anlamışsınızdır.


Özetleyelim: günlük hayatımızda bizler sürekli (istemdışı) birbirimizin hakkına giriyoruz. Bir gram biz başkalarının, bir gramda başkaları bizim hakkımıza giriyor. Allahu Tealada bizleri bu tür küçük ve istemdışı hak yemelerden ötürü mahşeri sorguda hesaba çekmek istemiyor. Eğer çekse, o küçük hesapların hesabı bizleri belki onlarca yüzlerce yıl sorguda kalmamıza sebep olacak. Allahu Teala müslümanlara olan merhameti gereği bizleri bu eziyetten bu derin ve detaylı sorgulamadan muaf tutmak istemiş, çözüm yolu olarakta bizlere ibadetler indirmiş. Hangi konu bizleri mahşeri sorguda sıkıntıya sokacaksa o konuda Allah bir ibadet şekli indirmiş. Hatta o ibadetleri merhameti gereği zorunlu, farz kılmış. Bir ibadet eğer farz kılınmış ise bu Allahın haşa zorba olmasından dolayı değil, Allahın bizi çok sevdiği için. Ebeveynler nasıl çocuklarına okula gitmek gibi bazı şeyleri farz kılıyorsa Allahta bazı şeyleri bize farz kılmış. Farz kılınan ibadetler bizi sınamak veya bize sevap kazandırsın diye farz kılınmamış, o ibadetler günahlardan arınalım, mahşer günü kıçımızı kurtaralım diye farz kılınmış!!! Ramazan orucu işte böylesine indirilen ve farz kılınan bir ibadet. Ramazan orucu ile siz o yıl istemdışı kul haklarından arındırılıyorsunuz. Ramazan orucun Allah nezdindeki karşılığı bu. Nefsi terbiye, fakirler ile empati, beden detoksu gibi boyutlarda, orucun yeryüzü ile kısıtlı artıları. Şimdi, bir de oruç tutmayan insanların hallerini o mahşeri sorgulamada hayal edin. Her ince detaydan hesaba cekildiklerini, bu sorgulamanın yıllarca sürdüğü, sevaplarıyla borçlarını ödemek zorunda kaldıklarını, sevapları yetmeyince haklarını yedikleri kişilerin günahlarını üstlenerek o günahların bedelini ödediklerini bir hayal edin. Çok korkunç değilmi? O yüzden aman ramazan orucunuzu ihmal etmeyin. Farz kılınan ibadetlerin hiçbirini kaçırmayın! Orucuda ramazan orucundan ibaret sanmayın. Oruç bir kefaret yöntemi. Bir musibetten kurtulma yöntemi. Bir musibet size 5 yıllık- 20 yıllık bir süre için isabet ettiğinde, o sıkıntı dolu süreci yaşamak istemiyorsanız, kefaret orucuyla o infaz sürecinden kurtulabilirsiniz. Umarız bundan sonrası farklı bir muhabbetle yaklaşır, sıkıntı isabet ettiğinde ilk orucu düşünürsünüz.











kelimelerden türemiş hurafeler