bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

ataların günahları çocukları etkilermi 1- ayet boyutu


Ataların günahları neden çocuklara yansır
Bölüm 1- Ayet Boyutu
Değerli dostlar; yazılarımızı genelde kısa ve öz tutmaya çalışıyoruz, sizi detaylara boğmamak için, okurlar genelde kısa makaleleri tercih ettiği için, bu yazı ama arzu ettiğimizden uzun oldu. Bunun içinde sizden özür diliyoruz. Bilgileri aktarıyoruz, bakıyoruzki bazıları halen anlamıyor, bizde örnekleri ekledikçe ekledik ve yazımız arzu etmediğimiz uzunluğa ulaştı. Sonunda yazıyı üçe bölmeye karar verdik. Yazının devamı olarak "Ata 2" ve "Ata 3" bölümlerini lütfen okuyunuz. Bu konu hakkında size bu bilgilerden de ötesi bilgiler vermeye yetkiniz, ama bizce bu kadarı yeter. Amacımız yazılarımızı bir Kitaba dönüştürmek değil, kısa ve öz tutup olaylar hakkında size genel bir fotoğraf çizmek. Anladınız anladınız, anlamadıysanız demek nasibiniz yok. Nasibi olan nasibini bir örnekte alır, nasibi olmayana bin örnek verseniz alamaz. Size Ayetten, hadisten, İslam alimlerinden, tarihten, tıptan, akupunktur meridyanlarından, hayattan, şuradan buradan daha nice ama nice örnekler verebiliriz, ama bizce bu kadarı yeter. Halen anlamıyorsanız, sizi Allaha havale ediyoruz.


Eski Ahit: "Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. 5Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrıyım. Ben babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım. 6Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm. (10 Emir Levhası 2.ci Emir- Eski Ahit).

Her insan kendisinden önceki dört neslin günah yükünü üzerinde taşıyor. Bu bilgi eski ahitten günümüze gelen bir bilgi. İlginç olanı, on emrin ikinci emrini size aktarırken ilk bölümünü aktarıyor, ataların işlediği günahın nesillere seriyat edeceği bilgisini ise aktarmıyorlar. İnternette yoğun araştırma sonucu anca bulabiliyorsunuz. Eski ahit hükümlüğünü kaybetmedimi sorusu aklınıza gelecek; yasalar hükmünü kaybetti, bilgiler ama değil. Nasıl insanlar dönem dönem anayasa kitaplarında bir değişikliğe gidiyorsa, Allahta toplumun ihtiyacı ve evrimine göre anayasa kitabını değiştiriyor. En son sürüm Kur'an-ı Kerim. Eski ahitte verilen bilgi eğer yasa olsaydı Kur'an-ı Kerim geldiğinde hükmünü kaybederdi. Sadece bir bilgi olduğu için, incil veya tevratın cennet ve cehennem veya yaratılış hakkında aktardığı bilgiler gibi, sadece bir bilgi olduğu için kıyamete kadar geçerliliğini kaybetmiyor. Tahrif edilmiş olamazmı? Birisi bir kitabı tahrif edecekse, kitabın içine uyarı mahiyetinde bir bilgi koymaz. Tahrif etmek isteyen uyarı mahiyetindeki bilgileri kaldırır, bunları yerleştirmez. İki; tahrif etmek isteyen detay yerleştirmez. Ataların günahları çocuklara seriyat ettiği, bununda dört nesil olduğu bilgisi çok ince bir detay. Tahrif etmek isteyende bu derinlikte detaya inmez. Hocam detayda yerleştirebilir derseniz, o zaman uyarı mahiyetinde, kişiyi koruma mahiyetinde olan birşeyi yerleştirmez. Anladınız. Hocam bunuda yapabilir derseniz, o zaman kişinin el atamayacağı bir yere bakın, yeryüzündeki düzene, yeryüzündeki düzen o bilgi ile uyuşuyormu uyuşmuyormu buna bakın, oradan o bilginin doğruluğunu anlarsınız. Kabul, kimseye körü körüne biat etmeyin, o bilginin gerçek hayatla örtüşüp örtüşmediğine bakınız. Nihai kararınızı bu şekilde verin. Biz bu incelemeyi yaptığımızda bu bilginin günümüz olayları ile örtüştüğünü görüyoruz. Örneğin; her 25 yılda birisi evlense, dört nesilde eder bu 100 yıl. Bir atanın işlediği günah 100 yıl ayakta kalıyorsa, her yüz yılda bir yeryüzü bir değişime uğraması gerek, değişime uğruyormu; evet, değişime uğruyor. Her yüz yılın nesli, dört kuşak önceki ataların günahını çekmesi gerekiyor, çekiyormu; evet, çekiyor. Örneğin; yüzyıl öncesi suriyeliler savaşmadı bugün torunları topraklarından oldu. 1840 larda cezayirliler osmanlıya karşı ayaklandı, 1940'lılardan itibarende fansızlar onları katletmeye başladı. Belirli beylikler anadoluda huzursuzluk çıkardı, balkanlara sürüldü, 100 yıl sonrada torunları balkanlarda katliama uğradı. Anlayacağınız, torunlar ataların yanlışın bedelini ödüyor. Nereye bakarsanız bakın bunu görüyorsunuz. Bu konuyu kaleme alırken, ne kadar geniş boyuttan konuyu incelediğimizi buradan da çıkarabilirsiniz. Tarihi incelediğinizde, tarihinde bizim tezimizi desteklediğini görürsünüz.

Kur'an-ı Kerim: "Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?" (İnşirah Süresi; 3). Bu Ayet neyden bahsediyor sizce? Bu Ayeti okumuşsunuzdur, hatta sıkıntılı bir dönem geçirenler sıkıntılarına çözüm arayanlar bu Ayeti yüzlerce defa okumuş suya üflemiş ve içmiştir. Bu Ayetin detayını, nasıl bir yükten bahsettiğini hiç merak etmedinizmi, tertemiz bir peygamberin sırtında ne tür bir yük olabilir acaba, onun boynunu büken yük nedir acaba bunu hiç merak etmedinizmi? İşte siz ile biz arasındaki fark bu, biz merak ediyor ve analiz yapıyoruz. Cehalet ile ilim arasındaki fark; cehalet bu Ayeti okur ve üfler, ilim ise bu Ayetin bahsettiği yükü tespit eder, nasıl bulaştığını araştırır sonrası o yükü kaldırmanın mekanizmalarını keşfeder (kefaret orucu ve fakirleri doyurma). Bu Ayeti okuyarak sıkıntılarımızı çözemezmiyiz? Allahu Teala insana göre, kişinin ameline ve niyetine göre azdan çoğa kadar Ayeti okuyarak o Ayetten şifa bulmanızı sağlayabilir, işin ilmini öğrendiğiniz zaman ama istisnasız netice alırsınız. İlim ile cehalet arasındaki fark bu! Cahil olursanız niyetinize göre karar verilir, ilim sahibi olursanız ilminize göre. Nedir bu Ayetin sırrı? Bu Ayet, atadan gelen yüke işaret eder, bu yükün nereye yüklendiğini anlatır ve peygamberimizde sav ne tür bir sıkıntıya sebep olduğunu söyler (boynu bükük yani garibanlık). Peygamberimizi sav garibanlığa iten, onu gariban ve boynu bükük hale getiren, atalardan gelen rızıkla ilgili bir yük vardı. Allahu Tealada üzerindeki hesabı kapatarak o yükü üzerinden aldı. Ataların yapmış olduğu yanlışların bize seriyat ettiği ve bizleri boynu bükük bir graibana dönüştürebileceği bizleri malsız ve mülksüz bir bireye dönüştürebileceğini anlatan bir Ayet bu. Şunu net anlamalısınız, herkesin günahı kendi boynuna, mahşer günüde kimse diğerinin yükünü taşımayacak. Biz ataların günahı çocuklara seriyat eder derken, bununla kişinin günahını çekmekten bahsetmiyoruz, bir kişinin yaptığı yanlışın etkisi kendisiyle sınırlı kalmadığı çevresindeki insanlarada bu yanlışın bedeli ödetildiğini söylüyoruz. Örneğin; kan davaları. Allahu Teala kıssasa kıssas demiş. Birisini öldürürseniz, Allahu Teala sizin ailenizdende birisinin öldürülmesini emretmiş; "Ey İnananlar! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı: Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın..." (Bakara Süresi; 178). Demek İslam dininde bir bireyin yaptığı yanlış sadece kendisini bağlamıyormuş, demek aileye yansıya biliyormuş. Aksi takdirde Allah neden o aileden birisinin öldürülmesini istesin?

Günahı işleyen bedelini öbür dünyada, nesilleri ise bu dünyada öder: ne kadar çok bir atanın mirasından nemalanıyorsanız, bilinki o kadar onun günahları size yansıyacak ve sizde bu dünyada çekeceksiniz. Değerli dostlar; her birimiz günlük hayatımızda nice sorunlar yaşıyor nice musibetler ile karşılaşıyor, bir çoğumuzda bunlara anlam vermekte zorlanıyor, yaşadığımız haksızlıkları ve musibetleri hak ettiğimize inanmıyoruz. Aynaya bakıyoruz, kendimizde hata görmüyoruz, biz kimseye birşey yapmadık, neden bunları çekiyoruz diyoruz. Bir sabrediyor iki sabrediyoruz sonunda Allaha isyan bayrağını açıyoruz. Halbuki başımızdaki İslam alimleri bizleri bu konuda aydınlatsa ve çözüm yollarını bize gösterseydi, yeryüzünde acı ve sıkıntı çekmek zorunda kalmazdık. Yeryüzü yaşantımızı huzur ve mutluluk içinde geçirirdik. İnsanların en büyük yanılgısı, amellerimizin karşılığını ahiret hayatında gördüğümüz, hayır; günahı yapan ahiret hayatını bekliyor, çocukları ve torunlarına ise bunun bedeli yeryüzünde ödetiliyor. Sizin anlamanız gereken, insanoğlu yeryüzüne indirildi ama, burada acı ve üzüntü çeksin diye değil. Acı ve üzüntülerin yeri cehennem. Biz burada acı çekmek zorunda değiliz, eğer çekiyorsak, Allah bana bakmayın, acı ve üzüntüler benden değil diyor, aynaya bakın diyor. Aynaya bakıyor, kendinizde de bir hata görmüyorsanız, o zaman atalarınıza bakacaksınız.

İmtihan olayını yanlış anlamak: "Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz....." (Al-i İmran Süresi; 186). İnsanlar bu Ayeti okuyor ve hapı yuttuk, ne yaparsak yapalım sınancaz diyor. Allahu Teala farklı farklı Ayetlerde benden kötülük gelmez, başınıza bir kötülük geliyorsa kendi elinizle yaptığınızdan ötürü demesine rağmen, Müslümanlar aynaya bakma yerine teslimiyata oynamayı, mağduru oynamayı tercih ediyor. Yanlış. Bu Ayet maalesef yanlış yorumlanıyor, bu yazı vesilesiyle bunuda size aydınlatalım; bu Ayet ne yaparsanız yapın malınız ve canınızla imtihan edileceksiniz demiyor, bu Ayet bir düzenden bahsediyor. Ne düzeni? Allah, ben öyle bir düzen kurdumki diyor, bundan kaçış yok, yanlışarınız ve doğrularınız malınız ve canlarınıza (neslinize) seriyat edecek ve bundanda kaçış yok diyor. Ne yaparsanız yapın sıkıntı çekeceksiniz demiyor, kurduğu düzenden kaçış yok diyor. Düzenden bahsedildiğini nereden anlıyoruz; olumsuzluktan bahsedilmemesinden anlıyoruz. Allah imtihan edilecekseniz diyor, ama bu imtihanın iyiliklemi kötülüklemi olacağını söylemiyor. Bunun detaylarını başka Ayetlerde veriyor; kötülükle imtihan ediliyorsanız, bu kendi ektiklerinizden diyor. İyilikle yani bol nimetler alıyorsanız, bununla ne yapacaksınız, bununlada biz sizi imtihan ediyoruz diyor. "Sana gelen iyilik Allah’tan. Başına gelen kötülük ise kendindendir... (Nisa Süresi; 79).

İmtihan denildiği zaman aklınıza hemen kötülük gelmesin, bu imtihan iyiliklede olabilir ve iki; imtihan ile bir düzenden bahsedilir, iyiliğin veya kötülüğün nesillerinize ve malınıza seriyat ettiği bir düzenden. Evet, yeryüzü bir imtihan yeri. Fakat bu imtihan kötülükle olmak zorunda değil. Yeryüzü, cennet ve cehennem arası bir yer. Yeryüzünü cennete veya cehenneme çevirmek sizin elinizde. Yeryüzü bazıları için cennet vari bir yaşantı yeri olabilir, bazıları için ise cehennem vari. Bu sizin veya atalarınızın ne ektiğine bağlı. İyilik ekerseniz iyilikle imtihan edilirsiniz, acı ve üzüntü ekerseniz yani kötülük ekerseniz kötülükle imtihan edilirsiniz, yeryüzünde alacağınız karşılık acı ve üzüntü olur. Yani başınıza bir acı üzüntü geliyorsa, bu Allahın imtihanı değil Allahın düzeniyle ilgili, ne ekiyorsanız onu biçersiniz düzeni. Anladınız. İmtihan ile acıların kastedilmediği, bununla ataların günahları çocuklara ve torunlara seriyat ettiği bir düzeden bahsedildiğini bilseydik, kaderimizin o günahlar doğrultusunda çizildiğini bilseydik o zaman hayata başlar başlamaz ataların günahlarını üzerimizden atma yollarını arardık. Allahu Teala ataların günahlarını çocuk ve torunlara seriyat etmesine izin vermiş ama bizede buna kayıtsız kalın dememiş, üzerimizdeki günahlara kefaret olacak çözüm yollarını bize sunmuş (oruç ve fakirleri doyurma). Düne kadar bunu bilmiyorduk, artık biliyoruz. Zararın neresinden dönersek kardır misali, biz bu bilgilere sahip olduk ve zaman kaybetmeden sizler ile paylaşıyoruz. En azından biz kendimizi bir vebalden kurtarıyoruz. Bilgiyi paylaşıyoruz. Nasibi olan nasibi kadar alsın.


Allah neden böyle bir düzen kurmuş?
1. Ailenin kutsiyeti. Ataların günahlarından ilk çocuklar etkilenir, neden? Sebebi aslında çok basit; aileyi dağıtmamak için! Bunu açalım; çocukların başına gelen kaza ve belalar, anne ve babayı terbiye etmek anne ve babayı bir günahtan caydırmak için iner. Madem terbiye edilmek istenen anne ve baba, acılar neden onların bedenine inmez? İner, şeytanlar ilk onların bedenine iner. Şeytanlar onların bedenleri üzerinden çocuklara bulaşır. Şeytanlar ebeveynlerin bedenine iniyorsa kaza ve belalar neden inmiyor? Kaza ve belalarda atalara iniyor ama ilk değil, ilk çocuklara iniyor. Neden? Ebeveynler evlerin temeli, çatısı ve duvarıdır. Onların başına birşey geldiğinde bütün ev çöker, aile yok olur. Aileyi böyle bir yıkımla yüzleştirmemek için, ebeveynler bir günah işlediğinde ilk önce evin neşesine (çocuklara) dokunulur. Aile dediğimiz kurum Allah nezdinde bir kutsiyete sahip. Bu kutsal mekanı yıkacak müdahalelerden de Allah olabildiği kadar uzak durmak ister. Ne yapar, ilk önce evin huzuruna evin neşesine (çocuklar) dokunur. Siz o huzuru o neşe ve mutluluğu haketmiyorsunuz denilip ilk o neşe aileden alınır. Bu aileye ilk uyarı olur. Uyarıları dinlemez ve işledikleri o ağır günahları işlemeye devam ederlerse, o zaman kendilerine dokunulur. Bu son çare, çünkü bununla birlikte aile yıkılır.

2. Allahın kusursuz sıfatı: "O Yarattığı herşeyi, en mükemmel şekilde yapandır..." (Secde Süresi; 7). Yaratıcı size bir çocuk bahşettiğinde bunu kusursuz size indirir. Yani size indirdiği canlının fıtratında huysuzluk, yaramazlık ve hastalık bulumazsınız. Eğer çocuklar yaramazlık yapıyor, istem dışı hareketler içinde bulunuyorsa bilinki o çocuğu bozan sizsiniz. Kullanıcı sizsiniz, üretici ise Allah. Allahta istemdışı hareket eden bir ürünü piyasaya sürmez. Yani çocuğun yaramazlığını veya hastalıklarını Allaha, yaratılışına bağlamayın. Eğer çocuğunuz sürekli arızalanıyor sorun çıkarıyorsa, hatayı yaratıcıda değil kendinizde bulun. Çocuğunuzun fıtratını windows veya android işletim sistemi (software), çocuğunuzun bedeninide cihazın kendisi (hardware) gibide düşünebilirsiniz. Siz tertemiz bir yazılım ve donanım ile ürünü alırsınız, ona bir virüs bulaştırıp bulaştırmayacağınız sizin kullanımınıza bırakılmış. Örneğin; çocuğunuz arızalı doğuyorsa demek o çocuğa ana rahminde bir virüs bulaştırdınız. Örneğin üzerinizdeki lanet, beddua ve şeytanlar. Bir tekonolojik cihaz üreticisi size sorunsuz bir ürün sunuyorda, haşa Allahmı sunmakta aciz. Tabiki hayır. Allahtan zerre olumsuzluk gelmez; "Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir...." (Nisa Süresi; 79). Eğer çocuğunuzda bir sıkıntı varsa bilinki bu arızanın kaynağı sizsiniz. 

3. Eşlerin uyumu: bir atanın günah işlemesi yetmiyor, diğer atada aynı günahı işlemesi gerekiyor. Bir çocukta bir sıkıntının zuhur edebilmesi için, iki atadanda o günah gelmesi gerekiyor. Bunu dominant ve resesif gen gibi düşünebilirsiniz. Aksi takdirde bir ebeveyn, ben bu konuda temizim neden çocuğum üzerinden bana bu acılar yaşatılıyor der ve Allahın adaletini sorgulardı. Böyle birşeyin olmaması için, bir çocukta herhangi bir sıkıntının tezahür edebilmesi için o günah iki atanın sicilinde de olması gerekiyor. Anlayacağınız, eşinizi siz değil kader belirliyor. Hayatta ne mutluluğu veya acısı yaşamanız gerekiyorsa, onu size yaşatacak biriyle karşılaştırılıyorsunuz. Hardal tanesine kadar denginiz ile karşılaştırılıyorsunuz ve karşılıklı birbirinize gramına kadar ne yaşatmanız gerekiyorsa yaşatıyorsunuz. Bazı konularda siz eşiize yaşatıyorsunuz, bazende eşiniz size. Bazı konularda dominant gene sahip olan siz oluyorsunuz yani zulmeden, bazı konularda da resesif gene sahip olup zulme uğrayan oluyorsunuz. Anlayacağınız, ilahi düzende kimseye haksızlık yapılmaz. İlahi düzende ben mağdurum diye birşey yok. Siz veya atalarınız ne yaptıysa onun karşılığını alıyorsunuz. Ne gram az ne de bir gram fazla. Eğer tesadüflere oynuyorsanız, günaydın; ilahi düzende tesadüf kazalar veya tanışmalar yok. Hardal tanesine kadar herşey hesaplanıyor ve önünüze konuluyor. "Kendileriyle huzur bulmanız için kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza bir sevgi ve merhamet koyması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için ibretler vardır" (Rum Süresi; 21). Allahu Teala bir erkeğin nefsinden eşini var ediyor, dul kadınlarıda büyük annelerin nefsinden var ediyor, sonrası kişilere eşleri ile benzer bir kader çizgisi çiziliyor, bir araya getirildiklerinde ve birbirlerine birşey yaşattıklarında zerre haksızlık olmasın diye. İslamdaki ayrıntıyı görüyormusunuz?

Bu bilgiler neden gizli tutulmuş? Yeryüzünde ataların günhalarını çektiğimizi Allah neden tefarruatlı bir şekilde izah etmemiş, neden bunu açık dille farklı Ayetlerinde anmamış; inanın bu konuyu bende çok düşündüm. Sonunda şu sonuca vardım; bir; peygamberimiz sav için bu detay önem arz etmiyordu çünkü o ilk Müslümandı ve ona tabi olduğunuz an İslam dinine geçmiş oluyordunuz, İslam dinine geçtiğiniz anda üzerinizdeki günahlar, atalardan gelenler dahil siliniyor. İslama geçmenin böylesine güzel bir avantajı var, siz Allaha tabi olduğunuz an Allah o kadar mutlu oluyorki, geçmiş hesapların tümü benden diyor ve tüm hesaplarınızı kapatıyor. Atalardan gelen günahları o dönem bilmek önemli değildi, çünkü İslama geçiş ile geçmiş geçmişte kalıyordu."Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz" (Bakara Süresi; 134). Her bir ümmet yeni bir başlangıcı temsil eder, bu Ayette bunu anlatıyor. Bu Ayet bir bireyin günahı kişinin kendisine demiyo, bir ümmetin günahı kendisine diyor. Yeni bir ümmet oluşturduğunuzda yeni bir peygambere tabi olduğunuzda geçmiş ataların yükünü taşımakla bir derdiniz olmuyor, o yüzden peygamberimiz sav döneminde bu bilgiye sahip olmak önem arz etmiyordu. Örneğin; hastalıklar günahlardan gelir diyoruz. Peygamberimiz sav dönemindeki insanların geçmiş günhaların silindiğini nereden anlıyoruz; hastalanmadıklarından. Bunu nereden biliyoruz; hadislerden.

Örneğin; rum imparator herakliyus'un peygamberimize sav gönderdiği tabip ve tabibin kimse gelmiyor diye peygamberimize sav dert yanması. Ümmet bu kadar temizdiyse neden peygamberimiz sav sonrası koas dönemi, fitne dönemi başladı? "Bedevîler «İnandık» dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama «Boyun eğdik» deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir" (Hucurat Süresi; 14). Peygamberimiz sav vefatı sonrası kargaşa başladı çünkü bir çok kişi kalben iman etmemişti, ne bedevilerin bir kısmı ne de kafirlerin, gayrimüslümlerin. Onlar kalben iman etmeyincede onlardaki kötülüğü Allah ortadan kaldırmadı. Kalkmayınca peygamberimiz sav sonrası onlar kötülüğe devam etti.


Tam iman etmedilerse, onların geçmiş günahları bağışlanmadıysa onlar neden hastalanmadı? Bazı kitlelere Allahu Teala bu dünyada dokunmuyor, onların azabını ahirete saklıyor. Rothschildler rockefeller ve koçların 90 yaşlarına kadar yaşamaları gibi. Allah yinede bu bilgiyi açık dille bize aktaramazmıydı? Aktarabilirdi, ama aktarmamayı tercih etmiş. Neden? Allahu Teala bu bilgiyi geçmiş dönemlerde açığa çıkarsaydı, bugün yaşadığımız savaşları ve acıları yaşamazdık, en azından İslam çoğrafisinde yaşamazdık. Şeytan (beyaz adam) sizde bir günah açığı varsa size musallat olur, eğer bir günah açığınız yoksa kötülük size dokunamaz. Neden bu bilgileri Allah gizledi, demek İslam aleminde o kötülükler yaşanması gerekiyormuş. Bu bilgiler neden bugün açığa çıkmaya başladı? Belki hastalık ve savaşlardan yoksun bir yüz yıla, yüz yıllara girmek üzereyiz, kim bilir belki o yüzden bu bilgiler açığa çıkmaya başladı. Huzur içinde yaşayabilmeniz için ataların yükünü üzerinizden atmanız gerek, peygamberimiz sav attığı gibi. Bu günümüzde açığa çıktıysa kim bilir belkide insanlar büyük kitleler halinde atalardan gelen yükü oruçla, fakirleri doyurarak üzerinden atmaya başlayacak ve kimbilir belkide bu, huzur dolu bir sürece girmenin bir başlangıcı olacak, yüz yıllar sürecek olan bir huzur dönemi. Bizde bu yazılarımızla bu sürecin başlangıcına bir katkıda bulunduğumuzu ümit ediyoruz.






kelimelerden türemiş hurafeler