bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

iki defa dirilmek iki defa ölmek, insanoğlunun yeryüzü imtihanı


Daha önce açıklanmamış bir bilgiyi daha açıklıyoruz. Bizim tahminimize göre insanoğlu ilk defa bu konuda bilgilendiriliyor. İnsanoğlunun üzerindeki gizemler teker teker kalktıkçada, bizler sizi bu konularda bilgilendirmeye çalışacağız inşallah. Rabbimizin izin verdiği kadar tabii ki. Umarız arzu ettiğiniz ilhamı alırsınız. Konulara yüzeysel değineceğiz. Olaylar hakkında genel bir fikir edinmeniz bizce yeterli. Bu konuların detaylarına girmek hem bizi hem sizi hem websitemizi aşar. Biz sadece bir bilgiyi açığa çıkarıyoruz. Enine boyuna araştırmayı, bu alanda uzman olma niyetinde olanlara bırakmak daha sağlık olacaktır diye düşünüyoruz. Yazılarımızın amacı size detaylı bilgi aktarmak değil, amacımız içinde yaşadığınız dünyayı ve yaratılışınızı sizin için biraz daha anlaşılır kılmak. Yaratılışınızı daha iyi anlarsanız daha az isyan eder, daha az hurafelere kendinizi kaptırır, inancınızı daha bilinçli yaşarsınız. Sizlere hayrlı ve aydınlatıcı okumalar diliyoruz.

Neden bu yazı? Günümüzde Allah fazla sorgulanmaya başlandı, Allahı koruma adınada bu yazımız farz oldu.

Külli irade: insan hangi konuda Allahı sorguluyor? Doğuştan gelen hayatı sorguluyor. İçine doğduğumuz bedeni, aileyi, ırkı, teni, çoğrafi bölgeyi vs). İnsanlar hep şunu düşündü, kişinin kendi elinde olan kader var, buna uzmanlar cüzi irade diyor, bir de elinde olmayan kader var diye düşündü, bunada uzmanlar külli irade demiş. İnsanlarda kendi ellerinde olmayan kadere isyan ediyor. Örneğin; inancınız, milleyetiniz, ırkınız, kabileniz, ten renginiz, eşiniz, çocuklarınız, atalarınız vs. Doğuştan içinde bulunduğunuz ortama uzmanlar külli irade demiş, bunada bir çok insan isyan ve itiraz ediyor. Örneğin; insanlık tarihine geçen bir çok piskopat, çocukluğunda aile içi şiddet ve tacize maruz kalıyor ve halende kalan çok insan var. Bir çok insanda bu düzene isyan ediyor, bu çocukların ne suçu vardı diyor. Bu tür isyankar sorularada daha fazla kayıtsız kalamazdık. Olayların perde arkasını anlatmaya, sizi gerçeklerle yüzleştirmenin vakti saati geldi diye düşünüyoruz. Değerli okurlarımız; kabileniz, milletiniz, eşiniz, aileniz, ten reginize kadar, doğuştan itibaren karşılaştığınız herşeyin müsebbibi sizsiniz. "Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder" (Şura Süresi; 30). "Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahid olarak Allah yeter" (Nisa Süresi; 79). Ayetler çok açık, tartışmaya mahal olmaksızın net; başına ne geliyorsa kendi elinle işlediğinden ötürü geliyor. Bizde kendimize hep şu soruyu sormuştuk, ama çocukların günahı yok, neden çocuklar kötülük yaşıyor. Bu Ayet yaş ayrımı yapmıyor, amel defterleriniz açıldıktan sonrası başınıza ne gelirse kendi elinizle işlediğinizden ötürü demiyor, yaş ayrımı yapmaksızın herkesi kastediyor. O zaman soru şu; çocuklar ne zaman günah işlemiş olmalıki, işledikleri günahların karşılığını görüyorlar. Bu yazımızda bunun gizemini açığa çıkaracağı inşallah.

Bu yazımızda çok merak edilen bir konuya daha cevap getireceğiz, o da eşleriniz nasıl belirlendi. "Yine onun âyetlerindendir ki: sizin için nefislerinizden zevceler yaratmış kendilerine ısınırsınız diye ve aranızda bir sevgi ve bir esirgeme yapmış, şübhesiz ki bunda düşünecek bir kavm için âyetler var" (Rum Süresi; 21). Erkeğin nefsinden kişinin eşi yaratılıyor. Nefis nedir; beyin sapıdır. Allahu Teala erkeğin beyin sapından bir parça alıyor, sonrası onu eşi olacak bedenin içine yerleştiriyor, o tohumda toprak su karışımı bedeninin içinde filizlenip yeni bir canlı ortaya çıkarıyor. Nefisle ilgili bölümde bu konuda daha detaylı bilgi alabilirsiniz. Şimdi; İslam alemi bu hadiseyi, ruhlar aleminde gerçekleştiği, ruhlar aleminde eşler birbirine tayin edildiğini söylüyor. Bu doğru değil. Eşleriniz nasıl size tayin ediliyor, bu yazımızın sonunda da inşallah bunu anlayacaksınız. Bu yazı vesilesiyle tüm İslam alemine bir çağrı yapalım, külli irade ve cüzi irade tanımlarını yeniden yapsınlar çünkü doğuştan itibaren size bahşedilende sizden geliyor. Nasılmı? Bu hayat öncesi işlediğiniz sevap ve günahlarla. Evet; yanlış duymadınız, bu hayat bizim ikinci hayatımız.

İlk hayatımız. İnsan 1.0 (Neandertal): yanlış duymadınız, şuanki yeryüzü yaşantımız bizim ilk yaşantımız değil, ikinci yaşantımız. Biz yeryüzünde bundan öncede yaşadık. Neden? Bir sonraki hayatımızda, biz buna insan sürüm 2.0 (Adem) diyoruz, bizi sınıflara ayırmak için. Allahu Teala şuanki düzeni yaratmaya karar veriyor, fakat insanı ırk, aile bireyleri, eş, kardeş ve kuzenler, amca ve halalar, teyze ve dayılar, inanç ve ten rengi gibi kişileri ben farklı kavim ve ailelere ayırırsam benim adaletim sorgulanır, ben bunu kişinin kendisine bırakıyım, amelleriyle kendi geleceğini kendisi belirlesin diyor ve şuanki hayatı başlatmadan öncesi bir yaşam daha var ediyor. Örneğin; birisi eğer rothschild ailesine doğuyor ve ömrünü satanist ritüeller, faiz ve kötülükle geçiriyorsa, o kişinin o aileye doğmasında o günahlara sürüklenmesinde ne suçu var demeyiniz bundan sonra, bilinki bir önceki hayattada o kişi o günahları işlemış. Bir önceki hayatta benzer yaşantı ve ameller içinde olanları Allah, bu hayatta aynı aile ve ortamın içine yerleştirmiş. Kısacası, bu yaşantınızın altyapısını bir önceki hayatınızla siz kendiniz belirlediniz. O yüzden Rabbimiz diyor; bu hayatta başınıza ne geldiyse, kendi elinizle işlediğiniz günahlardan ötürü geldi. Allahu Teala hz Adem öncesi bize bir yaşam sunmuş, bir sonraki yaşantımızın içeriğini belirlemek için. Hz Ademden kıyamete kadar ne kadar insan yeryüzüne inecekse, onların nefislerini aynı anda yaratıyor ve yeryüzüne salıyor. O ilk yaşantıda kim aynı günahı işlerse, bir sonraki hayatta onlar eş olarak birbirine tayin ediliyor. Bu hayatta eşlerin kaderi örtüşmesi gerektiği için, bir önceki hayatta benzer yaşantı içinde olanlar bu hayatta aile, kavim ve eş olarak birbirleriyle eşleştiriyorlar. O ilk yaşantı çok ilkel şartlarda, kişinin omuzuna fazla yük bindirmeden gerçekleşiyor. Ataların günahını çekme diye birşey yok, sihir ve büyü yok, şeytanların musallatı yok, sizi diğer kişilerden ayrıştıran maddi zenginlik yok, inanç, kültür, ırk, millet ve ten rengi hiçbir şey yok. O hayat bir sonraki hayatın içeriğini belirleyeceği için, Allah o ilk hayatı olabildiği kadar kolay ve basit tutmuş. Herkese eşit şartlar altında bir hayat sunmuş. Kişinin omuzuna artı bir yükte bindirilmemiş. Örneğin; bizler 4 atanın yükünü omuzumuzda taşıyoruz, onlar taşımadı. Biz İslam denilen bir dinin ağırlığını üstlenmişiz, onlar ama değil. "Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk. Onu yüklenmeye yanaşmadılar. Ondan korktular. Onu insan yüklendi. O, çok zalim ve çok cahildir" (Ahzab Süresi; 72). İlk yaşantımızda bizler için hayat olabildiği kadar kolay tutulmuş. Amaç, insan iyi yaşasınki bir sonraki hayatının kaderide güzel olsun denilmiş.

İkinci hayatımız. İnsan 2.0 (Adem): yeryüzüne ilk indirildiğimizde ırk, millet, ten rengi diye birşey yok. Kim kiminle evlenecek, hangi ailenin parçası olacak, hangi ırkta hangi ten renginde hangi çoğrafi bölgede doğacak, bunları belirlemek için ilk yeryüzü yaşantımız gerçekleşiyor. Anlayacağınız, ilk yeryüzü yaşantımızla yeryüzündeki ikinci yaşantımızın detaylarını belirliyoruz. Yeryüzündeki ikinci hayatımızlada ahiret mekanımızı, cennet veya cehennemi belirliyoruz. Her yeryüzü yaşantımızda işlediğimiz iyilik ve kötülüklerle bir sonraki mekanımızın içeriğini belirlemiş oluyoruz. İnsan sanıyorki bir defa dünyaya geliyoruz; yanlış. Yeryüzüne iki defa geldik. İnsan sanıyorki bu yaşantıda bize hiçbir tercih hakkı tanınmadı; yanlış. Şuanki yaşadığımız ortamın içeriğini, bir önceki yaşantımızla biz kendimiz belirledik. İlk yaşantımızda işlediğimiz iyilik veya kötülüklerle eşlerimizi, çocuklarımızı, kardeşlerimiz, anne ve babamızı, bugünki sosyal hayatımızı, milletimizi ve inancımızı biz kendimiz belirledik. Örneğin; o dönemde melekler yeryüzüne iner ve insanları uyarırdı, bu meleklere yardım eden insanlarda olurdu, bunlar Allahın elçisi bunları dinleyin, bunlar Allahtan size mesaj getirdi diyenler olurdu. Allahta bu insanların o hal ve hareketinden o kadar hoşnut olduki, bir sonraki hayatta yani bu hayatımızda onlara peygamberlik nasip etti. Örneğin; bir önceki hayatta asyalılar veya siyahiler ne iyiliği veya kötülüğü işlemiş olmalılarki, yeniden dünyaya geldiklerinde birinin gözleri ve bedeni küçük kılınmış, diğerinin ise ten rengi sihay ve tarih boyunca zulme maruz kalmış. Neden o zaman ilk hayatımızı hatırlamıyoruz?

İnsan isminin anlamı? İnsan ismi, nisyan kökünden gelir. Nisyanda unutmak anlamına gelir. Bizlere neden unutan ismi konuldu acaba, bunu hiç merak etmedinizmi? Bunun sebebi, bir önceki hayatımızın unutturulması. Bizler yeryüzüne yerleştirilmişiz, bir hayat sürdürmüşüz ama o hayat bize unutturulmuş. Geçmişimiz bize unutturulduğu içinde, bize insan ismi konulmuş. Neden unutturulmuş? İki nedeni var, birisi bizim iyiliğimiz için. Geçmiş hayatta ten renginiz, milletiniz, ırkınız yoktu. Eğer o günleri hatırlamış olsaydınız, bugünki hayatınızı kabullenmekte zorlanabilirdiniz. İkincisi, bu hayat bir imtihan. Nasıl bir imtihan diyorsanız; yeryüzünde Allahı bulabilecekmisiniz imtihanı. Ben sizi yeryüzüne salıyorum, ama beni hatırlamanıza izin vermeyeceğim, beni hatırlamadan bakalım benim varlığımı, nereden geldiğinizi (gök) bulabilecekmisiniz demiş Rabbimiz ve yeryüzüne yerleştirmeden hafızamızı silmiş. Örneğin; gökten geldiğimizi ve Allahı hatırlasaydık, o zaman yeryüzü imtihanımız üniversite sınavına kitaplarla, not defterleriyle girmek gibi bir şey olurdu. İmtihan imtihan olmazdı.

Melekler ilk yaratılışı izliyor, ikincisinde karşı çıkıyor: daha öncesi yaratıldığımızı bu Ayetten anlayabiliyoruz; "Düşün ki, Rabbin meleklere: «Muhakkak Ben, yeryüzüne bir halife tayin edeceğim.» dediği vakit, «Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?» dediler. «Her halde Ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri bilirim!» buyurdu" (Bakara Süresi; 30). İnsanoğlunun ilk yaratılışını melekler heyecanla izliyor, sonrası insanın yeryüzüne konulmasına şahit oluyor, sonrada bu sürecin nasıl bir felaketle sonuçlandığına tanıklık ediyorlar. İnsan yeryüzünde kan akıtıyor ve fesat çıkarıyor. Bu Ayetten daha önce yaratıldığımızımı çıkarmalıyız? Evet. Neden? Burada melekler kan akıtmadan ve fesattan bahsediyor. Demek hz Adem öncesi yeryüzünde birşeyler yaşanmış olmalı. Aksi takdirde yeni yaratılan kişinin kan akıtacağını fesat çıkaracağını melekler nereden bilisinler. Bu Ayet bizlere tartışmaya mahal vermeksizin zz Adem öncesi birilerinin yeryüzünde yaşadığını anlatıyor. Soru şu; ilk yaratılan ile ikinci yaratılan aynı kişilermi? Evet, aynı kişiler. Eğer melekler yeni yaratılan canlıya suç isnat edebiliyorsa, demek yeni yaratılanla daha önce yeryüzünde dolaşan canlı aynı kişi. Aksi takdirde tanımadığı kişiye melekler niye bir suç isnat etsin. Şimdi; o ilk yaşantıyı gören melekler, Allahu Teala aynı canlıyı tekrar yaratacağını söylediğinde buna anlam veremiyor. Bunun üzerine Rabbimiz, sizin bilmediğinizi ben bilirim diyor. Allahın bilipte meleklerin bilmediği ne? İnsanın birinci yaratılışı ve yeryüzüne ilk yerleştirilmesinin nedeni, ikinci yaratılışa hazırlık olduğunu bilmiyorlardı. Meleklerin şahit olduğu o ilk yeryüzü yaşantısının, bir sonraki yaşantının parçası olduğunu bilmiyorlardı. Allah neden bu zahmete giriyor, bizi iki defa yaratıyor ve iki defa yeryüzüne yerleştiriyor? Bizi doğrudan bu hayatımıza sürükleseydi olmazmıydı? O zaman insan doğuştan maruz kaldığı kaderi kabullenmez, eşini ve ailesini, ırkını kabullenmez, Allahın adaleti sorguya açardı. Bunlar olmaması içinde Allah bizi iki defa yeryüzüne indirmiş. Birinci indirilişimizle kaderimizin külli irade boyutunu çiziyoruz. İkinci hayatımızda da cüzi irade ile yetiniyoruz. "Bir de şunu iyi bilin ki gökleri ve yeri, bu ikisi arasında var olan herşeyi amaçsız, anlamsız bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık" (Enbiya Süresi; 16). Hayat şaka değil arkadaşlar, eğlence olsun diye yaratılmamış. Bu hayatın sonunda hesap için kasaya (mahşeri sorgu) çağrılacağız ve bu hesap bazılarına çok ağır patalayacak. O yüzden bize iki hayat şansı verilmiş.

2 Ömür: sizler hayatın bu dünyadan ibaret olduğu, insanın bu hayatta uyarıldığı, dinledi dinledi, dinlemezse ikinci bir şansı olmadığını düşünüyorsunuz. Yanlış. Allah o kadar merhametli ki bizlere 2 ömür bahşetmiş. Yanlışlarımızı düzeltmek doğruları yapmak için iki defa yeryüzüne indirilmişiz. Birinci indirilişimizde bu uyarıyı melekler yapıyor. İlk yeryüzü yaşantımızda yeryüzüne din inmediği için, iyilik ve kötülük konusunda uyarıyı bizzat melekler yeryüzüne inerek yapıyor. Melek görünümünde değil insan görünümünde iniyor ve bu uyarıyı yapıyor. Kötülükten uzak durmamız ve Allaha şirk koşmamamız için uyarıyı onlar yapıyor. İkinci hayatımız, şuanki hayattada peygamber ve kutsal kitaplar üzerinden bu uyarı gerçekleşiyor. Bazılarımızda bu uyarıları dinliyor bazılarımızda dinlemiyor. Bugün dinlemeyenlerde bilinki bir önceki hayattada dinlemedi. Bunların daha öncede iman etmediğini nereden biliyoruz? Allahtan. Allah kendisi bunu söylüyor; "(İnanmak için) ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin (azab) işaretlerinin geldiği gün, daha önce iman etmemiş, yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması bir fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin; biz de beklemekteyiz" (En'am Süresi; 158).

3 Uyarı: "Kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik." demeyesiniz diye Rabb'in, ademoğullarının sırtlarından soylarını çıkardı ve onları kendilerine tanık yaptı. Ben sizin Rabb'iniz değil miyim? dedi. "Evet, Rabb'imizsin, tanıklık ediyoruz." dediler (Araf Süresi; 172). Allaha iman etme ve kötülükten uzak durma konusunda ilk uyarımızı yeryüzündeki ilk yaşantımızda alıyoruz. İkinci uyarıyı gökte alıyoruz. Yeryüzüne ikinci defa indirilmeden öncesi Allah bizleri gökte topluyor, kimin zürriyetinden ne kadar kişi yeryüzüne ayak basacaksa bunları tekrar huzuruna çıkartıyor ve Allaha şirk konusunda yeniden uyarıyor. Bu uyarının gerçekleştiği boyutada kalu bela deniliyor. Üçüncü uyarıda yeryüzünde, ikinci hayatımızda peygamberler ve kutsal kitaplar üzerinden yapılıyor. İlk yaşantımızdan son yeryüzü yaşantımıza kadar, Allaha şirk koşmama konusunda Allah bizi toplam 3 defa uyarıyor, bunlardan ikisi yeryüzünde birisi ise gökte gerçekleşiyor.

Kıyamet 1.0: insanın yeryüzündeki her hayatı bir kıyamet senaryosu ile son bulması takdir edilmiş. Bu günümüz çağı içinde geçerli, bir önceki hayatımızda da bu böyle olmuş. İlk yeryüzü hayatımızın sonu takdir edildiğinde meteorlar yeryüzüne çarpıyor, yer yarılıyor, yanardağlar patlıyor vs ve yeryüzündeki yaşamın sonu getiriliyor. Bu küçük kıyametin kopması öncesi ama, iyilerin canı alınıyor, kıyamet kötülerin üzerine kopuyor. Bu kıyamet sadece dünyamızla kısıtlı bir kıyamet. Sadece dünyamızdaki yaşama son veriyor.

Kıyamet 2.0: ilk kıyamet dünyamızı vurduktan ve tüm canlıları yok ettikten sonra, dünyamıza kendisini bir sonraki konuklara hazırlaması için yüzbinlerce yıllık yeni bir zaman tanınıyor. Bu süre içinde de yeryüzü tekrar yeşeriyor. Rabbimizde bu süre içinde, gökte o yeni konukları yaratıyor. Yaratılan yeni konuk, bir önceki insan olduğunu öğrenen meleklerde buna anlam veremiyor. Allah ama benim bildiğimi siz bilmezsiniz diyor ve insana yenilenmiş bir beden bahşediyor ve daha önce bahşetmediği birşeyi daha bahşediyor, hz ademe ilim öğretiyor. İlim ve yenilenmiş bedenle (uprade) insan tekrar yeryüzüne yerleştiriliyor ve hayat yeryüzünde yeniden başlıyor. Bu hayatta bir gün son bulacak. Bir önceki hayatta kıyamet nasıl koptuysa, yine kopacak. Bu sefer ama kıyamet dünyamızla kısıtlı kalmayacak, tüm evreni yok edecek. İçimizden birileri eğer kıyametin kopmayacağına inanıyorsa, yeryüzünün ilk meskenlerinin hallerine bakmalarını öneriyoruz. Onlardan ibret almamız için, kalıntıları günümüze kadar gelmesine izin verilmiş.

Herkes ölümü tadacak:
"Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz" (Ankebut Süresi; 57). Her nefis ölümü tadacak, ama kaç defa tadacak ve ne zaman tadacak?


İyiler bir defa tadacak: "Onlar orada ilk ölümden baska bir ölüm tatmazlar. Allah, onları cehennem azabından korumuştur (Duhan Süresi; 56). Kur'an-ı Kerim muttakilerden yani iyi kullarından bahsederken bunların ölümü bir defa tatacağından bahseder. Bir defa ölecek demez, bir defa ölümü tadacak der. Buradan aslında insanın birden fazla hayat yaşadığını çıkarmalısınız. Sizin anlamanız gereken, siz iyi bir kulsanız ve daha önce yaşadıysanız, bilinki daha önceki yaşantıda ölümü tattınız. İyiler ölümü bir defa tadacağına görede, demek bu hayatta sizin için ölümü tatma diye birşey söz konusu olmayacak. İyiler ölümü sadece bir defa tadacağı, sizde daha önceden yaşayıp öldürüldüğünüz o ilk hayatta ölümü tattığınız için, bu hayatta sizin için ölüm derdi olmayacak. Ruhunuz alınırken uykuya dalarcasına ölüp gideceksiniz. Tabii ki iyilerdenseniz. Bu Ayet bizlere iyilerin bir defa ölümü tadacağını söylüyor, buradan da birden fazla yaşamın olduğu ipucu bize veriliyor. Toplam kaç yaşam, bunuda bize başka bir Ayet açıklıyor.

Kötüler iki defa tadacak: "Kâfirler diyecekler ki: "Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık. Fakat çıkmaya bir yol var mı?" (Mü’min Süresi; 11). İyilerin durumu anlatılırken, ilk ölümden başka ölüm tatmazlar deniliyor. Kötülerin hali anlatılırken ama, iki defa öldürülüp iki defa diriltmekten bahsediliyor. Kötüler ilk ölümde de bunun acısını çektiler, ikinci ölümde de bunun acısını yaşayacaklar.

Kalu bela: iki defa öldürdün iki defa dirilttinle İslam alimleri, ilk ölümün kalu bela aleminde gerçekleştiğine inanıyor; bu doğru değil. Ölüm fiziki beden varsa gerçekleşir, kalu bela aleminde de fiziki bir beden yoktu.

Arkeolojik kalıntılar: bilim adamlarının bulduğu kafatasları ve kemikler, ademoğlu öncesine ait, yani bizlerin bir önceki hayatta kullandığı bedenlerin kalıntıları. Şimdi; ilk hayat için ne demiştik? Bir sonraki hayatın temeli demiştik. Örneğin; ilk hayatta Allahı inkar eden, ikinci hayatındaki kaderinede inançsızlık yazılıyor. İlginç olanı Allahın bu insanları nasıl inkara sürüklediği, o da kendi bedenlerinin keşifleriyle. Bilim adamları eski çağlara ait kafataslarını buluyor, bundan da evrim teorisini üretiyor. Allah yok, biz maymundan türedik diyor. Bu inançsızlığa yol açanda, birinci hayattaki bedenlerinden kalan kalıntıların keşfi. Ne kadar ilginç değilmi? İlk hayattaki bedenleri ikinci hayattada onları inançsızlığa sürüklüyor. Birinci hayat üzerinden kişinin kaderi nasıl belirleniyor, bunun çok güzel bir örneği. O arkeolojik beden ilk hayatta Allahı nasıl inkar ettiyse, o bedenin kalıntısı bir sonraki hayattada o kişiyi inançsızlığa sürüklüyor. Anlayanlar için, büyük ibretler içeren bir hadise.

Reenkarnasyon: reenkarnasyoncular bu yazıdan kendine pay çıkarmasın, çünkü sınırsız yeryüzüne inme diye bir hadise İslam dininde yok. İslam dini yaşamı ikiyle sınırlandırıyor, reenkarnasyon inancıysa sınırsız yaşam vaat ediyor. Artı, İslam dinin sunduğu yaşamlar ahiret hayatına odaklı yaşamlar. Her yeryüzü yaşantınızla kendinizi ahiret hayatına hazırlıyorsunuz. Reenkarnasyon inancında ise bu dünya odaklı yaşıyorsunuz. Her yeryüzü yaşantınızla kendinizi bir sonraki yeryüzü hayatına hazırlıyorsunuz. Artı, İslam dininde insanoğlu bir önceki yaşantısını hatırlamaz. Reenkarne edildiğine inananlarsa geçmiş hayatlarını hatırlıyor veya hatırladığını iddia ediyor. Bu konuda daha detaylı bilgi için reekarnasyon yazımızı lütfen okuyunuz

Cinsiyetiniz: ten rengimiz, ırkımız, aile üyelerimiz, bunların her birini Allah bizim seçimimize bırakmış. İlk hayattaki yaşantımızla bir sonraki hayatımızın alt yapısını kendimizin çizmesine izin vermiş. Bunların arasına ama cinsiyeti dahil etmemiş. Allahın bize bırakmadığı tek tercih cinsiyetimiz. Cinsiyetimizi kendisi belirlemiş. Bazılarınız; bu ama haksızlık, belki ben kadın olmak istemedim diyecektir. Bu şikayetinizin önüne geçmek içinde, birşey daha yapıyor Allahu Teala, sizi yaratırken sizden aynı anda iki tane yaratıyor, biri kadın biride erkek. Daha önce insanoğlunun bilmediği bir konuda bu. Bu yazı vesilesiyle sizlere iki bilinmeyeni açıklıyoruz, daha önce yaratıldığımızı ve sizin karşıt cinsinizin olduğu. O karşıt cinsinizide Allahu Teala paralel bir evrene yerleştiriyor. Nasip olursa bu konuda da belki bir gün bir yazı kaleme alırız.

Paralel evren: paralel evren varmı? Var. Kaç tane? Sadece bir tane. Bu evren yaratılırken Allah aynı anda paralel bir evren daha var ediyor. O evrenede sizin karşıt cinsinizi yerleştiriyor. Bu evrende kadınsanız o evrende erkeksiniz. Erkekte kadın. Kimse bana kadın olmak istiyormuyum diye sormadı, ben erkek olsaydım bunları yaşamazdım gibi şikayetlere ve bahanelere sığınmaması için, her birimizin bir erkek birde kadın versiyonunu yaratılıyor. Örneğin; biz şuanda bu bilgileri size aktarırken, paralel bir evrende de bizim kadın versiyonumuz aynı şeyi yapıyor. Allahu Teala her ihtimali her şikayetinizi baştan düşünmüş ve ona göre düzeni yaratmış. Bu düzende de kimseye haksızlık edilmiyor. Buradan çıkarmanız gereken ders; Allah, kadın ve erkeği asla aynı bedenin içine koymamış, hatta paralel evren yaratarak olabildiği kadar onları birbirinden uzak tutmuş. Buradan da Allahın eşcinselliğe, cinsiyet değişimine, yani erkek ve kadın duygularını aynı anda içinde barındıran bedenlere ne kadar mesafeli olduğunu çıkarabilirsiniz. 

Özetlersek: melekler Allaha sesleniyor, biz varken kan akıtan, fesat çıkaran bir varlıkmı yaratcaksın diyor. Melekler gaybı bilmediğine göre, yaratılacak olan varlığın kan akıtacağını fesat çıkaracağını nereden biliyorlar? Demek o varlık daha önce yaşamış ve melekler o yaşantıya tanıklık etmiş. Belki o varlıklar insan değildi, insan olduğunu nereden biliyoruz? Bir başka Ayetten; "Kâfirler diyecekler ki: "Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık. Fakat çıkmaya bir yol var mı?" (Mü’min Süresi; 11). Mahşer gününde kafirler iki defa öldürülmek ve diriltmekten bahsediyor, bir ölüm bu hayatta gerçekleştiyse diğer ölüm nerede gerçekleşti? Tüm ipuçları meleklerin bahsettiği o kan ve fesat içeren hayata işaret ediyor. Bu Ayetleri incelediğinizde daha önce yaşamış olmamızı aslında çıkarmanız gerekiyordu. Hadi diyelimki bu Ayetlerden çıkaramadınız, insan isminden çıkarmanız gerekiyordu. Allah bize insan ismiyle hitap ediyor, neden acaba? İslam alimleri buna, insanoğlu Allaha verdiği sözü (kalu belada) unuttuğu, unutkan bir varlık olduğu için kendisine bu şekilde hitap ediliyor gibisine bir yorum getirmiş. Doğru değilmi? Yanlış. Allah Ayetlerinde bizlere nankörde diyor, cahilde diyor, sabırsızda diyor, aceleci yaratıldı da diyor, ama bizlere bu lakapları takmıyor. Kaldıki, birbirinize kötü lakaplar takmayın diyen bir Allah var karşınızda (Hucurat Süresi; 11). Bize bunu öğütleyen Allah, kendisi kötü bir lakap takarmı? Takmaz. Kur'an-ı Kerimin 65 yerinde bizlere insan kelimesiyle hitap ediliyor, neden bizlere unutan varlık olarak hitap ediliyor? Bu isimden birşeylerin bize unutturulduğunu aslında çıkarmanız gerekiyordu. Bir önceki yaşantımızın gizemi, bize konulan isimin içinde gizli olduğunu bilmeniz gerekiyordu. Hadi diyelimki bunu da kaçırdınız, Allahu Teala kendisini tanıtırken kendisini adalet ve iyilik tanrısı olarak tanıtıyor; "Allah zerre ağırlığınca bile haksızlık etmez" (Nisa Süresi; 40), yeryüzüne baktığınızda ama insanoğlunun farklı renklere ve sınıflara, fakir zengin gibi farklı sosyal sınıflara ayrıştırıldığını görüyoruz. Zengin bir aileye doğarsanız hayatınız kolaylaşıyor, fakir bir ailede ise zorlaşıyor. Bir çocuk diğerine göre hayatı daha zor veya kolay yaşıyor, bu da haksızlık değilmi? Allah kimseye haksızlık etmiyorsa, kimin hangi sosyal sınıfta ve ortamda doğacağını nasıl belirliyor? İşte bu sorularda sizi keza, bu hayatın temel taşlarının (ırk, ten rengi, sosyal sınıf vs) daha önceden, ayrı bir imtihan ayrı bir yaşantıyla belirlenmiş olması gerektiği sonucuna vardırtıyor.

İslam inancında kişi emeğinin karşılığını alır; "Sana iyilik olarak ne erişirse, Allah'tandır. Sana kötülük olarak ne dokunursa, o da kendi nefsindendir" (Nisa Süresi; 79). Şimdi; bir çocuk zengin aileye bir çocuk fakir aileye doğuyor, bu da Allahın adaletine aykırı olduğuna göre, demek bu çocuklar bir amel işlemiş olmalıki kendilerini o ortama sürüklemiş olsunlar. Bu dünyaya yeni doğdukları bu dünyada henüz amel defterleri açık olmadığı için, bu amel bu dünyada gerçekleşmiş olamaz. Daha önceden gerçekleşmiş olmalı. Hmm, nerede olabilir acaba? İşte buradan itibarende yap boz oyunun parçalarını birleştirmeye başlıyorsunuz, melekler kan ve fesat diyor, insan iki defa beni öldürdün ve dirilttin diyor, Allah bizlere insan ismini takıyor, Allah ben kimseye zerre haksızlık etmem diyor, kişinin başına gelen her kötülük kendi nefsinden diyor, bunların üstünede arkeologlar günümüz insanından öncesine ait kafatasları buluyor vs. Bu parçaları bir araya getirdiğinizde de, anlıyorsunuzki bizler daha önce yeryüzüne yerleşitirilmişiz.

Değerli okurlarımız; sizler için karmaşık bir konuyu anlaşılır kılmaya çalıştık, umarız arzu ettiğiniz ilhamı almışsınızdır. Bu yazılarla yaratılış hikayenizi ve Allahın düzenini daha iyi anlamanızı sağlamak istiyoruz, umarız başarıyoruzdur. Örneğin bu yazımız. Bu yazımız yaratılışınızı ve arkasındaki hikayeyi bir gram daha iyi anlamanıza vesile olduysa ne mutlu bize. Bu yazının özeti nedir diye soruyorsanız; asla ama asla Allahın adaletini sorgulamayın. Kimseye haksızlık edilmemesi, herkes hak ettiğini alabilmesi için, bizleri iki defa yaratma bizler için iki defa bir yaşam ortamı hazırlama zahmetine girmiş Rabbimiz. Şükredin ve bu sefer size sunulan imkanın içine etmeyin. Bu fırsatı iyi değerlendirin ve güzel bir kul olmaya çalışın. Bundan sonra, üçüncü bir yeryüzü hayatı yok! Bir önceki hayatınızla bu hayatınızın konumunu belirlediniz, hangi aileye doğacağınızı, bu hayatınızlada ahiret mekanınızı belirliyorsunuz. O yüzden aman dikkat. Cehennemden korunmak için üçüncü bir şansınız yok. İlginç bir not daha, kişiye iki şans verilme olayını İslamda bir yerde daha görüyoruz, o da boşanan çiftlerde. İslam dini eşinizden toplam iki defa boşanma şansını size veriyor. Üçüncü defasında boşandığınızda, eşiniz başka birisiyle evlenip o kişiden boşanmadan size hak olmuyor. Gördüğünüz gibi, aile hayatımızda da bize iki şans veriliyor, hayattada. İslamın her emri her parçası birbiriyle uyumlu ve bağlı. Kendinize sevdiklerinize, vatan ve milletimize, inancınıza çok iyi bakınız.




kelimelerden türemiş hurafeler