Bir kelime yanlış yorumlandığında bunun nasıl baatıl inançlara sebep olabileceğinin en güzel örneklerinden birisi "lucifer" kelimesi. Biz Müslümanlar kendimizi gerçekten çok lütufta görmeliyiz, çünkü bizim elimizde kutsal kitabımızın orijinal metini var. Bu ayrıcalığıda biz sizlere sürekli hatırlatıyoruz çünkü bozulan kitapların ne tür baatıl inançlara sebep olduğunu görüyoruz. Bozulmamış bir kitaba (Kur'an-ı Kerim) sahibiz, bunun içinde ne kadar şükretsek az. Örneğin; aradan 1500 yıl geçti ve kutsal kitabımız halen kusursuz ve orijinal hali ile evlerimizde karşımızda duruyor. Varmı dünyada bunun başka bir örneği; yok. Birisi bize kutsal kitabımızın bir mealı veya çevirisiyle geldiğinde biz orjininal metine bakıp, bize gelen bilginin doğruluğunu teyit etme nimetine sahibiz. Şimdi birde böylesine bir imkandan yoksun olduğunuzu düşünün, üstüne kutsal saydığınız metinin çevirinin çevirisinin çevirisi olduğunu düşünün. Örneğin; ibraniceden ilk önce yunancaya çevrilmiş, yunancadan latinceye, latinceden de kendi dilinize (ingilizce, almanca vs). Orijinal metin (ibranice) ile aranızda üç kişinin olduğunu varsayın. Her birinin hayat görüşü diğerinden farklı olduğu ve her birinin o Ayeti kendi inanç dünyası doğrultusunda çevirdiğini varsayın. Buradan düzgün birşeyin çıkması mümkünmü? Değil. Hristiyan aleminin içinde bulunduğu durum maalesef bu. Birisinin birinin kulağına birşey fısıldaması, beş kulak sonrasıda ortaya orjinal metinden çok farklı birşeyin çıkması gibi. Örneğin; lucifer kelimesi. Birisi orijinal metini alıyor ve orijinal metinde olmayan bir kelime kullanıyor, bir sonraki çevirmende o kelimeyi alıyor ve bunu kendi diline çeviriyor. Ortaya orjinal metinde olmayan, orijinal metinin çevirisinde dahi olmayan bir kelime ortaya çıkıyor; lucifer. Bunları açalım..
Eski ahit (Tevrat) latinceye çevriliyor: 382 yılında Papa Damascus, akademisyen Jerome'a bir görev veriyor, bethleheme gidip ibranice yazılı olan Tevratı, latinceye çevirme görevi. O dönemde Tevratın çok farklı latince versiyonları ortalıkta dolaşıyor, bunlar doğrumu değilmi, bunları tescil etmek için orijinal metinden (ibranice) latinceye yeni bir çeviri yapılsın istiyor. Gazi Mustafa'nın Elmalı Hamdi Yazır'a Kur'an-ı Kerimin türkçe çevirisini yaptırması gibi. Bunun üzerine bilge Jerome Bethlehem'e gidiyor ve çeviriye başlıyor. Fakat Jerome bir hile yapıyor, orijinal ibranice metini kaynak olarak almıyor, kendisinden 140 yıl öncesi ibraniceden yunancaya çevrilmiş, septuagint (LXX) adında eski ahitin yunancasını kaynak olarak kullanıyor. Bu arada, İncil'e yeni ahit denilir, Tevrat'ada eski ahit. Bilge Jerome kendisinden 140 yıl öncesi yunancaya çevirilmiş eski ahiti alıyor ve bunu latinceye çeviriyor. Bu çevirinin çevirisinde de yanlışlar ortaya çıkıyor; örneğin lucifer ismi.
Nerede hata yapılıyor? Bilge Jerome eski ahiti yunancadan latinceye çevirisini yaparken İsasiah 14:12 bölümüne geliyor, Ayetin içinde "phosphoros" kelimesinin kullanıldığını görüyor, bunuda latinceye "lucifer" olarak çeviriyor. Phosphoros yunanca ışık saçan anlamına geliyor, bunun latince karşılığıda lucifer. Lucifer kelimesinin çıkış özeti bu, bir çeviride kullanılan kelimenin, bir başka dile çevrilirken ortaya çıkması. Masumane bir hatamı? Hayır. İbraniceden yunancaya çeviriyi yapan kişide ne halt işlediğini biliyor, yunancadan latinceye çeviren Jerome'da. İsaiah 14:12 Ayetinde; "ey ağlayıp sızlayan kibir sahibi, anlat bakalım nasıl gökten düştün" diyor. Burada şeytandan yani pozitif bir karakterden bahsedilmediği çok açık, böyle bir karakter içinde ışık saçan kelimesi kullanılması, hemde iki çeviride hemde güya iki din uzmanı tarafından kullanılması sadece art niyetle açıklanabilinir.
Art niyet içinde olduklarını nereden anlıyoruz? Birincisi cümle hangi bağlamda kullanılmış, örneğin burada kovulmuş birisinden bahsediliyor, bağlama bakmadan kişiye pozitif anlam içeren bir kelime atfediyorlar. Ayet negatif anlamda birisinden bahsediyor, onlarsa bağlama bakmadan, cümleye zıt bir yorum getiriyorlar. İkincisi; ilk çeviriyi yapan (ibraniceden yunancaya) başka kelimelerin çevirisinde de phosphoros kelimesini kullanmış. Jerome bunların bazılarını düzeltiyor, yani ibranice orijinal metnin önünde olduğu anlaşılıyor. Bazılarında ise bırakıyor, ibranice orijinal metine aykırı olsada phosphoros kelimesini lucifer veya luciferum olarak çeviriyor. Örneğin; Job 11: 17 bölümünde ibranice metinde boqer kelimesi geçiyor, yunanca çeviriyi yapan bunu phosphoros olarak çeviriyor, Jerome latinceye çevirirken o da phosphoros kelimesi doğrultusunda hareket edip lucifere çeviriyor. Halbuki boqer kelimesi "yeni gün" anlamına geliyor, lucifer kelimesi ama değil. Hristiyan inancının sırtını dayadığı iki kitap var birisi incilin "LXX" (yunanca versiyonu) diğeri ise Jerome'un yazdığı "The Latin Vulgate". Çevirideki ortak hatalardanda Jerome'un yunanca metine göre latinceyi yazdığını, kopya çektiği, belirli yerlerde gördüğü yanlışlarıda düzelttiği ama şeytanla ilgili yerlerde düzeltme yapmadığı, yunanca metinde şeytanı öven ifadeleri olduğu gibi latinceye çevirdiğini görüyoruz. Bazı bölümleri düzeltmiş şeytanı yücelten bölümleri ise öyle bırakmış, buradan da bilinçli bir şekilde incili tahrif etme amacı güttüğünü, bu işin altında bir art niyet olduğunu anlıyoruz.
Orijinal metinde hangi kelime kullanılmış? İsaiah 14:12; "ey heylel, anlat bakalım nasıl gökten düştün" diyor. Yani orijinal metinde "heylel" kelimesi kullanılıyor. Heylel kelimeside ibranicede ağlayıp sızlayan ve kibirli olan anlamına geliyor. Şimdi; heylel kelimesi nasıl olduda ışık saçana dönüştü? İlk haltı orjinal metini yunancaya çeviren işliyor, heylel kelimesini alıyor ve bunu phosphoros kelimesine çeviriyor. Phosphoros'da ışık saçan anlamına gelir. İlk yanlış burada yapılıyor. Ayetin negatif bir karakterden bahsettiği çok açık olmasına rağmen, ilk çeviriyi yapan iblis'i koruma adına, heylel kelimesi yunanca ne ise onu kullanma yerine, phosphoros kelimesini kullanarak iblis'i yüceltme yoluna gidiyor. Orijinal metin; "ey ağlayıp sızlayan kibilir olan, anlat bakalım gökten nasıl düştün" diyorken, çeviri sonrası; ey ışık saçan (taşıyan) anlat bakalım gökten nasıl düştün" oluveriyor. Hristiyanların önünde ibranice metin olmadığı, ibranice okuyamadıkları içinde bin yıllar içinde hristiyanların hafızasına kazılan bu oluyor, Allahın lanetlediği şeytan ışık saçan ışık taşıyıcı vasıflara sahip bir varlık olarak görülüyor.
Bu hatayı bilge Jerome görmedimi? Gördü. Eski ahiti yunancadan latinceye çevirirken bu yanlışı gördü, fakat düzeltme yerine phosphoros kelimesinin latince karşılığı ne ise, o da aynı kelimeyi kullanıp iblis'i yüceltme yoluna gitti. Lux- ışık, ferous- taşımak veya saçmak kelimesini kullandı. İki çevirmende burada iblisin kastedildiğini biliyordu, çünkü incil ve tevrat gökten kovulmayı geniş çaplı işliyor, yani burada kimden bahsedildiğini çok iyi biliyorlardı.
Art niyetini başka nereden anlıyoruz? Eski ahit ibraniceden yunancaya çeviren kişi, birisi için daha phosphoros kelimesini kullanıyor, o da İsa as. 2 Peter 1:19'da. Bilge Jerome bu çelişkiyi fark ediyor, hem İsa as için phosphoros kelimesinin kullanıldığını hem iblis için. Latince çeviride de aynı çelişki görünmesin diye kendince şöyle bir çözüm buluyor, İsa as'la igili bölümde phosphoros kelimesini gün yıldızı olarak tercüme ediyor, iblis'in geçtiği bölümde ise ışık saçan (lucifer) olarak. 405 yılında da çevirisini tamamlıyor ve bu çeviri bin yıllar içinde okutulan ve kabul edilen ana incil olduğu içinde, tarih içinde şeytanın adı ışık saçan, İsa' as ın adıda gün yıldızı olarak hafızalara kazınıyor. Batıda kimse ibranice bilmediği, orijinal metini açıp okumadığı içinde bu yanlış hiç düzeltilmiyor. Popüler kültürün ortaya çıkması, küresel satanistlerin yeryüzüne hakim olmasıyla birlikte bu çeviri hatası fırsat bilinip iblis, lucifer olarak tanıtılıyor. Lucifer konulu filmler diziler ve kitaplar basılıp iblis adındaki figür unutturuluyor, yeni bir imajla, lucifer olarak kahramanlaştırılıyor ve günümüz popüler kültürünün bir parçası haline getiriliyor. Bir çeviri hatasının nelere sebep olduğunu görüyormusunuz? Burada anlamanız gereken birinci şey, lucifer isminin orjinal metinlerin hiçbirinde geçmemesi. Çevirinin çevirisinde geçmesi. Anlamanız gereken ikinci şey, çevirinin çevirisinde geçerkende isim olarak geçmemesi. Bir vasıf olarak anlatılmaya çalışılması (ışık saçan).
Özetlersek: lucifer adında kimse yok. İlk hata yunanca çeviride yapılıyor. İsaiah iblisle konuşurken iblis için "heylel" kelimesini kullanıyor; "ey ağlayıp sızlayan kibir abidesi, anlat bakalım nasıl gökten kovuldun" diyor. Bu cümle yunancaya çevirilirkende heylel kelimesi, phosphoros kelimesi olarak tercüme ediliyor. Phosphoros kelimesinin anlamıda ışık saçan. Biz Müslümanlar İncil ve Tevrat'ın bozulmasından bahsediyoruz ya, işte bu şekilde bozmuşlar, sürekli kelimelerin anlamı ile oynamışlar. Papa damascus, bilge Jerome'u bethleheme gönderiyor ve eski ahitin latince çevirisini yapmasını istiyor, o da gidiyor ve ibranice orijinal metini önüne alacağına, hali hazır yunancaya çevirilmiş metini alıyor ve ondan çeviriye başlıyor. Bir kaç Ayettede phosphoros (ışık saçan) kelimesi ile karşılaşıyor, bir çoğunda o kelime ne bağlamda kullanıldıysa o doğrultuda çeviri yapıyor, şeytanla ilgili Ayete gelince ama bağlama bakmıyor, phosphoros kelimesini olduğu gibi latinceye (lucifer) çeviriyor. Buradan da bu işte bir art niyet olduğunu anlıyoruz. Hatta yunanca metinde İsa as içinde phosphorus kelimesinin kullanıldığını görüyor. Kendisinden önceki çevirmen hem İsa as hemde şeytan için phosphoros (ışık saçan) kavramını kullandığını görüyor. Kendisininde bu çelişkiye düşmemesi için İsa'la ilgili bölümde geçen phosphoros kavramını gün yıldızı, şeytanla ilgili bölümde geçen phosphoros kavramını ise ışık saçan (lucifer) olarak çeviri yapıyor. Halbuki phosphoros kelimesinin gün veya yıldızla hiçbir ilgilisi yok. Uzun kafın kısası, batı alemin okuduğu ve kutsadığı maalesef bu, çeviri üzerine çeviri yapılarak bağlamından koparılmış, anlamı bozulmuş metinler. Kelimelerin anlamıyla oynadığınızda, orijinal metin önünüzde olmadığında bunun nasıl sapkın inançlara sebep olduğunu umarız şimdi daha iyi anlamışsınızdır. O yüzden lütfen Kur'an-ı Kerimin orijinal metinine sahip çıkalım, ona sarılalım ve ne kadar büyük bir nimete sahip olduğumuzu aklımızdan hiç çıkarmayalım, dinimizle gurur duyalım ve sabah akşam şükredelim. Birisi size bir bilgi getirdiği zamanda, bunu orijinal metinle teyit etmeyi lütfen unutmayalım.