fotoğrafların arkasındaki gizem
Kameralar günlük hayatımızın bir parçası haline geldi, o kadarki insanlar artık hayatının her anını görüntüye alıp başkasıyla paylaşma ihtiyacı hissediyor. Bugünki yazımızda bu konuyu ele alacağız inşallah. Elinizde bir cep telefonu ve sürekli birşeyleri kameraya alıyorsunuz, bu yazımızlada bunun basit bir eylem olmadığı, görünenin ötesinde çok şey içerdiği, enerji boyutunda sizden bir çok şeyi alıp götürdüğü ve size bir çok şeyi bulaştırdığını size anlatmaya çalışacağız. Umarız gereken ilhamı alır ve bu yaşantı tarzından vazgeçersiniz. Dışarıdan baktığınızda basit bir eylem gibi görünüyor, enerji boyutunda ama o eyleminiz çok büyük hasarlara sebep oluyor. Anı ölümsüzleştirme çabanız perde arkasında (gayp) çok ama çok şeyi harekete geçiriyor, harekete geçirilen şeylerde maalesef hayrınıza değil, bu yazımızda da bu konuda sizi biraz aydınlatmaya çalışacağız. Örneğin; İslam dini eve fotoğraf asılmasını yasaklıyor. Neden? Bu uyarı yazımızda inşallah bu konulara biraz kafa yoracağız ve sizi aydınlatmaya çalışacağız. Umarız arzu ettiğiniz ilhamı alır ve görüntü çekmek ve çektirmekten uzak durursunuz. Örneğin; biz. Fotoğraf çektirmeyi yıllar öncesi bıraktık ve şükür Rabbimize bizim gençliğimizde cep telefonları, instagram ve facebook gibi sosyal medya platformları yoktu. Kimbilir, olsaydı belki bizde kendimizi aleme gösterme akımına kapılır, anı yakala ve ölümsüzleştir mottosu altında bir hayat sürdürürdük. Şükür rabbimize ama biz bu akımlardan uzak ve nezih bir ortamda büyüdük. Kader bi' nevi bizim yüzümüze güldü. Günümüz çağında doğup büyüyenler ama bu kadar şanslı değil. Onlar doğar doğmaz doğal ortamdan koparılıp teknoloji alemin içine atılıyor. Kader bizim yüzümüze güldü, ama onların değil. Dolayısıyla birisi bu gençlere sahip çıkması, onları uyarması ve bilgilendirmesi gerekiyor. Bu yazılarımızla biz bu sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz, inşallah sizde kendi çapınızda gençliğimize ve milletimize karşı sorumluluğunuzu yerine getirirsiniz. Bu noktada bazı okurlarımız, ama hocam sizde websitesinde fotoğrafınızı paylaşıyorsunuz diyecektir; evet paylaşıyoruz, fakat bu bir mecburiyet. Burada nefsi bir dürtü yok, artı güncel fotoğraf değil artı biz sağa sola ekranlara çıkmıyor, sosyal medyalarda gezinmiyoruz ve özel hayatımızda fotoğraf çektirmiyoruz. Biz size ne tavsiye ediyorsak, bilinki biz bunu kendimiz yaşıyoruz. Burada kendimizden bir fotoğraf paylaşmamızın nedenide yazıların hassas içeriğinden ötürü. Websitemizde imanınızı iyi veya kötü yönde, inşallah iyi yönde sizi etkiliyoruzdur, değiştirebilecek çok hassas bilgiler veriyoruz, paylaştığımız bu bilgilerin sonucu çok ağır olabileceği için bu yazıları kim kaleme aldı, kişi güvenilirmi değilmi bunu bilme hakkınız olduğunu düşündük ve kendimizi size tanıtma ihtiyacı hissettik. Kendinizi birine tanıtmanın en kısa yoluda hayatınızın özetini taşıyan bir fotoğrafı kişiyle paylaşmaktan geçiyor. Fotoğraflar kişilerin enerjisini ve hayatının özetini taşıyor, kişi hakkında tonlarca bilgi içeriyor, bizde size kısa yoldan kendimizi tanıtmak istedik. Örneğin; birisinin fotoğrafına baktığınızda olumlu veya olumsuz bir his almanız veya kişi hakkında içinize farklı ilhamların doğması. Bu hisleri nasıl alıyorsunuz, bir fotoğraf neler içeriyor, bu yazımızda da inşallah bunları birazcık açacağız. Konuları birazcık açacağız diyoruz, çünkü detayları bizi aşar. Değerli dostlar; gaypla ilgili yani göz için görünmeyen enerji boyutlarıyla ilgili yazılarda detaylar önemli değil ve bizi aşarda zaten, burada önemli olan olayların akışı hakkında genel bir fikir edinmenizi sağlayacak kadar size bilgi aktarmak. Görüntü çekmek veya çektirmek gibi çok basit ve önemsiz gibi görünen bir eylemin perde arkasında çok şeylerin dönebileceği konusunda sizi uyarmak. Detaylar bizi ve websitemizi aşar, detayları bu konuları meslek edinmiş arkadaşlara bırakıyoruz. Biz sadece yol göstericiğiz, birşeylerin varlığı konusunda sizi haberdar ediyoruz, bunun detaylarınıda İslam alimi olma yolunda ilerleyen arkadaşlara bırakıyoruz. Sizlere hayrlı ve aydınlatıcı okuma dileriz. Gelelim konumuza; bir fotoğraf çektirmede ne mahsur var? Çok mahsuru var, Hayvanların bir yere idrarını yapıp kokularını bırakması gibi, her bir fotoğrafla sizde gerinizde bir iz bırakıyorsunuz: çekilen yerden size kadar uzanan bir iz. Örneğin; bazı medyumcular, cinci hocalar fotoğraf üzerinden kişiyi bulabiliyor. Bunun altında yatan mekanizma tamda bu, bir kamera sizi yakaladığında sadece fiziki görüntünüzü yakalamıyor, enerjinizide yakalıyor. OK tuşuna bastığınızda fiziki görünümüzle birlikte enerjinizide o filmin içine hapsediyor ve kendisiyle birlikte götürüyor. Yani, video veya fotoğraf farketmez, kendinizden bir görüntü aldırdığınızda sadece fiziki boyutunuzun görüntüsü alınmıyor, aynı zamanda enerji boyutunuzdan da bir parça alınıp götürülüyor. Yoksa siz, bir görüntü aldırdığınızda sadece gözle görünen boyutun kayıdı alındığınımı düşündünüz? Fiziki mekanı kayıt altına alıyorsunuz ama, o mekanın bir de enerjisi var, o enerjiye ne oluyor sorusunu kendinize hiç sormadınızmı? Büyük ihtimal hayır. Aldınız elinize kamerayı ve yaptığınız eylemin sanki hiçbir sonucu yokmuş gibisine sürekli görüntü çekme, anı yakalama peşinde oldunuz. Basit bir soru; madde herhangi bir yerde enerjisiz var olabilirmi? Olamaz. Real, dijital veya analog mekanlar hiç farketmez, bir madde enerjisinden kopmaz, koptuğu an yok olur gider, ölüm sonrası bedenimizin hali gibi. Ne mahsuru var fiziki görünümüzle birlikte enerjimizide yakalamamızda diyorsanız; çok mahsuru var çünkü o enerji parçası sizden, yani kendi enerjinizi bir yere hapsediyorsunuz. Enerjimin o fotoğrafa sinmesi ve hapsolmasında ne mahsuru var diyorsanız; çok mahsuru var, o enerji kaynağından yani sizden kopmuyor. O fotoğraf sizden uzaklaştıkça, örneğin internette bir mekandan diğerine dolaştıkça sizde dolaşmış oluyorsunuz. O fotoğraf ne tür travmalara maruz kalıyorsa sizde kalıyorsunuz. Fotoğraflar üzerinden sağa sola bıraktığınız o enerji parçacıkları belirli travmalara maruz kaldıkça, sonuçta herkes size iyi niyet gözüyle bakmıyor, bu sizede yansıyor ve sizi içten yavaş yavaş tüketiyor. Görüntünüzün alınması ve kayıt noktası ile sizin aranızda bir bağ oluşma olayının büyük çaptaki muadili, ilahi kayıt sistemi. Bu konuda gölgeyle ilgili yazımızı okumanızı öneririz. Güneş ışınları size çarpıyor sizden yansıyor, o yansımada görüntü olarak göğe çekiliyor. Sağ ve sol omuzunuzdaki melekler amellerinizi kayıt altına alıyor, önünüz ve arkanızdan sizi takip eden meleklerde buna şahit oluyor. Bunlar yetmezmiş gibi Allahu Teala birde görsel kayıt alıyor. Ahiret hayatında bana haksızlık ediliyor, ben bunu yapmadım dememeniz için herkes kendi görsel kayıdıyla geliyor. Siz nasıl hayatınızı kayıt altına almaya çalışıyorsanız, bilinki Allahta bunu yapıyor. Siz yeryüzünde yaşarken güneş ışınları size temas ediyor ve sizden göğe doğru bir yayın akışı gerçekleşiyor, her saniyenizi kayıt altına alan bir yayın. Örneğin medyumcular, cinci hocalar geçmişinizi nasıl bilebiliyor; o kayıt sistemini hackleyerek. Sizden göğe akan bir yayın akışı var, cinlerde o akışı takip edip geçminizi görebiliyor. Neden bu konulara giriyor, bu detayları size anlatıyoruz; şu hayatın gördüklerinizden ibaret olmadığını anlamanız için. Bu dünya, görünenin ötesinde şeyleri içinde barındırıyor. Daha neler barındırıyor neler, bunu anlamanız içinde size bu örnekleri veriyoruz. Eğer yaşadığınız hayatın gözle görünen boyuttan ibaret olduğunu sanıyorsanız, bunun ötesinde birşey yok diyorsanız, tekrar dirilme yok, öleceğiz ve yok olup gideceğiz diyenlerle sizin aranızda bir fark olmadığını biliniz. Kısacası, her bir eyleminizin gayp boyutunda bir karşılığı var, bizde bunları bilmenizi ve ona göre bir yaşantı tarzı benimsemenizi istiyoruz. Nasibi olan uyarılarımızı dikkate alır, nasibi olmayanda lay lay lom yaşamaya devam. Fotoğraf çektirdiğinizde güneş ışınları sizden yansıyor ve o yansımayı kamera kayıt altına alıyor. Burada ama yansıyan sadece fiziki görünümünüz değil, aynı zamanda enerji boyutunuz. Enerji boyutunuzda bir yere hapsolunduğunda, örneğin kameranın içi, o enerji sizinle bağı koparmıyor, cenin ile rahim arasındaki bağı kuran kordon gibi sizinle bağ içinde kalmaya devam ediyor. Örneğin hiç merak etmedinizmi cinci hocalar bir fotoğrafa bakıp kişiyi nasıl tespit edebiliyor veya kişi hakkında bilgiler toplayabiliyor? İşte bunun altında yatan ilim bu. O fotoğrafın enerji boyutunda halen sizinle iletişim içinde olmasından yararlanıyorlar. Cinler o fotoğrafa sinmiş enerjinizi yani o kordon bağını takip edip sizi rahatlıkla bulabiliyor. Enerjimin sağda solda dolaşmasında ne mahsuru var diyorsanız; çok mahsuru var, en basiti fotoğrafa sinen enerjiniz halen sizinle bağ içinde olduğu için, o enerji ne tür sapkınlıklara veya olaylara maruz kalıyorsa bu sizede yansıyor. En basiti nazar. Bir yerdeki fotoğrafınıza birisi kem gözle baktığında o kişi sanki doğrudan size bakıyormuşcasına sizi etkiler. Birisi fotoğrafınız üzerinden bir sapkınlık yapıyorsa, o sapkınlığı sanki size yapıyormuşcasına size yansır. Örneğin; İslam dinin kanı yasaklamasının nedenide bu, kan o canlının hayat enerjisini taşıyor, kan içtiğiniz zamanda o canlıyla bir göbek bağı kurmuş oluyorsunuz. Sonuç; en basiti o canlının yaşadığı her türlü travma sizide etkiler. Kan insandaki yaşam enerjisini içerdiği için, satanistlerin genç kalmak için kan içmesinin nedenide bu. "Allah size, sadece ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa aşırı gidip ihtiyacının ötesine geçmemek şartıyla, bu yasaklamanın dışındadır. Çünkü Allah affedicidir; merhamet sahibidir (Nahl Süresi; 115). Eğer Allahu Teala bir Ayetinde doğrudan bir şeye değiniyor ve ondan uzak durun diyorsa, bilinki bunu sizi imtihan etmek için değil, o şeyin size zarar vereceği için bu uyarıyı yapıyor. Allahın bu uyarısını dinleyip dinlememenizde olayın imtihan boyutuna giriyor. Demek kan içmek bize çok zararlıki Allahu Teala buna değinme ihtiyacı hissetmiş. Ne zararı olabilir, bunu araştırmakta bize kalmış. Örneğin kanlı bir eti yediğinizde zararlı olmuyorda, doğrudan kanı içtiğinizde neden zararlı oluyor? İşte bunun sırrı enerji boyutunda yatıyor. Bu Ayet birşeye daha değiniyor, o da mecburiyet. Eğer kul hakkı içermeyen birşeyi mecburiyetten ötürü yapıyorsanız, orada Allahın merhameti devreye girebiliyor. O eyleminizin size kötü bir geri dönüşümü olmayabilir, aleyhinize yazılmıyor olabilir. Örneğin kendi websitemizde fotoğrafımızı mecburiyetten ötürü paylaşmamız ve Rabbimizin bunu bağışlamasını ümit etmemiz gibi. Şimdi; kendinizden binlerce görüntü çektirdiğinizi ve her çekimde enerjinizden bir gram kaybettiğinizi düşünün, günün sonunda kalırmı sizde enerji? Kalmaz. Bu enerjilerin yaşadığı travmaları sizinde yaşadığınızı varsayın, günün sonunda kalırmı sizde ruhsal denge? Kalmaz. Bedeniniz hızlı yaşlanır hızlı tükenir hızlı yıpranır. Öz enerjinizi kaybettikçe manevi ve ruhsal derinliğinizi kaybedersiniz. Ruhsal dengesi bozuk yüzeysel kişilikli birisine dönüşürsünüz. Örneğin; çok fotoğraf çektiren kişilere baktığınızda, cansız bir oyuncak barbie bebeğine dönüştüklerini görürsünüz. İç dünyası yok olmuş, görüntü endeksli bir hayat sürdürdüklerini görürsünüz. Bununda ötesi, karşınızda psikolojik bir çöküntü görürsünüz. Yüzeysel olarak güzel ama içi çürük. Siz kendinizden görüntü aldırdıkça ve bunu paylaştıkça o görüntüler elden ele dolaşıyor ve insanların negatif niyet ve düşüncelerini üzerine çekiyor, çektikçede bu doğrudan sizi buluyor ve sizi içten çürütüyor ve çökertiyor. Hocam hepimiz sonunda çökeceğiz diyorsanız, evet çökeceğiz, fakat 60 yaşında çökmek var yani doğal çöküş, birde 30 yaşında dökülmek var. Siz ne zaman dökülmek isterdiniz? Arkadaşlar; biz 50-70 yaşlarında görmemiz gereken hastalıkları artık 16-30 yaşlarındaki gençlerde görmeye başladık. Zamanında çökmek var, birde erken çökmek var, günümüz nesli erken çöküyor, bunuda sadece beslenmelerine bağlayamazsınız, bununda ötesinde şeyler dönüyor, bundan bir taneside kendi görüntülerini alıp bunu sosyal medya platformlarında (youtube, tiktok, instagram, facebook, twitter vs) paylaşmaları ve o paylaşımların enerji boyutunda onlara çok olumsuz geri dönmesi. Geride bıraktığınız enerji, başka varlıkların yaşam alanına dönüşüyor: fotoğraf çektirdiğinizde enerjiniz dijital veya bir yaprak parçası farketmez, bir yere siniyor. Sindiği zamanda o noktada bir iz bırakmakla kalmıyorsunuz, o yaprak veya dijital ortamda bir yaşam alanı oluşturuyorsunuz. Kimin için? Enerji aleminde yaşayan canlılar için. İlahi düzen öyle yaratılmışki, Allahın enerjisi bizim için bir yaşam alanına dönüşmüş, bizim enerjimizde enerji boyutunda yaşayan cinler için bir yaşam alanına dönüşüyor. Nasıl bir yaşam alanı, onuda niyetiniz, kameraya aldığınız mekan ve içeriyi belirliyor. Bu arada; cinlerin kendilerine has bir boyutu olmadığı, enerji boyutunda yaşadıkları inanılır, bu doğru değil. Onların bizim gibi fiziki maddeden oluşan bir boyutu var ve onlar orada yaşıyor. O yaşam alanıda bizim gibi bir gezegene kısıtlı değil, tüm evrene uzanıyor. Enerji boyutu olarak adlandırdığımız yer, onlar ile bizim aramızdaki bir ara alem. Burada genelde şeytanlar, kendi boyutlarında dışlananlar, suçlular, sapıklar vs yaşıyor. Ara alem onlar için ideal, hem kendi boyutlarından kaçmış oluyorlar hem bizim alemi doğrudan gözetleyip hayatlarımıza müdahale edebiliyorlar. Kötülüğe ev sahipliği yapan o enerji alemide bizim enerjimizden besleniyor. O yüzden İslam alemi evde fotoğraf asılmasını tasvip etmiyor. Bu yazı vesilesiylede bunun altında yatan hikmeti size açıklamış olalım; cin veya şeytan bunlar bizim boyutta bir yere yerleşebilmesi için orada bir hayat enerjisi olması gerekiyor. Onlar cansız eşyanın içinde var olamıyor, bizim boyutta var olabilmeleri için bizim hayat enerjimize muhtaçlar. Bizim hayat enerjimizin sindiği yerlerde ancak var olabiliyorlar. Örneğin; fotoğraf. Siz fotoğraf çektirdiğinizde enerjiniz o kağıt parçasının içine siniyor ve siz bunu duvarı astığınız zamanda şeytanlar rahatlıkla o fotoğrafın içine sinip orada yaşayabiliyor. Bizim boyutta o kağıt parçası çok ince ve küçük görünebilir, enerji boyutunda ama orada kocaman bir dünya oluşuyor. O yüzden bazı insanlar fotoğraflara baktığında, sanki canlanmış ve kendisine bakılıyormuş hissi alıyor. Örneğin lavoba. Şeytan veya cinlerin pislik yerlerde yaşamasının nedeni o pislikleri yedikleri için değil, idrar ve dışkının sizin hayat enerjinizi içerdiği için. Sizin hayat enerjiniz hangi eşyanın içine siniyorsa orası enerji aleminde yaşayan canlılar için bir yaşam alanına dönüşüyor. Ne mahsuru var fotoğraf çektirmemizde diyorsanız, çok mahsuru var; en basiti çektirdiğiniz her bir fotoğraf başka bir canlının yaşam alanına dönüşüyor ve o alan ve oradaki yaşam sizin enerjinizden besleniyor. Ana rahmindeki bir embriyonun bir kordon üzerinden annesinden beslenmesi gibi, oradaki canlılarda sizden besleniyor. Şimdi binlerce fotoğraf çektirdiğinizi ve her birine canlıların yerleştiğini ve bunların sizden beslendiğini varsayın, yetermi buna enerjiniz; yetmez. Besin üzerinden aldığınız kaloriler buna yetermi; yetmez. Kanınızda sürekli belirli maddelerin eksikliğinden şikayet eder, başkalarını beslemekten kendiniz aç ve açıkta kalırsınız.
Konular çok derin ve geniş boyutlu, biz burada o derinliğe ve diğer boyutlarına girmeyeceğiz. Konuyu anlamanız kadar size bilgi aktarmamız yeterli ve umarız bu kısa bilgilerden gereken ilhamı almışsınızdır. Kendinizden bir görüntü aldırmanın ne kadar büyük sonuçlara sebep olduğunu, basit bir eylem gibi gözüken birşeyin enerji boyutunda ne kadar büyük şeyleri harekete geçirdiğini umarız bu kısa yazımızdan anlamışsınızdır. Yazımız bu kadarmı? Hayır. Bunun birde günah boyutuna değinmeden konuyu kapatmak olurmu; elbette olmaz. "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir" (Ahzab Süresi; 59). İslam dini kadının örtünmesini emrediyor, neden emrediyor bunu kendinize hiç sordunuzmu? İslam dini sadece mahrem yerlerinizi örtmek için bunu emretmiyor, ayrıca tanınmamanız içinde bunu emrediyor. Allahu Teala kadın için ev hayatını uygun bulmuş, dışarıya çıktığı zamanda tanınmasını istememiş. Şimdi; başörtülü veya açık farketmez, siz sürekli kendinizden görüntü alır veya aldırırsanız ne yapmış oluyorsunuz; başkaları tarafından tanınmamanız için azami gayret göstermenizi emreden Allahın bir Ayetini çiğnemiş oluyorsunuz. Allahın Ayetini çiğnediğiniz zamanda ne olur; hangi beden parçanızla o günahı işliyorsanız o bölgenizde günah kapıları açılır ve şeytanlar o beden parçanıza yerleşmeye başlar. Çektiğiniz her görüntüyle kendiniz ile kayıt arasında bir enerji bağı oluşuyor ya, işte o hat üzerinden şeytanlar bedeninize yerleşmeye başlar. Şeytanlar yerleştiği zamanda ne yapar; rahat durmazlar. Nereye yerleştilerse, bu durumda cildiniz ve dış görünümünüz, orada sorunlar oluşturmaya başlarlar. Örneğin; cilt sorunları yaşamaya başlarsınız. Örneğin; nazara açık hale gelirsiniz. Örneğin; görüntünüzü takıntı haline getirmeye başlarsınız. O mükemmel poz ve görüntüyü yakalama takıntısıda sizi estetik merkezlerine sürükler, bedeninizi önüne geçemeyeceğiniz travmalara maruz bırakırsınız. Nefis, pandoranın felaket kutusu gibidir. Onu uyandırdığınızda zaptetmeniz imkansız. Allah evde kalın diyor, siz ise görmek ve yaşamak istiyorum dediğiniz an bilinki nefsiniz canlanıyor, üzerinizdeki ilahi koruma kalkıyor, sonrada nefsiniz görme ve görünmeyi bir takıntı haline getiriyor ve sizi hayatın en uç noktalarına taşıyor. Örneğin; dudak, burun, kaş, alın, çene, kalça, göğüs, göbek vs, sürekli bir yerlerinizi takıntı haline getiriyor ve sizi o bölgelere müdahale etmeye zorluyor. Bunu durduramıyorsunuzda. Örneğin ekranda moderatörlük yapan kadınlara bakın, yüzleriyle o kadar oynanmışki doğallıklarını kaybetmişler. Bunun en güzel örneğide beyaz TV söylemezsem olmaz programındaki kadınlar. Her saniye içinde dudakları ve mimikleri ile oynuyorlar, sürekli o mükemmel pozu kameraya verme peşindeler ve tüm doğallıklarını kaybetmişler. Oyuncak bebek gibi, bir süs objesi gibi ekranda duruyorlar. Yüzlerinde bir canlılık bir doğallık görmüyorsunuz. Bu da sadece dış görünümleri, benzer değişimleri iç dünyalarıda yaşıyor. Dış görünüm objeleştikçe, iç dünyada benzer değişimden geçer. Derinliğini kaybeder, içi boş bir objeye dönüşür. O yüzden, erkekler bu tarz kadınlarla birlikte olduklarında asla duygusal bir bağ niyetine bu kadınlara yaklaşmaz, sadece ihtiyaçlarını karşılamak için yaklaşır. Siz görüntü odaklı hayat yaşarsanız, insanlarda sizin görüntüden ibaret olduğunu sanar. Ötesine bakmaz ötesini sizde görmezde, çünkü nasip olmaz çünkü ötesi sizde yok. Allah evde kalın diyor, siz ise görmek ve görünmek istiyorum diyorsunuz. Bunu dediğiniz anda bunun size bir bedeli olacağını bilmelisiniz. Dış ve iç dünyanızın bir değişimden geçeceği, bedeninizin o yaşantınıza adapte olacağını bilmelisiniz. Hocam burnumda bir sorun varsa, özgüvenim veya sağlığım için onu düzelttirmemde ne mahsuru var; niyetiniz buysa bir sorun yok. Niyetiniz toplumun önüne çıkmaksa, niyetinizin ucunda Allahın bir Ayetini çiğnemek varsa o zaman burada büyük bir sorun var. Kendinizden görüntü çektirmeniz zaten kendi başına gayp aleminde bir çok şeyi harekete geçiriyor, bunun üstüne birde kadınsanız ve çektiriyorsanız, o zaman gayp aleminde sebep olduklarınız dışında birde ağır bir günahı üzerinize yükleniyorsunuz. Tanınmanızı yasaklayan Ayetleri çiğnemiş oluyorsunuz, bununda size bir faturası olacak, hem yeryüzünde hem ahiret hayatında. O yüzden, eğer bir kadınsanız ve sürekli kamera önündeyseniz, bilinki bu yaşantı tarzınız sizin için hayrla sonuçlanmaz. Bakınız; Ayette ne diyor Rabbimiz, incinmemeniz için örtünün diyor. Demek kendimizi herkese ifşa edersek bu bize zarar verecek, bizi incitecek. Örneğin; sağda solda paylaştığınız fotoğraflarla kötü insanları kendinize çekmeniz ve o insanların sizi incitmesi. Örneğin; kendinizi sürekli bıçak altına alıp kendi kendinizi incitmeniz ve bunu takıntı haline getirmeniz. Eğer kendinizden görüntü vermekten hoşlanırsanız, bilinki pandoranın kutusunu açmış oluyorsunuz, o dikkat çekme ve kendinizi paylaşma takıntısıda kontrol dışına çıkacak ve size zarar verecek. Zaten size zarar vereceği için, tanınmamanızı istiyor Allah. En basiti, sizi estetik manyağı kılacak. Burunla başlayacaksınız sonrası dudağa geçeceksiniz. Bir müddet sonra dudağın simetrisi çeneyle uyumlu olmadığını fark edip çeneyede müdahale ettireceksiniz. 40 yaşınıza geldiğinizde ve cildiniz sarkmaya başladığında da geçmiş ameliyatlarınız kabak gibi ortaya çıkmaya başlayacak, bu sefer o ameliyatları kamufle etmek için yeni ameliyatlar yaptıracaksınız ve kader, bu döngüden kurtulmanıza, arzu ettiğiniz görüntüye ulaşmanıza asla izin vermeyecek. Sonuç; sonunda doğal görüntüyü kaybetmiş insan dışı bir varlığa dönüşeceksiniz. Kısacası, sürekli kendinizi kayıt altına alırsanız, görüntü odaklı bir yaşantıyı benimsediğinizi kadere söylemiş oluyorsunuz, kaderde ne ekerseniz onu biçersiniz kuralı doğrultusunda hayatınızı o görüntü takıntınızın etrafına kuruyor. Kim olursanız olun, bundan kurtulma şansınızda yok. Örneğin; emine erdoğan. Yaşlı ve muhafazakar bir ev hanımı olmasına rağmen, o bile bu ilahi cezadan kurtulamadı. Oturduğu yerde yani evde oturması gerekiyordu, ne yaptı ama, kocasıyla birlikte dünyaya açıldı. Allah açılma diyor, ama o açıldı. Sonuç; yüzünde estetik yaptırmadığı yer kalmadı. Demek bir günah işlerseniz, o günah sizi başka günahlara sürüklüyormuş. Yoksa siz, yüzlerinize yaptırdığınız bu müdahalelerden sorguya çekilmeyeceğinizimi sanıyorsunuz? 60 yaşındaki muhafazakar bir kadın, düne kadar ömrünü evde çocuklarını büyüterek geçiren bir kadın bile, en olgun ve tecrübeli çağında kontrolü kaybedebiliyorsa, estetik ve görüntü manyağına dönüşüyorsa, bu yaşantı tarzına 12-20 yaşlarında başlayan genç kızların yarınlarındaki halleri sizce ne olur? Hiçte iyi olmaz. Felaket bir gelecek bizi bekliyor, zaten ortalıkta ev hanımı olmak isteyen genç bir kız bırakmadılar. Ev hanımı olmayı utanılır hale getirdiler. Günümüzde ben ev hanımı olmak istiyorum dediğinizde sizinle dalga geçiyor ve rencide ediyorlar. Ne hale geldik. Bunu yapanlar buna vesile olanlar elbette bu dünyada ve ahiret hayatında bunun bedelini çok ağır ödeyecek. İlahi kural çok basit, bir kadın kendisini aleme tanıtmaması gerek, eğer tanıtıyorsa, yüzle ilgili şeytanlar iner ve o yüze her türlü musibeti çeker. Allah; demek sen görünmek istiyorsun, benim Ayetlerimi dikkate almıyorsun, öyle olsun madem diyor ve o yönde kaderiniz değişiyor. Hangi yönde değişiyor; incinmeniz yönde değişiyor. Allahu Teala tanınmayı incinmekle özleştirmiş, eğer tanınma odaklı bir kader size inerse bilinki içeriğinde bol incinme var. Bazen kötü bir insanı karşınıza çıkararak, bazen felç olup elinizi yüzünüzü yamultarak bazende kendinizi sürekli ameliyat altına aldırarak. Görüntü üzerine bir hayat yaşarsanız bilinki yaşayacağınız hayatta onunla kısıtılı kalır. En basiti, hayatın manevi ve felsefi derinliğini asla yakalayamazınsız. Kurduğunuz ilişkiler evlilikler hepsi yüzeysel kalır. Değerli dostlar; Allahın Ayetlerini çiğnerseniz bunun size hayrlı bir geri dönüşümü olmaz. Kadın kendisini ifşa etmemesi gerek, bu ilahi bir emir. İster bundan hoşlanın ister hoşlanmayın, bu konuda Ayetler net ve açık. Siz eğer kendinizi ifşa etme üzerine bir yaşantı sürdürürseniz, ilahi cezanın size inmeme diye bir olanağı yok. Şeytanlar size bulaşır ve görüntünüzü takıntı haline getirir, kezzaptan nazara, nice bıçak darbelerinden botoks gibi nice zehirlere kadar her türlü musibeti üzerinize çeker. Bunlarda yeryüzünde size inen cezalar, bunun birde ahiret hayatı var, ahiret hayatınızdaki akıbetide artık siz düşünün. "Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kazancını istiyorsa ona dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz" (Şura Süresi; 20). "Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir" (Hadid Süresi; 20). "Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız?" (Kasas Süresi; 60). "Onlardan bazı gruplara, kendilerini denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir" (Taha Süresi; 131). "Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme" (Kehf Süresi; 28). Yeryüzü imtihanı çok basit; Allahu Teala önünüze çok cazibeli süsleri koyuyor, bir çocuğun önüne şeker ve oyuncak koymak gibi, sonrada bunlara dokunmadan yaşarsanız cennetime girersiniz, dokunursanız yanarsınız diyor. Görüntü odaklı bir yaşantı peşinde koşanlar var ya, işte onlar yeryüzü süsüne kendilerini kaptırmış insanlar, bu yaşantı tarzıda onlar için ne bu dünyada ne de ahiret hayatında hayrla sonuçlanacak bizden uyarması. Konu konuyu açıyor, bizce daha fazla uzatmaya gerek yok. Anlayan anladı, anlamayanada bin sayfa yazsanız yine anlamaz. Kendinizi ve ailenizi kameralardan uzak tutun. Birileri görüntü üzerine bir akım başlattıysa sizde kendi çapınızda karşıt bir akım başlatın. Ben ne değiştirebilirim demeyiniz, bir kişiyi etkilemeniz bile tüm insanlığı etkilemişcesine sevap almanıza vesile olabilir. Kullandığınız telefonların ön ve arka kameralarını bantla kapatın. Geçmiş fotoğraflarınızıda silin ve tövbe edin. Siz fiziki boyutta kayıtlarınızı silin, tövbenizde Allahın izniyle enerji boyutundaki izlerinizi siler. Kendinize ve ailenize iyi bakınız. Mahremiyetinizi lütfen koruyunuz. Allaha emanetsiniz.