bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

nasuh tövbesi hakkında bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler- bölüm 1


Nasuh Tövbesi Nedir? Nasuh kelimesi "en içten, sahih ve saf" anlamını taşıyor, dolayısıyla bu tövbe en içten tövbe etmek anlamına geliyor.

Hocam içten tövbe etmemizde de sorun olduğunu söyleyeceksiniz şimdi bize, burada ne hatasını yapıyoruz? Aynen, bir konuyu kaleme alıyorsak mutlaka orada yapılan bir yanlış vardır, burada da çok yanlışlar var. Günümüz insanları İslam dinini bilmediği için ibadetlerimizle ilgili maalesef sürekli bir tuzağın içine sürükleniyor. Şeytanlar hakkında ne demiştik size; şeytanlar iyilikle sizi kandırır (örneğin tövbe), detayda ise sizi tuzağa düşürür. Burada yaptıklarıda o. İnsanlar ibadete odaklanıyor, o ibadetten bir kötülük doğabileceği ise hiç akıllarına gelmiyor ve tuzağı kaçırıyor.

Burada ne tür bir tuzak var? Tuzak her zaman olduğu gibi detayda yatıyor. Hangi detayda; bu sefer kelimelerin anlamında yatıyor. Hangi kelime; nasuh kelimesi ve tövbe kelimesi. Bu kelimelerle bu insanlara ne tür bir tuzak kuruluyor; ben nasuh tövbesini yapıyorum dediğinizde, kader o amelinizin ağzınızdan çıkan kelimerle örtüşüp örtüşmediğine bakıyor. Her kelimenin enerji boyutunda bir karşılığı var, sizin amelinizinde o karşılığı karşılayıp karşılanmadığına bakılıyor. Örneğin; nasuh tövbesi en içten tövbe etmek anlamına gelir, ben nasuh tövbesini yapıyorum dediğiniz anda kader kelimenin karşılığını verip vermediğinize, o tövbeyi en içten en sahih ve saf duygularınızla yapıp yapmadığınıza bakar. Tövbe kelimeside keza belirli anlamları taşıyor; bir günahın farkındalığı, pişmanlığı, üzüntüsü ve o günahı düzelten amellerinizin olması. Nasuh tövbesini yapanlar ise ne nasuh kelimesinin hakkını veriyor ne de tövbe kelimesinin. Onlar nasuh tövbesini kaderlerini değiştirecek sihirli bir değnek, d
oktorun yazdığı bir reçete gibi görüyor, acaba uygularsam fayda görürmüyüm niyetiyle yapıyorlar. Hayrlı bir amelide karşılık beklentisi içinde yaparsanız, acaba işe yarayacakmı gibisine test edercesine yaparsanız, bunun bu insanlar için hayrla sonuçlanmayacağı aşikar. Bu tür tövbelerde niyet ve içerik sakat, dolayısıyla bu tarz tövbeler o kişiler için hayrla sonuçlanmıyor.

Hocam tövbe, tövbedir sonuçta? Öyle değil işte, ve olmak zorunda değil. Arkadaşlar; kader insanı kademe kademe bir levelden diğerine sürükler. Biz bir anda dünyaya gelmediğimiz gibi (9 ay anne rahminde kalıyoruz), bir anda da hayatımız değişmez, kader bizlere geçiş süreleri tanır. Tövbeler bir sona işaret eder, o sonda bir anda gelmez. Kişi ömründe yarı pişmanlıklar hissede hissede, yaptıkları yanlışlar hakkında farkındalık ede ede kader onu o sona, yani o sahih bir tövbeye hazırlar. Neden; çünkü sahih tövbe hayrlı bir sona işaret eder. O hayrlı sona kavuşmanız içinde uzun yıllar sınamadan geçmeniz gerekiyor. Örneğin; Eyyüb as'ın tövbesi. O tövbe hastalığa yakalanır yakalanmaz ona nasip olmuyor, örneğin biz o duruma düşsseydik anında binlerce tövbe etmiş olurduk. O ise, rivayetlere göre 23 yıl o hastalıkla boğuşuyor, sonrası o tövbe ona nasip oluyor. Sahih tövbe hayrlı bir sona işaret ettiği için, öylesine büyük bir tövbeye girişmeden öncesi konuyla ilgili imtihanınız tamamlandımı buna bakmanız gerek. Örneğin; şuan içiniz dışınız şeytanlar tarafından kuşatılmışken, kadere sunacak hayrlı amellerinizde yokken kader sizi bir anda sahih tövbenin içine, yani tutamayacağınız bir tövbenin içine çekmez. İlk önce yanlışlarınızla iligli belirli farkındalıkların oluşmasını bekler, kendinizi kötü ortamlardan arındırmanızı bekler, belirli yaşa ve olgunluğa gelmeniz için bekler. Yani; Rabbimiz bizleri nasuh tövbesine doğrudan sürüklemez, çünkü bu tövbeyi yaptığınızda varolan sıkıntılarınız sonlanması ve kader size yeni bir hayat sunması gerek, sizde tövbe ettiğiniz konuların herhangi birisinde yeniden bir yanlış yapmamanız gerek. Rabbimizde sizi ve kaderi böylesine bir tuzağın içine sürüklememek için tövbe sürecinizi bir ana değil bir ömre yayar. Siz belirli arınmaları elde ettikçe size tövbe ettirir.

Yani; siz tövbe ettikçe arınmıyorsunuz, siz arındıkça kader size tövbe ettiriyor. İlk önce o kötü amellerden vazgeçiyorsunuz, sonrası geçmişiniz için pişmanlık duyuyorsunuz ve en son özür (tövbe) diliyorsunuz. Bu insanlar ise hayatlarında ve amellerinde hiçbir değişiklik yapmadan, geçmişte veya günümüzde yaptıkları yanlışlarla ilgili hiçbir farkındalığa veya üzüntüye sahip olmadan tövbeye kalkışıyor, artı yaşları kaç, daha 30-40 ve bunlar bu genç yaşlarında bir daha günah işlememek üzere yemin ederse ne olur; kendilerini büyük bir tuzağın içine çekmiş olur.

Yaşımız genç, o günahlara
yeniden düşeriz diyemi nasuh tövbesinden uzak durmak gerek? Sadece ondan ötürü değil, bakınız; Rabbimiz insanı bir anda bir ekstremden, örneğin günahkar bir hayattan diğer ekstreme (nasuh tövbesi) sürüklemez, çünkü biz olgunluğu ve tecrübeleri geçiş sürelerinde elde ediyoruz. Gece bir anda olmaz, gündüzde bir anda olmaz, aralarında geçiş süreleri olur, İslam dininde de en makbul zaman dilimleri o geçiş anları, örneğin seher vakti. Kişi kimliğini benliğini, hayat tecrübelerini o geçiş sürelerinde kazanıyor, dolayısıyla Rabbimiz bir kişiyi bir anda günahkar bir hayattan günahsız bir hayata sürüklemez, kişiye ve çevresine bir geçiş bir olgunluk süreci tanır. Kişi yanlışlarını anlaya anlaya, yanlışlarını düzelte düzelte tövbe sürecine sürüklenir. Nasuh tövbesini yapanlar ise, işte kendilerine böylesine bir geçiş süreci tanımıyor, doğrudan ben tövbe ettim diyor. Tövbe ettiği şeylerin listeside çok uzun. Bu insanlar o günahlardan arınmaya hazırlarmı değillermi, hayat şartları o günahlardan uzak durmalarına izin verecekmi vermeyecekmi, çevresindeki insanlar kendilerinin o arınmış hallerine hazırmı değilmi, bunlar hiçbirşeyi hesaplamadan tövbe ettim diyor. Ya sonrası; hayatları daha karmaşık hale geliyor. Siz bir anda sıcak cam kavanozu soğuya maruz bıraktığınızda ne olur, çatlar. Günahlardan arınma sürecinide bunun gibi düşüneceksiniz, kendinizi bir boyuttan diğerine sürüklerken kendinizi dinlendire dinlendire bir boyuttan diğer boyuta sürükleyeceksiniz. Örneğin; bir anda içki içmeyi bırakabilirsiniz, fakat kendinizi içki aleminden bir anda gece zikirleri içeren bir aleme atarsanız iç çatışmalar yaşar, bedeniniz ve enerji boyutunuz bunun altında çatlar.

O zaman ilk önce halimizi düzelteceğiz, güzel amellerle meşgul olacağız, samimiyetimizin sınanması için kadere bir zaman tanıyacağız, sonrasımı tövbe edeceğiz? Aynen. Tövbe arınmanın ilk basamağı değil, son basamağı. Kader şu şekilde çalışıyor; tövbe etmek bir günahtan arınmak anlamına gelir, günahtan arınmayıda Allahu Teala herkese nasip etmez. Kime nasip eder? İyilik edene nasip eder. Tövbe etmek günahtan arınmak anlamına gelir, o arınmada cennetle sonuçlanıyor, Rabbimizde herkesin cennete girmesini istemiyor. Kimin girmesini istiyor; güzel ve hayrlı ameller işleyenlere. O zaman neye odaklanmamız gerek; hayrlı ve güzel amellere. Örneğin; kaderin sizi goy gıybetle ilgili tövbeye sürüklemesi için goy gıybetle ilgili mutlaka hayrlı amelleriniz olması gerekiyor. Tövbe bir hak ediş olduğu için o konuyla ilgili güzel amelleriniz varsa kader sizi konuyla ilgili tövbeye sürüklüyor. Siz ama eğer o konuyla ilgili hayrlı amelleriniz olmadan o konuyla ilgili tövbeye sürükleniyorsanız bilinki bu bir tuzak. Günahtan arınmak bir ödül olarak görülüyor, o ödülü hak etmeniz içinde ilk önce konuyla ilgili güzel ameller işlemeniz gerekiyor. İlk önce siz güzel ameller işleyeceksiniz, işledikçede ödül olarak kader sizlere belirli hatalarınızı bilincinize taşıyacak, sonra size pişmanlık ve üzüntü duygularını aşılayacak, en sonunda da sizi tövbeyle ödüllendirecek. Tüm bu süreçte yılları alıyor. Tövbe, uzun bir sürecin son merhalesi, başlangıcı değil. Bu insanlar ise tövbeyi başlangıç merhalesi olarak görüyor, bedenleri, amelleri, hayatları buna hazırmı buna bakmıyorlar, kendilerine ve kadere bir geçiş sürecide tanımıyorlar, birileri bunlara tövbe ederseniz hayatınız değişecek demiş, bunlarda gerçekten tövbe ederek hayatlarının değişeceğini sanıyor.

Özetlersek; kader açısından tövbe süreci basamakların en sonunda gelen birşey. İlk önce yaşantınızla tövbeyi hak etmeniz gerekiyor, sonrası kader size bir geçiş süreci hazırlıyor, sonrası tövbenin karşılığını indiriyor. İ
lk önce amellerinizle yeni bir kaderi hak ettiğinizi kanıtlıyorsunuz, sonrası kader size yeni bir kader yazıyor, sonrası kader o yeni kaderi hemen önünüze sunmuyor, size ve çevrenizdeki insanlara yeni hayata adapte olabilmeniz için bir geçiş süreci tanıyor. Bu süreçte yıllara alıyor. Hayatınızda yaşadığınız birşeyin doğal olup olmadığını buradanda anlayabilirsiniz, yaşadığınız doğalsa süreç yavaş işler, kader duygularınızı düşüncelerinizi ve ailenizi sürece hazırlar. Eğer ama birşey aniden oluyorsa bilinki doğal değil, bilinki o işin içinde sihir ve büyü var. Bu tür tövbe uygulamalarında yaşanılan sorunu şimdi daha iyi anladınızmı; bu insanlar herhangi bir süreçten geçmeden tövbe ediyor, sonuçlarınıda hemen bekliyor. Bu insanlar tövbenin ağızdan çıkan kelimelerden ibaret olduğunu sanıyor, tövbenin kabulü için ilk önce ameller gerektiğini, yaşantıda ve bilinçte bir değişiklik gerektiğini, samimi olup olmadığınız kader tarafından ilk önce test edileceğini ve bu sürecin yıllar aldığını, tövbenin yıllar alan bir arınma sürecinin sonunda geldiği, tövbenin bir başlangıcı değil bir sonu temsil ettiğini maalesef bilmiyor.

Bir tövbenin arkasında rahmanmı var şeytanmı, nasıl anlarız? Rahmani tövbeler karşılıksız yapılır, şeytani tövbeler ise bir karşılık beklentisi içinde yapılır. Rahmani tövbeler yılların sonucu ortaya çıkar, sizi hazırlar ve bir olgunluk sürecinden geçirdikten sonra ortaya çıkar, şeytani tövbeler ise bir anda ortaya çıkıverir, sizi hazırlıksız yakalar. Rahmani tövbeler yılların güzel amelleri sonucu gelir, şeytani tövbeler ise güzel ameller ortada yokken gelir. Rahmani tövbeler içten gelir, şeytani tövbeler ise dıştan gelir, birilerinin telkini veya sizlerin birşeyi arayışı sonucu ortaya çıkar. Kısacası; birisi bir anda karşınıza çıkar ve oku şu tövbeleri, yap şu telkinleri derse, sizde buna maddi manevi hazır değilseniz, örneğin o konuda geçmişte işlediğiniz hayrlı ameller yoksa o zaman bilinki bu şeytani, şeytanlar sizi tuzağa düşürmeye çalışıyor. Örneğin; rahmani bir süreç sizi asla bir anda değişime zorlamaz.

Hocam hz Ömer bir anda dizlerinin üzerine çöküp Müslüman oldu, onun gibi başka insanlarda var ama diyorsanız; evet var, fakat siz, kaderin
yıllarca onları o ana nasıl hazırladığını bilmiyorsunuz? Yahut siz tövbe ederken onun gibi ağladınızmı, onun gibi dizlerinizin üzerine çöktünüzmü? Siz orada sadece uzun bir sürecin son anına tanık oluyorsunuz, ki o son an bile bir çok mesaj içeriyor. Örneğin; kimse onu tövbeye zorlamadı, kimse onun önüne bir metin koyup şunu oku demedi, şu sıkıntımdan acaba kurtulurmuyum gibisine tövbesini belirli beklentiler içinde de yapmadı, en güçlü çağında dizlerinin üzerine çöküp ağladı. O zaman ne dersi çıkarmalıyız buradan; birileri bir metinle önünüze geldiğinde ve size ani değişimler vaat ettiğinde, o metini okumadan öncesi, siz o değişime hazırmısınız, kader sizi yıllarca o ana hazırladımı buna bakıp kendinizi bir analizden geçirin lütfen. Yani, o teklifi kabul etmeden öncesi lütfen bin düşünün, tövbe bu sonuçta bana ne zararı olurki demeyin, bu tövbeleri hak ediyormuyum, bu tövbelerin içerdiği konularla ilgili benim güzel amellerim varmı, hayatımı o tövbeler doğrultusunda değiştirmeye hazırmıyım, bedenim aklım kalbim buna hazırmı, tekrar yapmamak için Allaha söz vereceğim, bu sözü tutmaya hazırmıyım, hayatım yaşantım buna hazırmı gibisine herşeyi düşünün sonrası kararınızı verin.

Hocam tövbeler sayesinde insanlar doğruyu buluyor, bu insanları tövbeden uzak tutarsak insanları nasıl kötülükten alıkoyacağız? Çok basit, insanları güzel amellere teşvik ederek. Ne için sadaka veriyoruz, oruç tutuyoruz, namaz kılıyoruz ve zekat veriyoruz? Kötülükten arınmak ve hakkı bulmak için. İnsanları hakka sözleri değil, amelleri götürür. Kişinin ağzından çıkan kelimelere değil, eylemlerine bakın. Bir Müslümanın vazifesi insanları güzel eylemlere sürüklemek, tövbeye sürüklemek değil. Neden; çünkü tövbe kişi ile Allah arasında birşey, çünkü tövbe bir hak ediş, çünkü tövbeler bir sonu temsil ediyor, kişi için uzun ve sıkıntılı bir sürecin sonunu, çünkü kişilere tövbe ettirdiğiniz an o kişileri geri dönüşü olmayan bir yola sürüklemiş oluyorsunuz. Hazır olmayan kişileride siz eğer tövbeye sürüklerseniz kişiye daha çok zarar verirsiniz. O yüzden bir Müslüman başkasının tövbesine karışmaz, bu kişi ile Allah arasında, doğru vakit ve zamanı biz değil Allah daha iyi bilir, o kişinin tövbeyi hak edip etmediğini Allah daha iyi bilir der ve o işe burnunu sokmaz. "Onların yola gelmesi senin üzerine vazife değildir. Ancak Allah, dilediğini yola getirir" (Bakara Süresi; 272). O yüzden İslam dininde tövbe en son gelir; örneğin ilk önce ameller gelir, yaşantınız ve güzel amellerinizle kader sizi hazırlar. Hazır olduğunuzu gördüğü zamanda geçmiş günahlarınızla ilgili size farkındalık ve üzüntü bahşetmeye başlar. Sonrası bir müddet sizi bu duygularla baş başa bırakır. Üzüntü ve pişmanlık duygularınızı yeterince tatmin edici ve sahih bulduğu zamanda diliniz ve kalbinizle size tövbe ettirir. Bu bir süreç ve bu süreç yılları alır, tövbede bu sürecin en sonunda yer alan bir basamak.

Örneğin; Yunus as'ın tövbesi. Yunus as bir yanlış yapıyor, kaderde ona bir anda tövbe ettirmiyor, ona ders vermek için onu bir süreçten geçiriyor. Tövbeyide o dersi aldıktan sonra ona nasip ediyor. Doğal tövbeler böyledir, kader sizi hazırlar, vakit geldiği ve siz o tövbeyi hak ettiğiniz anlaşıldığı anda size nasip eder. Nasip ettiği zamanda, örneğin Eyyüp as'ın tövbesi, bir sıkıntınız son bulur ve kader size yeni bir hayat sunar. Şimdi soru şu; siz tövbe ettiğinizde sıkıntılarınız son buluyormu? Bulmuyor. Tövbe ettiğinizde kader size yeni bir hayat sunuyormu? Sunmuyor. Buradan da ne anlamı çıkarmanız gerek? O tövbeyi henüz haketmediğinizi çıkarmanız gerek. Bizim size anlatmak istediğimizde bu, hak etmediğiniz tövbelere girişmeyin. Siz eğer kişileri o
günahla ilgili bir farkındalık bir pişmanlık, olgunluk sürecinden geçirmeden hemen tövbeye sürüklerseniz, bilinki kişiye iyilikten daha çok kötülük yapmış olursunuz. O yüzden bizim size nasihatımız; ilk önce insanları kötülükten alıkyoymaya çalışın, başaramıyorsanız kişiyi iyiliğe teşvik edin, sonrasınıda Allaha bırakın. O iyiliklerde inşallah kişiyi zaman dilimi içinde o kötülükten alıkoyar, bir müddet sonrada inşallah kişiyi tövbeye sürükler.

Hocam tövbe etmeyelimmi, anlamadık, biraz daha açarmısınız? İslam dini bir sistem dini, sisteme göre hareket ederseniz ileride başınız aramaz. Örneğin; tövbeler geçmiş amelleri kapsar, bugünü ve yarını kapsamaz. İslam dini ise ilk önce bugünü önemser, sonrası yarını, sonrası geçmişe girer. Yani; geçmiş amellere girmeden öncesi bugünki halinize ve yarınlarınız için ettiğiniz niyetlere bakın, sonrası geçmişe girin. Bu insanlar ise bugünki hallerine ve yarınlarına kafa yormadan, geçmişe dalıyor. Geçmişten giriş yaptığınız zamanda sisteme aykırı hareket ediyorsunuz. Nasıl aykırı hareket ediyorsunuz; bir daha goy gıybet etmeyeceğim diye tövbe ettiğinizi varsayın. Tövbeler hakkında ne demiştik; tövbeler kul hakkını kapatmaz demiştik. Şimdi, kaderinizde sizi goy gıybete sürükleyen kul hakları olduğunu ve goy gıybetle ilgili infaz sürecinin üzerinizden henüz kalkmadığını varsayın. Böyle bir durumda ne olur; siz tövbe etseniz dahi, hesap kapanmadığı için kader sizi yine goy gıybete savurur. O tövbenizde günah olarak size geri döner. Neden hemen tövbeye başvurmayın dediğimizi şimdi daha iyi anladınızmı? Tövbe kul haklarını kapatmıyor, siz tövbe etseniz dahi, eğer üzerinizde o günaha sürükleyen bir kul hakkı varsa, o zaman kader sizi yine o günahın içine sürükleyecek. O yüzden kendinizi riske atmaya gerek yok, İslamın çizdiği çizelgeye göre hareket edin diyoruz, ilk önce bugünü düşünün, acil müdahalenizi yapın ve o günahtan vazgeçin, sonrası yarınlarınızda yapmamak için kendinize söz verin, sonrası kaderi izleyin. Kaderin bir kaç yıl sizi o konuda rahat bıraktığını gözlemlediğiniz, kendinizde de o konuda bir olgunluk ve arınma hissettiğiniz zaman o konuyla ilgili geçmiş günahlarınız için tövbe edersiniz.

Hocam geçmiş günahlarım için tövbe etmeden vefat edersem ne olacak; merak etmeyin birşey olmaz, çünkü o günahtan vazgeçtiğinizi ve tövbe etme niyetinizi kader kayıt etti, o niyetiniz doğrultusunda da inşallah muamele görürsünüz. Burada bizim uyarmak istediğimiz nokta, tövbe ederek temize çıkmıyorsunuz, çünkü tövbeler kul hakkını kapatmıyor, siz tövbe etsenizde kader sizi o günahların içinde yoğurmaya devam edecek. Dolayısıyla kendinizi hazır hissetmeden günlük tövbelerinizde büyük tövbeler etmeyin, çünkü kader sizi yeniden o günahların içine savurabilir, o tövbelerinizde aleyhinize sayılmaya başlanır. Tövbeler kul hakkını kapatmıyorsa, tövbeler bir sonu nasıl temsil edebiliyor? Güzel bir soru; rahmani bir arınma sürecinin neden yıllar aldığını hiç merak ettinizmi? Nedeni bu, üzerinizdeki kul haklarını kapatmak için. Rahmani bir arınma sürecinde siz yıllar süren bir infaz sürecinden geçiriliyorsunuz, güzel amellerle sabırla imtihan ediliyorsunuz, bu infaz süreci ve güzel amellerde üzerinizdeki kul haklarına kefaret sayılıyor.
Rahmani tövbe sürecin uzun yıllar almasının nedeni bu, o günahla ilgili bir infaz süreci yaşıyor ve onun tamamlanmasını bekliyorsunuz. Tamamlandığı zamanda son dokunuşu tövbeyle yapıyorsunuz. O tövbeyle bi'nevi bir dönemin kapandığı müjdesi size veriliyor. Günümüzde piyasaya sürülen tövbeler ise zaman, sabır, güzel amel, bir infaz süreci içermiyor, dolayısıyla bunların sizi temize çıkarma ihtimali sıfır. Hocam ya bu bir tuzaksa, şeytanın bir tuzağı, bizi tövbeden alıkoymak için? Siz o günahı işlemekten vazgeçtinizmi; vazgeçtiniz. Yarınlarınızda o günahı işlememeye niyetlendinizmi; niyetlendiniz. O günahı işlememek için o günahla ilgili bol sadaka ve hayr, bol güzel amel işliyormusunuz; işliyorsunuz. O zaman hiç merak etmeyin siz hak yoldasınız, siz sadece üzerinizdeki kul haklarınında kalkması için sabırla, şükürle hayrlı amellerle bekleyen bir kulsunuz o kadar.

Biz eğer bir günahtan vazgeçiyor ve halimizi düzeltiyorsak, bu zaten tövbe olarak sayılmıyormı? Aynen, sayılıyor. Allah korkusundan ötürü bir yanlıştan vazgeçtiğiniz an, buna zaten tövbe denir. Tövbe nedir diyor soruyorsanız, Allah korkusundan ötürü, Allaha sevgiden ötürü bir yanlıştan dönmek denir. Siz sadece bunu dile dökmemiş oluyorsunuz, fiilde ama tövbe ettiniz. O zaman sorun ne? Tövbe tekrar yapmama şartını içeriyor, çünkü aynı günah için sürekli tövbe edemezsiniz. Tövbe aynı zamanda bir sonu işaret ediyor. Bizde diyoruzki belirli kelimeleri dilinize dökmeden öncesi o niyetlerinizi kalpte saklı tutun, fiilde yapmanız gerekenleri yapın, sonrası değişim için kendinize bir zaman, kaderede size yeni bir kader yazması için zaman tanıyın, vakit geldiğinde de kader o tövbenizi dile döktürür, hiç merak etmeyiniz.

Bu insanlar çaresizlikten bu tövbelere yöneliyor, tövbelerinin kabul edilmemesi onlara haksızlık değilmi? Değil, çünkü herkes hak ettiğini alır. Bu insanları kader nerede yanlış birşey varsa oraya sürüklüyor, konaklandıkları (uygulama) her yerde de üzerlerindeki günah yükünü artırıyor. Bu insanları kader bir günahtan diğerine sürüklüyorsa, bu insanlar oturup nerede ne yanlış yaptığını cidden sorgulaması gerek. En basiti, tövbe kendi iç dünyamızdan gelir. İç dünyamızda belirli şeylerin muhasebesini yapar sonra tövbe ederiz. Tövbenin kişinin iç dünyasında doğan bir duygu bir oluşum olduğunuda, Allahla o kul arasında olan birşey olduğunu Müslümanım diyen herkes bilmek zorunda. Bu insanlar ise tövbeyi kendi iç dünyalarında pişmanlık duydukları veya belirli yanlışların farkındalığından ötürü yapmıyor, herkes bunu yaptığı için yapıyor. Günümüzde bu bir trend bir moda olduğu için bunu yapıyor. Sıkıntılarından kurtulmak için herkes bunu yapıyor ya, acaba bende yaparsam bende sıkıntılarımdan kurtulabilirmiyim diye yapıyor. Bir Müslüman olarakta siz İslamın en temel inanç ve uygulamalarından birisini (tövbe etmek) bu kadar yanlış uygularsanız, o zaman kimse kusura bakmasın size herşey müstehak.

Bu insanlar o zaman tövbenin ne olduğunu bilmiyor? Aynen. Tövbenin kuralları ve aşamaları var; brincisi farkındalık, yani aklınızla birşeyi yanlış yaptığınızı anlamak. İkincisi; pişmanlık duymak, keşke yapmasaydım, ne yaptım ben demek. Aklınızla kabul ettiğiniz bir yanlışınızı duygularınıza kabullendirmek. Üçüncüsü; üzüntü duymak, ağlamak. Akıl ve duyguların kabul ettiği bir yanlışı kalbede kabul ettirmek. Dördüncüsü; tövbe etmek. Kendi iç dünyanızda tövbenin tüm aşamalarını geçtikten sonra göğe yönelip bağışlanma dilemek. Beşincisi; o günahı tekrarlamayacağınıza dair sizi hesaba çekecek güce, yani Allaha söz vermek. Altıncısı; o günahla ilgili bol hayr, güzel amel yapmak. Sıralamada da birşey farkettinizmi; tövbe sonlara doğru geliyor. Nasuh tövbesine yönelenler ise doğrudan tövbe aşamasına geçiyor. Hangi konularda tövbe ediyorlar, o konuda ne bir farkındalık var, ne pişmanlık, ne de üzüntü. Kendilerine bir kılavuz veriliyor, o kılavuzun içeriğini yaptıklarında da temizleneceklerine inanıyorlar. Sonrada ismini nasuh koyuyorlar, yani en içten en sahih tövbemiz diyorlar. Bir kılavuza göre tövbe ediyorlar, sonrada bu içimizden geldi diyorlar. Kendinizin hazırlamadığı, içeriğinden haberiniz olmadığı bir metini prompterden okuyup, sonrada kadere bunu kendi ürününüz gibi pazarlamaya çalışmak gibi.
Kaderi aptal yerine koyduğunuz zamanda kader bunu hoş karşılarmı; karşılamaz. Yaptıkları nasuh değil, bir metinden okumak. Yaptıkları iş tövbe değil, trend olan birşeyi uygulamak. Herkes uyguluyorsa bende uygulayayım demek. Bir beklenti içinde yapmak. O beklenti olmasaydı asla yapmayı düşünmedikeri, birileri dedikleri için, herkes yaptığı için yaptıkları bir şey. Bu şartlar altında yapılan bir tövbeyede tövbe denilmez.

Hocam, yaptıkları tövbenin birazcıkta olsa karşılığını almazlarmı? Devamı 2. Bölümde.... -11.03.2024
kelimelerden türemiş hurafeler