eski çağlarda yüksek teknoloji varmıydı?
Geçmiş çağlarda teknoloji varmıydı; yoktu. Bunu nereden biliyoruz?
1. Bilim dünyası: teknolojinin en basit tanımı;
- Yapımında taş, toprak ve ağaç kullanılmaması.
- Eserlerin yapımında insan ve hayvanların fiziki gücü kullanılmaması.
- Elektronik madde ve bilgi içermesi.
- Alaşımlar içermesi, yani birden fazla metali eritip yeni bir metalin keşfi içermesi. Örneğin; çelik. Demire carbon eklediğinizde çelik oluyor. Buna birde chromium maddesi eklediğinizde ortaya paslanmaz çelik çıkıyor.
Geçmiş çağlarda neden teknoloji yoktu, bunun en basit nedeni bizler geçmiş çağlarda farklı metallerin eritilip birbiri ile karıştırılıp farklı özelliklerde metaller ortaya çıkarıldığını görmüyoruz. Tarihçiler geçmişi araştırdığında alaşımlar, birden fazla metalin birleştirildiğine yönelik bir iz bulamıyor. Değerli okurlarımız, bilim dünyası insan tarihini araştırır ve madenlerin kullanımını şu şekilde sıralar;
- 8 bin yıl öncesi altın kullanımı başlamış.
- 6 bin 200 yıl öncesi bakır,
- 6 bin yıl öncesi gümüş,
- 5 bin 500 yıl öncesi kurşun,
- 4 bin yıl öncesi bronz,
- 3 bin 700 yıl öncesi kalay,
- 3 bin 500 yıl önceside demir.
Bu metalleri tarihçiler buluyor, bunların birbirleri ile eritilmiş halini ama değil. Teknolojinin en basit tanımlarından birisi, bir icatın farklı metallerden geliştirilmiş olması, organik veya inorganik. Bizde bunu geçmişte göremiyoruz. Göremediğimiz içinde geçmişte yüksek teknoloji vardı diyemiyoruz.
2. Arkeoloji bilim dalı: arkeoloji bilim dalı geçmiş tarihlerin izini araştırmakla uğraşan bir bilim dalı. Geçmişte yüksek teknoloji yoktu çünkü, arkeoloji bilim dalı geçmişi araştırdığından yüksek teknolojiye dair bir iz bulamıyor. Buldukları tek şey, taş toprak ve ağaçtan eserler. Bunlarda değerli dostlar yüksek teknoloji sınıfına girmez. Mağara insanlardan öncesi ve sonrasını incelediğimizde yüksek teknolojiye dair hiçbir iz göremiyoruz. Ortalıkta hiçbir kanıt yok. Olmadığı için geçmişte yüksek teknoloji vardı diyemiyoruz.
3. Kur'an-ı Kerim: "..Davud'a demiri yumuşatmayı öğrettik..." (Sebe Süresi; 10). Bu Ayet bize demir kullanımın Davud as ile başladığını anlatır. Davud as, İbrahim as'ın torunu yani yakın tarihimiz. Siz eğer geçmişte bir topluluk yaşıyordu ve bunlar yüksek teknolojiye sahipti derseniz, bilinki o topluluğun demirden haberi yoktu. Demirden haberi olmayan, demiri kullanmasını bilmeyen bir toplulukta sizce ne kadar bilge, sizce ne kadar gelişmiş? Davud as öncesi demirin kullanılmadığı kesin bilgimi? Bilim dünyası madenlerin kullanım tarihlerini sıralar, bu sıralamada Ayetimizle örtüşüyor. Bilim dünyası demir kullanımın 3 bin 500 yıl öncesi başladığını söyler, bu da Davud as'ın yaşadığı tarihle örtüşüyor. Davud as öncesi neden olamazdı, olaya bir de şu boyuttan bakınız; demiri kullanma bilgisi Allahu Teala'nın hz Davud'a bir hediyesi. Bir hediyede anlamlı olabilmesi için, ondan önce kimseye verilmemiş olması. Siz eğer bir hediye'yi farklı dönemlerde farklı kişilere veya topluluklara verirseniz, o hediye özel olmaktan çıkar. Hediye'yi veren Allah, hediye'yi alanda bir peygamberse bilinki o hediye ilk defa yeryüzüne indiriliyor, bilinki bundan önce kimse bu ilme sahip değildi. Çelikte demirden yapıldığını düşünerseniz, geçmişte yüksek teknoloji vardı derseniz, demir ve çeliği kullanmayan demir ve çelikten haberi olmayan bir teknolojik dönemden bahsetmiş olursunuz, bu da ne kadar mantıklı buna siz karar verin.
4. İlahi Düzen: belirli konular hakkında yorum ve iddialar ortaya atmadan önce yaratılışı, ilahi düzeni anlamanız gerek. Anatomi bilmeyen bir hekim, insan bedeni hakkında ne kadar sağlıklı yorum getirebilir? Getiremez. Her müdahalesi karanlıkta bir taş atmaya benzer, bazen hedefini tutar çoğu zamanda şaşar. İlahi düzeni anlamadan ilahi düzen hakkında yorum getirenlerin durumu bundan ibaret. Düzeni anlamadan düzen hakkında iddialar ortaya atmayınız. Düzen nedir?
a. İlimi Allah indirir: insanlar maalesef, ilim ve icatların kendi çabalarına bağlı olduğunu sanır. Yanlış. İnsanda birşeyi icat etme kudreti bulunmaz. İnsanlar icatların yeryüzüne ait birşey olduğunu sanır. Yanlış. İcatlar Allah katına ait. Allah icat eder, sonrası bunu vakti saati geldiğinde bir düşünce bir ilham olarak insana indirir. İnsan bu düşünce bu ilhamı aldığı zamanda "eureka" der ve yeryüzünde bir icat doğmuş olur. İlahi düzen hakkında anlamanız gereken ilk şey, icat ve ilim Allah katına ait, insana ait değil. İnsanın kendi çaba ve gayreti ile ortaya çıkarabileceği birşey değil. 20 veya 50 bin yıl önce şurada bir medeniyet yaşıyordu, kendilerinde yüksek teknoloji vardı dediğiniz an teknolojinin Allahtan bağımsız geliştiğini ima etmiş olursunuz. Yahut uzaylılar geldi ve yeryüzüne şöyle bir teknoloji transferi yaptı dediğiniz an insanlık üzerinde herkesin bir hesabı bir planı olduğunu, ama Allahın olmadığını iddia etmiş olursunuz. İddialarınızın Allah hakkında nasıl bir suizana sebep olduğunu görüyormusunuz? Bu tür teorileri Allah inancı olmayan, tanrı olmak isteyen küresel bir aklın ürünüdür. Lütfen bu oyuna gelmeyin. İnsanlık üzerine yegane tasarruf sahibi Allah. Allahta bir hesaplamaya bir kaideye göre hareket eder. Nedir bu kaide; birincisi zaman. Herşeyin bir vakti saati var ve herkes saatini bekleyecek.
b. İlim sıralamaya göre iner: ilim yeryüzüne inmeye başladığında bir sıralamaya göre iner. Her ilmin bir vakti saati var, o saat gelmeden de kimsenin aklına o ilmin düşünceleri inmez. İlim inmeye başladığında da bir sıralamaya göre iner. Örneğin; 1.2.3. ve 4. sanayi devrimleri. Bir ilim inmeden, o ilmin ön ilimleri inmesi gerek. İnsanlığın ilimler üzerindeki hakimiyeti arttıkçada bir sonraki ilim indirilir. Geçmiş çağlara teknoloji indirenler böylesine bir düzene tabi değiller. Onlar bir anda bir çağa yoktan uzay teknolojisi indiriyor, bir anda da bunu yok ediyor. Bu da size ne kadar mantıklı geliyor. Hiçte değil. Tarihe baktığımızda savaş teknolojisinden meslek hayatına, giyimden gıdaya kadar her birinin ilmi yüz yıllar içinde geliştiğini görüyoruz. Siz ama ne yapıyorsunuz, sıfır ilme sahip mağara insanlarını bir anda uzaya gönderiyor sonrada onların elinden bir anda o teknolojiyi alıp mağara yaşantısına devam diyorsunuz. İnsanlık sizin tasarrufunuzda olsaydı, öyle görüniyorki siz insanlık ile top gibi oynardınız. Filmi bir ileri bir geri sardırır dururdunuz. Birinci itirazımız, ilmin Allahtan gelmediği Allahtan bağımsız ve tesadüfen olayların vuku bulduğu inancınıza. İkinci itirazımız, iddialarınızın toplumsal gelişimi hiç dikkate almaması. Ateş yakmasını bilmeyen bir topluluğun önüne siz bir uzay gemisi indiriyor, o çağın altyapısı ve insanı buna hazırmı, bunu ve dahasını sorgulamadan araştırmadan bu iddiaları ortaya atıyorsunuz. Özetlersek; her ilim zamanını bekler. İnsan gelişimini bekler, doğal kaynakların olgunlaşmasını bekler vs. Dünya bir bütün olarak hazırsa ilim indirilir. Bir yörede uzay çağı, başka bir yörede mağara çağı, yok böyle birşey.
c. İlimde kopma olmaz: ilim yeryüzüne inmeye başladığında aralıksız iner. İlim inmeye başladığında bir inip bir inmemezlik yapmaz. Mesela bir bin yıl inip bir bin yıl inmemezlik yapmaz. İnmeye başladığında aralıksız devam eder. İlim Allah katından indiği için, eğer ilim bir bin yıl inse bir bin yıl inmese, o zaman bundan haşa şöyle yorumlar çıkardı; Allahın ne yapmak istediğini bilmediği, yanlış kararlar verdiği, kararlarında tutarsız olduğu, düşünmeden hareket ettiği, insanı hangi ilim ve kültür seviyesine taşımak istediği konusunda kararsız kaldığı gibi yanlış anlamlar çıkardı. O yüzden ilim, bir inme bir inmemezlik yapmaz. İlim, gökten yeryüzüne akmaya başladığında Allahın belirlediği bir hesap doğrultusunda aralıksız akmaya devam eder. Örneğin; Allahu Teala geçmişte yeryüzüne teknoloji indirmiş olsaydı, bunu artırarak günümüze kadar indirir ve bizler bugün cinler aleminde olduğu gibi gezegenler arası seyehat etme konumuna erişirdik. Nasıl yüz yıl önceki teknoloji, 1. 2. 3. ve 4. sanayi devrimi adı altında sürekli gelişerek günümüze kadar geldiyse, eğer geçmiş dönemlerde teknoloji olsaydı onlarda gelişerek günümüze kadar gelir, kaybolma ve gizlenme şansı olmazdı.
d. İnsan ilimle olgunlaştırılır: bir ilmi sadece ilim olarak görmeyin, ilim aynı zamanda insanlığın olgunlaşması ve gelişmesini sağlayan bir araç. O yüzden ilimler dozaj dozaj yeryüzüne indirilir. İnsana o ilmi hazmetmesi için bolluktan şımarmaması için zaman tanınır. İlmin bir üst seviyeside, o hazım süresi tamamlandıktan sonra indirilir. Bir ilim hazmedilemeden bir sonraki ilim seviyesi indirilmez. İnsanlık ilimle olgunlaştırılır. Siz bir anda tüm ilimleri indirirseniz o zaman insanı bir ilmin inceliklerini anlamadan bir başka ilme geçmek zorunda bırakırsınız. Bir ilmi anlamaya, çözmeye, inceliklerini öğrenmeye çalışan insanın omuzuna, aynı anda yüzlerce farklı ilmi yüklemiş olursunuz. Bu da ilahi düzene ters. İlim aynı zamanda bir nimettir. Siz bir topluluğa aynı anda tüm ilimlerin bilgisini indirirseniz, insan şükretmeyi unutur, azar ve sapıtır. Siz eğer geçmişte yüksek teknoloji vardı derseniz, o dönemin insanına tüm ilimlerin bir anda indiğini iddia etmiş oluyorsunuz, bu da ilahi düzene ters arkadaşlar. Teknoloji onlarca farklı bilim dalını içinde barındırır. Aynı anda tüm ilimlerin inmesi, yüzlerce yıl bir olgunluk safhasından geçmeden bir topluluğa inmesi mümkün değil. İlim, damla damla toplumu olgunlaştıra olgunlaştıra yeryüzüne iner, bir anda toplu halde inmez. İnsan bile ana rahmine düştüğü an doğmaz, rahimde 9 ay bekletilir. Yürümesi için bekletilir, konuşması için bekletilir. Siz bir anda bütün ilmi aynı anda insanın omuzuna yükleyemezsiniz, yüklerseniz insan o yükün altında çöker. Yani, aynı anda bütün ilimlerin bir çağa inmesi ilahi düzene ters. İlahi düzene ters olan mantığada insan gelişimi ve insan sosyolojisinede ters olur.