bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

zülkarneyn as uzayda seyehat ettimi?



Günümüzde müthiş bir uzaylılar propagandası var, birileri uzaylı inancını güncel hayatımıza sokmak için her türlü iletişim aracı üzerinden konuyu işliyor. Uzaylıların varlığı, gözle gördüğümüz dünya eşyası gibi gerçek algılansın istiyorlar. Neden? Bizim tahminimizce enerji boyutunda yaşayan şeytanları yeryüzünün görünür boyutuna taşımaya çok yakınlar. O şeytanlarıda bize uzaylı olarak yutturacaklar. Bizim mahalleden bazı akılsızlarda bu değirmene maalesef su taşıyor. Gerek Kur'an-ı Kerim üzerindeki çalışmalarını gerek gizemli teoriler üzerindeki çalışmalarını sürekli uzaya bağlıyorlar. Sonuç; müslüman kardeşlerimizin beyinlerini allak bullak ediyor, Kur'an-ı Kerimin bize sunduğu İslam tarihini sorguya açıyorlar. Birşey sorgulanması gerekiyorsa merak etmeyin biz herkesten önce bunu sorgularız ancak, Kur'an- Kerim sorguya açık değil. İndiren belli koruyan belli; "Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız"
(Hicr Süresi; 9). Kutsal kitabımızda ne Ayetler eksik ne de içeriğinde bir yanlışlık var. Kim bunun garantisini veriyor; Allah. Ayetlerin nasıl bir koruma altında olduğunu bakınız Allahu Teala nasıl bir örnekle bize anlatıyor; "Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka koparırdık. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı" (Hakka Süresi; 45-47). Sayın okurlarımız, kutsal kitabımızın içeriği sorguya açık değil. Ne bir gram eksik ne bir gram fazla. Bu konuda herhangi bir şüpheye mahal vermemek içinde Allahu Teala, en sevdiği kulunun can damarını koparma tehdidi ile noktayı koyuyor. Allah, benim kitabım ve bizzat benim korumam altında dedikten sonra, akan sular durur. Karşımızda kusursuz, noksansız, mükemmel ötesi mucizevi bir kitap var. Bunun içeriğini sorguya açmakta sadece sizi helaka sürükler, ötesi birşey elde edemezsiniz.


Olamazmı hocam, zülkarneyn as uzayda seyehat etmiş olamazmı? Varsayalımki uzayda seyehat etti, orada kime hitap etti? Bizim gözle görülür ve kulakla duyabileceğimiz boyutta uzayda insanın dışında bir varlık yokki birine hitap etsin. Velevki var; o zaman kim yarattı onları? Bu Allah olamaz, çünkü Kur'an-ı Kerim sadece insan ve cinden bahseder. Varsayalımki başka gezegenlerde de insan vari canlılar yaşıyor, kim bunların atası? Hz Adem ve hava anamız olamaz çünkü onlar bu dünya'ya yerleştirildi. Onların atası başka derseniz o zaman hz Adem ve hz Nuh insanlığın ortak babası olmaktan çıkar. Onların bir kutsal kitabı varmı? Varsa, kutsal kitabımız evrensel bir kitap olmaktan çıkıyor. Eğer kutsal kitabı yoksa o zaman Allahın ben kitap indirmediğim toplulukları helak etmem sözü havada kalıyor. Onların bir peygamberi varmı? Varsa, peygamberimiz sav'ı tüm aleme rahmet peygamber olmaktan çıkıyor. Kısacası, insanı bizim gezegenin dışına çıkardığınızda İslam dinini nasıl sorguya açtığınızı görüyormusunuz? Eğer siz insanı yeryüzü dışında farklı bir gezegene yerleştirirseniz, sümerlilerin anunnaki masallarını alır ve göklerde yaşayanlarıda dünya' ya indirirseniz, bilinki Kur'an-ı Kerimin anlattığı İslam tarihini yeniden yazmanız gerekecek. Yani Kur'an-ı Kerimi yeniden yazmanız gerekecek. Aslında yazıyorsunuzda. Farkında değilsiniz belki ama siz İslama alternatif bir hikaye yazıyorsunuz. Buna Ayetleri alette ediyorsunuz. Kur'an-ı Kerimi nasıl sorguya açtığınızı hesaplayamadan alet ediyorsunuz. Anlattığınız masalların genç nesillerimizin beyinlerinde nasıl bir tahribata yol açtığını göremeden alet ediyorsunuz. Olayların önünü ve arkasını hesaplamadan masallar ortaya atıyor İslam tarihini sorguya açıyorsunuz, bilinki bundan hesaba çekileceksiniz.

Kime bir elçi indirilecekse, o elçi o topluluğun arasından seçilir! Yeryüzüne indirilen elçilerin uzayın derinliklerinde dolaşmadığını anlamanız için Allahu Teala ne yapmış biliyormusunuz, bir Ayet indirmiş. Bir Ayet ile bu tür spekülasyonların önüne geçmek istemiş, tabi okuyup anlayana; "De ki: 'Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik.'" (İsra Süresi; 95). Olayı anladınızmı? Kime gönderilecekseniz onların arasından seçilirsiniz. Yeryüzünde elçilik yapılacaksa yeryüzünde yaşayanlardan birisi seçilir. Gökte elçilik yapılacaksa gökte yaşayanlar arasından birisi seçilir. Allah gökten yeryüzüne elçi indirmemişki, yerden gökyüzüne bir elçi çıkarsın. Anladınız! Eğer Zülkarneyn as insanlara indirilmiş bir elçi ise göğe gönderilmez. Eğer gökte veya uzayda bir topluluğa gönderildiyse, gökte kalır insanların arasına inmez. Bu bir Ayet, ilahi bir kural. Gök yeryüzünden yönetilmez, yeryüzüde gökten yönetilmez. Kim kimi yönetecekse Allah onların arasından birini seçer ve başlarına yönetici kılar.

Ecüc mecücler: Zülkarnayn as yerüyüzünde yaşadı, dolayısıyla ecüc mecüclerde yeryüzünde! Yerin altındalar ve kazma kürek kazıyorlar. Bu nasıl mümkün? İşte, bizler asıl bu tür soruları sormamız ve bunların cevabı peşinde koşmalıyız. Uzaylılar peşinde koşma yerine, yani kolayın peşinde koşma yerine, yer altında bir yaşam mümkünmü bunun araştırmasını yapmamız gerekir. Örneğin; güneş enerjisine muhtaç duymayan bitki türleri varmı, yer altında su kaynakları veya enerji kaynakları varmı vs. İlk önce uzayın gizemini değil, kendi dünyamızın gizemini çözmeye çalışalım. Zülkarneyn as, ecüc ve mecücleri yer üstünden alıp yer altına hapsetmedi. O topluluk zaten yüz yıllar, belkide bin yıllardır yer altında yaşıyor ve yer altında kendilerine bir yaşam ortamı kurmuştu. Sadece, dönem dönem yer üstüne çıkıp yer üstü halkına zulüm ediyorlardı. Yer altından çıktıkları noktada iki dağın ortasında bir yerdi. Zülkarneyn as'da, o iki dağın tepesini bir hizaya getirdi ve girişi erimiş bakır ile kapattı (Kehf Süresi; 95-97). Ayetlerin bize verdiği malzemeler; insanların fiziki kuvvetinden yararlanmak, demirden çubuklar kullanmak, iki dağın tepesini aynı hizaya getirmek, erimiş bakır dökerekte aşılmaz bir engel oluşturmak. Bu ipuçları size verilse, siz bundan nasıl bir hikaye çıkarırsınız?

Siz bundan çin halkı ve çin seddi çıkarırmısınız? Siz bundan bir uzay halkı ve uzayda inşa edilen bir elektromanyetik kalkan çıkarırmısınız? Elbette çıkarmazsınız. Gizemli teorilerin peşinde koşanlar ama çıkarıyor. Kafa gittiği sınır tanımadığı zaman, olacağı bu. Bu bilgilerden biz nasıl bir hikaye çıkarırdık; ilk önce yöre halkını işci olarak kullanırdık. Demir çubukları ellerine verir iki dağın tepesini düzleştirirdik. Düzleşme esnasında elde ettiğimiz taşlarlada onlara, iki tepe arasına, giriş kapısınıda kapatacak şekilde bir duvar inşa ettirirdik. O taş duvarın bir metre önüne, paralel bir duvar daha diktirirdik. Sonrada iki duvarın arasına erimiş bakırı dökerdik. Girişin üzerinide düzleştirir, bu alanıda erimiş bakırla kaplardık. Biz böyle yapardık. Siz nasıl yapardınız? Ayetlerin verdiği bilgilerden yola çıkarak, siz nasıl bir çözüm üretirdiniz? Uzaya gitmeyin, iki dağın arasında yer altına inen bir giriş var ve orasını kapatmanız gerek. Siz buna nasıl bir çözüm üretirdiniz? Olaya bu dünya gözüyle bakarsanız, eminim sizde güzel çözümlerle gelirsiniz. Gördüğünüz gibi olayın hiçbir gizemli yönü yok, dünyamız içinde gerçekleşen sıradan bir hadise. Bir dünyalı gözüyle değilde bir uzaylı gözüyle bakarsanız ama, o zaman insanın hayal gücün sınırı yok, keyfinize göre hikayeler uydurabilirsiniz.

Özetlersek: siz ne ile imtihan edilecekseniz, Allah herşeyi paketleyip bu dünyanın içine yerleştirmiş. Vakti geldiğinde de her biri paketten çıkacak. İmtihan bu dünya, imtihanımız uzay değil. Eğer imtihanımız uzay olsaydı, bizlere o doğrultuda imkanlar tanınırdı, en basiti uzayda nefes alma niteliği verilirdi. İnsanın yurdu yeryüzü, uzay değil. Dolayısıyla bize indirilen elçilerde yüzleşeceğimiz tehlikelerde yeryüzünün içinde. Neymiş zülkarneyn boynuz anlamına geliyormuş, boynuzlarda parallel boyutlara işaret ediyormuş. Velevki buna işaret ediyor, kafalarının basmadığı nokta; her paralel evren kendi zülkarneyniyle var edilir. Eğer bizim boyutun zülkarneyni diğer boyutlara geçiş yapmış olsaydı, diğer boyutların zülkarneyn işine sürekli burnunu sokmuş olurdu, siz bunda bir mantık görüyormusunuz? Değerli dostlar; uzay, uzayda yaşaya bilen varlıklar (cinler) için bir imtihan sahası, dünyamızda insanın imtihan sahası. "Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez" (Bakara Süresi; 286).
Uzaylılardan anlatılırken öyle anlatıyorlarki sanki bunların kendileri yaratıcı (ata-uzaylı inancı), sanki yeryüzü Allahın değil uzaylıların tasarrufu altında, sanki olaylar tesadüfen Allahın bilinci ve kudreti dışında gerçekleşiyor. Bu tür bilgileri paylaştığınızda yazdığınız her satır ile Allaha şirk koşuyorsunuz bunu biliniz. Bu tür hikayeler batı kaynaklı. Allah inancı olmayan kişiler tarafından ortaya atılan inançlar. Onlar buna inanabilir, siz ama niye bunlara inanıyor bunun yaygarasını yapıyorsunuz? Aklınızıda kullanmıyorsunuz, örneğin ufo'lar. Hem uzaylalıların üstün teknolojisinden bahsediyorsunuz hem uzaylılara uçan daireler yakıştırıyorsunuz. Bu ne perhiz bu ne lahana. Aerodinamik, manevra kabiliyeti diye şeyler var, eğer kanatsız bir obje havada üstün uçma kabiliyetine sahip olsaydı tüm savaş ve sivil uçaklar kanatsız olur, uçan tüm kuşları Allah kanatsız yaratırdı. Anladınız.

Neden insanlar uçan daire görüyor o zaman? Bir hologram ile gökte çizebileceğiniz en basit obje bir dairede ondan. Küresel akıl size oyun kuruyor. Sizde maşallah bal gibi yutuyorsunuz. Herkes ufo görüyor, kimsede yahu bu ufolar kanatsız nasıl uçuyor nasıl manevra yapıyor sorusunu sormuyor. Birisi birşey ortaya atıyor, önünü arkasını düşünmeden lap diye hikayeyi satın alıyorsunuz. Yapmayın bunu ve rahat olun. Paniğe gerek yok. Uzaydan bize ne bir gök taşı düşecek ne de uzaylılar yeryüzüne inecek. Bu tür hikayeler anlatanlar sizi korkutarak sizi kendilerine bağlamak istiyor. Pavlov'un köpek üzerindeki deneyi gibi, korku ile insanlığı alışılmış davranış şeklin dışına itmeye çalışıyorlar. Uyanık olalım ve küresel çetenin oyunlarına ve tuzaklarına kanmayalım. Onların inancı onlara bizim inancımız bize. Bizim Allahımız var. Bizi yeryüzüne yerleştiren Allah, bizi rızıklandıran Allah, bizi koruyan Allah, herşeyin kaderini belirleyende Allah. Allahta taşıyamayacağımız bir yükle bizleri yüzleştirmeyeceğini söyler. Yani yeryüzünde yüzleşeceğimiz herşey insani güçle karşı koyabileceğimiz şeyler. O yüzden rahat olun. Batının yaymaya çalıştığı panik havasına kanmayın.











 


kelimelerden türemiş hurafeler