bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

ka'de-i ûlâ ve ka'de-i ahîre de şehadet parmağını kaldırmak sünnetmi?


İbadetlerimizdeki hurafeler. Soru: namazların her oturuşunda (kaidesinde) “ettehiyyatü” nün sonunda kelime-i şahadeti okurken sağ elin şehâdet parmağını kaldırmak sünnetmi?

Cevap: hayır. Bu hareket bir hurafe. Neden? Değerli dostlar; Allahu Teala ibadetlerimizi çok sade bir halde indirmiş. Farz kılınan ibadetlere bir bakınız, hepsi çok sade. Sade olmasının üç ana sebebi var, birincisi; Allahu Teala sadeliği sever. Sadelik Allahı temsil eder, aşırılıkta şeytanı. İkincisi; Allahu Teala ibadet ettiğinizde fiziki hareketlerin değil, huşunun ön planda olmasını ister. Minimum terleme maksimum odaklanma. Minimum hareket maksimum saygı. Farz kılınan ibadetlerimizde fiziki hareket asgaride tutularak Allahın huzurunda durduğunuz bilinci yerleşsin, Allahın huzurundaymış gibi huşu ve derin saygı içinde olmanız istenmiş. Üçüncüsü; ibadetlerimiz sade tutulmuş çünkü Allahu Teala biliyor, bir ibadet ne kadar fiziki hareket içerirse insanlar en az 10 hareket uydurup buna dahil edecek. Örneğin; şiilerin secde edecekleri yere taş koymaları. Örneğin; alevilerin cem yapma şekli. Siz kuralları önden belirlemezseniz, herkes kafasına göre birşey uydurur, bunun önünede geçemezsiniz. Hurafelerin önüne geçmek için kuralları önden belirlemeniz gerekiyor, Allahu Tealada bunu yapmış. Kuralları önden belirlemiş. Nasıl? Şekil içeren ibadetlerimizi farz haline getirerek. Dikkat ettiyseniz, namaz, oruç, haç ve kurban ibadetinin her biri bir şekil ve ritüel içerir. Bu şekil ve ritüellerin asırlar içinde bozulmaması içinde Allah ne yapmış, bunları farz kılmış. Farz nedir? Her yıl veya her gün yapılma zorunluluğu olan ibadetler. Farz ile hurafelerin önüne nasıl geçiliyor?
Farz ibadetlerimiz günlük yıllık tekrarlanacak şekilde indirilmiş. Siz birşeyi her gün yaptırırsanız, onun bozulmasına engel olursunuz. Örneğin; çalışan bir motorda değişiklik yapamazsınız, yapabilmek için onu durdurmanız gerekiyor. Namazda böyle. Günde beş defa yapılıyor olması onda bir değişiklik yapılmasını imkansız hale getiriyor. Ufacık değişiklik yapmaya kalkıştığınızda cemaat bunu hemen fark eder ve itirazını koyardı. Farz kılınan ibadetlerimizin 1500 yıl bozulmadan ayakta kalmasının sebebide bu, günlük tekrar.

Bu insanlar ne için şehâdet parmağını kaldırıyor? Hikayeye göre, Adem as cennette var edildiğinde iki kürek kemiği arasında peygamberimiz sav nurunu taşıyormuş. Meleklerde o nuru görmek için sürekli Adem as'ın arkasında toplanıyor arkasından yürüyormuş. Adem as bir müddet sonra bundan rahatsız olmuş ve nurun bedenin ön tarafına alınmasını istemiş. Allahu Tealada o nuru almış ve alnın ortasına koymuş. Bir müddet sonra Adem as'da o nuru görmek istemiş. Bunun üzerinede Allahu Teala o nuru bu sefer şahadet parmağına yerleştirmiş. Hikaye bu. Namaz kılarken şehâdet parmağını kaldıranlarda peygamberimiz sav'ın o nurunu görmek o nura saygı göstermek niyetine kaldırıyor. Yani niyet iyi. Hatta o kadar ince düşünüyorlar ki "lâ ilâhe illâllâh" derken parmağı kaldırıyor, "muhammedin resullah" derken aşağıya doğru indiriyorlar. Parmak zirve noktasına ulaştığında
Allah ile peygamberimizi aynı anda anmamak yani eşit tutmamak adına.

Bu inceliği bile düşünmüşler ne sorunu var burada? Hurafenin içinde incelik o şeyi hurafe olmaktan çıkarmaz. Örneğin; hırsızlık yapacaksınız ama ben iyilerden değil kötülerden çalıyorum diyeceksiniz, İslam dini böyle incelikleri kabul etmez. Hangi şartlar altında olursa olsun haram haramdır, hurafede hurafe. Namazda işaret parmağını kaldırmanız neden hurafe aslında bunun sebebi çok basit, bu yazıyı okuduğunuzda sizde "ahh, ben ne eşekmişim" diyeceğinize eminiz. Şimdi; namaz ne zaman indirildi? Miraç gecesinde. Namaz bizim neyimiz, o zaman? Miracımız. Miraçda da ne oldu? Allahla buluşma gerçekleşti. Namazda ne oluyormuş, o zaman? Allahla buluşma gerçekleşiyormuş! "Ben ne eşekmişim" diyeceğiniz an geliyor şimdi; siz namazda şehâdet parmağınızı her kaldırdığınızda Allahın huzurundayken Allahı değil peygamberimizi görmek istediğinizi söylemiş oluyorsunuz. Olayın garabetini şimdi daha iyi anladınızmı? Namaz kılarken şehadet parmağınızı her kaldırdığınızda Allahı değil peygamberimizi düşünmüş ve arzulamış oluyorsunuz! Eşekliği görüyormusunuz? Siz ne kadar çok şu kelimeye kadar parmağımızı kaldırıyor, şu kelimeye varmadan indiriyor desenizde, bunu namazda yapıyor olmanız sizi şirke sokuyor.

Bizler olayları incelediğimizde insanların namazı tam kavrayamadığı,
bu tür hurafelere çok rahat kanabildiğini görüyoruz. O yüzden de namazın ne olduğunu size tekrar hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyoruz, bakınız; miraç hadisesinde Allahu Teala ile peygamberimiz sav arasında, yüz yüze bir görüşme gerçekleşti. Bu buluşmada özel isteklerinin gerçekleştiğini gören peygamberimiz sav, ümmetininde bu ayrıcalığa kavuşmasını istedi. Allahta bu dileğini kabul edip namazı farz kıldı. Ümmetininde namaz üzerinden Allahla buluşabileceğini söyledi. Yani namaza durduğunuzda Allahın huzuruna ışınlanıyor, Allahın huzurunda oluyorsunuz. O yüzden diyoruz, namaz eşittir miraç. O yüzden diyoruz namaz kılmadan öncesi güzel elbiselerinizi giyiniz. O yüzden diyoruz namaza niyet ederken bir heyecan içinde olunuz. Allahın huzuruna çıkıyorsunuz sonuçta. Namaz bizim için böylesine çok önemli bir ibadet. Örneğin; dünyayı kontrol eden bir insan olduğunu düşünün, herkes ona ulaşabilirmiydi, hemde 7/24. Mümkün değil. Fakir ve garibanlar ulaşabilirmiydi? Mümkün değil. Varsayalımki başbakansınız, büyük bir şirketin ceo'su sunuz yani dünyada ayrıcalıklı bir konumdasınız ve o kişiye ulaşmayı başardınız, o kişi sizin ömrünüzü uzatabilir, hayatta mutlu olmanızı sağlayabilirmiydi? Mümkün değil. O kişi aynı anda bir çok kişinin derdini dinleyebilirmiydi, hemde bire bir seansla? Mümkün değil. Namaz size ama bu imkanların hepsini tanıyor. Gariban veya zengin, 7/24 fark etmez, milyarlarca canlı aynı anda kendisini yaratan ve geleceğini elinde tutan kişinin huzuruna çıkma ve bire bir konuşma şansını buluyor. Elinize böyle bir fırsat geçmişkende siz ne yapıyorsunuz, o bire bir seansınıza bir gün peygamberimiz sav'ı başka bir gün şıhınızı vs getiriyorsunuz. Getirmeden de ötesi, size verilen o özel randevuda, randevu aldığınız kişinin önünde başkasıyla ilgileniyorsunuz. Siz burada bir saygısızlık görmüyormusunuz? Böyle bir durumda Allahu Teala; bire bir seans için beni çağırdın (namaza başalarken Allahu Ekber demeniz Allahı çağırmadır) ama seansta başkasıyla ilgileniyorsun, yeni kankini benim yüzüme vurmak içinmi bana çağrı attın ve kankinle birlikte huzuruma çıktın, madem öyle o zaman senin istek ve dileklerini kankin yerine getirsin, demezmi. Der. Bu saygısızlık bize yapılsaydı bizde derdik. Şunuda anlamış değiliz, peygamberimizi düşünecek başka bir vakit bulamadınızdamı Allahın huzuruna çıktığınızda düşünmeye karar verdiniz?

Sünnet olamazmı? Sünnet olması iki yönden mantığa aykırı. Birincisi, bunu yapan kişi peygamberimiz sav değil Adem as'dı. En azından bize anlatılan rivayetlere göre. Şehadet parmağını kaldıran kişiler peygamberimizden özenerek değil, Adem as 'dan özenerek bunu yapıyor. Birşeyin sünnet olabilmesi içinde peygamberimiz sav bunu yapmış olması gerekiyor.
Peygamberimizde yapmış olamazmı? Gelelim ikinci noktaya; olamaz, çünkü peygamberimiz kendi nurunu görmek için işaret parmağını neden kaldırsın. Öylesine bir ego ve kibrin peygamberimizde olduğuna inanmıyorsunuzdur herhalde. Birileri işaret parmağını kaldırıyorsa, o zaman o kişilere sorun bunu ne için yaptıklarını; peygamberimiz sav nuru için yapıyoruz derlerse, bunun bir sünnet olamayacağını oradan anlayınız. Bu insanlar bunu peygamberimizin nurunu görmeyi arzu ettiği için yapıyor (adem as gibi), sünnet olduğu için değil. Sünnet dediğiniz zaman peygamberimizin o şeyi yaptığını ima etmiş oluyorsunuz, bu olayda sünnet olamaz çünkü peygamberimiz sav kendi nurunu görmek için işaret parmağını kaldırmazdı. Akıl var mantık var.

İslam "alimleri" bunu yüzyıllardır sünnet diye Müslümanlara nasıl yutturdu, o zaman? Biat kültürü ve şıhları kusursuz, hatasız bir makama oturtmalarından ötürü. Tarikat ve cemaatlerde sorgulama kültürü yok, bunuda çok sinsi bir yol üzerinden elde ediyorlar. Cemaat ve tarikatı yönetenler, şıhlarının her gün veya haftada bir peygamberimiz sav hatta Allahla istişare ettiği
fısıltısını yayıyor. Bunu duyan müritlerde şıhlarını sorgulamayı bırakıyor. Yapılanların Allah ve peygamberimizle istişare sonucu yapıldığına inanıyor ve sorgularsam haşa Allahı sorgulamış olurum diyor ve söylenenlere boyun eğiyor. Bu konu aslında çok basit, bir o kadarda saçma. Buna rağmen bu uygulama günümüze kadar gelebildi. Bunun sebebide şıhların cehaleti, tarikatların sinsi oyunu ve toplumda sorgulama kültürü olmaması. Bize sorarsanız, şıh diye ortalıkta gezinenlerin ahiret hayatı hiçte kolay geçmeyecek. Hepinize şefaat dağıtacağım diye meydana çıkar ve insanları kandırırsanız, herkesin hesabı sizden sorulacağı çok açık.

Peygamberimiz sav nuru için değilde, Allahın varlığına işaret etmek için yapılmış olamazmı, sonuçta "lâ ilâhe illâllâh" derken parmak kaldırılıyor? Peygamberimiz sav bu niyetle olsada yapmış olamaz, çünkü namazın kendisi zaten bir şehadet getirme. Siz birisiyle yüz yüze görüşme gerçekleştirirken, o kişiyi birde telefondan ararmısınız? Aramazsınız. Namaz kılarken şehadet parmağımı
Allah için kaldırıyorum demek, kişiyle yüz yüze görüşürken onu birde telefondan aramaya benzer. İkincisi; ibadetler asgari hareketsizlik maksimum huşuya dalma üzerine kurgulanmış. Ne kadar çok kıçınız, sağınız solunuz hareket ederse, o kadar çok Allaha saygısızlık etmiş olur o kadar çok kendiniz ve çevrenizdeki insanların ibadete odaklanmasına engel olursunuz. Üçüncüsü; ibadetlerimiz sadelik üzerine kurulmuş ve bunun şekil ve şemali belirlenmiş. Siz eğer ibadetlerde gözleri veya kaşları parmakları, o veya şu niyetten ötürü hiç fark etmez oynatmaya başlarsanız, bunun önünü alamaz, daha nice hareketleri namaza ve diğer ibadetlerimize eklemeye başlarsınız. Örneğin; şiilerin secde ettikleri yere taş koymaları gibi. Allahın huzurundayken kendilerine acı veriyorlar, garabeti görüyormusunuz? Tehlike bu, siz eğer ibadetlere yapılan bu tür eklemeleri meşru görmeye başlarsanız bunun önüne geçemez, herkes sağından solundan birşey eklemeye başlar. Buna karşı çıktığınız zamanda sizde yapıyorsunuz ama, yanıtını alırsınız. Sizinki meşruysa bizimki niye meşru olmasın yanıtını alırsınız. O yüzden; 1) hurafelerin önünü açmamak, 2) Allaha saygısızlık etmemek, 3) huşuya dalmaya çalışan insanların konsantrasyonunu bozmamak için sadelikten şaşmayın.

Hocam böyle detaylara takılı kalmayalım, iy niyetle yapılmış, üzerinde durmaya gerek yok: bakın arkadaşlar; ülkeler neden sınır güvenliklerine önem verir?
Bilhassa Türkiye gibi sınırları tehdit altında olan ülkeler neden sınırlarına duvar örer? Buna bir cevap olarak bir çok şeyi sırayabilirsiniz değilmi? Siz sınırlarınızın her metrekaresine önlem alırken, binlerce km sınırımız var, şu beş metreyi de görmemezlikten gelsek ne olur diyormusunuz? Demiyorsunuz. Sınırınızın her santimini güvence altına alıyorsunuz. Biliyorsunuz çünkü düşmanlarınız bir açığınızı yakalamak için sınırınızda tetikte beklediğini. Ülkeniz için bu hassasiyeti gösteriyorsunuzda dininiz için neden göstermiyorsunuz? Dininiz korunmaya değer değilmi? Ülkenizin sınırları oldu gibi İslam dininde sınırları var, ülkeniz saldırı altında olduğu gibi İslam dinide içten ve dıştan saldırı altında. Siz ülke sınırlarınızı savaşla belirliyorsunuz, Allah ise vahiyle. Siz eğer Allahın vahiyle belirlediği sınırları korumaz, her küçük tecavüze ne varmış bunda derseniz, bilinki zaman içinde dininize yapılan o tecavüzler büyüyecek, o küçük eklemeler zaman içinde büyük eklemelere dönüşecek. Elbette işaret parmağı olayını ciddiye alacağız, çünkü Allahın vahiyle belirlediği namaza ekleme yapıldı. Allahın belirlediği sınırlar tecavüze uğradı. Biz bugün bu tecavüzlere dur demezsek, bu gedik oluştuğu an bunu kapatmazsak, bu gedik gittikçe büyüyecek. Sahih olanlar sökülüp yerlerini hurafeler dolduracak. Vahiyle bize aktarılan ile bizilerin uyguladığı farklı olacak. Vahiy bozulduğu zamanda ne olur? Yeni bir peygmaber iner. Son peygamber geldiğine, bundan sonra peygamber gelmeyeceğine göre ne olur? Kıyamet kopar. Bizler şahsen henüz kıyametin kopmasını istemiyoruz, Allahın gazabınıda üzerimize çekmek istemiyoruz, dolayısıyla biz hurafelere, inancımızın sınırlarına yapılan her tecavüze karşı elimizden geleni yapıyoruz. Umarız sizde yapıyorsunuzdur.

Harekete göre dua, duaya göre hareket değil! Detayın içinde detaylar var ve sizler bilmediğiniz işlere girişiyorsunuz, bizlerde bu hal ve hareketlerinizi anlamakta zorlanıyoruz. "Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız. Kimseye hiçbir haksızlık edilmez. Hardal tanesi ağırlığı kadar dahi olsa, onu getiririz. Hesap görücü olarak Biz yeteriz" (Enbiya Süresi; 47). Her eyleminizden sorguya çekileceksiniz, bunu biliyorken neden ibadetlerinize eklemeler yapıyorsunuz?
Bu basit akıl mantık meselesi, ne kadar sade tutarsanız o kadar az hesap! Özetlersek; 1) işaret parmağı hadisesi sünnet olamaz, çünkü peygamberimiz sav kendi nurunu görmek için parmağını kaldırmazdı. 2) Allahın varlığı ve tekliğine işaret etmek içinde yapılmış olamaz, çünkü mesajın içinde mesaj olmaz. Namazın kendisi Allahın varlığına ve tekliğine şehadet getirmeyi içeriyor zaten. 3) Vahiyle indirilen bir ibadete peygamberimiz sav ekleme yapamaz. Söz ettiğimiz konu gökten vahiyle indirilen bir ibadet. Vahiyle indirilen birşeyede peygamberimiz sav kendi kafasına göre birşeyler ekleyemez. "Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız" (Hakka Süresi; 44-47). Peygamberimizin ekleme yapamadığı bir yerde de, siz zaten yapamazsınız. Kim size namazda şu bu eklemeleri yapma hakkını verdi? 4) Namazda pozisyona göre dua yapılır, duaya göre değil. O hareket namaza zıt! Kıyam, rükü ve oturuşa göre dua okunur, duaya göre hareket yapılmaz. Burada bir kelimeye göre bir hareket yapılması söz konusu, bu da namazın özüne ters. İşaret pamağını indirip kaldırmak, eğer kıyam rüku ve secde gibi namazın bir parçası olsaydı, o zaman Allah sadece bu hareketi yapacak yani sadece işaret parmağını indirip kaldıracak melekler yaratırdı. Ne alaka? Kıyam, rüku ve secde pozisyonları nereden geliyor sizce? Bunu bir araştırmanızı öneririz. Bir iddia ortaya attığınız zaman ne kadar geniş çaplı düşünmeniz gerekiyor, umarız bunu şimdi daha iyi anlamışsınızdır. Sünnet deyip geçmeyiniz önünü arkasını iyi araştırınız. Ortaya attığınız iddianın nerelere kadar uzandığını iyi hesap ediniz. Bu parmak olayı Allahtan gelmesi söz konusu değil. Peygamberimiz sav kaynaklı olmasıda söz konusu değil. Geriye ne kalıyor; hurafe!

Bu konuda hadisler var ama diyorsanız: hadisler konusunda sizlere "hadisleri anlamak" yazımızı okumanızı tavsiye ederiz. Sizin anlayacağınız, tirmizi veya buhari nasıl hadisleri süzgeçten geçirdiyse sizde geçirmek zorundasınız. O yaptı, onun aklı bana yeter deyip hal ve harektlerinizin sorumluluğundan kaçamazsınız. Allah sizede akıl vermiş sizde hadisleri kendi akıl ve bilgi süzgeçinizden geçirme zorunluluğuna sahipsiniz. Neden? İnsanoğlu aklından değil niyet ve eylemlerinden sorguya çekilecek. Aklınızda dolaşan düşüncelerin kaynağı siz olmayabilirsiniz, niyet ve eylemlerinizin kaynağı ama sizsiniz. Birşeyi eyleme dönüştürdüğünüz an bilinki fikir ondan geldi şundan geldi deme yani topu başkasına atma şansınız yok. Kendi eyleminizi başkasına yükleme şansınız yok. Her nefis kendi eyleminden sorumlu. İlk önce hesaba çekilecek olan eylemi akıl eden değil, eylemi gerçekleştiren olacak. O yüzden bir eylemi gerçekleştirmeden bin düşünün. İlk önce kendi aklınıza danışın. Tereddütünüz varsa, o eylemden uzak durun. En önemliside, hesabın ucunda siz olacağınız için kendinize güvenin. Belki sizin kalbiniz daha temiz ve doğruları ilham almaya daha yatkın belki sizin aklınız ve eğitiminiz o konuda daha bilge. Herhalukarda ilk önce kendinize güvenin ve unutmayın, şeytan kötülükle değil iyilikle kandırır. Sizleri iyi birşey yaptığınızı zannettirerek sizi hurafelere kötülüklerin içine sürükler. Örneğin; peygamberimiz sav'ın nurunu hayal ettiğinizi zannettiriyor, bunu ama namazda yani Allahın huzurunda yaptırdığı için size çelmeyi takıyor. İyilik yaptığınızı zannettirerek sizi kötülüğe sürüklüyor.

Konuyla ilgili alternatif rivayetler: konuyla ilgili farklı rivayetler var, bunlardan birisinide bir okurumuz bilgi notu olarak bize iletti; "resulullah huzuru ilahide tahiyyat halideyken ettehiyyat, salli, barik ve rabbena yı okuduktan sonra ki şahadet kelimesini okurken meleküt aleminin bu tahıyyat hadisesine şahıdlik edip hadiseyi onlarında görüp tasdık etmelerıne karşılık sağ elin işaret parmağının kaldırılması haadısesıdır". Okurumuzun bize ilettiği bu bilgi doğru olabilirmi? Şimdi; bizler bir konuyu kaleme almaya niyetlendiğimizde rivayetlerin arasında toplum nezdinde en yaygın olan inancı alıyor ve onun üzerinden bir cevap vermeye çalışıyoruz. Elbette bir konu hakkında bir çok görüşün olduğunun farkındayız. Burada ama her görüşe bir cevap yazmaya kalkışsak olayın altından kalkamayız. Herkese cevap yetiştirmeye çalışmaktansa, ne yapıyoruz, toplum nezdinde en yaygın olan inancı alıyor onun üzerinden konuyu okurlarımız için aydınlatmaya çalışıyoruz. Okurlarımızdan birisi ama, bize farklı bir görüşü daha aktardığı için onu cevapsız bırakmayalım, gelin birde birlikte onun aktardığı rivayeti ele alalım;

ilk önce bu konuları nasıl analiz ediyoruz, sizlere bir kaç tüyo verelim, gün gelir belki sizde bir konu hakkında araştırma yapmak zorunda kalırsınız, bu durumda nasıl hareket etmeniz gerekiyor bunu size anlatalım. Değerli dostlar; araştırmalar bilinenin üzerine inşa edilir. Eğer bir konuyu analiz edecekseniz, o konunun en sağlam noktasını alıyor ve onun üzerine tezinizi kuruyorsunuz. Bir konuyu analiz etmeye başladığınızda, sağdan soldan elde ettiğiniz, kaynağı meçhul veya doğruluğu teyit edilmemiş bilgiler üzerinden değil, emin olduğunuz veriler üzerinden analizinize başlıyorsunuz. En sağlam bilgiyi alıyorsunuz, onun üzerine birşeyler inşa etmeye çalışıyorsunuz. Tüm araştırmaların püf noktası bu.
Sağlam zemin üzerine inşa edilen birşeyinde kolay kolay çürütülemeyeceğini içimizde en cahil olanı dahi bilir.

Örneğin; bu yazının konusunda emin olduğumuz şey ne, namazın bizlerin miracı olduğu, bizleri Allahın huzuruna çıkardığı. Namazın bizlerin miracı olduğu, namazın miracı temsil ettiği konusunda herkes hemfikirmi; hemfikir. Şimdi; yüzde yüz emin olduğumuz veri üzerinden gidersek, namazın bizlerin miracı olduğu bilgisi üzerinden, o zaman kendinize şu soruyu sorunuz; peygamberimiz sav Allahın huzurundayken ve Allahla sohbet ederken meleklere göz, kaş veya parmak işareti yaparmıydı yapmazmıydı? Gerekçesi ne olursa olsun yaparmıydı yapmazmıydı? Yapmazdı. Örneğin; siz saygı duyduğunuz biriyle konuşurken başka birine göz kaş veya parmak hareketi yaparmıydınız? Yapmazdınız. Emin olduğumuz bir bilgiden yola çıkarak, bu okurumuzun aktardığı rivayeti nasıl çürüttüğümüzü, bir yanlışı nasıl açığa çıkardığımızı gördünüzmü? Gelelim rivayetin kendisine; bu rivayette aslında bir kaç tane sakıncalı mesaj var, bunlardan biriside Allahın huzurundayken peygamberimizin gözleri meleklere kayması ve onlara parmak işareti yapması. Bizim bildiğimiz peygamber ahlakı bunu yapmazdı. Sizin nezdinizdeki peygamber profili bunu yaparmıydı, onun kararınıda size veriniz. Bu rivayet ile verilen bir diğer sakıncalı mesaj ise, Allah ile kul arasına meleklerin sokulması. Allahın huzuruna çıktığımızda meleklerinde buna eşlik ettiği mesajının veriliyor olması. Bu da çok sakıncalı bir mesaj. Siz eğer namazın orasına veya burasına melekleri eklerseniz, melekleri kendinizle birlikte miraca çıkarmış oluyorsunuz. Bu da mirac hadisesine aykırı. Gördüğünüz gibi, mutlak doğrudan hareket ederek ve sorular sorarak sizde size gelen bilgileri doğru veya yanlış olarak ayırt edebilirsiniz. Kaldıki, başka ibadetlerinizi yaparken şahit aramıyorsunuzda Allahın huzuruna çıktığınız zamanmı şahit arama derdindesiniz derler insana.

Özetlersek: hangi rivayeti önünüze getirirse getirsinler, mutlak doğrudan hareket ederseniz yani namaz ibadetinin Allahın huzuruna çıkış olduğu, o zaman orada başka bir varlık aramazsınız. Namaz, Allah ile kul arası bir seanstır. Bu bire bir seansa başka bir varlığı soktuğunuz zamanda bu Allaha şirk oluyor (örneğin rabıta). Ne melekler ne de şıhınız o kutsal ilişkinin arasına girebilir. Örneğin; miraç hadisesi. Peygamberimiz sav Allahın huzuruna çıkarken başka birisi ona eşlik edemedi. Neden edemedi? Allah isteseydi başka birininde eşlik etmesine izin verirdi. Vermedi ama. Buradanda bizler belirli mesajlar çıkarıyoruz. Mesela hangi mesajları çıkarıyoruz? Miraç hadisesi hangi ibadeti açığa çıkardıysa (namaz), Allahın o ibadetle ilgili mesajlar verdiğini çıkarıyoruz. Yoksa siz miraç hadisesini sadece güzel bir hikayeden ibaret olduğunumu sanıyorsunuz? Kısacası, Allahın huzurundayken lütfen başkasını aklınıza getirmeyin başkasının onayını veya şahitliğini aramayın. İslam dini ile diğer dinler arasındaki fark, İslam dini hiçbir beşeri araya sokmadan tanrı ile iletişime geçme lütfunu bize sunar, lütfen bu ayrıcalığa şu veya bu bahaneler üreterek çomak sokmayın. Bunlar ne kadar önemsiz gibi görünsede, bunlara göz yumduğunuz an önüne geçemezsiniz. Birisi melekler der, diğeri şıhım der ve bir bakmışsınız, Allah ile kul arasında olması gereken bir ibadet çok farklı noktalara çekilmiş.












kelimelerden türemiş hurafeler