bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

hayr ve şer kimden gelir?


Bir çok yazımızda başınıza gelen iyiliğin Allahtan, kötülüğün ise kendi elinizle işlediğinizden ötürü geldiğini söylüyoruz. Bu bazı okurlarımızı düşünceye sevk etmiş, biz ama hayrın ve şerrin yani iyininde kötününde Allahtan geldiğine inanıyoruz (amentü duası), burada bir tezatlık yokmu diye bize soru sorarlar. Farklı bir yazımızda bu konuya değinmiştik, burada konuya biraz daha detaylandıralım inşallah. İlk önce şunu baştan belirtelim, amentü duası ismi üzerine bir dua bir Ayet değil. Amentü duasında hayr ve şerrin Allahtan geldiği söylenir, bu söylemi destekleyen bir Ayet varmı? Var! “..Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!” (Nisa Süresi; 78). "Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, «Bu bizim hakkımızdır» derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler" (Araf Süresi; 131). Eğer iyilik veya kötülük, kısacası herşey Allahtan geliyorsa o zaman burada bir tezatlık yokmu, bazı Ayetlerde Allah iyilik benden kötülük sizden diyor, bu iki Ayette ise iyilikte benden kötülükte benden diyor. Bunu nasıl okumalıyız?

Değerli dostlar; bunun cevabını anlamak için yeryüzündeki kötülüğe ve batı sinemasına bakmanız yeterli. Batı dünyası ve bin yıllardır yeryüzüne yayılan kötülük, tanrının gök krallığına hükmettiği yeraltı krallığınada şeytanın hükmettiği algısını yaymaya çalışır. Şeytanın gökten bağımsız hareket ettiği ve cehenneme hükmettiğine inanılır. Bunlardanda önemlisi, Allah ve şeytan arasında yeryüzü için bir iktidar savaşı yürütüldüğü ve kazananın yeryüzüne hükmedeceğine inanılır. Yani küresel bir çete, yeryüzünün gökten bağımsız bir alan olduğu, iyi ve kötünün uğruna bir savaş verdiği bir alan olarak bunu topluma yansıtıyor. Bu şeytani algıyı yıkmak içinde bu iki Ayet iner. Dikkat ederseniz bu iki Ayette iki şeye vurgu yapılır, hayr ve şerrin kimden geldiğine (Nisa Süresi; 78) ve nereden geldiğine (Araf Süresi; 131). Ayetleri incelerken bu ince detaylarada çok dikkat etmelisiniz. Bunları bir yapboz oyunun parçacıkları gibide düşünebilirsiniz. Bu vurgular neden önemli? Eğer Allahu Teala bu iki Ayeti indirmeseydi, kötülük sizden geliyor deyip konuyu geçiştirseydi o zaman insanlar kötülüğün gökten bağımsız hareket ettiğine inanırdı. Eğer bu iki Ayet inmeseydi, herşeyin gökten geldiği söylenmeseydi o zaman şeytanların gökten bağımsız kendi kaderlerini kendileri belirlediği algısı oluşurdu.

İnsanlar; Allah nasıl olsa yeryüzüne müdahale etmiyor, kötü olanda şuan üstün ve galip geliyor, biz kendimizi kötü tarafa atalımda yeni dünya düzeninde kendimize yer bulalım derdi, günümüzde bir çok insanın dediği gibi. Bu tür algılara sebep vermemek içinde Allah herşeyin kendisinden kendi katından geldiğini belirtme ihtiyacı hissetmiş. İki farklı Ayet ikiside aynı konuya temas ediyor. Birisi kaderi belirleyen güce işaret ediyor (Nisa Süresi; 78) diğeri ise kaderin belirlendiği mekana (Araf Süresi; 131). Birisi Allahın iradesi dışında bir güç olmadığı, cin şeytan melek veya insan tüm canlıların onun iradesine bağlı olduğuna vurgu yapıyor, diğeri ise Allah katı dışında kaderi belirleyen bir mekanın olmadığını anlatıyor. Yani ben yeryüzüne indirildim dolayısıyla artık gökten bağımsızım, burada bana kimse dokunamaz artık ben özgürüm ve istediğimi yaparım diye birşey yok. "Yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. O, onun karar kıldığı yeri ve geçici durduğu yeri bilir" (Hud Süresi; 6).

Kader nedir?
İşlediğiniz günahlar sonucu başınıza gelen kötülüklere, hayr ve dualarınız sonucuda Allahın lütfu olarak üzerinize indirilen iyiliklere kader deriz. Yani kader iki bölümden oluşur, hayr ve şer. Hayrlar Allahın bir lütfu, kötülüklerde işlediğiniz günahların sonucu size iner. Bunlar nasıl hesaplanır nasıl size iner? Olayın gizemi levh-i mahfuz adında devasa bir kitapta yatıyor. Bunu her canlı ile bir ağ bağlantısı üzerinden iletişim içinde olan, canlının günlük verilerini alıp bunları bir analizden geçirdikten sonrası bunu rızık olarak kişiye geri gönderen bir bilgisayar gibide düşünebilirsiniz. Günlük niyet, söz ve eylemleriniz oraya akıyor, orada bir hesaplamaya tabi tutulup rızık olarak size geri dönüyor. Anne rahminde göbek bağı üzerinden annenizden rızıklandırılıyorsunuz ya, işte doğum sonrasıda böylesine gökten rızıklandırılmaya devam edilirsiniz. Kaderin belirlendiği bir mekan olduğu ve kaderin kağıda alındığını nereden biliyoruz? “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (levh-i mahfuz) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah´a göre kolaydır” (Hadid Süresi; 22). Bu Ayet bize birşey canlanmadan öncesi o şey mutlaka bir kitapta yazılmış olması gerektiğini anlatıyor. Mahşer günü insanlar bir bahaneye sığınmaması, Allaha sen benim kaşımı sevmedin gibisine özürler arkasına sığınmaması için ve işin ucunda cehennem olduğu için, Allahu Teala işi sıkı tutmuş ve vukuu bulacak herşeyi kağıt altına almış. Kağıt altına alınmayan hiçbirşeyinde gerçekleşmesine izin vermemiş. Bunu kamuda çalışan bir memurun, yazılı bir emir gelmeden kendi kafasına göre hiç bir eylemin içine girişmemesine benzetebilirsiniz.


Veriler ilk önce hesaplanıyor, sonrası elde edilen sonuçlar günlük olarak bir kağıda yazılıyor, sonrası Allah bunları son bir defa gözden geçiriyor (bağışlaması gerekeni bağışlıyor, ertelemesi gerekeni erteliyor vs), en sonunda da Allah "ol" diyor ve yazılı olan canlanıyor ve rızık olarak yeryüzüne canlılara iniyor. Bu rızık bir ışık hüzmesine dönüştükten sonrada olayları durdurma şansınız yok, kişi o gün için yaşaması gerekeni yaşıyor. Bu bölümde anlamanız gereken Allahu Teala bu düzene dıştan olumsuz anlamda müdahale etmiyor. Mesela Rad Süresinin 39. Ayeti Kerimesinde ben kaderinizde olanı silerim veyahut sabit bırakırım diyor, kaderinizi ben yazarım veya değiştiririm demiyor. Silerim veya sabit bırakırım dediğiniz zaman, bununla yeni birşey eklemediğinizi ima etmiş oluyorsunuz. Kader nasıl hesaplanıyorsa o şekilde hesaplandığı, buna dıştan müdahale etmediğinizi ima etmiş oluyorsunuz. O yüzden kötülüğün kaynağı sizsiniz diyor Allah. Müdahale etme ihtyacı duyduğu zamanda silme dışında birşey yapmadığını söylüyor. O yüzdende iyilik benden diyor. "Nimet (iyilik) olarak size ulaşan ne varsa, Allah´tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O´na yalvarırsınız" (Nahl Süresi; 53).

Hayr ve Şer Allahtan gelir: iyi veya kötü, yaşadığınız herşey ilk önce levh-i mahfuzdan geçmesi gerektiği ve bu Kitapta Allah katında olduğu için, herşey Allahtan geliyor söylemi doğru bir söylem. “....Her olayın gerçekleşme zamanının kaydı, her sonuçlanacak işin, her ömrün yazılı (levh-i mahfuz) bir vâdesi vardır” (Rad Süresi; 38). Birşey bu kitaba yazıldıktan sonra Allah dilediği kullarında o kadere engel olduğu (bağışlama sonucu siliyor) dilediği kullarında da engel olmadığı (helak) için herşey Allahtan geldiği söylemi doğru bir söylem; “Yahut da Allah kazandıkları günahlar yüzünden onları helâk eder ve birçoğunu da bağışlar” (Şura Süresi; 34). Birşey bu kitaba yazıldıktan sonra Allah dilediğini sildiği dilediğinide sabit bıraktığı için herşey Allahtan geldiği söylemi doğru bir söylem; “Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır” (Rad Süresi; 39). Birşey kaderinize yazılmasına rağmen, Allah onu dilediği kulları için erteleyebildiği için herşey Allahtan geldiği söylemi doğru bir söylem; “Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler” (Nahl Süresi; 61). Dilediği kullarınında da yaptıkları işler ne tür kötü sonuçlara sebep oluyor, bunu görmeleri bu hatalarından dönmeleri için kitapta yazılanın vukuu bulmasına izin verdiği için herşey Allahtan geliyor söylemi doğru bir söylem; "İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah - o kötü yoldan dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor" (Rum Süresi; 41).

Özetlersek: iyilik Allah tarafından, kötülük ise sizin tarafınızdan belirleniyor, veriler bir Kitapta (levh-i mahfuz) hesaplanıyor sonrası size kader olarak iniyor. Yani kaderinizi belirleyen verilerin bir kısmı sizden (kötülük) bir kısmıda Allahtan geliyor (iyilik). Fakat, kaderinizin size ait bölümünde hangi eylemlerinizin sabit tutulacağı hangilerin affedileceği hangilerin silineceği, ne zaman bunların kader olarak size indirileceği ve hangi yoğunlukta indirileceği ve kaderin yeryüzüne inmeden Allahın onayından geçmesi gerektiği için, kaderinizin bir bütün olarak nihai belirleyicisinin Allah olduğunu söyleyebiliriz. Kaderin size ait bölümün içeriğini siz belirliyorsunuz, bu içeriğin hangisi ama size inecek ve ne zaman inecek ve bunların hayat bulabilmesi için Allahın "ol" demesine muhtaç olduğu için, bir bütün olarak kaderin nihai belirleyicisi Allah olduğunu net söyleyebiliriz. O yüzden neye iman ettik diyoruz, hayr ve şerrin yani herşeyin Allahtan geldiğine! Buna iman etmeniz neden önemli, Allah dışında kaderi belirleyen başka bir gücü aramamamız açısından önemli. "Yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. O, onun karar kıldığı yeri ve geçici durduğu yeri bilir" (Hud Süresi; 6).

Kaderin nihai belirleyicisi Allah ise, o zaman Allahu Teala neden iyilik benden kötülük sizden demeye, bu ayrımı yapmaya ihtiyaç duyuyor? Bununda çok basit bir nedeni var, o da Allahı iyi birisi olarak tanımanız ve bilmeniz açısından. Yeryüzü kötülükler ile dolu, bu kötülüklerinde Allahtan gelmediğini bilmeniz için Allah bu konuya değinmeye ihtiyaç duymuş. Allah iyidir. NOKTA. Bu konuda hiçbir tartışmaya mahal vermemek içinde Allah bunu farklı farklı Ayetlerde tekrar ve tekrar değinmeyi gerekli görmüş. "Bu, kendi yaptıklarınızın bir sonucudur.' Kuşkusuz ALLAH kullara karşı zalim değildir" (Al-i İmran Süresi; 182). Yahut; Ona: “İşte bu, kendi ellerinle yaptıklarının cezasıdır. Ve hiç şüphesiz Allah, kullarına zulmedici değildir” denilir" (Haç Süresi; 10). Yahut; "İşte bu; ellerinizin yaptığının karşılığıdır. Muhakkak ki Allah; kullarına asla zulmedici değildir" (Enfal Süresi; 51). Kaderinizin her aşaması Allahın kontrolü içinde gerçekleşiyor, ancak yeryüzü kötülük dolu olduğu ve insanların başına sürekli kötü şeyler geldiği için Allahu Teala bunun sebebi kendisi olmadığını tekrar ve tekrar açıklama ihtiyacı hissetmiş. Allah öyle bir düzen kurmuşki, ne ekiyorsanız onu biçiyorsunuz; "Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz..." (İsra Süresi; 7). Geleceğiniz tamamıyla sizin elinizde; "Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir" (Zilzal Süresi; 7-8). Kaderiniz ektiğinizi biçmek üzere kurulmuş. Kıssasa kıssas kuralıda buradan gelir; "İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir" (Rahman Süresi; 60). "Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür (Şura Süresi; 40). Allah kıssaslarını ve kurallarını koymuş sonrası yeryüzünde yaşam başlasın demiş. Bu düzende de, kimseye haksızlık edilmiyor. Yapılan iş ne kadar küçük olsada o yazılıyor ve siz onun karşılığını görüyorsunuz; "Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz" (Enbiya Süresi; 47).

Özetlersek:
başınıza isabet eden herşey Allah katından (levh-i mahfuz) geldiği için, rızkınızın hesaplanmasından size inişine kadar her aşama Allahın onayı ve müdahalesine maruz kaldığı için, başınıza gelen herşeyin Allahtan geldiğini söyleyebiliriz. İyilik benden, kötülük ise sizden Ayetlerini yanlış anlamamanız yani kötülüğün gökten bağımsız hareket ettiğini düşünmemeniz içinde, Allahu Teala musibetlerinde ilahi onaya maruz kaldığını anma ihtiyacı hissetmiş; "Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez..." (Tegabun Süresi; 11). Demek herşey ama herşey var olabilmesi için ilahi onaya muhtaç. Herşeyin Allahtan geldiğini ilahi onaya muhtaç olduğunu bilmeniz Allah dışında kaderi belirleyen bir güç aramamanız için. Ne peygamberler ne şıhlarınız ne şeytanlar ne de taptığınız putlar kaderi bilir ne de kaderlerinde özgürdür. Herşeyin Allah katından geldiğini bilmeniz şeytanların gökten bağımsız hareket etmediğini anlamanız açısından önemlidir. Allah katı dışında kaderi belirleyen başka bir mekan aramamanız açısından önemlidir. Ne yeryüzünde ne de melekler katında kaderi belirleyen bir güç var. Kaderin belirlendiği tek bir nokta var o da Allah katı. Hayır veya şer Allahtan ve Allah katından gelir söylemleri kaderin kimin himayesi altında gerçekleştiği, var olmadan önce kimin onayına muhtaç duyduğunu ve nerede hesaplandığını size aktarır. İyilik benden kötülük sizden söylemi ise o hesabın içeriği nasıl belirleniyor ona işaret eder. O yüzden Ayetlerde tezatlık yok. Müdürünüzün veya patronuzun imzası olmadan siz birşey yapabiliyormusunuz? Hayır. Nisa Süresi 78 ve Araf Süreside 131'de bu imzaya işaret eder. Veriler toplanır hesaplanır, yürürlüğe sokulmadan öncede patronun imzasına sunulur. Bu imzada Allah nezdinde "ol" demektir. Herşey Allah katından ve Allahtan geliyor Ayetleri kaderinizin nereden geldiğini, kimin denetimi altında hesaplandığını ve kimin onayına mutaç olduğunu anlatıyor. İyilik Allahtan kötülük sizden diyen Ayetler ise gökte belirlenen kaderinizin nasıl hesaplandığını size anlatıyor. Yani amentü duasındaki hayr ve şer Allahtan gelir söylemi, kaderin hesaplandığı mekana (Allah katı- Araf Süresi; 131) ve bunu denetleyen onaylayan kişiye (Allah- Nisa Süresi; 78) işaret eder, iyilik benden kötülük sizden söylemini içeren onca Ayet ise o hesapta kullanılan veriler nereden geliyor (iyilik içeren veriler Allah- kötülük içeren kişinin kendisinden) onu anlatır. Umarım konuyu anlamışsınızdır!











kelimelerden türemiş hurafeler