reenkarnasyon varmı yokmu, kaç defa dirilip öleceğiz?
Reenkarnasyon inancı hurafe bir inanç. Sağa sola kıvırmadan bunu yazının başında doğrudan söyleyelim. Reenkarnasyon inancı ne mantıkla bağdaşıyor ne bilimle ne de inançla. Elle tutulur hiçbir yanı yok. Neden mantıkla bağdaşmıyor neden bilimle bağdaşmıyor neden inançla bağdaşmıyor bunu size bu yazı vesilesiyle aktarmaya çalışacağız. Sizlere hayrlı ve aydınlatıcı okumalar diliyoruz.
Reenkarnasyon nedir? Ölüm sonrası farklı bedenle tekrar dünyaya geleceğine inanmak. Bu inancın çıkış noktası hindistan yöresi. Hinduizm, jainizm, sikhizm, hatta budizmin yeniden doğma inancınıda reenkarnasyon olarak görebiliriz.Reenkarnasyon inancında yaşanılan klasik olay ne? Yeni bir bedenle dünyaya geldiğini iddia eden kişi, bir evvelki hayatını hatırladığını iddia ediyor, ilginç olanıda söylediklerinin doğru çıkması.
İnsanları bu inanca ikna eden ne? Yeniden doğduğunu iddia eden kişi, bir önceki hayatı hakkında detaylı bilgilere sahip olması. Bir önceki hayat hakkında detaylı bilgiler vermesi, bu bilgilerde o kişinin yakınları tarafından doğrulanması, bu inancın yayılmasında ana etken.
Bu nasıl mümkün? Bir kişinin farklı bedenlerde tekrar ve tekrar yeryüzüne gönderilmesi mümkün değil. O zaman nasıl oluyorda bu insanlar başka birisinin özel hayatına kadar kişi hakkında bilgiye sahip? Cinler. Bu hadiseyi yakından incelediğimizde klasik bir cinlik olay olduğunu görüyoruz. Cinlerin ne tür dolaplar çevirdiğini, insana nasıl bulaştığını, insana ne tür oyunlar oynadığını ne tür meziyetlere sahip olduğunu birazcık bilen, bunun klasik bir cin oyunu olduğunu anında anlar.
Reenkarnasyon inancının altından ne tür bir oyun yatıyor? İnsanın dili ve bedeni insanın kendi nefsinin hizmetine sunulmuş. Uzuvlarımızla bedenimizle, dilimizle ağır günahlar işledikçe ama, o beden parçalarımıza şeytanlarıda ortak kılıyoruz. Şeytanlar beden uzuvlarımızı ele geçirdiği anda, bunu bırakmıyor. Örneğin; çoklu kişilik bozukluğu. Kişinin dilini ve aklını şeytan ele geçiriyor ve bu insanlar karşımıza sanki farklı bir kişilik olarak çıkıyor. Halbuki öyle değil, yaşanılan olay içindeki şeytanların dile gelmesi. Şimdi; aklınızı ve dilinizi şeytanlar ele geçirdiğinde size oynanacak oyun ve o oyunun boyutu şeytanların insiyatifina kalmış. Eğer siz reenkarnasyon inancın hakim olduğu bir yörede yaşıyorsanız ve şeytanların amacı o inancın yayılımını sağlamaksa, o zaman size oynanan oyun o yönde oluyor. Şeytanlar kişinin dilini ve aklını esir alıyor ve ben aslen şu kişiyim, öldükten sonra bu bedende yeniden dirildim diyor. Oyun aslında çok basit. Cinler hakkında birazcık bilgiye sahip olan birisi bunun cin kaynaklı olduğunu anında anlar. O kültürler ama cinleri bilmediği için, bu tuzağı her defasında yutuyor. O yüzden biz müslümanlar ne kadar şükretsek az, bizler öyle bir dine sahibizki dinimiz bizi açıkta bırakmamış bizi her türlü varlığa ve oyuna karşı uyarmış. Batı veya uzak doğulu birisi ama, bu tuzaklara karşı korumasız, gafil yakalanıyor, inanmak dışında bir şansı olmuyor.
Cinler bu tuzağı nasıl kuruyor? Tuzağı nasıl kurdukları hakkında size güzel bir örnek verelim; budizim inancına göre, tibetin dini lideri dalai lama öldüğünde onun ruhu bir çocuğun bedeninde dünyaya geri dönüyor. Hangi çocuğun bedenine indiğini tespit etmek içinde, çocuk adaylarının önüne farklı cisimler koyuluyor. Çocukların arasında hangisi bir evvelki dalai lama'nın seçtiği cisimi bilirse, budizmin kurucusu shakyamunin ruhu ona indiği inanılıyor ve yeni dalai lama o oluyor. Olayın perde arkası ne? Ölen dalai lamanın içindeki cin binlerce yıl yaşadığı, bin yıllardır aynı cisimi seçen kendisi olduğu için, hangi çocuğun bedeni ona en uygunsa, o çocuğun bedenine giriyor ve doğru cisimi yine kendisi yapıyor. O çocukta yeni dalai lama oluyor. Yani, bin yıldır o cisimi seçen dalai lamanın ruhu değil bir bedenden diğerine sıçrayan bir şeytan.
Reenkarnasyon bir şov inancı: bizler kendimizi bol lütüfa mazhar olmuş kullar olarak görmeliyiz, çünkü bizler bir mucize kaynağına sahibiz, bize doğruları anlatan, nereden gelip nereye gideceğimizi anlatan bir rehbere sahibiz (Kur'an-ı Kerim). Başkalarını İslama davet etmek istediğimiz zamanda Kur'an-ı Kerime işaret ediyor, Kur'an-ı Kerim gerisini bizim için hallediyor. Böyle bir nimete sahip olmayan, yeryüzüne yayılmak ve yeni kitlelere ulaşmak isteyen inançlarsa doğaüstü birşeyleri sergileme zorululuğunu kendisinde hisssediyor. Örneğin; uzak doğu inançları. Ellerinde kutsal bir Kitap olmadığı, mucizeler gösteren peygamberlere sahip olmadıkları için, mürit kazanmak veya mürit kaybına uğramamak için kendilerini birşeyler sergilemek ve göstermek zorunda hissediyorlar. Sergiledikleri yeteneklerde mucize içermiyor, bizim andoluda her cinci hoca veya medyumcunun yapabildiği şeylerle kısıtlı oluyor. Ya birinin geçmişini, özel hayatını size anlatarak sizi ikna etmeye çalışıyorlar ya da uzak doğu sokaklarında olduğu gibi, sokak gösterileriyle. Bu tür baatıl inançların bin yıllardır ayakta kalabilmesinin nedenide bu, şov yaparak hem yeni mürit kazanıyor, hem var olanları o inancın içinde kalmasını sağlıyorlar. Bu tür şovlar aslında bizede yabancı değil, örneğin tarikat şıhlarıda bu tür şovlar yapıyor. Onlarda kendilerini diğer tarikatlardan ayrıştırmak diğer müslümanlardan daha üstün daha hak göstermek için, kendilerinde birşeyleri sergileme ihtiyacını hissediyor. Sergiledikleri kerametlerde gökten gelmiyor bunu biliniz, uzak doğu dinlerinde olduğu gibi cinlerden geliyor. Anlayacağınız bizim tarikatlarda bu reenkarnecilerden az yaramaz değil.
Reenkarnasyon yöresel bir inanç: reenkarnasyon inancına baktığımızda bunun bin yıllarca sadece belirli bir yöreye mahkum kılındığını, o yöreden dışa çıkmayı başaramadığını görüyoruz. Günümüzün iletişim çağı bu inancın yayılımını hızlandırmış olsada, bin yıllardır bu hiçte böyle değildi. Geçmiş çağlarda bu inanç ne zaman bir yöreden dışa çıkmaya çalıştıysa karşısında bir şahsın direnişiyle değil bir toplumun direnişiyle karşılaşmış, yani toplumsal baskı o inancın yayılımını sınırlamış. Örneğin; anadoluda birisi, yeniden dirildiğini iddia etse o zaman o kişi ya bir hocaya götürülür ya da onunla dalga geçilirdi. Yaşadığı ortam bu iddiayı asla onaylamaz, kabul etmez, o kişiyle dalga geçilir ve o kişide bir müddet sonra o iddiasından vazgeçmek zorunda kalırdı. Bunu ortaçağın avrupasında yaşayan birisi iddia etmiş olsaydı, o kişiye kilise tarafından şeytan çıkartma ritüeli uygulanır veya yakılarak öldürülürdü. Tarihe baktığımızda Ehli- Kitap dinleri, İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik bu tür baatıl inançların kendi topluluklarında yayılımasına izin vermemiş. Bu oyunu tezgahlayan cinler toplumsal bir direnişle karşılaştıklarından ötürü, bu oyunlarını belirli bir yöreden (uzak doğu) dışarıya çıkaramamış.
Kimler kendisini reenkarnasyon inancına kaptırıyor? Reenkarnasyon inancına iki tür insan kendisini kaptırır, birinci grubun buna yöresel bir bağı bulunuyor. Bu insanların aileleri, akrabaları, komşuları ve yaşadıkları bölge buna inanıyor. Böyle bir ortamda doğan ve büyüyen birisi bunu sorgulamadan benimser ve buna inanır. Reenkarnasyon inancına kendisini kaptıran ikinci grubun ise buna ne yöresel bir bağı bulunuyor ne de dini. Bunlar günümüzün iletişim çağında ortaya çıkan, içinde doğup büyüdükleri din ve kültüre bir bağ kuramayan, kendilerini ruhsal bir boşluk içinde hissedip bir arayış içine giren kişiler.
- Değerlerinize sahip çıkın, sahip çıkmazsanız yolunuzu şaşarsınız. Hayatınızı hangi kurallar doğrultusunda yaşıyorsunuz? Daha çok dini emirlerin koyduğu sınırlar doğrultusundamı yaşantınızı sürdürüyorsunuz yoksa yaşadığınız yörenin örf ve adetlerine göremi, yoksa siz hayatınızı her anı doya, doya yaşa (carpe diem) felsefesine göremi yaşıyorsunuz? Değerli dostlar; inandığınız şeyler sadece sübjektif bakış açılarınızı belirlemekle yetinmez, inançlarınız ayrıca sizlerin hal ve hareketlerine sınır koyar, size hangi davranışların uygun olup olmadığını söyler. Örneğin; dini emirlere bağlı olan birisi, dinin koyduğu yasalara boyun eğer ve hayatını o sınırlar içinde yaşamaya çalışır. Bazı insanlarda daha çok örf ve adet, yani kültürül değerlere göre hayatını yaşamaya çalışıyor. Öyle veya böyle, din veya kültür fark etmez, bu insanların hal ve hareketlerini sınırlayan normlar (değer) var. Şimdi; birde böylesine normlardan yoksun olduğunuzu düşünün. Sizi terbiye eden, hal ve hareketlerinize sınırlar koyabilecek birşey olmadığını düşünün. Ne olur kişiye böyle bir durumda? Kişinin kabullenebileceği ve yapabileceği şeylerin sınırı olmaz. Vakit gelir kendisini tanrı ilan eder, vakit gelir bir hayvanla ilişkiye girer, vakit gelir kendisinin yeniden dirildiğine inanır!
- Reklamlar: rüresel satanistler yeni bir dünya düzeni yeni bir dünya devleti kurma peşinde. Bunun içinde yöresel ve kültürel tüm inançları söküp almaları gerek. Aile kavramını yok etmeleri gerek. Dikkat ederseniz reklamlarda gençler kullanılıyor, bu gençlere baktığınız zamanda bunlarda bir örf görmezsiniz, bunlarda bir inanç ve kültür sembolü görmezsiniz bir aile bağı görmezsiniz. Reklamlarda bir gurup genci bir gurup bireyi karşımıza koyuyorlar, bunlarda yaşadıkları toprakların hiçbir değerini üzerinde taşımıyor. Reklamlar, küresel satanistlerin neleri planladığını görmeniz açısından bizlere çok büyük ipuçları veriyor. O yüzden lütfen kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkalım ve çok uyanık olalım.
Reenkarnasyon ve genel mantık: reenkarnasyon inancı kendi içinde tezatlarla dolu, örneğin; bu inancın savunucuları tekrar dirilişten bahsediyor, ancak bunlardan sadece birkaçı daha önceki hayatını hatırlıyor. Bu da doğal olarak aklımıza bazı soru işaretleri getiriyor; 1) reenkarnasyon inancında geçmiş yaşantılar hatırlanırmı hatırlanmazmı? Eğer eski yaşantılar hatırlanıyorsa, o zaman neden herkes bunu hatırlamıyor, neden sadece bir kaç kişi hatırlıyor? Eğer hatırlanmıyorsa o zaman daha önce yaşadıklarını nereden biliyorlar? 2) Bunlar tekrar dirilişi kendi topluluklarına has bir olay olarakmı görüyor, yoksa tüm canlılar için geçerli bir hadise olarakmı? Bu tüm canlılar için geçerliyse, ölüm sonrası yeryüzüne geri gönderilmek herkes için geçerliyse, o zaman neden biz ve geri kalan 6 milyar insan daha önceden yaşadığını neden hatırlamıyor? Eğer ama yeniden dirilmeyi kendilerine has bir ayrıcalık olarak görüyorlarsa, o zaman bu ayrıcalığın kaynağı ne? Neden biz reenkarne edilmiyoruzda onlar ediliyor?
Reenkarnasyon ve bilim: bilim dünyasında ruhsal sıkıntılarla ilgilenen bilim dalına psikiyatri bilim dalı denir. Psikiyatri bilim dalıda içinde farklı kişilikleri barındıran bedenleri bir hastalık olarak görür. Örneğin; çoklu kişilik bozukluğu. Reenkarnasyon inancında siz ahmet veya zeynep değilsiniz, siz onca farklı kimliği içinde barındıran bir varlıksınız. Şuan ahmetsiniz, bir önceki hayatınızda ama zeynep, osman ali veliydiniz vs. Böylesine karmaşık bir ruh halinide psikiyatri bilim dalı hastalık olarak tanımlıyor. Biz değil bilim dünyası reenkarnasyon inancını bir hastalık olarak tanımlıyor. Hastalık nedir? Düzenden yoksun olan, kendisine ve çevresine zarar veren birşeye hastalık tanımı yapılır. Örneğin; daha önceki hayatınızda bir kadın olduğunuzu, bu seferse bir erkeğin bedeninde dünyaya gönderildiğinizi düşünün, erkek ve kadın duyguları arasında git gelmeler içeren bir hayat size sağlıklı bir hayat olarak geliyormu? Gelmiyor. O yüzden bu inanç hastalıklı bir inanç. Bunuda biz değil bilim dünyası söylüyor. Bir de yüzlerce veya binlerce farklı insan ve hayvan hayatını yaşayan ve geçmiş yaşantılarını hatırlayan bir ruh olduğunuzu düşünün, böyle bir düzen size mantıklı geliyormu? Eğer dünya böylesine bir düzen üzerine kurulumuş olsaydı, sizce insanoğlu ruhsal boyutu sağlıklı ve dengeli bir yaşantı sürdürebilirmiydi? Hocam yaşıyorlar ya diyorsanız; bakınız, uzak doğu çoğrafisinde yaşıyor dediğiniz bir kaç milyar insan reenkarne edildiğini hatırlamıyor ve bilmiyor. Hatırladığınızı varsayın, böylesine bir hayat size mantıkı gelirmiydi? Bir sonraki soruda; hatırlamıyorlarsa reenkarne edildiklerini nereden biliyorlar? Reenkarnasyon ve İslam: bazı müslüman kardeşlerimiz neden olmasın, insanlar ölüm sonrası neden yeryüzüne geri dönemesin, sonuçta Allah herşeye muktedir diyor, bakınız; bazılarınız yaşamanın ne olduğunu tam kavramış değil. Allah öldürsün tekrar diriltsin, ne var bunda deyip yaşam denilen olayı çocuk oyuncağı sanıyorsunuz. Ne işlediğiniz sevap veya günahları yazan katip melekleri hesaba katıyorsunuz ne nefsinizden yaratılan eşlerinizi ne de mahşeri sorgu gününü. Müslüman olmayan birisine reenkarnasyon inancı makul gelebilir çünkü onun inancında kendisi dışında hiçbir şey yok. Ne bir katip melek inancı var ne ahiret hayatı ne de mahşeri sorgu. Kendisi dışında hiçbir kutsiyeti olmayan birisininde kendisini reenkarnasyon inancına kaptırması gayet normal. Bir müslüman ama böyle bir inancı asla makul görmez. O tarz bir fikirle karşılaştığında anında inancının diğer noktalarıyla istişare eder. En basiti, bu dünyada sürekli diriltilip duracaksak cennet ve cehennemin ne anlamı var diye kendisine sorar. En basiti, bu dünyada sürekli diriltilip duracaksak mahşeri sorguda hangi yaşamdan sorguya çekileceğiz diye kendisine sorar. İnancımız o kadar bilgiyle doluki, hz ademden başlar ve sorarda sorar. "Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık" (Enbiya Süresi; 16). Bu iş çocuk oyuncağı değil. Bu işin sonunda cehennem var sonsuza dek yanma var. Sanki bir hayatın mahşeri sorgusu yetmiyormuş gibi bir de onlarca hayatın hesabını vermek var. Hardal tanesi kadar küçük olsa dahi, yaptığınız her işin hesabını vermek var. "Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız; artık kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Yapılan, bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu getirir ortaya koyarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz" (Enbiya Süresi; 47).
Anlayacağınız ölüm ve yaşam çocuk oyuncağı değil. Reenkarnasyon inancına kendisini kaptıranlar, bu dünyanın ebedi var olacağına inandığı için bu inanç onlara makul geliyor. Onların inanç dünyasında ahiret hayatı veya mahşeri sorgu diye birşey yok. Bu dünya dışında hiçbir şey yok. Bu tip insanlarda bu dünyada sonsuza dek dirilme inancını dünden yutmaya razı. Siz ama daha dikkatli olmalısınız. Sizin elinizde, ölüm öncesi ve sonrasını anlatan bir rehber, nereden gelip nereye gideceğimizi bize anlatan bir yaşam koçu (Kur'an-ı Kerim) var. Siz kendinizi öylesine bu tür sapkın inançlara kaptıramazsınız. İnsanlar şunu anlamıyor; insan sanıyorki yeryüzündeki yaşamın altında bir hesaplama bir düzen yok, sanıyorki biz öylesine anne rahminden çıkıyoruz, sanıyorki erkek ve kadın tesadüfen tanışıyor ve evleniyor, sanıyorki amel defterleri yok, sanıyorki mahşeri hesap yok, sanıyorki kader yok, sanıyorki cennet ve cehennem yok, sanıyorki biz öylesine doğuyor öylesine yaşıyoruz. Böyle bir inanca sahipseniz, elbette reenkarnasyon size mantıklı gelebilir. Bir defa doğuyorsam ikinci veya üçüncü defa dünyaya gelmemde de ne mahsur var diyebilirsiniz. Müslümansanız ama diyemezsiniz, çünkü bir Müslüman öylesine dünyaya indirilmediğini, bir insanın dünyaya inişi bir çok hesaplamayı beraberinde getirdiğini bilir.
Değerli dostlar; elbette Allah isterse kişiyi nice defa öldürüp diriltebilir, böyle birşey ama gerçekleştiğinde bilinki bu sıradan bir olay değil bilinki burada yasalar delindi ve bir mucize gerçekleşti. Bunun örnekleride Kur'an-ı Kerimde var. Örneğin; "Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı. Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik" (Bakara Süresi; 55-56). Buna benzer bir iki hadisede Allahu Teala öldürüyor, sonrası o kişi veya kişileri yeryüzünde tekrar diriltiyor, ancak bunlar birer istisna artı bunlar son ölümleri ile birlikte toplam iki defa ölüm yaşıyor dahası değil. Yani öylesine öldür dirilt öldür dirilt diye birşey yok. Evet, Allah dilerse nice defa öldürür ve diriltir ama bunu öylesine ikide bir yaparsa o zaman kendi kurduğu düzeni çiğnemiş olur. Allahta kendi kurduğu düzeni çiğnemez. Eğer Allahu Teala sürekli kuralları çiğnemiş olsaydı o zaman kuralları çiğneyen insanı hesaba çekme hakkını kaybederdi. İki; eğer birileri sürekli öldürülüp diriltilseydi, diğer kullar buna isyan ederdi. Bana bu şans neden verilmedi der ve Allahın adaletini sorgulardı. Tekrar diriltilen kişide isyan ederdi. Bir yaşamın hesabı yeterli değilmiş gibi, neden onlarca yaşamın hesabı omuzlarıma yükleniyor der, o da isyan bayrağını açardı. Öldürülsün tekrar diriltilsin ne var bunda dediğiniz zaman, nasıl bir kaosa sebep olabileceğinizi görüyormusunuz? Üç; tüm Ayetler ahiret hayatını özendirir. Eğer Allah insanı ikidebir yeryüzüne indirseydi, o zaman ahiret hayatının anlamı kalmaz, özenti duyulacak yaşam yeryüzündeki yaşam olurdu. Olaya nereden bakarsanız bakın elinizde kalıyor. Hangi boyuttan konuyu ele alırsak alalım, reenkarnasyon inancı elimizde kalıyor. Bu inancın ne mantıklı ne bilimsel ne de inanç boyutundan elle tutulur bir yanı var.
Özetlersek: İslami yönden reenkarnasyonu incelediğimizde aklımıza gelen ilk sorular şunlar; farklı bedenler ile dünyaya gelirseniz mahşer gününde bu yaşantılarınızın hangisi ile sorguya çekileceksiniz? İslam dini bu dünyanın acı ve üzüntü içeren bir yer olduğunu söylüyor, bu dünyayı bir defa yaşamak kendi başına nice sıkıntılar içerirken bir insanı sürekli reenkarne ederek bu dünya sıkıntılarını defalarca yaşatmak sizce ne kadar mantıklı? 2) Reenkarnasyon inancı hayvanlar aleminide kapsıyor, bu inanca tapanlar bir hayvan bedeniylede yeryüzüne döneceklerine inanıyor. İslam dinine göre ama insan kutsal bir varlık. Allahu Teala, kutsal kıldığı bir varlığı neden bir hayvan olarak yeryüzüne geri göndersin. 3) Kuran-ı Kerimde nefislerinizden eşleriniz yaratıldı der. İslam inancına göre evli kadınlar kocalarından, bekar olarak ölen kadınlarda büyük annelerin nefsinden var edildi. Sürekli reenkarne edilenleri şimdi bir düşünün. Bir yaşamda erkeksiniz, sonrası kadın, sonrası hayvan. Kim kimden yaratıldı, tam bir kaos. Özetlersek; kendimizi çok lütufta hissetmeliyiz çünkü biz, düzeni anlatan bir Kitaba sahibiz. O Kitap bize düşüncelerimizin sınırlarını çiziyor. Bu Kitaba sahip olmayanlar ama düşünce ve inançlarında sınır tanımıyor. Kendilerine herşey mantıklı geliyor, herşeye neden olmasın gözü ile yaklaşıyorlar. Böylesine geniş yaşayanlarda, eninde sonunda kendisini sapkın bir inanca kaptırıyor.