bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

eshab-ı kehf zamanda yolculuk yaptımı?


Eshab'ı Kehf hakkında bazı araştırmacı yazarlar çok uçuk yorumlar getiriyor, bu konuda da size kısa bir aydınlatma metini kaleme alma ihtiyacı hissettik, umarız bu kısa bilgi notu sizin için yeterince aydınlatıcı olur. Bazı insanlarda maalesef zamanda yolculuk takıntısı var ve bu insanlar farklı konuları döndürüyor dolaştırıyor ve hep buraya bağlamaya çalışıyor. Bakınız; zamanda yolculuk diye birşey yok, çünkü zaman adında bir boyut yok. Birşeyin içinde seyehat edebilmeniz için, zamanın aktığı kendisine has bir boyutu olması gerek, zamanında böylesine bir boyutu yok. Zaman dediğimiz şey, gece ve gündüzden ibaret. Birşeyin (gece ve gündüz) hergün her ay ve her yıl tekrarlanmasından ibaret. Yani eğer birşey linear değilse, yuvarlak bir masanın üzerinde sürekli dönüyorsa (yeryüzünün güneşin etrafında dönmesi), buradan zamanda yolculuk çıkmaz bilginize. Zamanla ilgili tarihte yaşanılan her bir olayında çok basit ve mantıksal açıklamaları var. Örneğin; Eshab-ı Kehf.

Eshab-ı Kehf bir gecede 300 yıl zamanda ileriye gittimi, yani zamanda yolculuk yaptımı? Hayır. Onlar 300 yıl boyunca uyudu. Bu hadisede zamanda yolculuk diye birşey yok, herkes gibi onlarda 300 yılı yaşaya yaşaya geçirdi, tek fark onlar bu süreci uykuda geçirdi. Herkes gibi onlarında 300 yılı yaşayarak geçirdiğini nereden anlıyoruz? Ayetin kendisinden anlıyoruz; "Uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmaktaydı. Eğer o insanları görseydin dönüp kaçardın ve gördüklerin yüzünden içini korku kaplardı" (Kehf Süresi; 18). Sağa sola çeviriyorduk cümlesinden anlıyoruz. Aranızda yatalak hastası olan ve olmuş okurlarımız neyi kastettiğimizi çok iyi bilir, uzun zaman hareket etmeyen, yatağa bağlı hastalarda ciltte yaralar oluşur, yatakla temas noktalarında çürümeler olur, o yüzden yatalak hastalar sürekli sağa sola çevrilmesi gerekir, bedenin tüm yükü aynı noktaya binmesin diye. Ayetin içinde bize verilen bu küçük tüyodanda Eshab-ı Kehfin yıllarca ama yıllarca orada uzalı kaldığını anlıyoruz. Bu tüyo ayrıca bize uzun süre yatalak kalan kişilere ne yapılması gerektiğini anlatıyor. Kutsal kitabımızın muhteşemliğini görüyormusunuz, hem bize bir hadiseyi anlatıyor hem bize o duruma mahkum kişilerde neler yapılması gerek, onun tıbbi çözüm yollarını sunuyor. İnancımızla ne kadar gurur duysak az. Yani, burada zamanda yolculuk yok, 300 yıl boyunca orada yatılı kalmak var. Uyku zaten bu değilmi ama, uykuyu Rabbimiz ölüm olarak tanımlamıyormu?

"Allah, ölümleri anında canları alır. Ölmeyenin de uykusunda. Böylece hakkında ölüm hükmü verdiklerini tutar diğerini ise belli bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için ayetler vardır" (Zümer Süresi; 42)Gerçek ölüm anı geldiğinde Allahu Teala kişinin canını alıyor ve o canı tutuyor, uyku anında ise kişinin canını alıyor, fakat uyandığımızda o ruhu bize iade ediyor. Belirli vakit gelinceye kadar (gerçek ölüm anı) o ruhu kişiye her uyanışta iade ediyor. Geçici (uyku) veya kalıcı ölüm farketmez, ruhu bedenden aldığınız zamanda, zaman kavramı kalkıyor. O yüzden uyuduğumuzda uyku hızlı geçiyor, sabahın nasıl geldiğini anlamıyoruz. O yüzden mahşer günü kabirden kalktığımızda kabirdeki o binlerce yıl uyku bize sanki dün ölmüş ve kabire konulmuş gibi gelecek. İşte bu hadisede bunları anlatıyor, uykuya daldığınızda ne kadar uyursanız uyuyun, o sürecin size anlık bir zaman dilimi gibi geleceği; "Böylece, birbirine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri; ne kadar kaldınız? dedi. Bir gün veya daha az bir müddet kaldık, dediler. Ne kadar kaldığınızı Rabbınız daha iyi bilendir. Şimdi siz, birinizi paranızla şehre gönderin de yiyeceklere baksın, hangisi daha temiz ise ondan size getirsin. Orada nazik davransın da sakın sizi kimseye duyurmasın, dediler" (Kehf Süresi; 19). Bu mübarek zatlar 300 yıl uykuda kalıyorlar, ama o süre zarfı onlara sanki yarım günlük bir zaman dilimi gibi geliyor.

Değerli dostlar; Ayetler aslında gizemi bizim için deşifre ediyor, fakat biz insanlar Ayetlere objektif yaklaşmadığımız, ön yargılı yaklaştığımız için Ayetin verdiği bilgileri o tüyoları çoğu zaman göremiyor ve kaçırıyoruz. Örneğin Eshab-ı Kehf. Bu hadisede zamanda yolculuk yapılmadığını Ayetin kendisi aslında anlatıyor, doğrudan belki değil ama verdiği bilgilerden net anlatıyor, bazı insanlarda ama zamanda yolculuk gibi takıntılar olduğu için, Ayeti okurken Ayeti dinlemiyor, baştan kendisini neye şartlandırdıysa onu dinliyor, yani kendisi çalıyor kendisi oynuyor ve maalesef Ayetin ne anlattığını kaçırıyor, bilgiler gözünün önünde açık ve net olmasına rağmen göremiyor. O yüzden lütfen Ayetlere önyargılı yaklaşmayın, yaklaşırsanız eğer o zaman bilinki Ayeti kaçırır ve sapkın yorumlar çıkarmanız kaçınılmaz olur. Allahın Ayetlerini ele aldığınızda tezlerinizi desteklemek için değil, doğruları öğrenmek için elinize alınız. Tezlerinizi desteklemek için değil, tezlerinizi Allaha danışmak, bi' nevi ikinci bir fikir ve görüş almak için Ayetleri okuyunuz.








kelimelerden türemiş hurafeler