eşlerimiz mutlak kadermi?
Bir üyemiz evlilikle ilgili bir soru sordu, seçim süreci, köy seyehatı ve inziva derken ancak şimdi konuya değinme fırsatımız oldu, sizlere hayrlı ve aydınlatıcı okuma dileriz. Konulara aslında farklı yazılarda farklı başlıklar altında kısa kısa değinmiştik, o yüzden bir çoğunuz için vereceğimiz bilgiler bir tekrar olabilir. Bilgilerinizi güncelleme, her tekrarınızda konuları daha iyi anlamanız ve daha önce kaçırdığınız bir noktayı yakalamanız dileğiyle, düşünce dünyanızda farklı bir pencere farklı bir boyut açmanız ümidiyle hayrlı okumalar.
Üyemizin sorusu: hocam merhabalar. evliliğin mutlak kader mi muallak kader mi konusunda farklı kaynaklar var. Bu konuda bizim evleneceğimiz kişiler dünyaya gelmeden kararlaştırıldı mı mesela? Bu konuya da değinirseniz bilgimiz artar hocam.
Cevabımız: değerli dostlar, biz sizlere sadece sorularınıza cevap vermiyoruz, biz aynı zamanda sorulara nasıl cevap bulmanız gerekiyor bunun yolunu size gösteriyoruz. Örneğin; bir konuya çözüm ararken ilk önce ne yapın dedik sizlere? En sağlam bilgiyi alın ve onun üzerine mantık yürütün, onun üzerine bilgi ekleyin dedik. Bu sayede çalışmalarınızda sapkın boyutlara dalmazsınız dedik. Konumuzla ilgili bir örnek verecek olursak; "Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının" (Nisa Süresi; 1). "Yine onun âyetlerindendir ki: sizin için nefislerinizden zevceler yaratmış kendilerine ısınırsınız diye ve aranızda bir sevgi ve bir esirgeme yapmış, şübhesiz ki bunda düşünecek bir kavm için âyetler var" (Rum Süresi; 21). "O, o zattır ki sizi bir tek nefisten yarattı, eşini de ondan yarattı ki gönlü buna ısınsın....!»" (Araf Süresi, 189).
Yeryüzünde mutlak doğru kimmiş? Kur'an-ı Kerim. O zaman bizler ne yapmamız gerek; herhangi bir konuda fikir yürütmeye başlamadan öncesi Kur'an-ı Kerimi açmamız ve o konuda bize ne bilgileri sunuyor buna bakmamız gerek. Bu konu hakkında bize bilgi veriyormu; evet, hemde çok net, tartışmaya açık olmayan bilgiler sunuyor. O bilgileri özetlersek; tüm insanlığın bir nefisten yaratıldığı (hz Adem), ondan da eşinin yaratıldığı, eşinin nefsinden oğullar ve torunlar (hiç evlenmeyen kadınlar), oğullardan da onların eşleri yaratıldığını söylüyor. "Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hâla bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlükmü ediyorlar?" (Nahl Süresi, 72). Erkekler annelerin nefislerinden, evli kadınlar kocalarının, hiç evlenmeyen kadınlarda büyük annelerinin nefsinden yaratılmış, ilahi düzen bu. Üyemizin sorusuna gelirsek; evet ve hayır. Evet, eşlerimiz önceden belirlenmiş, hayır; çünkü kimin eşiniz olup olmayacağı mutlak kadere girmiyor, bunu biz kendimiz belirliyoruz. Eşlerimiz önden belirlenmiş ve bunu biz belirlemişizsek, şu dünya'ya gelmeden bu nasıl mümkün? Bu hayat öncesi yaşamışsak bu ancak mümkün. Yaşamışmıyız? Evet, tüm ipuçları buna işaret ediyor. Şu ana kadar İslam dünyasının bilmediği, bu zamana kadar gizem olarak kalmış nokta burası, bizlerin bu hayattan öncesi bir hayat daha yaşamış olması. Şunu net anlamalısınız, bu evrende mutlak kader adı altında bize bahşedilen tek şey cinsiyetimiz. Cinsiyet konusunda bize tercih hakkı verilmemiş, çünkü baştan itibaren her bireyden iki tane yaratılmış, bir erkek versiyonu birde kadın. Yani cinsiyet konusunda tercih yapmamıza gerek kalmamış. Rabbimiz var ettiği canlıların yarattığı iki cinsiyetide tecrübe edinmesi, ikisiylede imtihan edilmesini istemiş ve baştan itibaren bizden iki tane yaratmış. İkisini aynı anda imtihan etmek içinde baştan itibaren iki evren yaratmış. Bir cinsiyetimiz bir evrende imtihan ediliyor, diğeri diğerinde. "İbret alasınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır" (Zariyat Süresi; 49), "Sizi çifter çifter yarattık" (Nebe Süresi; 8) Ayetleri işte bunu anlatıyor, kendi nefsimiz dahil herşeyin çift yaratıldığı. Cinsiyetimiz dışında olanları; ırkımız, ten rengimiz, milletimiz, eşimiz, çocuklarımız, anne ve babamız, kardeşlerimiz, yaşadığımız bölge, yaşadığımız ortam ve sıkıntılar ve çağ gibi herşeyi kendimiz belirliyoruz. Nerede bunu belirliyoruz; bir önceki yaşantımızda. İki defa yaşamakla ilgili yazımızı okursanız konuyu daha iyi anlarsınız. O ilk yaşantımızda cinsiyetimiz dışında herşeyi kendimiz belirliyoruz.
O ilk yaşantıyı nereden biliyoruz; Ayetlerden. "Gerçek şu ki Allah insanlara zerrece kötülük etmez, fakat insanlar kendilerine kötülük ediyorlar" (Yunus Süresi; 44). "Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder" (Şura Süresi; 30). Şimdi; Rabbimiz benden zerre kötülük gelmez diyor, bunu Rabbimiz açık ve net belirttikten sonra kötü bir aileye veya çok kötü hayat şartları içine doğmayı mutlak kader (Allahtan geldiğini iddia etmek) olarak görmek doğru birşeymi sizce? Doğru değil. Bu Ayetler bizlere Müslüman olmayan bir aileye evlat olarak doğuyorsak, afrikada aç ve yoksul bir evde dünyaya gözümüzü açıyorsak, çocukluk halimizde henüz amel defterlerimiz açık değilken hastalıklarla boğuşuyorsak bunların sebebi Allah olmadığı kendimiz olduğunu anlatıyor. Bu Ayetler suçu atalarınıza bile atmıyor, doğrudan sizsiniz suçlu diyor. Bu nasıl mümkün, ben doğmadan öncesi anne ve babamı, eşimi, ırkımı ve milletimi amellerimle nasıl belirleyebilirim diye sormaya devam ettiğinizde de, iki defa ölmek iki defa dirilmek gibi Ayetlerden, insan kelimesinin anlamından, Adem as yaratılırken meleklerin buna itiraz etmesinden, yeryüzünde hz Adem as öncesine ait kafatasların bulunmasından vs anlıyoruzki, bu hayat bizlerin ikinci hayatı, biz daha öncesi yeryüzüne ayak basmışız. Mutlak kader adı altında (ırk, millet, aile vs) yaşadığımız her kötülüğü Allahtan biliyoruz ya, işte bu büyük bir yalan. Benden size kötülük gelmez demesine rağmen Rabbimize atılan büyük bir iftira. Yeryüzünde yaşadığımız ortamın müsebbi biziz. Bu Ayetlerde bunu anlatıyor, bu hayatta ne yaşıyorsanız buna kendi elinizle siz sebep oldunuz diyor.
Nerede sebep olmuşuz; yeryüzüne ilk inişimizde. Neden bunu hatırlamıyoruz; kalu belada Allahla yapılan antlaşmada olduğu gibi, Rabbim o ilk yaşantımızı hatırlamamızı istememiş. O ilk yaşantımızda da cinsiyet konusunda bize tercih hakkı verilmemiş. Allahu Teala baştan itibaren her nefsi her iki cinsiyetlede imtihan etmek istemiş. Hem insanoğlu iki cinsiyetin zorluk ve ayrıcalıklarını görsün istemiş, hem ben neden kadın olarak var edildim, bu haksızlık gibi isyan ve şikayetlerin önüne geçmek istemiş. Cözüm; baştan itibaren iki evren yaratmak. Birisinde bizlerin erkek versiyonu hayat sürdürüyor, diğerinde ise kadın versiyonumuz. İki versiyonumuzda kendi evrenlerinde iki defa yeryüzüne sürülüyor. Birisinde bir sonraki yeryüzü yaşantımızın içeriğini belirlememiz için, ikincisinde ise ahiret yurdumuzu belirlemek için. Kısacası; Allahu Teala nefislerimizi yaratıyor, bunları ilkel bir bedenin içine yerleştiriyor ve yeryüzüne sürüyor, o ilk ilkel yaşantımızlada bir sonraki hayatta, gerçek imtihanın başlayacağı hayatta neyi ve kimleri hak edeceğimizi biz kendimiz belirliyoruz. Kur'an-ı Kerimden bu net bilgileri aldıktan sonrada arkadaşlar, yok öyle değildi şöyleydi yorumlarına girdiğiniz an saparsınız. Örneğin; feminist bir kadın buna itiraz edebilir, böyle birşeymi olur, ben bir bireyim diyebilir, fakat biz erkeklerde annelerimizden var edilmiş, yani bizde bi' nevi kadından var edilmişiz. Mesela o yüzdenmi acaba bizler annlerimizi baş tacı ediyoruz. Anlayacağınız, erkekler annelerinden, kadınlarda kocalarından, böylece ilahi düzende kimseye haksızlık edilmemiş olunuyor.
Bakınız: bizler mutlak bilgiyi alıyoruz ve tüm beyin fırtınamızı ve varacağımız sonuçları onun ışığında onun merkezinde yürütmeye çalışıyoruz, bu sayede yolumuzu şaşmıyor sapkın sonuçlara varmıyoruz. Örneğin mutlak bilgi nedir; Allahtan zerre kötülük gelmediği. Bu mutlak bilgiye eriştikten sonrada, kötü bir eş'e denk gelmeyi mutlak kader (Allahın belirlediği) olarak görmemiz mümkün değil. Eğer görürsek, o zaman benden size kötülük gelmez diyen Rabbimize iftira atmış oluruz. Allahtan gelmiyorsa nereden geliyor, nasıl belirleniyor gibisine bu noktadan itibaren aklınıza bir çok soru işareti gelebilir, gelmeside gayet doğal, bunlara bizim gibi (bir önceki hayat) çözüm bulamamışta olabilirsiniz veya iki hayatla ilgili size anlattıklarımıza inanmamışta olabilirsiniz, fakat bu sorularınızın aklınıza gelmesi farklı bir olay, mutlak doğruyu sorgulamanız veya mutlak doğruya zıt sonuçlara varmanız apayrı bir olay. İnsanlar maalesef konuların detaylarına daldığında, emin olunmayan bilgilerin peşine takılıp emin olan bilgilere zıt sonuçlar üretmeye başlıyor. Lütfen siz bu hataya düşmeyin. "Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler" (Al-i İmran Süresi; 7). Kur'an-ı Kerimde esas olan bilgiler var (muhkem), gizem içeren, manası henüz o yüz yıl açıklanması istenmeyen bilgiler (müteşabih) var. Örneğin; daha önce yaşadığımız müteşabih bilgiler içerisine giriyor, Allahtan kötülük gelmediği ise muhkem bilgilere giriyor. Yani; daha önce yaşadığımıza inanmayabilirsiniz, Allahtan kötülük gelmediğine inanmama lüksunuz ama yok. Mutlak doğruyu yok sayıp mualla bilgilerin peşinde koşturma hakkınız yok. Eğer dini konularda yorum yapacaksanız, yorumlarınız mutlak bilgiler doğrultusunda olmak zorunda. Yani; mualla bilgilerin peşine takılıp mutlak bilgileri yok saymayın. Detayların peşine takılıp mutlak doğruları satan olmayın. Eğer dini konuları araştıracaksanız, araştırmalarınızda varacağınız her sonuç mutlak doğruyu destekleyecek türde olsun, zıt düşücek türden değil.
Örneğin; kadınların kocalarının nefislerinden yaratıldığı konusunda insanın aklına bir çok soru gelebilir, bizimde geliyor ve bir çoğuna bizde henüz cevap bulmuş değiliz, örneğin bir kadın birden fazla kişiyle evlenirse onun durumu ne, hangi eşinin nefsinden var edildi, yeryüzünde birisinin nefsinden yaratıldığınızı belirleyen kriter ne; imam nikahımı yoksa o kişiyle yatağa girmekmi, bir çok erkekle yatağa giren kadınların veya bir çok kadınla yatağa giren erkeklerin durumu ne gibisine bu konuda bir çok soru aklınıza gelebilir ve gelmeside gayet doğal, fakat bunlar detay, detaylarda (müteşabih), açık ve net olan bir doğruyu (muhkem) bir kadının kocasının nefsinden yaratıldığı doğrusunu değiştirmez. O yüzden, detaylara dalıp esas bilgilere aykırı sonuçlar ortaya çıkarmayın. Bizim için esas olan mutlak bilgi (muhkem Ayetler), burada mutlak bilgide kadının erkeğin nefsinden yaratılmış olması. Kriter nedir, detay nedir bunları henüz tam bilmiyor olabiliriz, fakat birşeyi net biliyoruz o da kadının erkeğin nefsinden yaratıldığı ve bunu biz kendimiz belirlediğimiz. Nasıl belirliyoruz nerede belirliyoruz bunlar detay, bu konuda herkesin farklı bir görüşü olabilir, örneğin bizim araştırmalarımıza göre Rabbimiz bizi iki defa yaratmış. Rabbimiz o ilk ilkel hayatımızda imtihan edeceği tüm nefisleri aynı anda yeryüzüne salıyor, uzun bir müddet yeryüzünde yaşamamıza müsaade ediyor ve hal ve hareketlerimize, davranışlarımıza bakıyor, o ilk yaşantımızdan da ikinci hayatımız (bugün) için eşlerimizi belirliyor. Bu bizim araştırmalarımızın sonucu, muhkem (esas) bilgilere müteşabih (detay) bilgileri ekleyerek bizim vardığımız sonuç. Araştırmalarımızda neden müteşabih, manası gizem olan bilgilere giriyoruz; Kur'an-ı Kerim bizlere net bilgiler veriyor birde net olmayan bilgiler veriyor, ortaya bir hikaye çıkarmak için, hikayedeki o boşlukları doldurmak içinde net olmayan bilgilere (müteşabih) girmek zorundasınız. Yazılarımızın amacı sizin için hayatı biraz daha anlamlı kılmak, yeryüzü yaşantınızı daha bilinçli yaşamanızı sağlamak, Kur'an-ı Kerimin sunduğu bilgilerden bir varoluş bir yaratılış hikayesi ortaya çıkarıp hayatla ilgili sorularınızı gidermek, o hikayeyi yazabilmek içinde müteşabih Ayetleri ele almak zorundayız.
Değerli dostlar; eğer evet veya hayırlık kısa bir sorunuz varsa o zaman muhkem Ayetlerle yetinebilirsiniz. Bir hikaye ortaya çıkarmak istiyorsanız ama, o zaman kutsal kitabımızı bir bütün olarak ele almak zorundasınız, sadece muhkem Ayetlerle o hikayeyi yazamıyorsunuz. Tabiiki, biz bir hikaye ortaya çıkarırken başkalarıda çıkarıyor. O hikayelerin arasında en doğru olanı bulmakta sizin vazifeniz. En doğru olanı nasıl belirleyebiliriz hocam diyorsanız, mutlak doğruları tespit edin, kim mutlak doğrularla çatışmıyorsa en doğruya yakın o olduğuna emin olabilirsiniz. Örneğin; eşlerimiz mutlak kadermi? Buna evet derseniz, nefislerinizden eşlerinizi yarattım Ayeti ile çatışma içinde olmuyorsunuz, ama eğer eşiniz kötü çıkarsa o zaman benden size kötülük gelmez diyen Ayetlerle çatışma içinde oluyorsunuz. Ne olmuş oldu şimdi; eşlerimiz mutlak kader diyerek bir Ayetle uyumlu birisiylede çatışma içinde olmuş oldunuz. Bizim size tavsiyemiz, mutlak doğrularınızı tespit edin, bunlarla en az kim çatışıyorsa onun peşine takılın. Örneğin bizim için mutlak doğru Kur'an-ı Kerim, dolayısıyla biz size bilgi aktarırken ilk önce Kur'an-ı Kerimle teyit ediyoruz, sonrası size aktarıyoruz. Örneğin başkaları araştırmaya koyulduğunda Kur'an-ı Kerimi rehber almıyor, aldığı zaman kendi fikrini destekleyecek Ayetleri cımbızlayıp alıyor, savunduğu şeyinde diğer Ayetlerle örtüşüp örtüşmediğine bakmıyor. Herkes kendi kafasına göre hareket edince, Kur'an-ı Kerimin o bütünlüğünü yok sayıncada ortaya birbirinden farklı görüş ve inançların çıkması gayet doğal.
Şimdi; eşlerimiz mutlak kadermi değilmi? Mutlak kader der ve eşiniz kötü çıkarsa, o zaman bu yorumunuz muhkem Ayetlerle, Allahtan kötülük gelmez Ayetleri ile çatışmış oluyor. Bir bilgi bir Ayetle çatıştığı anda bilinki o bilgi yanlış. Neymiş o zaman doğru cevap; demek mutlak kader değilmiş. Mutlak değilse, biz kendimiz eşlerimizi nasıl belirliyoruz? Bu arkadaşlar ayrı bir tartışmanın meselesi. Mutlak doğrular aklınıza binbir çeşit soru getirebilir, fakat o soruların aklınıza gelmesi ayrı bir olay, o sorulara cevap ararken mutlak doğruyu sorguya açmanız apayrı bir olay. Aklınızda gezinen sorulara cevap ararken lütfen mutlak doğrularınıza aykırı sonuçlara varmayın, ilmim şuan mutlak doğrularıma zıt sonuçlar üretiyor, sapkın boyutlara dalmamak için ben en iyisi şimdilik bu konulara girmeyeyim, benim ilmim şuan bu soruları cevaplayacak boyutta değil deyin ve geçin. Bizim nacizane tavsiyemiz; araştırmaya koyulacağınız zaman ilk önce mutlak doğrunuzu araştırmanızın tam merkezine koyun, yeni bulgularınızında ona aykırı olmadığına dikkat edin. Araştırmalarınızda bilinmeyen denizlere yelken açarken mutlak doğrunuz bi' nevi sizin feneriz ve rehberiniz olsun, bu sayede sapkın ve tehlikeli boyutlara dalmanızı engellemiş olursunuz. Hani merak ediyorsunuz, neden dini konularda herkes farklı sonuçlara varıyor farklı bilgiler veriyor diye, işte nedeni bu, art niyetli olanları saymazsak, genelde insanlar dini konularda fikir üretmeye başlarken o fikirleri mutlak bilgi üzerinden değil, detaylar üzerinden kendi inanç dünyası üzerinden yapıyor, herkes kendi inanç dünyasına göre ve farklı bir detay üzerinden yorum getirincede birbirinden çok farklı inanç ve yorumlar ortaya çıkabiliyor.
Bir önceki hayatta eşlerimizi nasıl belirliyoruz? İlk yaşantımızda doğrular ve yanlışlar yapıyoruz, o doğruların ödülü o yanlışların bedeliylede ikinci yaşantımızda karşı karşıya kalıyoruz. Örneğin bu dünyada çok sıkıntı çekiyoruz, neden; çünkü bir önceki hayatımızda işlediğimiz yanlışların bedelini ödememiz gerek. Birinci yaşantımız sonrası mahşeri sorgulama olmadığı için, o yanlışlarımızın bedeli bir yerde bizden çıkması gerekiyordu, o yanlışların bedelinide bizler şuanki hayatımızda ödüyoruz. Anadan doğar doğmaz bir ton sorunlar, kazalar, musibetler ve hastalıklarla karşılaşarak o bedeli ödüyoruz. Eşlerimiz nasıl belirleniyor; ilk hayatta benzer amel işleyenleri kader alıyor ve ikinci hayatımızda bize partner yapıyor. Sizin bilmeniz gereken, bir kişinin size eş olabilmesi için bir önceki hayatınızdaki amelleriniz uyuşması gerekiyor. Ben şu hayatımda eşimle hiç uyumlu değilim diyorsanız, kader karakter olarak uyumlu olup olmadığınıza bakmıyor, sizin için çizilen kaderde iyilik veya kötülük anlamında ne yaşamanız veya başkasına yaşatmanız gerekiyorsa, kader bir önceki hayatımızda o kişiyi tespit ediyor ve bu hayatta partner olarak size veriyor. Bu sayede kimseye haksızlık edilmiyor, herkes hardal tanesine kadar ne görmesi ve yaşaması gerekiyorsa bunu yaşıyor. Başınıza ne geliyorsa, hayr veya şer, kendi elinizle işlediğinizden ötürü geliyor Ayetleride bunu anlatıyor.
Kısacası, şu hayattaki kaderimizi biz kendimiz belirlemişiz. İlk hayatımızda biz iyilik veya kötülüğün tohumlarını ekiyoruz, ikinci yaşantımızda da bunların karşılığını alıyoruz. Ne zamana kadar eşlerimize bağlıyız; amellerdeki uyum bittiği ana kadar. Kaderdeki uyum tükendiği an kader sizi birbirinizden yavaş yavaş koparıyor. İyilik veya kötülük, eşler birbirlerine birşeyler yaşatması gerekiyor, yaşamanız ve yaşatmanız gerekenler sona geldiği anda kader sizi yavaş yavaş birbirinizden ayırmaya başlıyor. Yaşamamız gerekenleri yaşamadan kötü bir eşden kurtulma şansımız varmı? Elbette var, kefaretlerle. Daha önceki hayatınızda yaptığınız yanlışlarıın bedelini bu dünyada ödemek zorunda değilsiniz, kefaretini ödeyip kurtulabilirsiniz. Sizin bilmeniz gereken, bu hayatta ya da bir önceki hayatta farketmez, yanlış yapıyorsa mutlaka bu bizden çıkacak, tövbe ve kefaretle yaparsak ama, çıkmak zorunda da değil. Anlayacağınız, kurbanlık kuzu gibi kadere karşı elimiz kolumuz bağlı değil. Kefaret yaparak ya eşinizi düzeltebilirsiniz, kader onda düzelecek bir durum görmezse ama, o zaman kader ya onun canını alıp sizi özgür bırakır ya da medeni boşanma ile sizi ondan koparır ve size hak ettiğiniz eşi verir. Her kefaret size yeni bir kader yazıyor, o yüzden lütfen kefaretlerinizi ihmal etmeyiniz. Özeti: ilk yaşantınızda işlediğiniz hayr ve şerler ile ikinci yaşantınızın ana hatlarını siz belirliyorsunuz, ilk yaşantınız sonrası mahşeri sorgulama olmadığı için o hayr ve şerlerin karşılığını ikinci hayatınızda sizden çıkması gerek, o hayr ve şerride kimler size yaşatacaksa kaderiniz onları yeryüzüne ikinci ve son inişinizde aile olarak karşınıza çıkarıyor. O ilk yaşantımızda birbirine denk amelleri kader alıyor ve bir sonraki hayatta sizi partner, aile, millet vs yapıyor. Umarız arzu ettiğiniz ilhamı ve cevapları almışsınızdır. Kendinize, ailenize, milletimize ve sevdiklerinize çok iyi bakınız.