bilinmeyenler ve bilinmesi gerekenler............     

 





 

melez ırk varmı? bölüm 1- Allahu Teala


Kendilerini araştırmacı yazar olarak tanıtan bir grup bir iddiayı savunuyor, o da yeryüzünde iki farklı ırk olduğu, hz Adem'in soyundan gelenlerle iblis'in soyundan gelenler ve iki soyun atasıda Havva anamız olduğu. Günümüz gençliğide maalesef bu iddiayı satın almış durumda. Bu konular farklı platformlarda sürekli gündemde tutulduğu için, sizleri bu tür sapkın inançlara karşı korumak adına bu konuyla ilgili temel bilgileri beyinlerinize kazımamız gerek. Birşeyin beyinlere kazınmasıda tekrardan geçiyor. Bizler bu yazılarımızda bu konuları farklı boyutlardan tekrar ve tekrar ele alacağız, taaki sizler konuyu tabiri caizse yutuncaya kadar. Konularıda her zaman olduğu gibi Ayetler eşliğinde sizlere açıklamaya çalışacağız. Neden Ayetler eşliğinde? Doğruluğuna emin olduğumuz tek şey Kur'an-ı Kerim, dolayısıyla bizler Ayetlerin verdiği bilgiler rehberliğinde hareket edeceğiz. Başkaları sümerlilerin tabletlerini kaynak olarak alabilir, bizler ama değil. Neden? Her çağın bir inancı bir kültürü, sözlü veya yazılı edebiyatı, öyküleri, destanları, masalları, efsaneleri var, bunlarında doğru veya hak olma zorunluluğu yok. Dolayısıyla günümüzde yazılan eserler veya marvel kahramanları doğruluk açısından beş bin yıl sonrası neyi ifade ediyorsa, beş bin yıl öncesi yazılanlarda günümüzde onu ifade ediyor. Kısacası, günümüzde küresel satanistlerin eserleri ne kadar değersizse, beş bin yıl öncesi putlara ve ateşe tapanların yazdığı eserlerde o kadar değersiz. Biz siz olsak, o eserler doğrultusunda hareket etmeyiz, o bilgiler uğruna inancımızı satmayız. Konumuza girmeden öncesi ama bazı şeylere değinmemiz gerekiyor;

Değerli dostlar; insanlar olayları öyle anlatıyorki sanki Rabbimizin olup bitenlerden haberi yoktu, sanki Rabbimiz gafil avlandı, sanki insanlar hür ve istediklerini yapmaya özgür. İblis cennete giriyor, çıkıyor, kovuluyor, Rabbimize meydan okuyor ve insanlar yaşanılan olaylara bakıp gerçektende olayların rastgele geliştiğine, yaşayan canlılarda gerçektende hür irade olduğuna, cennetin yol geçen hanı olduğuna, önüne gelen soytarının girip çıkabildiğine, Rabbimizinde bu olup bitenlerden haşa haberi olmadığı ve haşa çaresiz kaldığına inanıyor. Olayları öyle anlatıyorlarki sanki Rabbimiz haşa kontrolü kaybetti, insanı yaratmak ve yeryüzüne yaymak istedi ama sanki iblis geldi ve Allahın planını haşa bozdu ve sanki ademin soyunu değilde kendi soyunu yeryüzüne yaydı. Sanki iblis yer ve gök arasında bir ayrıma sebep oldu, sanki Allah tek bir ırk tasavvur etmiştide iblis sanki bu planı bozdu ve sanki insanoğlunu iki ırka ayırdı ve Rabbimizde
sanki olup bitenler karşısında haşa çaresiz ve ne yapacağını bilmiyor. Araştırmacı yazar sıfatı altında ortalıkta dolaşan tipleri dinlediğinizde size anlatılanların özeti bu arkadaşlar; Rabbimiz haşa aciz ve hazırlıksız yakalanmış, yeryüzünde kontrolü kaybetmiş. O yüzden, havva anamızın namusuna girmeden öncesi ilk önce Rabbimizin namını temize çıkarmamız gerek. Rabbimiz hakkında çok kötü ithamda bulunuyor ve çok kötü zanna sebep oluyorlar, ilk önce Rabbimizi temize çıkaralım inşallah. Şimdi;

Rabbimiz haşa hazırlıksızmı yakalandı? Haşa hayır, öyle birşey söz konusu olamaz. Olaylar nasıl gelişti o zaman? Hikayeyi en başa saralım; henüz ortalıkta hiçbir canlı yokken, Rabbimiz toprak ve ateşten iki tane canlı yaratmaya karar veriyor.
Rabbimiz neden böyle bir karar veriyor? Rabbimiz sonsuzluğun içinde tek ve yalnız, o yokluk içinde kendisinin tanınması ve bilinmesini istemiş ve hayatı var etmeye karar vermiş. Oturmuş bir plan bir kurgu çizmiş sonrada "ol" demiş ve yaratılış başlamış. Bu kurgunun içinde de iki canlıyı imtihan etmeye karar vermiş, insan ve cin. "Ve ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" (Zariyat Süresi; 56). O yüzden ne diyoruz hep; evrende insan ve cin dışında bir varlık aramayın. Meleklerde var elbette, fakat onlar imtihana maruz kalmadığı, insan ve cin ile aynı yaşam alanını (yeryüzü) paylaşmadığı için onları ayrı ele almamız gerekiyor. İnsan ve cin için yazılan bu hayat romanıda iki hayatlık bir kurgu. Rabbimiz bizleri toplam iki sefer yeryüzüne indirmeye karar veriyor. Birinci hayatımızda serbest ve özgür bırakılıyoruz, orada işlediğimiz amellerlede ikinci hayatımızın içeriğini belirliyoruz.
Bir önceki hayat hakkında diğer yazılarımızda detay verdik, burada bu konuyu tekrar açmayacağız.

Bu iki bölümlük bilim kurgu, dram, macera kitabını Rabbimiz yazarkende yarattığım kulun hayatı evde başlasın, dramatik bir şekilde evden kovulsun, geri kalan hayatınıda yuvasına geri dönmek için harcasın, ait olduğu yuvasına geri dönmek için bir ömür hayatta kalma mücadelesi versin, eve geri dönüşlede bu macera sonlansın istemiş; yarattığım insanoğlunun evi cennette olsun, orada gözünü açsın, sonrası ev sahibine ihanet edip evden kovulsun, onun nesilleride tekrar yuvalarına (cennet) dönmek için bir ömür çaba göstersin istemiş. Hayat dediğimiz şu kitabın özeti bu. Şimdi; bu hikayeyi Rabbimiz çok farklı bir senaryoda da yazabilirdi, fakat yazmamış, kurguyu bu şekilde takdir etmiş. Yani; henüz hz Adem, havva anamız veya iblis yokken bu senaryo yazılmış.
Hatta bu konuda güzel bir rivayet var; hz Musa gayp aleminde hz Adem'le karşılaşıyor ve onu kınıyor, cennette Rabbimin tüm nimetlerini görürken nasıl olduda ona ihanet edebildin diyor. Hz Adem'inde; ey Musa, ben yaratılmadan öncesi zürriyetim belirlenmiş, önceden takdir edilmiş bir kader için beni kınama dediği rivayet edilir. Kısacası, Rabbimiz baştan itibaren bu hikayenin cennette başlayıp yeryüzünde devam etmesini takdir etmiş. İblis'in göğe çıkarılacağı, hangi hadiselerden ötürü göğe çıkarılacağı, onun orada ibadetle meşgul olacağı, hangi olaylardan ötürü kovulacağı, havva anamızı nasıl ikna edeceği, hangi kelimelerle ikna edeceği o kelimeleri hangi saniye içinde kullanacağına kadar herşey önden yazılmış ve belirlenmiş. Anlayacağınız yeryüzüne ayak bastığımız şu ikinci hayatımızda bizler birer robotuz, kader ışınları bizi büyüsü altına alıyor ve bizi hayat dediğimiz bu tiyatro oyunun bir sahnesinden diğerine sürüklüyor ve söylememiz gerekenleri yapmamız gerekenleri bize yaptırıyor. Yani; tesadüfen veya rastgele olaylar gelişti, Rabbimizin haberi yoktu gibisi inançların bu hayatta yeri yok.

Rabbimiz bir önceki hayatımızda bize özgürlük tanıyor, yeryüzüne ikinci inişimizde ama değil, niye? Bir önceki hayatta özgür bırakılmamızın iki ana nedeni var; birincisi mahşer günü herhangi bir bahaneye sığınmamız için. Rabbimiz bu hayatın içeriğini bir önceki hayatımızla bizlerin belirlemesini istemiş. Örneğin; bir önceki hayatımızın içeriğinide Allah belirleseydi o zaman ortalıkta bir haksızlık olurdu, insanlar ben bu hayatı hak etmedim der ve şuanki hayatlarına isyan ederlerdi, nitekim ediyorlarda. Bu isyanlarında ama haklı duruma düşmemeleri için, şuanki hayatımızın içeriğini belirleyecek o ilk hayatımızda bize özgürlük tanınmış. Tabiiki sürekli uyarılar eşliğinde. Örneğin; şuanki hayatımızda bir önceki hayatımızı veya gökte Allahın huzuruna çıktığımızı hatırlamıyoruz. "Kıyamet gününde: “Biz bundan habersizdik” demeyesiniz diye, hani Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkarmış ve onları kendilerine şahit tutarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim (demişti)?” Onlar da: “Evet (Rabbimizsin) şahit olduk” demişlerdi" (Araf Süresi; 172). O bilgiler hafızamızdan silinmiş veya erişimine izin yok. Bir önceki hayatımızda ama herşeyi hatırlamamıza izin verilmiş. Hatta meleklerin yeryüzüne inmesi ve bizleri uyarmasına izin verilmiş. Yeryüzündeki o ilk yaşantımız bir sonraki hayatımızın içeriğini belirleyeceği için Rabbimiz doğru kararlar vermemiz için elinden gelen herşeyi yapmış. Bir önceki hayatımızda özgür bırakılmamızın ikinci nedeni ise, bir önceki hayatta ilim yoktu, dolayısıyla yeryüzünde istediğimiz gibi tepinmemize izin verilmiş. Ne alaka? İlim sayesinde insanoğlu tanrıcılık oynayıp Allahın düzenini bozabilir, tüm yaşamı tüm dengeyi bozabilir. Bilimde bir kudret var, bilimin indirildiği bir yerede Rabbimiz özgürlük tanımamış. Örneğin; günümüzde bilimi nasıl bir inanç sistemine dönüştürdüklerini, bilimi kullanarak nasıl Allahın düzenine saldırdıklarını görüyorsunuz.

Yinede saldırıyorlar ama hocam diyorsanız; evet saldırıyorlar, ama Rabbimizin takdir ettiği kadar. "İnsanların bizzat kendilerinin işledikleri yüzünden, karada ve denizde çürüme ve bozulma başladı. Allah, belki geri dönerler diye yaptıklarının bazı sonuçlarını onlara tattırıyor" (Rum Süresi; 41). Eğer insanoğlunun gittiği yol kötü bir yol ise, o zaman o yol üzerinde işlenen kötülüklerin kişinin kendisini ve çevresini etkilemesine belirli sınırlar içinde Rabbimiz izin veriyor, bunun nedenide kişi sebep olduğu zararı görsün ve o kötü yoldan dönsün diye. Şimdi birde böylesine ilahi kontrol olmadığını varsayın, böyle bir durumda bu satanistler
günümüz teknolojisiyle yeryüzünde ne bir canlı ne de doğal bir yaşam alanı bırakırdı. Bu arada, küresel satanistlerin çok planı ve ameli var, fakat o planları yazanında Allah olduğunu unutmayınız. Öyle anlatılıyorki sanki bu satanistler yeryüzünü ele geçirecek ve doğal olan herşey yok olup gidecek. Yok öyle birşey, bizler birer kuklayız, ipleri elinde tutanda Rabbimiz. Ortada bir senaryo var, herkeste o senaryoya sadık. İyiler, kötüler ve benim sorunum değil benmi dünyayı kurtaracağım deyip sürekli masanın altına saklanan tipler (arafta olanlar), herkes rolünü oynuyor. Roller nasıl belirlenmiş, kim iyi kim kötü rolü alacak bu nasıl belirlenmiş?

Senaryo yazıldıktan sonra hangi işe sıra geliyor? Karakterleri belirlemek. Hangi karakter hangi rolü alacağını belirlemek. Rabbimiz bunu nasıl belirlemiş? Bizlerin yeryüzündeki ilk yaşantımıza bakmış, oradaki yaşantımızda tüm insanlığın babası olmayı kim hak ediyor, hangi kadın cennetten kovulmamıza sebep olmayı hak ediyor, cinler arasında kim ilk şeytan olmayı hak ediyor gibisine, bizler ve cinlerin yeryüzündeki ilk yaşantısındaki amellerimize bakıyor ve oradan kim neyi hak ediyorsa onu o vazifeye o hayata laik görüyor. Sonrası Rabbim ne yapmış? Herkes rolüne sadık kalması için her bir canlıya bir script yani okuması, düşünmesi ve yapması gereken bir metin yazmış. Bu metine neye göre yazmış? Bir önceki hayatımızdaki amellerimize göre yazmış. Bu metine biz ne diyoruz? Kader diyoruz. Sonrası ne yapmış? Tüm canlıların metinlerini bir kitaba dönüştürmüş. Bu Kitaba biz ne diyoruz? Levh-i mahfuz diyoruz. Sonrası ne yapmış? Yarattığı tüm kullarını göbekten bu Kitaba bağlamış. Bu Kitap bize ne yapıyor? Seher vaktinde bize o günki metini, yapmamız gereken amelleri bize yüklüyor. "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın" (Hadid Süresi; 22). Kaderimiz öndenmi belirlendi? Evet, belirlendi, aksi takdirde Rabbimizin yazdığı senaryo gerçekleşemezdi. Bir tiyatro oyununu düşünün, eğer oyuncular senaryoya sadık kalmazsa, herkes kafasına göre hareket ederse, o zaman ortada bir oyun olmaz, kaos olurdu.

İnsanların oynayacağı rol ve içerik önden belirleniyorsa, bu haksızlık değilmi? Değil, çünkü size yazılan o senaryo (kader) bir önceki yaşantınızın amelleri doğrultusunda yazıldı. İlk yaşantınızdan sonrası mahşeri sorgulama olmadı, işlediğiniz günahlardan ötürü cehennemde cezalandırma veya işlediğiniz iyiliklerden ötürü cennette ödüllendirme olmadı, dolayısıyla ilk hayatınızda yapmış olduğunuz doğrular ve yanlışların karşılığını bir yerde almanız gerekiyordu. Rabbimizde karşılığını ikinci hayatımızda kader olarak almamızı takdir etmiş. Ha, bazı insanlar örneğin kendilerini mavı ırk olarak tanımlayanlar, rothschild'ler veya rockefelle'ler, kendilerini elit ve üstün görenler onlar bu hayattada yanlışlarının bedelini ödemiyor. Ayetler kötülüğün ve iyiliğin karşılığını mutlaka görürsünüz diyor, bu dünyada herkes görüyor onlar görmüyorsa, demek Rabbimiz onların cezasını cehenneme saklıyor.
Ayetler yalancı çıkmayacağına göre, Allahın Ayet ve yasalarından onlar muaf olmadığına göre demek onların cezası bir sonraki hayatta. İlk hayatınızdaki yanlışların bedelini ikinci yaşantınızda çekmiyorsanız ya iyi bir kulsunuz ya da cezanız ahiret hayatına saklanıyor.

Bir önceki hayatımız, şuanki hayatımızın içeriğini nasıl belirlemiş? Kıssas kuralına göre. İlahi düzen kıssas kuralına göre kurulmuş, ektiğinizi biçmek üzere, iyiliğin karşılığı iyilik, kötülüğün karşılığıda işlediğiniz kötülüğün denginde bir kötülük. "İyiliğin karşılığı, iyilikten başka birşey olabilir mi? (Rahman Süresi; 60). "Bir kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür" (Şura Süresi; 40). Rabbimiz hatta bunların oranınıda belirlemiş, bir'e on. İyilik yaparsanız on katı ödül alıyorsunuz, kötülükte ise sadece o kötülüğün dengini. "Kim bir iyilik yaparsa, yaptığının on katıyla mükâfat­landırı­lacaktır. Kim de bir kötülük yaparsa ancak o kötülüğe denk bir ceza görecektir. Kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacaktır" (En'am Süresi; 160). Yani; ben hak etmedim bunu, o çocukların ne suçu vardı gibisine söylemlerin İslamda yeri yok. Bu hayatınızda ne yaşıyorsanız bunun müsebbibi siz kendinizsiniz. "Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir" (Şura Süresi; 30). Örneğin; bu Ayet çoçuk veya yaşlı ayrımı yapıyormu; yapmıyor. Nasıl oluyorda o zaman henüz amel defterleri açılmamış yavrularımız başlarına gelen felaketlerin müsebbibi kendileri olabiliyor; bir önceki hayatlarından ötürü. Ayetler yalan söylemeyeceğine göre, amel defterleri henüz açılmamış bu yavrularımız bu musibetleri nerede kapmış olabilir; akıla tek bir yer geliyor, o da bundan önce yaşamış olmalılar.

Birden fazla yaşam olabilirmi, örneğin reenkarnasyon inancı gibi? Hayır; Rabbimiz yaşamı toplam üç hayatla sınırlamış, bu hayatların ikisi yeryüzünde yani toplam iki defa ölümle yüzleşiyoruz, üçüncü hayatımız ise ahiret hayatı. Nereden biliyoruz bunu; Ayetlerden! "Onlarsa Rabbimiz derler, iki kere öldürdün bizi ve iki kere dirilttin, artık suçlarımızı da söyledik, buradan çıkmamıza bir yol yok mu?" (Mü'min Süresi; 11). Ahiret hayatı için bizlere iki şans verilmiş, ilk yaşantımızda bu yaşantımızın içeriğini (kader) belirliyoruz, bu yaşantımızlada ahiret yurdumuzu. Örneğin; ırk, aile, yöre, kültür, anne ve baba, kardeşler, hala teyze amca dayı vs, ten rengi, inanç, küçük yaşta yaşadıklarımız, kısacası bu hayatımızın içeriğini Rabbimiz değil, bir önceki hayatımızda biz kendimiz belirledik. Bu hayatımızda da ibadetlerle bir önceki hayatımızda işlediğimiz yanlışları düzeltme nimetini elde ediyor ve ahiret mekanımızı (cennet veya cehennem) belirliyoruz.

Bir önceki hayatımızda kötülük yaptık ve cezasını şu hayatta, işlerimizin ters gitmesiyle, mutsuz bir yaşantıyla, kaza ve musibetlerle çekiyoruz diyelim, bundan kurtulma şansımız varmı, bir önceki hayatta yaptığımız yanlışların bedelini bu hayatta illa çekmek zorundamıyız? Hayır, çekmek zorunda değilsiniz. O günahların kefaretini ödeyip kurtulabilirsiniz. Nasıl? Fakirleri doyurarak ve kefaret orucu tutarak. Allahu Teala bir önceki hayatımızda indirmediği ama bu hayatımızda indirdiği birşey var, o da Ku'ran-ı Kerim (Kutsal Kitaplar), yani İslam dini. İslam dini nedir? Bir önceki hayatımızda düştüğümüz yanlışlara düşmemiz için idirilen bir rehber ve sıkıntılarımıza çözüm sunan bir şifa kaynağı. Örneğin; "Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir)" (Bakara Süresi; 196). Bizler kefaret vererek sıkıntılarımızdan kurtulabiliriz. Kefaret olarakta Rabbimiz farklı seçenekler sunuyor, hangi seçeneği uygulamam gerek diyorsanız, bu üzerinizdeki günaha bağlı. Örneğin; üzerinizde eğer kan borcu varsa, o zaman bir kurban kesmeniz gerek. Genelde ama fakirleri doyurarak veya oruç tutarak o yükten kurtuluyorsunuz. "Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası,...Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır..." (Bakara Süresi; 196). Bir önceki hayatta olmayan, bu hayatımızda ama olan birşey var, oda ibadetlerimiz (İslam dini). İbadetler ne için var diyorsanız, işte bunun için var, doğuştan bize yüklenen o kötü kaderimizi değiştirmek için. Birileri havas ilmi veya zikirlerle kaderlerini değiştirmeye çalışıyor, bizse Allahın Ayetlerini takip ederek o yükten kurtulmaya çalışıyoruz. Onlar gayriresmi ve haram, şirk içeren yollara başvuruyor, biz ise hak yola başvuruyoruz. Değerli dostlar; bu hayatımızda Ayetlerin emrini yerine getirerek bir önceki hayatın yükünden kurtulabiliriz, lütfen bu nimetten yararlanın. Bu hayatınızda yaşadığınız zorlukları yaşamak zorunda değilsiniz. Geçmiş hayatınızda hatalar yapmış olabilirsiniz, şimdi bunu ama telafi etmek için bizlere ikinci bir şans verilmiş, lütfen bu ikinci şansı iyi değerlendirin. Kendinize zulüm etmeyin, YAŞADIĞINIZ ZORLUKLARI YAŞAMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ.

İblis'de şuanki hayatında bol ibadet yaptı, hatta meleklerin hocası konumuna kadar yükseldi, o niye bir önceki hayatının günahlarını değiştiremedi? Niyet, niyet ve niyet, ibadetleri yaparken takiyye yaptı, salih bir niyetle o ibadetleri yapmadı. İbadet ederken bunu tövbe ve arınmak için yapmadı, onun niyeti cennette kontrolü ele geçirmek, sonrada Allah katına çıkıp Allahı devirmekti. Sonsuz yaşamı nasıl elde edebilirim, nasıl buraların kontrolünü ele geçirebilirim, gökteki tüm araştırmaları, meleklere sorduğu ve öğrenmek istediği bilgiler bunlarla alakalıydı. Bu amellerin müsebbibide kim? Kendisi. İblis'e eğer şuanki hayatında bu tür ameller nasip oluyorsa, demek bir önceki hayatında da bu yönde niyetler kurdu; göğe çıkmak, gökte kontrolü sağlamak, insanların kendisini tapmasını sağlamak vs. İlk hayatında niyet ettiklerinin bir kısmının gerçekleşmesinede Rabbim izin verdi, göğe çıkmayı başardı, meleklerin hocası olmayı başardı, yeryüzündeki insanların kendisine tapmasını başardı vs. Dahasına Rabbim niye izin vermedi? Ortada bir senaryo var arkadaşlar, Rabbimizde
herhalde kötülere açık çek içeren bir senaryo yazmaz. Hayat dediğimiz bu hikaye bir yere kadar kötülüğü kaldırabilir, Rabbimizde o kadarına, hikayenin kaldırabildiği kadarına kötülüğe izin veriyor. Nihayetinde ama bu senaryonun kahramanları iyiler, dolayısıyla hikayenin merkezinde onlar var ve onlar mutlu sona ulaşıyor.















kelimelerden türemiş hurafeler